BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Talabani pazarlık yapacak

Irak'ın yeni Devlet Başkanı Celal Talabani, 'PKK'ya karşı ne yapacaksınız?' sorusuna kaçamak cevap verdi. Talabani ayrıca Türkmen nüfusunu abartılı bulduğunu söyledi.

Abone ol

Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile Bağdat'taki evinde görüşüyoruz. Röportajın dün yayımlanan bölümünde "Irak'ta laikliğin garantörü" olacağını söyleyen Talabani; PKK, Kerkük ve Türkmen konularında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kale gibi korunan evindeki röportaj, kâh neşeli kâh gergin geçti. Özellikle PKK ve bağımsızlık konularındaki sorularım, Irak'ın yeni cumhurbaşkanını bezdirdi. Ama Talabani, zaman zaman kızmış görünse de her zamanki hazırcevap ve neşeli havasıyla espriler yapmaktan geri kalmadı. Özal'dan söz ederken gözleri parlayan "Mam Celal", "Aaaah... şimdi yaşasaydı eminim bana sıcak bir tebrik telefonu açmıştı. Ne büyük adamdı!" diyordu. İstanbul deyince de yine aynı pırıltıyla kebap, balık ve Çin lokantalarından dem vurdu. İşte Talabani'yle röportajın gergin ve neşeli anları...

BARIŞÇI YOLDAN OLUR

PKK son dönemde sınırdan sızmaları ve Türkiye'deki terör eylemlerini artırdı. Artık Irak'ın cumhurbaşkanısınız. Ne yapacaksınız bu konuda?

Irak'ın politikası hiçbir silahlı gücün (burada Talabani "örgüt" ya da "terörist" yerine "silahlı güç" diyor) topraklarında barınmasına izin vermemek. Irak yabancı bir silahlı gücün burada kalmasına izin vermeyecek.

Evet bu yanlızca resmi politika. Ama PKK konusunda bir şey yapmak için yeterli peşmergeniz var...

Peşmerge değil Irak ordusu. Biz silahlı kuvvetlerimizi yeniden inşa ediyoruz. Bu bittiği zaman, bunu (PKK) önlemek için bir şey yapacağız. Belki de barışçı yollardan olur. Gitmelerini isteriz.

İKİNCİ SINIR KAPISI AÇILMALI

Sahiden meselenin barışcı yollarla hallolabileceğini düşünüyor musunuz?

Türkiye'yle pazarlık yapacağız. Gücümüz yettiği zaman sınır güvenliğini sağlayacağız. Ama kararımız şu: Hiçbir silahlı gücün Irak topraklarını kullanmasına izin vermeyeceğiz.

Ama KYB olarak yıllar boyu o bölgeyi kontrol ettiniz...
Sınırı kontrol etmiyorduk. Uzun dağ sıralarının olduğu bir sınır. 200 kilometreden fazla dağlık bölge PKK kontrolü altındaydı. Onları çıkaramadık.

Peki şimdi nasıl yapacaksınız?

Söyledim ya. Silahlı gücümüzü kurunca, yabancı güçlerin barınmasına izin vermeyeceğiz.

Saddam hücresinden cumhurbaşkanı oluşunuzu seyretmiş. Kendinize "Ne kadar inanılmaz, Saddam'ın koltuğunda oturuyorum" diyor musunuz?

İnan ki Saddam'ın koltuğu çoktan başkaları tarafından alındı. Şimdi başka binada, başka koltuklarda oturuyoruz. Burası "Yeni Irak". Saddam'ın Irak'ı değil. Ve cumhurbaşkanı Saddam'ın sahip olduğu haklara sahip değil.

Türk hükümeti ve Dışişleri sizlere ikinci bir sınır kapısı konusundaki isteklerini iletti. Neden bir türlü açılamıyor. KDP'nin engellediğini duyuyoruz.

İkinci kapıya karar verdik ve geçen yıl anlaşma imzaladık. Bunu uygulayacağız. Ben destekliyorum. Neden halen olmadığını bilmiyorum ama ikinci, hatta üçüncü kapıya ihtiyaç var.

Seçimi nasıl yorumluyorsunuz?

Öncelikle Türkmen rakamlarının abartılı olduğunu görüyoruz. Nüfusları ne 2, ne de 4 milyon. Türkmen Cephesi 93 bin oy aldı. Bence seçimler gerçek Türkmen nüfusunu ortaya koydu. Tüm Türkmen partiler, İslami cephede yer alanlar dahil 130 bin oy aldı. Ama bence Kerkük'ün yönetiminde Türkmenler'e rol verilmeli. Brüksel örneğini daha önce verdim. Orada üç halk var. Beraber barış içinde yaşayabilirler. Türkmenler'in de Kerkük'ün yönetiminde yer alması gerektiği, vali yardımcısının Türkmen olması gerektiğini valiye söyledim.

Peki hükümette?

Bir-iki Türkmen bakan olması gerektiğini düşünüyoruz. Bence Türkmen Cephesi seçim öncesi bizim ortak liste yaratma teklifimizi reddederek hata etti ve şimdi bunu düzeltmeye çalışıyorlar. Şimdi Şii listesiyle birlikte hareket ediyorlar ama yalnızca üç bakanlıkları var. Bazıları da Irak'ta Türkmen varlığını bile kabul etmeyen Arap milliyetçileriyle işbirliği yapıyor. Ama şimdi Türkmen Cephesi, Kürtler'le işbirliğinden yana. Gerçek çıkarları da bence bunu gerektiriyor.

KERKÜK HALKININ KARARI

Kerkük'ün geleceği konusunda nedir planlarınız?

Kerkük Kürtler, Türkmenler ve gerçek Araplar'ın yaşadığı bir Irak şehri ve bize göre Kürdistan bölgesinde yer alıyor. Kerkük konusuna Irak'ın çözümü geçici anayasanın 58'inci maddesi, yani durumun normalleşmesi, kentin isminin yeniden Kerkük'e dönüştürülmesi ve şehrin etnik temizlik öncesindeki haline geri döndürülmesi. Ondan sonra Kerkük halkı hangi federasyona katılmak istediğine karar verebilir.

Ama Kürt siyasetçiler Kerkük'ün Kürt bölgesinde olmasını gerektiğini söylüyor.

Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Her türlü fikre saygı duymalıyız. Gazeteleri okursanız her fikrin temsil edildiğini görürsünüz. Doğru, Kürtler'in isteği bu. Ama karar verecek olan Kerkük halkı.

Kürtler'e tepki artıyor

Talabani ve Barzani liderliğindeki Kürt bloğu, Bağdat'a öyle "gevşek" bir federasyon modelini kabul ettirmiş durumda ki, fiiliyatta "bağımsızlar". Örneğin kuzeydeki peşmerge güçleri, Irak ordusuna bağlandı, ordudan ciddi pay ve mühimmat alıyorlar. Ancak yönetimi Erbil hükümetinde. Bağdat'a bağlı gerçek Irak ordusunun Kuzey Irak'a girmesi yasak! Iraklılar'da Kürtler'e artan bir tepki dalgası gördüm. Bunun nedeni, bağımsızlık talepleri değil yolsuzluklar. Savaştan bu yana bayındırlık, su, savunma gibi bakanlıklar Kürtler'de. Buradaki yolsuzluğun haddi hesabı yok. Kerkük ve Kürt bağımsızlığı konusundaki talepler de bir diğer kızgınlık nedeni. Konuştuğum Sünni ve Şii Araplar, Kürt partilerden uzun uzun şikayet ettikten sonra "Artık Kürtler'le savaşmayız. Ayrılmak istiyorlarsa ayrılsınlar. Toplumun artık savaşa ne isteği, ne de gücü var" diyor. Bir Türkmen, bir Kürt ve bir İngiliz'le Irak televizyonunda meclis oturumunu izliyoruz. Kürt bölgesinden bir kadın vekil söze Kürtçe başlayınca diğerleri "Anlamıyoruz" diye bağırıp itiraz ediyor. Türkmen mihmandarım televizyona kızarak ayağa fırlıyor "Ne deyi Kürtçe sereşirşin. Arabi bilmiyorsan İngilizi konuş. Valla olmaz ki"...

'Her şey artık daha güzel'

Talabani'ye 20 yıl sonra nasıl bir Irak istediğini sorduğumda "Umuyorum ki Irak'ı demokratik ve müreffeh bir ülke yaparız" diyor. Ama Bağdat, iki yıl öncesine ve Saddam dönemine kıyasla daha hırpani. Sokaklar kirli ve altyapı için harcanan milyarlarca dolara rağmen elektrik ve su sıkıntısı sürüyor. Bunu hatırlatınca itiraz ediyor: "Size katılmıyorum. Şimdi kesinlikle her şey eskisinden daha iyi. Bir polis ayda 3 dolar alırken şimdi 300 dolar alıyor. Yıllarca görev yapan profesör 35 dolar alırken şimdi yüzlerce dolar. Piyasa çok canlı. Pazara gitseniz her malı bulabilirsiniz" "Ama pazara gitmeye cesaret edemiyorum" diyorum.

Terör tehlikesini, intihar saldırı ve rehine olaylarını hatırlatıyorum. "Evet belki Türk olduğun için seni kaçırırlar. Ama istersen korumamı yollarım" diyor. "Kamuoyu yoklamaları yapıyor musunuz" diyorum. "İhtiyacım yok ki! Ben insanların içinde yaşıyorum. Kürdistan'ı biliyorum, Bağdat'ı biliyorum" diyor. Oysa Talabani'nin bir ordu tarafından korunan ve kuş uçmayan kalesini görünce, "insanların içinde yaşadığına" inanmak kolay değil.

Röportaj: Aslı Aytıntaşbaş
Kaynak: