BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,86
ALTIN 2.970,40
HABER /  GÜNCEL

TAİK'ten Brunson krizi ve yaptırım açıklaması

Türkiye-ABD İş Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Rahip Brunson krizi nedeniyle ABD'nin Türkiye'ye yönelik yaptırım kararı almasına ilişkin bir açıklama yaptı.

Abone ol

Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Rahip Brunson krizi nedeniyle ABD'nin yaptırım kararı almasının ardından yaptığı açıklamada "Kadim dostlar arasında yaptırım olmaz. İki başkan sorunları çözecektir" ifadelerini kullandı.

ABD'nin yaptırım kararını hukuki bir sürece çok ağır bir siyasi müdahale olarak değerlendiren Yalçındağ'ın açıklamaları şu şekilde:

"Türk-Amerikan ilişkilerinde bir zamandır süren gerginlik, Amerikan Hazine Bakanlığının, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu yaptırım listesine almasıyla yeni boyut kazanmıştır. Bu girişimi Türkiye-ABD ilişkileri bakımından da, hukuki bir sürece çok ağır bir siyasi müdahale olması bakımından da, NATO müttefikliği ve silah arkadaşlığı bakımımdan da kabul edilemez buluyoruz. Bu girişimin geri alınması ve ilişkilerin bir an önce dostluk ve müttefiklik çerçevesine yeniden oturtulması için herkesi elinden gelen gayreti göstermeye davet ediyoruz.

Türk-Amerikan ilişkilerinde her zaman problemler oldu, zaman zaman bu problemler krize dönüştü ama şunu da unutmayalım: İki ülke arasında karşılıklı stratejik ve ekonomik çıkarlar o kadar büyük, güçlü ve derin ki, en krizli durumlardan sonra bile, ikili ilişkiler düzlüğe çıktı.

Ben bugün içinde bulunduğumuz, medyada ve sosyal medyada karşılıklı açıklamalarla tırmanan krizin de aşılabileceğini düşünüyorum. Mesele, bu durumun uzamaması, ilişkilerimize, çıkarlarımıza kalıcı hasar vermeden çözümlenmesi. Unutmayalım, 21. yüzyılın başında ittifakların dağılıp yeniden kurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Kalıcı dostluklar çok önemli, herkesin birbirine ihtiyacı var.

İki ülke arasındaki krizi hızla çözemezsek, ilişkileri donma noktasına gelecek gibi gözüküyor. Ama gerçekçi olalım, bu mümkün değil. Başta Suriye ve NATO olmak üzere, pek çok konuda, birlikte çalışıyoruz. İkili ekonomik ilişkilerimiz hala sağlıklı.

Ben, “bu krizde sadece bir taraf haklıdır, diğer taraf tümden haksızdır,” demeden, şu üç noktayı vurgulamak istiyorum:

- Dikkatimizi, en azından bir süre güncel krizinin ötesindeki gerçeklere çevirmeliyiz. Mevcut sorunlara ortak çıkarları gözeterek çözüm aramak gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda, örneğin Suriye’de yeni oluşturulan yol haritası, hem ABD hem Türkiye için bir kazanç. Bunu geliştirme çalışmalarını hızlandırmalıyız. ABD yönetiminin, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gözetmesi ve FETÖ mensuplarıyla ve Gülen’in iadesi konusundaki hassasiyetleri karşılayacak bir adım atmasının, buna karşılık ABD tarafının bazı taleplerinin de müsbet bir anlayışla dikkate alınmasının çok olumlu etki yapacağına inanıyorum. Bu durumda ABD’nin Türkiye’den beklentilerinin de Türk halkı tarafından daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum.

- “Dost ve müttefik” iki ülke arasındaki sorunları çözmenin yolu yaptırımlar olmamalı. Yaptırımlar hiçbir zaman çare olmamış, en büyük zararı daima ilgili ülkenin insanlarına vermiştir. Türk-Amerikan ilişkilerinin önemli bir boyutunun da ticaret ve ekonomi olduğu çerçevesinde, ABD'nin sözünü ettiği ekonomik yaptırımlarda en büyük zararı Türk halkının göreceği unutulmamalı diye düşünüyorum.

- Gerçekçi, iyiniyetli, aklıselim sahibi görüşlere her zamankinden çok ihtiyacımız var. Kanallar açık tutulmalı ve geri dönülemeyecek adımlardan kaçınmalıyız. İş dünyası olarak NATO zirvesinde gördüğümüz karşılıklı samimiyetin ileriye taşınmasını ümit ediyoruz.

Ben hem Başkan Erdoğan'ı hem de Başkan Trump'ı yakın tanıyan biri olarak, bu sorun karşısında nasıl düşündüklerini anlayabildiğimi sanıyorum. Gerçekte sorunun çözümlenmesi gerektiğine samimi olarak inandıklarını ve istediklerini düşünüyorum. İki başkan aslında birbirlerine çok benzeyen insanlar, cesur ve inançlı liderler. İkisi de yerleşik düzenle, kendini herkesten üstün gören çıkar gruplarıyla, algı operasyonlarıyla mücadele ederek geldiler bugünlere. İkisi de ülkelerinin güçlenmesi ve büyümesini hedefliyorlar ve bu hedeflere ancak realist ve pragmatik adımlarla varılabileceğini biliyor.

Bence bu krizi çözmekte en büyük şansımız, iki başkanın bu saydığım kişilik özellikleri olacak. Çevrelerinden zaman zaman farklı sesler yükselebilir, siyasette bu doğaldır. Ama ben her iki liderin de akıl ve vicdanlarını dinleyerek sonuç almaya odaklanacaklarına, hızla sonuca gidebileceklerine inanıyorum."