Suriye'nin Türkiye sınırına yakın Keseb kasabasında yaşayanlar, 21 Mart'ta muhaliflerin düzenlediği baskının ardından birçoğu Lazkiye kentine kaçtı. Gazeteci Hediye Levent'e konuşan Kesebliler, baskından Türk askerini sorumlu tuttuklarını dile getirdi.
Abone olSuriye'de güney ve batı cephelerinde Suriye ordusu karşısında gerileyen muhaliflerin stratejik avantaj kazanmak için Keseb kasabasını ele geçirmesi ülke içindeki milyonlarca iç göçmene yenilerini ekledi.
Aynı zamanda Keseb saldırısı Türkiye'yi iki açıdan sıkıştırdı: Kasabadan kaçanlar yaşadıklarından Türkiye'yi sorumlu tutarken, Ankara'nın El Kaide'ye destek verdiğine dair suçlamalara yenileri eklendi.
Kasabayı ele geçiren silahlı muhaliflerin arasında Nusra Cephesi gibi El Kaide çizgisindeki radikal grupların olması ve Türkiye sınırından geçtiklerini gösteren video görüntülerinin bulunması tepkileri ve suçlamaları iyice arttırdı.
Keseb'ten kaçıp Lazkiye'ye sığınan Ermeniler, isimlerinin yayımlanmaması isteğiyle, Türkiye'nin lojistik desteği ile gelen saldırılar sırasında ve sonrasında neler yaşadıklarını anlattı.
'Sadece canımızı kurtarmak istiyorduk'
Silahlı muhalifler 21 Mart'ta Keseb'i ele geçirdikten sonra Akdeniz'e ulaşma ve Lazkiye kenti üzerindeki baskıyı arttırma hedefleri ile henüz umduklarını bulamazken Lazkiye'ye sığınan Kesebliler "Şimdi ne olacak, ne zaman dönebileceğiz?" sorularını sıklıkla soruyor.
Çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu kasabada az sayıda Alevi ve Halep'teki çatışmalardan kaçan aileler de bulunuyordu.
Keseb ve çevresindeki birkaç köyde yaşayanlar çatışmaların başlaması ile birlikte Lazkiye'ye kaçtı. Lazkiye'deki Ermeni Kilisesi'nde, akrabalarının evlerinde ya da 3-4 aile birlikte kiraladıkları evlerde yaşıyorlar. Suriye içindeki diğer kentlere ve Lübnan gibi başka ülkelere gidenler de var.
Lazkiye'de görüştüğüm Keseblilerin tamamı saldırıya hazırlıksız yakalandığını ve kasabaya bir saldırı beklemediklerini söyledi.
Anlattıklarına göre, kasabalıların çoğu sabah 6 civarında şiddetli patlama sesleri ile uyanmışlar. Buldukları araçlarla Lazkiye'ye kaçmaya başlamışlar.
Üstlerindeki pijamalarla çıkmışlar; para, kıymetli eşya, hatta kimliklerini almaya vakit bulamamışlar. Kasabalı kadınlardan biri, "Sadece canımızı kurtarmak istiyorduk" diye anlatıyor yaşadıklarını.
Kasabadan birkaç kişi ise şiddetli patlamalara rağmen çatışmaların birkaç saat içinde biteceğini düşünmüş, kadınları ve çocukları Lazkiye'ye gönderip 22 Mart'a kadar çatışmanın gidişatını görmek için Keseb'te kalmış.
Çatışmaların başladığı sınır ve sınır kapısı kasaba içinden görülebilecek kadar yakın olsa da çatışmaların kasabaya sıçramamasını ummuşlar.
'Türk askerleri öndeydi'
Keseb'ten çatışmaların 2. günü ayrılan Ermenilerden biri, "Halep'tekilerle konuştuğumuzda, haberleri izlediğimizde üzülürdük ama anlattıkları şeyler başımıza geldikten sonra ne hissetiklerini anladık" diyor.
Lazkiye'de kiraladığı evde eşi, kızı ve torunları ile birlikte yaşıyor. Her halinden geçici olduğu anlaşılan 4. kattaki dairenin balkonunda saksılar içinde domates, fasulye, soğan, nane yetiştiriyor. "Biz Kesebliler çiftçiyiz. Çalışmadan ve topraktan uzak duramayız" diyor.
21 Mart'ta muhaliflerin Keseb'e yönelik başlattığı saldırının hem görgü tanığı hem mağduru Kesebli Ermenilerden biri ancak Türkiye'de dostlarının ve ticari ilişkilerinin olduğunu belirtip isminin yazılmasını istemiyor.
Türkçe'yi iyi derecede ve Hatay çevresindeki yerel şive ile konuşuyor. Evinin sınıra çok yakın olduğunu, 21 Mart sabahı başlayan çatışmaları Türkiye-Suriye sınırından itibaren izlediğini söylüyor ve gördüklerini şöyle anlatıyor: "Sabah 5'te uyandım. Oğlum aradı, 'Keseb'e saldırı olacak diye konuşuyorlar' dedi. Böyle söylentileri bazen duyarız, 'Doğru mu?' diye bakmak istedim, evden çıktım. Sınıra yakın 2 karakol vardı, içinde 3-4 asker olurdu. 2 karakola roketlerin düştüğünü gördüm. Sonra 'Allahu ekber!' diye tekbir sesi duydum. Her taraftan [sınırdan] çok sayıda siyah kıyafetler giyinmiş silahlı adam Keseb tarafına giriyordu. Türk askerleri öndeydi. Gördüm. Hepsi telsiz telefonlu komandolardı. Biz gördük, Türkiye tarafından 2 füze geldi, havada bir süre durdu sonra indi. Muhaliflerin bu teknolojileri var mı? Türk hükümeti 'Biz Keseb'e müdahale etmedik' diyor olabilir ama biz gördük, o füzeler Türkiye'den geldi."
Kasabaya saldırı beklemediğini söyleyerek şöyle devam ediyor: "Türk askeri sınırı tutuyor diye güveniyorduk. Yine tedirgindik ama 3 sene boyunca bir şey olmadı, şimdi de olmaz diyorduk."
Silahlı muhaliflere güven yok
Hâlâ kasabayı kontrol eden silahlı muhaliflerin "Kesebliler kasabaya dönebilir" yönündeki açıklamalarını hatırlattığımda şöyle karşılık veriyor: "7 Ermeni, 2 Alevi hâlâ kayıp. Haleplilere ne olduğunu da bilmiyoruz. Kevork'un haberini aldık, onu kesmişler. Gençleri kestilerse nasıl inanacağız da geri gideceğiz? Kim bize garanti verecek? O yıkımı gözümüzle gördük, onlara ve verdikleri sözlere nasıl inanıp geri döneceğiz?"
Kesebli bir din adamı da ülkedeki savaş 4. yılına girmesine rağmen 21 Mart'a kadar Keseb'e yönelik saldırı olmadığını ve bu nedenle bir saldırı beklemediklerini söylüyor.
Şiddetli patlama sesleri ile uyandıklarını, havan ve roketlerin "yağmur gibi düştüğünü" anlatan din adamı, "Kasabaya gireceklerini düşünmüyordum, sınıra saldırdıklarını ve çatışmaların birkaç saat içinde biteceğini zannettim. Yanıma sadece cep telefonumu ve pasaportumu aldım" diyor.
"Türkiye sınırı neden şimdi açtı?" diye soran din adamına göre kasabayı kontrol eden silahlı muhaliflerin "kiliselere zarar vermedikleri" yönündeki açıklamaları şüpheli. Din adamı şöyle diyor: "Youtube'da bir video gördüm, kiliseyi çekmişler. Kiliseye zarar vermediklerini söylüyorlar ancak kamera çok hızlı hareket ediyor. Gördüğüm kadarıyla kilisedeki levhalar, heykeller-ikonalar, kıymetli halı görüntüde yok. Video çekildikten sonra kiliseyi yakmadıklarını veya patlatmadıklarını kim garanti edebilir? Kasabadaki müzede eserler vardı, neredeler? 23 yaşındaki o genci niye öldürdüler? Arabası yoktu, annesi-babası ile kaldı, çok iyi biriydi. Nasıl dönebiliriz ki? Dönersek bize ne yaparlar tanrı bilir" diyor.
Erdoğan'ın 24 Nisan konuşması nasıl karşılandı?
Çatışmanın ilk günlerinde kasabadan ayrılan Kesebli Ermenilerin bir kısmı Lazkiye'deki Kidon Kilisesi'nde kalıyor. Kilisede hâlâ 90 civarında Kesebli var. Kadınlar ve çocuklar kilise içindeki büyük bir salonda, erkekler ayrı bir salonda kalıyor. Küçük çocukların ve yaşlıların da olduğu Kesebli göçmenlerin ihtiyaçları Suriye Kızılayı ve gönüllülerin yardımları ile karşılanıyor.
Silah sesleri ile uyandıklarını, her yere roketlerin düştüğünü, şaşkınlık ve panikle kasabadan kaçmaya çalıştıklarını tekrar tekrar anlatıyorlar. Anlatırken gözlerindeki korku okunabiliyor. Kilisede, kasabaya giren silahlı muhalifler tarafından öldürülen Kevork Curya'nın resmi asılı.
Keseb'te olanları konuşmak üzere Kidon Kilisesi'ne gittiğimde 24 Nisan 1915 tehcirinde hayatını kaybedenler için düzenlenen Yas Töreni'nin bitimine denk geliyorum. Kilise içindeki salonlardan biri oldukça kalabalık, birkaç saat konuşuyoruz ancak isimlerinin yazılmasını istemiyorlar.
Salondaki Ermenilerden biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 24 Nisan nedeniyle yaptığı konuşmayı "tehcirde hayatını kaybedenler için taziye dileğini samimi bulmadığını" söylüyor.
Keseb'in karşısındaki Türk köyleri ile komşuluk ilişkileri olduğunu vurgulayarak, "Bizim Türk halkı ile sorunumuz yok. Hükümet, İttihat ve Terakki yaptı desin ama acımızı tanısın; 'Olmadı' demesin" diyor.
Ona göre, "Türkiye'de taziye dileği sunan da Keseb'e saldıran muhaliflere sınırı açan da aynı hükümet."
Kilisedeki yaşlı Ermenilerden biri "Erdoğan bunları niye destekliyor? Girdikleri yerde öldürüyorlar, çalıyorlar, yakıyorlar" diye tepki gösteriyor.
Muhalifler tarafından Hatay'ın Vakıflı köyüne götürülen Ermenilerle ilgili açıklamalara da tepkililer. Kesebli Ermenilerden biri, "Bu yaşlılarla propaganda yaptılar. Tamam, buna inandık diyelim. Peki gençler [kayıp 7 Ermeni, 2 Alevi] nerede? Onları niye sormuyorlar?" diyor.
Keseb'ten kaçanlarla yaptığım görüşmede her soru yenilerini doğurdu. Ancak görünen o ki, Keseb muhaliflere stratejik avantaj kazandıracak bir kazanım olacakken, Suriye içindeki milyonlarca iç göçmene yenileri eklendi, "Türkiye El Kaide'ye destek veriyor" imajını pekiştirdi, Türkiye'ye yönelik tepkileri arttırdı ve muhaliflerin bir kez daha mercek altına alınmasına yol açtı.
Kilisede uzun uzun, "Keseb'te ne oldu, neden oldu" diye konuşan Kesebli Ermenilerden biri durumu özetliyor: "Türklerin dediği gibi, evdeki hesap çarşıya uymadı. Şimdi bu durumdan kim ne kazandı?"