BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Taksim günlüğü: Halkın direnişini sahiplenmeyin

Gazeteci Cenk Başlamış, Taksim Gezi Parkı gösterilerinin birçok kesimi birleştirdiğini aktarıyor.

Abone ol

Son bir kaç günde yaşanan olayların ardından Taksim ve İstiklal Cadesi yaralarını sarmaya çalışıyor.

İnşaat çalışmaları ve çatışmalar sonucu gerçek bir savaş alanına benzeyen Taksim Gezi Parkı’nda Pazar günü öğlen saatlerinde yüzlerce gönüllü temizlik çalışmasına katılıyor.

Bir kartondaki “mutfak” yazısının asılı olduğu baraka gönüllülerin getirdiği yiyecek ve içecekten yararlanmak isteyenler için. Hemen yanında “sağlık ocağı” yazısı ilk yardıma ihtiyaç duyanlar için asılmış.

Türbanlı bir kadın biri Fenerbahçe, diğer Beşiktaş formalı iki gence, “Çocuklar şunları taşımama yardım eder misiniz” diyerek iki naylon torba uzatıyor. Temizlik çalışmalarına katılan sanatçı Şevval Sam, “Bütün pislikleri temizleyeceğiz”diyor.

Tam Taksim Meydanı’nda bir kaç polis aracı neredeyse paramparça edilmiş vaziyette, az ileride NTV kanalının canlı yayın aracı benzer şekilde saldırıya uğramış, üzerine medyayı eleştiren yazılar yazılmış.

İstanbul Belediyesi’ne ait bir minibüs, kime belli olduğu anlaşılmayan iki özel araç neredeyse lime lime edilmiş.

AKM’den Harbiye yönüne giden yol, saldırıya uğramış iki belediye otobüsü tarafından kesilmiş. Kırılabilecek her yeri kırılan otobüslerin üzerlerinde hükümet karşıtı sloganlar yazılı. AKM’nin hemen önündeki duvarda ise, “Direndik, içimizdeki ölü vatandaşı kürtajla aldırdık” yazısı var.

Halkın direnişi

Pazar günkü gösteri nedeniyle adı bilindik bilinmedik bütün örgütler Taksim’de toplanmış. Kimi örgüt sloganlarının yazılı olduğu pankartları taşıyor, kimi halay çekiyor.

Aslında parkın girişinde, “Bu halkın direnişidir, parti mitingi değildir” yazısı var ama bütün örgütlerin aniden ortaya çıkması ‘Gezi Parkı direnişi’ni sahiplenmek istedikleri izlenimi bırakıyor.

Az ilerideki Atatürk anıtındaki heykeller bayrak ve pankartlar nedeniyle görünmez olmuş. Mini barakalarda, gece nöbet tuttuğu anlaşılan gençler uyuyor.

İstiklal Caddesi’nde de benzer şekilde yoğun bir temizlik çalışması sürüyor. Belki yüzlerce denemez ama çok sayıda mağazanın vitrini ya kırılmış ya da tuzla buz olmuş.

Aslında olayların boyutu, yani on binlerce göstericiyle polis arasında günlerce süren çatışmalar düşünüldüğünde İstiklal’deki hasar büyük sayılmaz. Duvarlarda, vitrinlerde ve mağazaların kapalı kepenklerinin üzerinde püskürtme boyayla yazılmış binlerce yazı var.

Kimi radikal sol örgütlere ait, kimi ayrılıkçı örgütlere, kim siyasi, kimi ise küfür içerikli. “Biber gazı cilde iyi gelir” ya da “Biber gazı sıkmana gerek yok, zaten duygusal çocuklarız” gibi esprili yazılar da var.

Mağaza vitrinleri dışında zarar gören sadece bankaların ATM’leri; onların ekranlarına, tıpkı kimi kırık vitrinlerin üzerine olduğu gibi gülme işaretleri yapılmış. Herhangi bir mağazanın yağmalandığını gösteren bir ipucu yok.

Dijital devrimin sonucu İstiklal Caddesi’nde bulunan yüzlerce kişi bütün bunları cep telefonlarıyla, küçük fotoğraf makinalarıyla çekiyor. Oysa çok değil 20 yıl önce bu ayrıcalık sadece fotoğraf makinası olanlara aitti...

Cumartesi günü Harbiye’de, Pazar günü Taksim’de olanların çoğu, şimdiye kadar “apolitik” oldukları, kitap bile okumadıkları gerekçesiyle gerekçesiyle eleştirilen gençler.

Giyimlerinden, konuşmalarından çoğunun iyi eğitimli olduğu anlaşılan gençlerin herhangi bir partiye ya da örgüte üye olduğunu düşünmek için neden yok. Göstericiler arasında azımsanmayacak sayıda formalı taraftar da var.

Gezi Parkı’na sahip çıkmaya çalışanlar arasında Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı, ya da Karşıyakalı olmak neredeyse siyasi bir kimlik haline gelmiş. Hepsi formalarını gururla taşıyor; normalde futbolu “entelektüel” bulmayanlar taraftarların varlığından kesinlikle rahatsız olmuyor.

Tüm bunların sonu nasıl biter bilinmez ama şu anda Türkiye’de büyük olasılıkla tarihe geçecek bir süreç yaşanıyor.