"YPG’nin temsil ettiği kuvvetin bölgenin içinde, buranın tarihi coğrafyasında yeri yok" diyen ünlü tarihçi İlber Ortaylı, PYD'yi Suriye'de isteyenlerin "sadece Amerika ve belki bölgenin çok renkli olmasından hoşlanacak İsrail olduğunu" yazdı.
Abone olTÜRKİYE'de tarih alanında en yetkin isimlerin başında gelen İlber Ortaylı, Suriye ve bölge tarihi açısından PYD'yi yazdı. "YPG’nin temsil ettiği kuvvetin bölgenin içinde, buranın tarihi coğrafyasında yeri yok" diyen İlber Ortaylı, PYD'yi Suriye'de isteyenlerin "sadece Amerika ve belki bölgenin çok renkli olmasından hoşlanacak İsrail olduğunu" vurguladı. İşte İlber Ortaylı'nın Hürriyet'teki yazısından çarpıcı bölümler:
Şİİ TÜRKMENLER ESED YANLISI YALANI: Suriye sorunu çıktığı vakit yoğunlaşmamız gereken başlıca nokta Hatay sınırındaki Halep Türkmenleri dediğimiz büyük gruptu. Adlarını bile doğru dürüst telaffuz etmediğimiz, garip coğrafi mahal ve köy adlarıyla isimlendirdiğimiz bu grup maalesef ilgimizin dışında kaldı. Hatta o zamanki Dışişleri’nde hâkim bir grubun ve onların çevresinden “Türkmenlerin Şii olduğu, dolayısıyla Esad’ın Nusayri hükümetine yakın oldukları” gibi hafif suçlama ve saçmalama sesleri de duyulduydu. Suriye kıyıları, Hatay’ın güneyi ve Lazkiye arasındaki bölgenin Nusayrileriyle, Şii mezhebin yakınlığını tartışanların bilgisizliği bir yana dış politikada bu gibi yanlışları ortak hale getirmenin vahameti çok açıktı.
MASA BAŞI TASARIM: Şu anda durum ortada: Suriye Türkmenleri Rusya’nın nüfuz bölgesinin bitişiğinde. Özgür Suriye Ordusu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolündeki bölge YPG’lilerden temizlenmiş. En azından etkileri azaltılmış durumda. Sınırın içerisindeki El-Bab son operasyonlarda ele geçirildi. Afrin ve Menbiç bir arada kontrol altında tutulursa YPG’nin etkisi azalacak. ABD ise temelde DEAŞ korkusuna rağmen tezini çok abarttığı için ters bir konuma düşüyor.
Dış politikada bazen doğru sandığınız notayı seçmek virtüöz olmanıza yetmez. Abartıya veya hafife kaçarsanız yanlışı bulursunuz. Türkiye’nin ve hatta Suriye’nin çekindiği bir unsurun, yani YPG’nin temsil ettiği kuvvetin bölgenin içinde, buranın tarihi coğrafyasında yeri yok. Bunu isteyenler sadece Amerika ve belki bölgenin çok renkli olmasından hoşlanacak İsrail. İsrail’in talebinde kendince bir mantık var, Amerika’nın mantığı ise sadece masa başı tasarımına dayanıyor.
‘SURİYE’ Mİ VARDI?: Çok yakın zamana kadar Ortadoğu aslında öyle tekrarlandığının aksine çok karışık bir kıta değildi. Osmanlı Suriyesi’nin adı Suriye değildi. Çünkü tarihte Suriye diye bir coğrafi bir birlik ve kimlik yoktur. Aynı şey Irak için de geçerlidir. Irak ve Suriye, Sir Mark Sykes’in temsil ettiği Britanya ve Georges-Picot Fransası’nın çizdiği çıkar bölgeleriydi (Sykes-Picot Anlaşması). Çölün üstünde cetvelle hat çizmek suni bir dünya yaratmaya çalışmaktır.
- En büyük sorun PKK-YPG’nin Akdeniz’e doğru yayılma isteği. Böyle bir yayılma gelecekteki Ortadoğu’yu daha da çok karıştıracak.
- Mazideki Suriye Halep ve Şam eyaletlerinden oluşuyordu. Tarihi büyük Suriye veya Bilad-ı Şam denen bölge Lübnan’ı da içeriyordu. Osmanlı döneminde Lübnan, bugünkü Lübnan’ın dağlık kesimi olan temelde Dürziler ve Marunilerin birlikte yaşadığı Cebel-i Lübnan ve her çeşit Hıristiyan ve Müslüman’ın bulunduğu Beyrut vilayetiydi. Beyrut vilayeti, bugünkü İsrail’in Hayfa’sını da içerirdi. Siyonist göç başlamıştı ama henüz hiçbir siyasi sağlamlaşma başarısı yoktu. 1918’ten ve bilhassa Hitler’in Avrupa’da yarattığı dehşetten sonra Yahudiler buraya sığınmaya başlayınca dengeler değişti. Ortadoğu bu sarsıntının tesirinden kurtulmak için başka bir şoku arıyor.
DİKKAT! O BEDELİ ÖDEMEYELİM...
Daha doğrusu Ortadoğuluların dışındaki dünya böyle bir şok yaratma çabasında. PKK-YPG yayılması ne o halka ne Ortadoğu’nun yerlilerine hayır sağlamaz. Ortadoğu’ya bir huzur ve denge sağlaması da mümkün görünmüyor. ABD bugüne kadarki kararsız denge politikasından şiddetle uzaklaşıyor. Bir bakıma Rusya’nın Suriye’ye girip yerleşmesi doğan boşluğu doldurmak oluyor. ABD politikasını takip edenlerin baş endişesi İran-Rusya-Türkiye ittifakı. Türkiye’nin 70 yılda kurduğu daha doğrusu dahil olduğu ittifak sistemi içinde yer almasını burnundan getirmeye çalışanlar doğacak gelişmeler karşısında daha çok bedel ödeyecekler. El verir ki o bedeli en ağır ödeyenler arasında biz olmayalım.