BIST 9.368
DOLAR 34,53
EURO 36,19
ALTIN 2.980,43
HABER /  EKONOMİ

Suudi Arabistan İran krizinin asıl nedeni bu!

SUUDİ Arabistan ile İran arasında çıkan gerilimin asıl nedeni petrol savaşları mı? Uzmanlara göre, Suudi Arabistan bile bile krizi tırmandırıyor İran'ı dibe çekmek için petrol fiyatlarını düşürüyor.

Abone ol

OPEC’in iki devi Suudi Arabistan ve İran hattında tırmanan krizin, petrol üzerinden yürütülen bir savaşa dönüşmesi, dünya enerji piyasalarını da etkileyebilir.

Yakında ambargo kıskacından kurtulmaya hazırlanan İran’a, rakipleri kolay kolay yer açmayacak gibi... Hatta kimilerine göre S. Arabistan, İran’ı e dibe çekmek için petrol fiyatlarını kasıtlı olarak düşürüyor.

Dünya yeni yıla İran-Suudi Arabistan kriziyle tedirgin bir “merhaba” derken, iki ülke arasında tırmanan gerginlik petrol piyasalarını da yakından ilgilendiriyor. Suudi Arabistan ve İran, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nde (OPEC) de ezeli rakip pozisyonunda. Bu gerilimin, İran’ın nükleer programına yönelik yaptırımların kaldırılacağı ve Tahran’ın dünya ekonomisine dönmeye hazırlandığı döneme denk gelmesi ayrıca dikkat çekici. Suudi Arabistan ve Körfez’deki müttefikleri, dünya petrol pastasından pay kaybetmemek için üretimi kısmadan, petrol pompalama politikasını sürdürüyor.

Böylece başta ABD’deki kaya petrolü üreticileri olmak üzere yüksek maliyetli petrol üreticilerini baskı altında tutmayı amaçlıyor. Geçtiğimiz ay yapılan OPEC toplantısı oldukça gergin geçerken, İran ve Suudi Arabistan arasında giderek büyüyen ihtilafı da gözler önüne sermişti. İran, petrol fiyatlarındaki düşüşü durdurmak için üyelere eylem çağrısında bulunmuş, talepleri Suudi Arabistan tarafından geri çevrilmişti. 

İKİ BLOK ORTAYA ÇIKIYOR

Boğaziçi Enerji Kulübü İcra Kurulu Başkanı Mehmet Öğütçü, “İran, Irak üzerinde de hâkimiyetini kurdu. Basra’dan çıkış İran’ın elinde. Irak ve İran’ın bir araya gelmesi, Suudi Arabistan’a karşı petrolde de çok büyük rakip ortaya çıkardı. S. Arabistan’ın günlük petrol üretimi bugün yaklaşık 10 milyon varil, İran’ınki ise 3 milyon.

Fakat yakında kalkacak olan ambargodan sonra bu hızla günlük 5, 6, 7 milyon varile yükselir. Irak’ın üretimi günlük 3 milyon varilin altında, fakat onların da hedefi bunu 10 milyon varile çıkartmak. Irak ve İran’ı bir arada düşünürseniz, yalnızca Şii-Sünni meselesi değil, petrolde de muazzam bir iki blok ortaya çıkması anlamına geliyor. Suudi Arabistan’ın petrol hükümranlığını zaten ABD elinden aldı. İran ve Irak da ortaklaşa hareket eder ve petrol üreten diğer Suudi karşıtı grupları da yanına çekerse, Suudi Arabistan petrol kralıyken, bir anda lig düşebilir” yorumunu yapıyor.

PETROLDE EZELİ RAKİP

Suudi Arabistan ve İran arasında patlak veren kriz, bölge dinamikleriyle birlikte, petrol piyasalarını ve fiyatlarını da etkileyebilir. Fakat eski dönemlerde olduğu gibi petrol fiyatlarında ani olarak büyük sıçrayış veya çöküş hareketleri beklenmiyor. Bunun da başlıca nedeni piyasadaki arz bolluğu. Bölgede Yemen’den Suriye’ye dış politika konularında uzun süredir zıt düşen iki ülke, petrolde de ezeli rakip konumunda. İran, Suudi Arabistan, Venezuela ve Kanada’nın ardından dünyanın kanıtlanmış en büyük dördüncü petrol rezervine sahip. Aynı zamanda, Rusya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci doğalgaz rezervlerinin üzerinde oturuyor.

Suudi Arabistan ise petrol üretimi bakımından OPEC’in en önemli üyesi konumunda. Petrol analistleri, Suudi-İran hikâyesinin petrol fiyatlarına bir miktar risk primi ekleyeceğini söylerken, “Bu olaya rağmen, petrol piyasaları için fazla petrol stokları halen jeopolitik sorunlardan daha büyük bir sorun teşkil ediyor” yorumunu yapıyor. Nitekim artan gerilimle beraber petrol fiyatlarında yaşanan artış yüzde 3’ler civarında oldu. Brent tipi ham petrolün fiyatı geçtiğimiz yıl yüzde 35 düşerken, yılı 37.28dolar/varil ile kapattı. Birçok analist, petrol fiyatlarının bu yıl da benzer seviyede kalmasını, 20 ila 45 dolar arasında inip çıkmasını bekliyor.

EN BÜYÜK İKİ RİSK

Riyad-Tahran hattında tırmanan krizin, İran’ın ambargo kıskacından kurtulup, ekonomisini canlandırmak için gün saydığı bu dönemde yaşanması dikkat çeken diğer bir unsur. Körfez ülkelerinin de Riyad blokuna geçmesiyle, İran’ın bölgede izole olmaya devam edebileceği kaydedilirken, Bloomberg’e konuşan Londra merkezli danışmanlık şirketi Cornerstone Global Associates’in kurucusu Ghanem Nuseibeh, “İran şu an bölgesel olarak ıssız bir konumda. Nükleer anlaşma ile dünyanın daha geniş bölümüne yeniden entegre olmayı ümit ederken, aslında tam da tersini yapmış oldular” yorumunu yapıyor.

Mehmet Öğütçü ise İran’ın tam ekonomik ilişkilerini canlandıracakken bu yaşananların yatırımcı iştahını etkileyebileceğini söylüyor. Diğer yandan İran-Irak ittifakına dikkat çeken Öğütçü, şöyle konuşuyor:

“Bu iş sadece Suudilerin diplomatik misyonunun yakılması ve arkasından diplomatik ilişkilerin kesilmesi olayı değil. Zaten uzun zamandır pişiyordu. Arkasında Şii-Sünni çekişmesi yatıyor. Zira Irak ve İran’ı bir arada düşünürseniz, yalnızca Şii-Sünni meselesi değil, petrolde de muazzam bir iki blok ortaya çıkıyor. Jeopolitik bloklaşmanın petrole yansıması ise şöyle olabilir: Irak ve İran ittifak halinde petrol çıkarırsa,Suudi Arabistan’ı rahatlıkla geçeceklerdir. ABD enerjide kendi bağımsızlığını kazandıkça, Suudi Arabistan’a verdiği koşulsuz destek de yavaş yavaş azalmaya başladı.

Ortadoğu’da S. Arabistan, İran yüzünden kendini kıskaca alınmış hissediyor. İran’ın hem Körfez, hem kendilerine ciddi tehdit teşkil ettiğine inanıyorlar. Bunun yansıması ne olur? Ortadoğu’daki bu tür jeopolitik patlamalar, arzdaki bolluktan dolayı artık petrol fiyatlarını fazla etkilemiyor. Zaten bakarsanız yüzde 3-5 arttı. Eskiden olsa bir anda yüzde 70 fırlardı. Burada iki önemli risk var. Birincisi üretime yönelik tehditler, ikincisi de Hürmüz Boğazı’nın kapatılması olur.

Bir tarafında İran, bir tarafında Umman var. Dünyada tankerle yapılan petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 30’u Hürmüz’den geçiyor. Orada ikmalin engellenmesi durumu ortaya çıkarsa, bu petrol fiyatlarını patlatır. En büyük jeopolitik risk o. Diğer risk ise Suudi Arabistan’ın doğudaki petrol tesislerine yönelik saldırı riski. Bu fiziki veya siber saldırı da olabilir. Suudi Arabistan’ın petrol üretiminin büyük kısmı, doğudaki Şii azınlığın yaşadığı bölgelerden çıkıyor.”

DÜŞEN FİYATLAR İKİSİNİ DE VURUYOR

Ambargolar nedeniyle potansiyelinin altında petrol ve gaz ticareti yapan İran’ın, düşük petrol fiyatları ortamında üretimini artırması Suudi Arabistan başta olmak üzere diğer tüm petrol üreticisi ülkelere baskı yapacak. İran’ın üretimini ne kadar hızlı artırabileceği ise halen tartışma konusu. Bu konuda muhtelif tahminler ortada dolaşıyor.

Bazı analistler, ambargonun kalkmasıyla beraber İran’ın bir yıl içinde 0.5 ila 1 milyonvaril daha petrol üretebileceğini söylerken, Uluslararası Para Fonu (IMF) 2016’da günlük 0.6 milyon varil seviyesinde bir artış öngörüyor. Hangi seviyede olursa olsun, İran’ın petrol üretimini artırmasıyla petrol fiyatlarındaki baskının daha da artacağı ortada.

IMF, İran’ın petrol ihracatındaki artışı telafi etmek için OPEC’in petrol arzını kısmaması durumunda, orta vadede petrol fiyatlarının yüzde 5 ila 10 düşebileceği tahmininde bulunuyor. Petrol fiyatlarının daha da düşmesi, bütçe gelirlerinin hemen hemen yüzde 90’ını hidrokarbonlardan sağlayan S. Arabistan ekonomisini zorlayabilir. Ortadoğu jeopolitiğinde enerji ve enerji fiyatları, uzun süredir bir silah olarak kullanılıyor. Kimi analistler, İran’ın petrol üretimini artırmaya hazırlandığı bu dönemde Suudi Arabistan’ın bilinçli olarak piyasaya fazla petrol pompaladığı da senaryolar arasında. Ancak diğer yandan düşen petrol fiyatlarından S. Arabistan ekonomisi de etkileniyor. Petrol fiyatlarındaki hızlı düşüşle bütçesi üst üste tarihi açıklar veren Suudi Arabistan yönetimi, son olarak “kemer sıkma” olarak nitelendirilen bir dizi önlem kararı almıştı.