AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso ile görüşen KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat, AB'nin Kıbrıslı Türkleri desteklemeye devam edeceğini bildirdi.
Abone olAB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso ile görüşmesinden sonra gazetecilere açıklamalarda bulunan Talat, ''Kıbrıslı Türklerin AB tarafından desteklenmeye devam ettiğini gösteren bir görüşme oldu''dedi. Önlerinde üç önemli düzenleme olduğunu kaydeden Talat, ''Yeşil Hat Tüzüğü'nde değişiklikler yapıldı, nihai onay bekliyor. Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzükleri konusunda da Komisyon'un tutumunu sürdürdüğü ve ikisinin birbirini bütünlediği ifade edildi'' diye konuştu. Bunun kendileri için son derece önemli olduğunu, Kıbrıs Türk tarafı açısından izolasyonun kalkmasının en belirgin, en sembolik göstergesinin Doğrudan Ticaret Tüzüğü olduğunu ifade eden Talat, Komisyon'un, Kıbrıslı Türklere desteğinin süreceğini belirttiğini söyledi. Başbakan Talat, şunları kaydetti: ''Ancak zamanlama bakımından Komisyon'un sıkıntıları olduğu ortada. Bununla ilgili sorunları aşmaya çalışıyorlar. Biz kendilerine tutumumuzu aktardık. Doğrudan ticaretin ne kadar önemli olduğunu, izolasyonların kalkması anlamında da sembolik anlamı olduğunu tekrarladık. Birçok konuyu görüştük. Özünde son derece yararlı, Kıbrıslı Türklerin AB tarafından desteklenmeye devam ettiğini gösteren bir görüşme oldu. Tabii burada bitmiyor. Arkasının gelmesi ve temasların sürekli kılınması lazım. Teknik konularda başka görüşmelerimiz de olacak. Esas siyasi görüşme bu oldu. Bu temaslar hem bizim düzeyimizde, hem de diğer düzeylerde devam edecek. Seçimler var, ondan sonra da durmaksızın bu çalışmaları sürdüreceğiz.'' AB bünyesinde kararlar alınması için oybirliği gerektiğini, bunu sağlamak için de şartların olgunlaşmasına ihtiyaç olduğunu anlatan Talat, Ankara Anlaşması'nın Uyum Protokolü'nün Türkiye tarafından imzalanmasının konuyla ilişkisine de değindi ve ''Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye ve Türkiye'nin AB perspektifi ilişkilidir. Bunu zaten biliyoruz. Biz de tüm bunların bilinciyle hareket edeceğiz. Türkiye hükümetiyle de çok yakın ve uyumlu bir ilişkimiz var. Bu ilişki sürecek'' dedi. ''TÜRKİYE'NİN AB PERSPEKTİFİNİ TÜZÜKLERLE İLİŞKİLENDİRMEDİK'' Talat, bir soru üzerine, şunları söyledi: ''Türkiye'nin AB perspektifini tüzüklerle ilişkilendirmedik. Daha genel anlamda, Türkiye'nin AB süreci, hem Kıbrıs sorununun çözümünü, hem de Kıbrıs'ta Türk ve Rum taraflarının diyalogunu geliştirme bakımından önemli olacaktır. Şu anda AB'ye üye olan 'Kıbrıs Cumhuriyeti' denen oluşumla bizim bir diyalogumuz yoktur. En son örneğini Güney Kıbrıs'ta gerçekleşen cinayet olayında yaşadık. Sanık pozisyonundaki kişilerin salıverilmelerine yol açacak kadar, bize en ufak bir bilgiyi dahi vermekten sakınan bir 'Kıbrıs Cumhuriyeti' ile karşı karşıyayız. Bu 'cumhuriyet' AB üyesi. Bu nasıl bir anormalliktir, bunu da dile getirdik. Yani bizim en başta Kıbrıs'ta bu diyaloga ihtiyacımız var. İki tarafın polisi, mahkemeleri, siyasileri arasında diyaloga ihtiyacımız var. Bunlar sağlanmadan Türkiye'nin uyum protokolüyle bizim uyum ticaretimizin ilişkilendirilmesi mümkün değil.'' Başbakan Talat, AB'nin Kıbrıslı Türklere yardımı konusunda bir sürecin söz konusu olduğunu, Komisyon'un değerlendirmelerini sürdürdüğünü belirtti ve KKTC'deki seçimleri ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı: ''AB'nin, Avrupa perspektifi olan bir hükümeti desteklemek dışında başka bir seçeneği olabilir mi? Bu destekleme moral bir destek olur. O söylemese de geçerli olduğu herhalde kabul edilir. Kıbrıs'ta seçimler var ve Avrupa vizyonu olan bir hükümet var. Bu hükümetin pozisyonunu koruması ve hatta güçlendirmesi gerekiyor. Komisyon elinden geleni yaptı. Sayın Barroso'ya herhangi bir eleştirim yok. Konsey'den beklediğimizi almadık. Konsey, 26 Nisan 2004'te karar almıştı. İzolasyonları kaldırma hazırlıkları görevini Komisyon'a vermişti. Komisyon bu görevini yerine getirdi. Konsey gerekeni yapmadı. Bu bağlamda, bize destek verilmemiş oldu. İzolasyonun kaldırılmasının en sembolik göstergesi olan doğrudan ticaret gerçekleşmedi.'' Sözlerine devamla, ''Biz verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kampanyayı bıraktık, buraya geldik'' diyen Talat, ''Kıbrıs Türk halkı elimizden geleni yaptığımızı, eski politikaların hiçbir şey getirmeyeceğini görüyor. Geriye gitmek söz konusu değil. Kıbrıs Türk halkı, verilen sözler tutulmadı diye eskiye dönüşü düşünemez. Bize yeterince destek olmamasına rağmen, durum halk arasında bizim açımızdan kötü değil'' diye konuştu. ANNAN'IN TAVRI Talat, BM Genel Sekreteri Annan'ın tavrını şöyle değerlendirdi: ''Annan'ın bu tavrı yeni değil. Güvenlik Konseyi'ne raporunda, Rum tarafına zaten çağrı yapmış ve arzu ettikleri temel değişiklikleri bildirmelerini istemişti. Papadopulos'un buna tepkisi çok ilginç oldu. Aynı şeylerin (Başbakan Recep Tayyip) Erdoğan'dan istenmediğini söyledi. Biz Annan Planı'na hayır demedik ki. (KKTC Cumhurbaşkanı Rauf) 'Denktaş' veya 'Talat' demedi, 'Erdoğan' dedi. Herhalde şaşırdı. Çünkü Kıbrıs'ı bir işgal sorunu olarak takdim edip Türkiye ile bir sorunmuş gibi göstermeye çalışıyor. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Adres biziz. Papadopulos'un adresi Türkiye veya Erdoğan değil, Kıbrıs Türk tarafıdır. Bizim de Annan Planı'nda, bizim açımızdan iyileştirme isteme hakkımız elbette var. Onlar istiyorsa biz de isteyeceğiz.'' Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununun çözüm takvimi konusunda bir soruya da şu yanıtı verdi: ''Takvim, Rum tarafının çözüm istekliliği ifade etmesiyle başlayacaktır. Bunu ifade etmesi için izolasyonun kalkması lazım. Papadopulos görecek ki, Kıbrıs'ın kuzeyini kendi çözümsüzlük siyasetiyle sürekli olarak izole edemeyecek. 3 Ekim önemli bir tarih. O tarihe kadar, hatta daha önce çözüm istiyoruz, ama 3 Ekim Türkiye'nin müzakerelere başlama tarihidir. Tercihimiz o tarihten çok önce çözüm olmasıdır ki, Türkiye'nin önü tam açılsın, biz de rahatlayalım. Çünkü Türkiye müzakerelere başlayınca Rum tarafının çıkaracağı bir sürü zorlukla karşılaşacak. Bundan kurtulmak istiyoruz. İzolasyon kalkarsa, Rum tarafı bu tutumuyla durumu kendi lehine götüremeyeceğini görecektir. Örneğin, Amerikalı işadamlarının Ercan havaalanına gelecek olması Rum yönetimi liderini fena halde öfkelendirmiş, Amerika'ya nota verilmiş. ABD süper güç olarak, tek merkezli bir devlet olarak, bu tür tepkileri daha kolay göğüsleyebilir. AB'nin zorluğu işte buradadır. Çok parçalı bir yönetime sahiptir. Burada işler daha yavaş ve uzlaşmayla gidiyor. Papadopulos'un masaya oturmasının sağlanmasının yolu, Kıbrıs'ın bütün hale gelmesini istemeyen ayrılıkçı tutumunun iyice görülmesini sağlamaktan geçer. Komisyon'un bunu gördüğüne inanıyorum. Bunu görmemek için 'görmemek' lazım.''