Taksim'de kötü şeyler oluyor...
Siz bu satırları okurken birileri Pazar günü Taksim'de toplanmanın planlarını yapıyor.
"Gezi parkı" bahanesiyle başlayan, masum
çevreci eylemcileri alet ederek "Diktatör Erdoğan'ı
devireceğiz" hezeyanlarıyla devam eden sanatçı destekli
oyun belli oldu ki epey süre sergilenmeye devam edilecek.
Siz bu satırları okurken birileri Pazar günü Taksim'de toplanmanın
planlarını yapıyor. Amaçları, "Seni havaalanında yüz bin
kişi karşıladı ama bak biz burada 1 milyon veyahut 3 milyon
kişiyiz" demek.
Polis meydandan çekilmesine rağmen, Erdoğan siyasi dille bir değil,
üç kez özür dilemesine rağmen inatlaşma sürüyor anlayacağınız.
Buradan günlerdir bunun bir oyun olduğunu haykırıyoruz ama
karşılığında sadece küfür yiyoruz. Tek suçumuz, demokratik eylem
adı altında başlatılan bu şeytani oyuna destek vermemek, Erdoğan'ı
onlarla birlikte devirmeye çalışmamak.
Hem Erdoğan'a "diktatör" diyorlar, hem de
"Derhal 3 kentin valisinin kellesini bize ver"
diyerek Erdoğan'dan diktatörlük yapmasını istiyorlar.
Hem "Erdoğan dayatma yapıyor" diyorlar, hem
dayatmanın daniskasını yapıyor, dedikleri olmuyor diye yüzlerce
araç, ev parti binası yakıyor, yüzlerce işyerini yağmalıyorlar.
Hem sınırsız özgürlük diyorlar, hem kendileri gibi düşünmeyenleri
evlerine hapsediyor, dışarı çıkma şansı bile tanımıyorlar.
Hem bankaların adeta kendilerini haraca bağlamasından şikayet
ediyorlar, hem "Benim vatandaşımın geç ödediği borcuna faiz
uygularken TEFE ve TÜFE oranlarının üstüne çıkmayacaksın"
diyen Erdoğan'a küfrediyorlar.
Hem, "Erdoğan PKK ile pazarlık yapan bir vatan
hainidir" diyorlar, hem APO posteriyle Taksim'e gelen
PKK'lılarla omuz omuza verip terörist dedikleri polisleri
kovalıyorlar.
Hem "3. Köprü'ye Yavuz Sultan Selim adı verilemez. O alevi
kardeşlerimizi katletti" diyorlar, hem Dersim'e bomba
yağdıran Sabiha Gökçen'e ilahe muamelesi yapıyarlar.
Hem "Erdoğan bizi diliyle aşağılıyor, rencide
ediyor" diyorlar, hem koro halinde ölmüş annesinin
mezarına küfredip, "Erdoğan 3. köprü'nün adını Emine koy.
Herkes üstünden geçsin" diyecek kadar alçaklaşıyorlar.
PKK'lılar şu saatlerde APO posterleriyle Taksim'de cirit atıyor.
Gezi Parkı civarı, APO sloganlarıyla inliyor. "Polisi burada
istemiyoruz" diyen onlar, olanları manda genişliğinde izleyerek,
"Ama Erdoğan da İmralı ile müzakere yaptı"
diyor.
Ermeni asıllı bazı kişiler Gezi Parkı'nda Atatürk'e ve Türkiye
Cumhuriyeti'ne "Ermeni soykırımı yapan katil ülke,
soykırımcı devlet" diyerek ağıza alınmayacak hakaretler
ediyor. Aynı kişiler Gezi Parkı'nın adını Hrant
Dink olarak değiştiren levhayı çakıyor.
#direngezi diye uğruna ülkeyi kana buladıkları,
kaosa sürükledikleri Gezi Parkı'nın adı
değiştiriliyor ama gıkları çıkmıyor.
Gözlerinin önünde bunlar yaşanırken onlar, Erdoğan defaatle
"Ben Atatürk'ü kastetmedim" demesine rağmen,
"Ama Erdoğan Atatürk'e ayyaş dedi" diye
diretiyorlar.
Hangsini sayayım?
Yahu Erdoğan 10 buçuk yıldır iktidarda. Sizin 10 buçuk günde
uyguladığınız bu terörün hangisini uyguladı bu millete?
Nasıl terör gösterdiğinizi mi öğrenmek istiyorsunuz?
Ben hasta çocuğunu, sokaklarda estirdiğiniz terör yüzünden doktora
götüremeyen anneler biliyorum. Özgürlük bu mu?
Ben başörtülü diye İstanbul'un orta yerinde dövülüp yere atılan,
onbinlerce göstericinin gözü önünde birkaç kişinin üzerine işediği
türbanlı kadınlar biliyorum. Özgürlük böyle birşey mi?
Ben evine, ailesine, çocuğuna giderken yolda durdurulup eyleme
katılmadı diye arabası yakılan adamlar biliyorum. Özgürlük araba
yakmak mı?
Eyvallah!..
Erdoğan'ın kaba ve racon kesen dilinden hepimiz muzdarip oluyor,
beziyoruz kimi zaman. Hepimiz bu durumu dilimiz döndüğünce
anlatıyor, kınıyor yerine göre bağırarak dile getiriyoruz bu
isyanımızı.
Ama kavganın da, dövüşün de bir şerefi, bir haysiyeti var. Düşman
kuvvetler bile düşmanının hakkını teslim eder yerine göre.
Varsa eğer, bir vicdan kırıntısı taşıyorsanız, elinizi üzerine
koyun ve şu soruların cevabını verin.
Bu ülkede toplumun akıl sağlığıyla oynanmadı mı yıllar boyunca?
Merhum Necmettin Erbakan'ın önüne asker zoruyla "Rakı
bardağı" konulup pozları gazetelerde yayınlanmadı mı bu
ülkede?
Siz kimin önüne zorla zemzem konulduğunu gördünüz?
Bu ülkede milyonlarca başörtülü kızlarımızın eğitim hakları,
çalışma hakları ve dahi insan olma hakları yıllarca ellerinden
alınmadı mı? Bu kızlarımız okulların önlerinde saçlarından
tutularak sürüklenmedi mi? Okullara başıaçık girmeleri için ikna
odaları kurulmadı mı?
Bu ülkede 5 milyon insan aynı gün, aynı saatte sokaklara çıkıp
eylem yaptı. Elele tutuşarak bir insan zinciri oluşturdu.
İstanbul'daki zincirin bir ucu Beylerbeyi'nde, diğer ucu İzmit
Gebze'deydi. Amaçları sadece başörtüsü yasağını protesto etmekti.
Bir tek çiçek ezmeden, bir tek araca zarar vermeden, bir tek ağacın
dalını bükmeden, bir tek polise saygısızlık yapmadan yaptılar bu
eylemlerini?
Eyyy bugün bizi medya yayınlamadı diyen zevat. Siz onları hangi
medyada gördünüz? Hangi gazetede hangi televizyonlarda isyanlarını
işittiniz?
Geriyor dediğiniz Erdoğan'ın kızları başörtülü diye okula
alınmazken, Cumhurbaşkanı'nın eşi dahi sınava alınmazken sizin
özgürlük anlayışınız gelişmemiş miydi?
Hadi geçtik onu...
Bugün hangi başı açık kızımız okullara alınmıyor, çalışma hakkı
ellerinden alınıyor? Hangi başı açık kızımız ikna odalarına alınıp
"kapan" deniyor?
Bugünlerde demokrasi ve özgürcülük oynayan Hürriyet Gazetesi'nin
yazarları yıllarca Erdoğan'a "Karının başını açsan ülke
gerilimden kurtulur" demedi mi? "Eline bir viski bardağı alsan ülke
hemen yumuşar. Çok gerildi ülke. Öyle bir gerildi ki tahmin
edemezsin" demedi mi?
Bugün, "Kardeşim; Büfelerde ve benzin istasyonlarında saat
10'dan sonra alkol satışı yasak. İçmek isteyen ya evinde, ya da
içkili yerlerde saat sınırlaması olmaksızın yine içebilir. Ama
sokakta satması içmesi yasak olsun" demek mi kötü geldi
size? Az mı kadınımız, kızımız sokaklarda tecavüzlere uğradı.
Parklarda içenler tarafından az insan mı bıçaklandı, öldürüldü?
Düne kadar bu ülkede camiye gidip namaz kılan memurlar, işçiler
bile fişlenmedi mi? Namaz kıldıkları için binlerce asker sorgusuz
sualsiz TSK'dan atılırken "Bu diktatörlüktür"
diyen dilleriniz neredeydi?
Hiç bir mecburiyeti olmamasına rağmen insanları cebren Atatürk
büstlerinin önüne götürüp çektiğiniz fotoğraflarını halka gazeteler
üzerinden yayarken neredeydi insanlığınız?
Bugün kim sizi cebren camiye götürüp fotoğrafınızı çekip topluma
reklam ediyor. Ertuğrul Özkök de dahil, pek çok medya mensubu ve
sanatçı "Hacca gidiyorum" dediğinde kim karıştı.
Aynı kişiler hacdan dönüp alkol aldığında kim "Sen hacısın
artık içemezsin" dedi?
Halk idaresiyle Cumhurbaşkanı seçilen kişiyi Köşk'e çıkarmamak için
367 teraneleri uydurulurken, e muhtıralar yayınlanırken, sokaklar
kan gölüne çevrilirken, Danıştay saldırıları tertiplenirken
"Bu nasıl demokrasi. Bu nasıl insan hakları" diyen
var mı aranızda?
Onlarca sağ parti bir savcının dudakları arasından çıkacak iki
kelime üzerine kapatılırken, binlerce siyasetçi zalimce yasakların
pençesine hatta hapislere atılırken neredeydiniz?
Dönün bakın. Bugün halkın kapısına kilit vurdukları dışında
kapatılan bir sol veya sağ, marjinal veya radikal bir parti var
mı?
İçinizde ilk taşı atacak bir masum gösterin bu millete?
Gösteremezsiniz çünkü siz ezelden beri kirlisiniz!
Bakın şuraya yazıyorum!
Durum böyle giderse Taksim yakında yüzlerce veyahut binlerce
kişinin can verdiği, katliamların yapılacağı bir meydan
olabilir.
Nedenini yukarıda anlattım.
Bir yanda PKK sempatizanları, öte yanda Perinçek'in TGB'si, beri
yanda diğer suç örgütleri. Polisin kovulduğu Taksim'e isteyen elini
kolunu sallayarak istediği silahı istediği mühimmatı sokuyor.
"Polis Taksim'den çekilsin" diyenler yakında,
"Polis nerede kaldı" diyecek, bu gidişle.
Polis oraya çıksa da çıkmasa da bir fenalık yaşanacak çok geç
kalınırsa. Orada bulunan ve bu ülkeye sadakatle bağlı olan
insanlaradır benim cılız çağrım.
Gelin bu ülkenin kaderine kastetmeyin. Gelin Cumhuriyet
suikastçilerine bu şansı vermeyin.
Yoksa yarın, "Biz bu ülkeye bu kötülüğü nasıl
yaptık" diye feryat edeceksiniz ve söyleyeceğiniz hiç bir
söz yaşanan acıların izlerini silemeyecek.