Mısırlı göstericilerin yeniden sokaklara dökülmesinin ardında neler yatıyor?
Abone olŞubat ayında Hüsnü Mübarek'i devirmek amacıyla Tahrir Meydanı'nda toplanan kalabalıklar, ordu tankları meydana girdiğinde hararetle alkış tutmuşlardı.
O dönemde ordu, protestocular ile polisin arasına girerek daha fazla kan dökülmesini engellemiş, kahraman ilan edilmişti.
Bugün ise Tahrir Meydanı "Askeri yönetime son. Devrim bizimdir" sloganlarıyla çınlıyor.
Hem de Mübarek sonrası dönemin ilk seçimlerine birkaç gün kala. Neden?
Bu sorunun kısa yanıtı "Çünkü protestocular seçimlerin Mısır'da birşeyleri değiştireceğine inanmıyor. İşlerin eski tas, eski hamam devam edip, çabalarının boşa çıkacağından endişeliler."
Oysa Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi bundan dokuz ay önce iktidara geldiğinde, devrimin İslamcı ve liberal unsurlarının iktidar kavgasına düşmesini engelleyecek, demokrasinin emanet edileceği bir kurum olarak görülmüştü.
Ancak demokrasiye geçiş için bir türlü tarih vermemeleri, 28 Kasım seçimlerinden sonra da devlet başkanlığını bırakmaya yanaşmamaları şüpheleri artırdı.
Ordu ancak 2012 sonu ya da 2013'de, yeni cumhurbaşkanı seçildikten ve yeni anayasa yazıldıktan sonra kışlasına çekileceğini söylüyor.
Oysa özellikle liberal çevreler, sivil yönetime bir an önce geçilmesi taraftarı.
Şubat ayından beri binlerce göstericinin askeri mahkemelerde yargılanması ve olağanüstü halin kaldırılmaması da ordu ile ilişkilerin soğumasına yol açtı.
Üstelik Mübarek'in partisinden bazı önde gelen isimlerin gelecek haftaki genel seçimlerde aday olabilmesi, generallerin Mübarek rejimine hala sadık olduğu endişelerini daha da artırdı.
İslamcıların ittifak korkusu
Bu arada İslamcı kanatta başka şüpheler başgösterdi.
Başını Müslüman Kardeşler örgütünün çektiği bu grup, liberalleri ordu ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmakla suçladı.
Buna göre İslamcı kanadın ilk seçimde çoğunluğu ele geçireceğini bilen bazı liberal çevreler korktu.
Yeni anayasayı yazacak kurulu belirleyecek bu mecliste söz sahibi olamama endişesiyle, ordudan "yol gösterici ilkeler" hazırlamasını, böylece bazı temel hak ve özgürlükleri güvence altına almasını istedi.
Askerlerin atadığı bakanlar kurulunun hazırladığı önerilerde ise, yalnızca bazı hak ve özgürlükler değil, ordunun yıllardır elde ettiği siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar da güven altına alınıyordu.
Örneğin ordu "anayasal meşruiyetin bekçisi" ilan ediliyor, böylelikle daimi siyasi görev verilmiş oluyordu.
Ayrıca ordunun siviller tarafından kontrol edilemeyeceği belirtiliyordu.
Bunun üzerine protestocu gruplar arasında en örgütlü güç olan ve Şubat ayından beri askerlerle ters düşmemeye özen gösteren Müslüman Kardeşler harekete geçti.
Liberaller ile sol eğilimli grupların Tahrir Meydanı'nda aylardır sürdürdüğü ufak çaplı gösterilere, Müslüman Kardeşler geçen Cuma günü onbinlerce taraftarları ile katıldı.
Şubat ayından beri Mısır'daki en büyük eylem olan bu gövde gösterisi genelde barışçı geçti.
Ancak ertesi gün onlardan arta kalan ufak bir grubun Tahrir Meydanı'na kurduğu çadırları polis zorla kaldırmaya çalışınca, bu kez İslamcılar ile birlikte liberal 6 Nisan Hareketi ve başka binlerce genç eylemci de destek için meydana akın etti.
Pazar günü çatışmalar İskenderiye, Süveyş ve başka kentlere de yayılmış; polis gözyaşartıcı gaz, plastik kurşun ve bazı protestoculara göre gerçek mermi kullanmaya başlamıştı.
Tahrir ve diğer meydanlardaki şiddet manzaralarına ülkedeki tüm siyasi gruplardan sert tepki geldi.
Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi ise dün gece yayımladığı bir bildiriyle geçiş dönemini uzatmayı düşünmediklerini, 28 Kasım seçimlerinin de ertelenmeyeceğini duyurdu.
Ancak protestocular, tırmanan şiddetin de ordunun iktidarda kalma planının bir parçası olduğu şüphesinden kurtulamıyor.
6 Nisan gençlik hareketi ve başka gruplar, başta cumhurbaşkanlığı seçiminin Nisan ayında yapılması olmak üzere talepleri kabul edilinceye dek Tahrir Meydanı'ndan ayrılmayacaklarını söylüyor.