BIST 9.627
DOLAR 35,21
EURO 36,72
ALTIN 2.958,22
HABER /  SAĞLIK

Sütte kanser tehlikesi

Süt ve süt ürünleri son zamanlarda çok tartışılıyor. Peki süt ve süt ürünleri nasıl tüketilmeli? İşte ayrıntılar..

Abone ol

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Süt ve Süt Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Zerrin Yüksel, kanserojen maddelerin hayvan yeminden süte geçtiğini söylüyor.

Sağlığa en faydalı gıda olduğu söylenerek yıllardır önerilen süt ve süt ürünleri, kansere yol açtığı iddiasıyla son günlerin en çok tartışılan konuları arasında.

Sütün yararlı mı yoksa zararlı mı olduğu tartışmaları, vatandaşların kafasını karıştırdı. Ortaya çıkan soru işaretlerini giderecek açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Yüksel, denetimsiz sütün kanserojen madde taşıma ihtimalinin yüksek olduğunu belirterek uyardı. Kontrol edilmeyen yem ve onu yiyen hayvanların ürünlerinde kanser riski bulunduğunu vurgulayarak, denetimsiz süt ve süt ürünlerinin yenilip içilmemesini istedi.

Yüksel, "Çiğ süt, beslenme denetimi kontrol altına alınan sağlıklı hayvanlardan üretilmelidir. Genel bileşim analizlerinin yanısıra olası bulaşma riskleri olan kalıntı maddelerin de analizleri yapılmalıdır. Ayrıca hayvanın beslenmesinde kullanılan yemlerin de üretim ve depolanması kontrol altına alınmalıdır.

Aksi takdirde gelişen küfler, mikotoksin olarak adlandırılan zararlı maddeleri üretebilmektedir. Aflatoksin de bu mikotoksinlerden biridir ve kanserojendir. Çiğ süt üretim çiftliklerinde yaygın olarak silaj yemler kullanılmakta, bunların elde edildiği ekinin uygun olmayan koşullarda işlenmesi ve depolanması sırasında aflatoksin oluşabilmektedir. Hayvanın bu yemlerle beslenmesi sonucu süte de aflatoksin geçişi söz konusu olmaktadır. Kaldı ki sadece süt değil, aflatoksin içeren yemle beslenen hayvanların et ve yumurtalarına da geçebilmektedir. Bu yemlerin üretiminde de denetim ve kontrol mekanizması oluşturularak, aflatoksin gibi toksinleri üreten küf gelişiminin önüne geçildiği durumlarda hayvanların sütlerinde kalıntı bulunmaz" dedi.

'DENETİMİ YAPILMAYAN SÜTLERİ İÇMEYİN'

Türkiye'de çiğ süt üretimi ve denetimiyle ilgili önemli ilerlemeler sağlandığını belirten Zerrin Yüksel, 7,5 milyon tonun kayıt altında olduğunu ve üretici birlikleri tarafından denetlendiğini söyledi: "Süt birliklerinin 50'nin üzerinde laboratuvarı var. Aflatoksinli ve antibiyotikli sütler tespit edilip imha edilmektedir. Bu bağlamda aflatoksin ve antibiyotik bulundurma olasılığı en yüksek sütler kayıt altında olmayan, birliklerce ve endüstri kuruluşlarınca denetlenmeyenlerdir. Halkımızın, hiçbir denetimi yapılmayan ve kayıt altında olmayan bu sütleri tüketmemelerini şiddetle önermekteyim."

'UHT İŞLEMİ YAPILAN SÜTLERDE ZARARLI MADDELER YER ALMAZ'

Yine son dönemde gündemde olan, uzun ömürlü UHT sütlerin kanserojen olduğuna ilişkin iddiaları da değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Yüksel, bunun çiğ süte 135 ile 138 derece sıcaklıklarda 1 ile 3 saniye uygulanan ısıl işlem olduğu, böylece hastalık yapanlar dahil bütün mikroorganizmaların öldürülerek, sütün insan sağlığı açısından uygun hale getirildiğini anlattı.

Yüksel, şu açıklamalarda bulundu: "Çiğ süt ve ürünlerinden ya da kontrolsuz üretilen ve denetim altında olmayan süt ürünlerinden, tüberküloz başta olmak üzere birçok hastalığın geçme olasılığının oldukça yüksek olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca evlerde uygulanan kaynatma işlemiyle sütün yapısındaki değerli bileşenlerde önemli kayıplar ortaya çıkmaktadır. Süte ısıl işlem uygulamalarıyla ortaya çıkan değişimler üzerine çalışmalar yapan bir araştırmacı olarak, UHT normları dahil olmak üzere günümüzde süt sanayisinde kullanılan ısıl işlem normlarının sağlık açısından zararlı olabilecek maddelerin oluşmasına yol açtığına dair bir bulguya ulaşmadım. Dünyada UHT süt üzerine araştırmalarda da böyle bir bulguya ulaşılamamaktadır. Sütün protein, yağ, karbonhidrat ve mineralleri içeren, insan beslenmesi açısından oldukça önemli bir gıda maddesi olduğu gözönünde bulundurulduğunda UHT, geniş bir pazar yaratmak ve sütü uzak noktalara bozulmadan ulaştırabilmenin yanında beslenme niteliklerini en az düzeyde değişikliğe uğratacak şekilde dayanıklılığını arttırmak için kullanılan en uygun yöntemdir."