Cuma gününün gelmesi ile birlikte birçok vatandaş Talak suresinin anlamını ve okunuşunu araştırıyor. Kur'an-ı Kerim'in 65. suresi olan ve 12 ayetten oluşan Talak suresinde aile birliğinden, evlilikten ve boşanmadan söz edilir. Peki Talak suresinin 3. ve 4. ayetinden nelerden bahsedilir?
Abone olMedine'de indirildiğine inanılan Talak Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu nasıldır ve ne için okunur araştırmasu müslümanlar tarafından merak ediliyor. Talak Suresi'nde, Aile kurumunun dinî, ahlâkî ve hukukî temelini oluşturan evlilik birliği ve boşanmadan bahsedilir.
Talak suresi okunuşu:
1.Ya eyyuhennebiyyu iza tallaktumunnisae fetallikuhunne li'ıddetihinne ve ahsıl'ıddete vettekullahe rabbekum la tuhricuhunne min buyutihinne ve la yahrucne illa en ye'tiyne bifahışetin mubeyyinetin ve tilke hududullahi ve men yete'adde hududallahi fekad zaleme nefsehu la tedriy le'allellahe yuhdisu ba'de zalike emren.
2.Feiza belağne ecelehunne feemsikuhunne bima'rufin ev farikuhunne bima'rufin ve eşhidu zevey 'adlin minkum ve ekıymuşşehadete lillahi zalikum yu'azu bihi men kane yu'minu billahi velyevmil'ahıri ve men yettekıllahe yec'al lehu mahrecen.
3.Ve yerzukhu min haysu la yahtesibu ve men yetevekkel 'alellahi fehuve hasbuhu innallahe baliğu emrihi kad ce'alallahu likulli şey'in kadren.
4.Vellaiy yeisne minelmehıydı min nisaikum inirtebtum fe'ıddetuhunne selasetu işhurin vellaiy lem yehıdne ve ulatul'ahmali eceluhunne en yeda'ne hamlehunne ve men yettekıllhe yec'al lehu min emrihi yusren.
5.Zalike emrullahi enzelehu ileykum ve men yettekıllahe yukeffir 'anhu seyyiatihi ve yu'zum lehu ecren.
6.Eskinuhunne min haysu sekentum min vucdikum ve la tudarruhunne litudayyiku 'aleyhinne ve in kunne ulati hamlin feenfiku 'aleyhinne hatta yeda'ne hamlehunne fein erda'ne lekum featuhunne ucurehunne ve'temiru beynekum bima'rufin ve in te'asertum feseturdı'u lehu uhra.
7.Liyunfık zu se'a tin min se'atihi ve men kudire 'aleyhi rizkuhu felyunfık mimma atahıllahu la yukellifullahu nefsen illa ma ataha seyec'alullahu ba'de 'usrin yusren.
8.Ve keeyyin min karyetin 'atet 'an emri rabbiha ve rusulihi fehasebnaha hısaben şediyden ve 'azzebnaha 'azaben nukren.
9.Fezakat vebale emriha ve kane 'akıbetu emriha husren.
10.E'addallahu lehum 'azaben şediyden fettekullahe ya ulil'elbabi ellizyne amenu kad enzelallahu ileykum zikren.
11.Resulen yetlu 'aleykum ayatillahi mubeyyinatin liyuhricelleziyne amenu ve 'amilussalihati minezzulumati ilennuri ve men yu'min billahi ve ya'mel salihan yudhılhu cennatin tecriy min tahtihel'enharu halidiyne fiyha ebeden kad ahsenallahu lehu rizkan.
12.Allahulleziy haleka seb'a semavatin ve minel'ardı mislehunne yetenezzelul'emru beynehunne lita'lemu ennallahe ala kulli şey'in kadirun ve ennalahe kad ehata bikulli şey'in 'ılmen.
Talak suresi Türkçe okunuşu: 1.Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik halinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah'a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayasızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.
2.Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar.
3.Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur.
4.Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.
5.İşte bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür.
6.Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.
7.Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah'ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.
8.Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektik ve görülmedik bir azaba çarptırdık.
9.Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
10.Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah'a karşı gelmekten sakının! Allah, size bir zikir (Kur'an) indirdi.
11.İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah'a inanır ve salih bir amel işlerse Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir.
12.Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah'ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.
Talak suresi konusu: Aile kurumunun dinî, ahlâkî ve hukukî temelini oluşturan nikâh akdinin ve evlilik birliğinin keyfî biçimde sona erdirilemeyeceği temasına ağırlık verilerek böyle bir zorunlulukla karşılaşıldığında uyulması gereken başlıca hükümler işlenmekte, bu arada iyi niyet ve hakkın kötüye kullanılmaması gibi bazı temel ilkelerin altı çizilmekte; aile ilişkilerinin sağlıklı yürüyüp yürümemesinde çoğu zaman etkili bir role sahip bulunan harcamalar konusunda ölçülü olmanın önemine dikkat çekilmekte; meşrû, mâkul ve dengeli olmayan, sonunda Allah’ın buyruklarına isyan etmeye varan isteklerin toplumların perişan olmasına ve medeniyetlerin çökmesine yol açabileceği ima edilmekte; her hâlükârda olup biten her şeyin, evrendeki bütün varlıkları yaratan Allah’ın gücü ve bilgisi dışında kalamayacağı hatırlatılmaktadır.
Talak suresi tesfiri: Aile ilişkilerinin düzenli, hak ve hukuka dayalı yürümesi, harcamalarda dengenin gözetilmesi gibi iyi ve yararlı amaçlar etrafında bazı hükümleri açıklayan âyetlerden sonra burada Allah’ın ve elçilerinin buyruklarına karşı direnen, taşkınlık eden toplumların acı âkıbetlerine değinilmesi, toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumunun ve bununla yakından ilgili olan iktisadî düzenin sağlam bir yapıda olması ve sağlıklı işlemesinin, medeniyetlerin varlık ve bekaları açısından ne kadar önemli olduğuna, böyle bir yapının kurulup geliştirilebilmesinin ise ancak davranışlarını Allah inancı ve ahlâk ilkeleriyle şekillendiren ve denetleyen bireyler yetiştirilmesine bağlı bulunduğuna ilişkin bir uyarı olarak değerlendirilebilir. Nitekim İslâm bilginleri amelî ahlâkı incelerken, eski kültürlerin doğru bildikleri yönlerinden de istifade ederek bu çerçevedeki ilke ve kuralları fert, aile ve toplum düzeyinde ele almalarının yanında iktisâdî ahlâk ve ailenin iyi yönetilmesi üzerinde özel bir biçimde durmuşlar, hatta “tedbîr-i menzil” adını verdikleri ekonomi-politik ağırlıklı bir ilmî disiplin geliştirmişler, siyaseti de genellikle bilinen işlevlerinin yanında bütün bireylerin mânevî gelişimini ve en yüksek mutluluktan pay almalarını sağlayan bir kurum ve siyaset bilimini öncelikle bu imkânları araştıran bir disiplin olarak görmüşlerdir.Aile ilişkilerinin düzenli, hak ve hukuka dayalı yürümesi, harcamalarda dengenin gözetilmesi gibi iyi ve yararlı amaçlar etrafında bazı hükümleri açıklayan âyetlerden sonra burada Allah’ın ve elçilerinin buyruklarına karşı direnen, taşkınlık eden toplumların acı âkıbetlerine değinilmesi, toplumun çekirdeğini oluşturan aile kurumunun ve bununla yakından ilgili olan iktisadî düzenin sağlam bir yapıda olması ve sağlıklı işlemesinin, medeniyetlerin varlık ve bekaları açısından ne kadar önemli olduğuna, böyle bir yapının kurulup geliştirilebilmesinin ise ancak davranışlarını Allah inancı ve ahlâk ilkeleriyle şekillendiren ve denetleyen bireyler yetiştirilmesine bağlı bulunduğuna ilişkin bir uyarı olarak değerlendirilebilir. Nitekim İslâm bilginleri amelî ahlâkı incelerken, eski kültürlerin doğru bildikleri yönlerinden de istifade ederek bu çerçevedeki ilke ve kuralları fert, aile ve toplum düzeyinde ele almalarının yanında iktisâdî ahlâk ve ailenin iyi yönetilmesi üzerinde özel bir biçimde durmuşlar, hatta “tedbîr-i menzil” adını verdikleri ekonomi-politik ağırlıklı bir ilmî disiplin geliştirmişler, siyaseti de genellikle bilinen işlevlerinin yanında bütün bireylerin mânevî gelişimini ve en yüksek mutluluktan pay almalarını sağlayan bir kurum ve siyaset bilimini öncelikle bu imkânları araştıran bir disiplin olarak görmüşlerdir.
8 ve 9. âyetlerde Allah’ın buyruklarına, ilâhî-tabii yasalara uymamakta direnip kaosu yeğleyenlerin sonlarının hüsran olduğu belirtildikten sonra 11. âyette peygamber ve ilâhî kitap göndermenin amacının insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak olduğu ifade edilerek, dirlik ve düzenliği sağlayabilmek ve anarşiden kurtulabilmek için vahyin aydınlığından müstağni kalınamayacağına bir kez daha dikkat çekilmiştir. 10. âyette geçen “uyarı” diye çevirdiğimiz zikir (zikr) kelimesi, “unutmama, hatırlama, anma, öğüt” mânalarına gelir; hiç dikkatten uzak tutulmaması ve uyulması gereken bir öğüt olduğundan Kur’ân-ı Kerîm’i ifade etmek üzere burada ve başka bazı âyetlerde bu kelime kullanılmıştır. 11. âyetteki elçiden maksat müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre Hz. Muhammed’dir; Cebrâil’in kastedildiği kanaatinde olanlar da vardır (bk. Zemahşerî, IV, 112; Şevkânî, V, 284). Öte yandan,
10. âyetin sonundaki zikir kelimesinin hemen ardından “elçi” anlamındaki resul kelimesine yer verilmiş olması, bunların her ikisiyle Kur’an’ın veya Hz. Muhammed’in kastedildiği yorumları da yapılmıştır. İbn Atıyye –bu kullanımın i‘câz üslûbu gereği böyle olduğunu belirtip– birincinin Kur’an’ı, ikincinin Hz. Peygamber’i ifade ettiği görüşünü tercih eder (V, 327).