BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Suriye'ye müdahaleye Rusya'nın tepkisi ne olur?

Rusya uzmanı Cenk Başlamış'a göre Moskova müdahalenin kaçınılmazlığını kabullendi. Suriye'ye yıllardır verdiği güçlü desteğin ardında yatan sebep ise ne silah ne de üs.

Abone ol

Suriye sorununun başından beri çizgisinden sapma göstermeyen Rusya askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğunu artık kabullenmeye başladı.

İki buçuk yıldır devam eden iç savaşta Beşar Esad'a açık destek veren Moskova'dan yapılan son açıklamalar Rusların manevra alanının son derece daraldığını gösteriyor.

Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov hafta başında yaptığı açıklamada Batılı ülkelerin Suriye konusunda artık kararını verdiğini söyledi, askeri müdahalenin iç savaşı daha da şiddetlendireceği uyarısında bulundu.

Lavrov'un açıklamasındaki asıl önemli mesaj ise, "Suriye için savaşmayacaklarını" vurgulaması oldu.

Batı'nın askeri müdahalesini engellemeye çalışan Moskova'nın taktiğinin çıkmaza girmesine Suriye'de kimyasal silah kullanıldığı yolundaki haberler yol açtı.

Aslında, Lavrov'un da belirttiği gibi Moskova, Suriye yönetiminin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığına ilişkin Batı'nın elinde kanıt bulunduğuna inanmıyor, zaten Birleşmiş Milletler (BM) denetçilerini de bu yüzden destekliyor.

Rusya'nın başından beri en önemli taktiği ve kozu Suriye sorununu BM çerçevesi içinde tutmaktı.

Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak elinde veto kartı bulunan, bu yolla Batı'nın askeri müdahale taleplerini engelleyebileceğini bilen Moskova oyunun diplomasi kurallarıyla oynanmasını sağlamaya çalıştı.

Ancak Esad rejiminin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddialarının ardından Batı uluslararası bir koalisyon oluşturarak Suriye'yi "cezalandırma" seçeneği üzerinde durmaya başladı.

Batılı ülkeler bu yolla BM'yi, dolayısıyla Rus vetosu tehlikesini bertaraf edeceklerini biliyor.

Hem Moskova'da yapılan resmi açıklamalara hem de medyadaki haber ve yorumlara bakıldığında Suriye'ye müdahalenin kaçınılmazlığının artık kabul edildiği görülüyor.

Örneğin, Parlamento Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksey Puşkov Şam'a yönelik bir saldırının artık an meselesi olduğu görüşünde.

Kommersant gazetesi manşet haberinde Rusya'nın müdahaleyi önlemeye çalıştığını yazıyor ancak fazla umutlu görünmüyor.

Vedomosti'nin konuştuğu Rus askeri uzmanlar şimdiden operasyonla ilgili tahminlerini aktarıyor.

"Amerikalılar Suriye'ye saldırı için uluslararası koalisyon kuruyor" manşetini kullanan İzvestia'da ayrıca, "Rusya bizi destekliyor" diyen Esad'la yapılmış özel bir röportaj yer alıyor.

Rus kamuoyunun da başından beri Kremlin'in Suriye politikasını desteklediğini eklemek gerekiyor.

Neden Suriye?

Kremlin'in Esad'ı neden desteklediği, Suriye'de iç savaşın başlamasından bu yana yanıtı en çok araran sorulardan biri oldu.

Desteğin asıl nedenini ne silah satışından elde edilen bir kaç milyar dolarda ne de Tartus'taki (aynı zamanda Akdeniz'deki tek) Rus üssünün askeri öneminde aramak gerekiyor.

Gerçek şu ki Suriye, Rusya için her şeyden önce Ortadoğu'daki "son kale" niteliği taşıyor.

Kale düşerse, zaten Sovyetlerin dağılmasından beri ABD karşısında sürekli gerileyen, NATO tarafından büyük ölçüde kuşatılan Rusya'nın Ortadoğu ile bağı kesilmiş olacak.

Üstelik, Esad devrilirse sıranın önce İran'a, ardından da kendilerine geleceğini düşünen Rusların sayısı hiç de az değil.

Yani Suriye aynı zamanda ABD ile Rusya arasındaki çekişmenin stratejik bir halkası.

Peki, ABD'nin başını çektiği uluslararası bir koalisyon BM'nin onayını almadan Suriye'ye saldırırsa Moskova'nın tepkisi ne olur?

Böyle bir durumda Rusya kuşkusuz sert tepki gösterecek, saldırıya katılan ülkeleri şiddetle kınayacak. Ancak tepkinin daha ileri gitmesi son derece zayıf bir olasılık.

Neden mi? Çünkü benzer senaryolar geçmişte Yugoslavya'da, Irak'ta ve Libya'daki iktidar değişikliklerinde ve Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesi sırasında yaşanmıştı.

Sert açıklamalarla yetinmesi ve olayları istediği şekilde yönlendirememesinin gerçek nedeni Moskova'nın ABD'nin küresel egemenliğine karşı koyabilecek askeri, siyasi ve ekonomik güce artık sahip olmaması.