Şuşa Beyannamesi'nin içerisindeki mesajlar
Sevgili dostlar, geçtiğimiz hafta, 03.02.2021 tarihinde, kısa adıyla “Şuşa Beyannamesi”nin eş zamanlı olarak TBMM ve Azerbaycan ALî MECLİSİ tarafından imzalanıp kanunlaştığını ifadeyle Beyanname’nin içeriğine yönelik detaylar üzerinde durmayı bu haftaya bıraktığımı açıklamıştım. O beyanım doğrultusunda bu hafta “Şuşa Beyannamesi” nin hacmini dikkate alarak en önemli maddelerini sizinle paylaşacağım.
15 Haziran 2021 tarihinde bizzat Azerbaycan’ın ŞUŞA şehrinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanan “Şuşa Beyannamesi”nde her iki devletin ortak çıkarlarının korunmasına, bilhassa tarafların siyasî ekonomik, savunma, kültür, insanî, sağlık, eğitim, sosyal, gençlik ve spor alanlarındaki imkan ve potansiyellerin birleştirilmesinin önemine vurgu yapılıyordu.
Aynı şekilde taraflar, büyük bir gururla Azerbaycan’ın 44 gün süren VATAN SAVAŞI’nda zafer elde ederek, 30 yıldır devam eden Ermenistan’ın saldırgan politikasını durdurduğuna, işgal altındaki topraklarını geri aldığına vurgu yaptıktan sonra Azerbaycan’ın, 30 yıl süren Ermeni işgaline son vermesinde, gasbedilen vatan parçasının geri alınmasında ve nihayet Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin manevî, siyasi desteğine yüksek derecede değer verildiğini kayda geçirmişti.
Ayrıca taraflar, Kafkasya bölgesinde istikrar ve güvenliğin pekiştirilmesi, ekonomi ve ulaşım alanındaki tüm bağların yeniden sağlanması ve nihayet bölge devletleri arasındaki ilişkilerin normale dönüştürülmesi, uzun vadede bölgede barışın sağlanması yönündeki çabalarını sürdüreceklerini kayda geçirmişlerdi.
Böylece Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti, bağımsızlık, egemenli, toprak bütünlüğü, milletlerarası düzeyde tanınmış olan sınırların dokunulmazlığı ve devletlerin iç işlerine karışmama ilkelerine dayanarak “Müttefiklik İlişkilerinin Kurulması”nın siyasî ve hukukî mekanizmalarını belirlemiş oluyorlardı.
Dış politika alanındaki koordinasyon!
Tarafların kendi millî çıkar ve menfaatlerinin korunup sağlanmasına yönelik bağımsız bir dış politika yürüteceklerini, bu meyanda bölgesel ve milletlerarası düzeyde istikrar ve refah üzerinden hareketle barış, dostluk ve samimi komşuluğa dayalı bir şekilde ülkeler arası ilişkilerin geliştirilmesine, ayrıca doğacak ihtilaflar ile bölgesel ve küresel nitelikli güvenlik ve istikrar problemlerinin çözüme kavuşturulması yolunda ortak çaba sarfedeceklerini kayıt altına almışlardı.
Bu doğrultuda taraflar güncel ve karşılıklı ilgi uyandıran uluslararası konularda dayanışma içerisinde, karşılıklı destek örneği sergileyerek yakın geçmişte meydana gelen emsal durum ve tutumlardan yola çıkarak ikili iş birliklerini derinliştireceklerini, bu doğrultuda BM, AGİT, Avrupa Konseyi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, yeni adıyla Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı dahil her türlü milletlerarası ve bölgesel nitelikli kuruluşlar nezdinde birbirlerini karşılıklı olarak destekleyeceklerini kayda geçirmişlerdi.
Bu doğrultuda taraflardan birinin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, milletlerarası düzeyde tanınmış olan sınırlarına veya güvenliğine karşı üçüncü bir devlet veya devletlerin tehdit ve saldırısı söz konusu olduğunda, BM Şartı’na uygun şekilde tarafların birbirine yardım yapacakları ve bu yardımın kapsam ve biçimi ivedi belirlenerek silahlı kuvvetlerin koordineli bir şekilde faaliyetinin sağlanacağının altı çizilmişti.
Bu birliktelik üçüncü devletlere karşı bir tavır değildir!
Beyannamede dikkat çeken en önemli husus; bu birlikteliğin üçüncü devletlere karşı olmadığının açıkça belirtilmiş olmasıdır. Nitekim beyannamede, “Taraflar, iki devlet arasında geliştirilen ve onların çıkarlarına uygun askerî ve siyasî işbirliğinin üçüncü devletlere karşı olmadığını belirtirler” vurgusu yapılarak üçüncü devletlerin güvenlik hassasiyetine gereken özen gösterilmiştir.
Beyanname hayatın her safhasını kapsıyor
Beyanname güvenlik endişeleriyle iki devlet arasında yalnız askerî sahadaki işbirliğinin ilkelerini belirlemiyordu. Taraflar her iki toplumun ekonomik bağımsızlığını elde etmekle erişilecek olan refah seviyesini hedefleyerek tarafların, ticarî-ekonomik ilişkilerinde, millî ekonomilerinin verimliliğini artırıp ihracatlarını çeşitlendirerek geleceğe dönük olarak çeşitli üretim alanları oluşturmak ve bu doğrultuda daha elverişli ortamın geliştirilmesine yönelik çalışmaların yoğunlaştırılacağı kayıt altına alınmıştı.
Yine taraflar bu çeşitlilik doğrultusunda bölgenin ve Avrupa’nın enerji güvenliğine katkı sunma doğrultusunda, doğalgaz kaynak ve güzergah çeşitlendirmesini sağlayacak olan stratejik GüneyGaz Koridoru’nun hayata geçirilmesinde Türkiye ve Azerbaycan olarak öncü rol oynayacaklarını dünya kamuoyuna işbu beyanname ile bir kere daha deklare etmişlerdi.
En önemlisi!
Şuşa Beyannamesi’nin en sevindirici “zabtı” Zengezur Koridoru ile ilgili olarak tarafların ortaya koymuş oldukları irade idi. Nitekim taraflar, Türkiye ile Azerbaycanı birleştiren, hatta bir “gerdan” misali baş ile gövdeyi birbirine bağlayan, dolayısıyla Türkiye ile bütün bir Türk Dünyası’nı birleştiren, bunun ötesinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin batı illeri ile Özerk Nahçivan Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayan Zengezur Koridorunun açılması ve bu koridorun devamı mahiyetinde Nahçivan-Kars Demiryolu’nun inşaatının kardeş iki ülke arasındaki ulaştırma ve iletişim imkan ve olgusunun yoğunlaştırılmasına yönelik katkı sunacağı ve bu sonucun ivedilikle elde edilmesinin tarafların müşterek hedefi olduğu deklare edilmişti.
Aynı şekilde taraflar, Beyannamede çeşitli ülkelerde yaşayan Türk-Azerbaycan diasporaları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesine, Ermenistan’ın 1915 olaylarına yönelik soykırım iddiaları karşısında arşivlere dayalı olarak tarihçilerin gereken araştırmaları yapmalarına yönelik çabaların desteklenmesine vurgu yapılmış, temenni olarak da tarihî kültür mirasımızın korunması, birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek refah seviyemizi yükseltecek çabaların artırılması, kültür mirasımızın bütün dünyaya tanıtılması, aramızdaki işbirliği ve dayanışmanın güçlendirilmesine vurgu yapılarak bütün dünyanın idrakine sunulmuştu.
Rabbim bizleri millet olarak umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin eylesin.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.