BIST 10.087
DOLAR 34,96
EURO 36,74
ALTIN 2.994,05

Suriye'de, Kim Ne İstiyor?

Nasreddin Hoca, bilgeliği ve fıkraları ile yaşadığı yüzyıldan bugüne kadar bizleri güldürmeye, güldürürken düşündürmeye devam ediyor. Öyle ki fıkraları, her daim gündemle ilişkilendirilebilecek derin anlam ve mesajlar içeriyor.

“Fincancı katırlarını ürkütmek” fıkrası da bu türden. Hoca’dan mülhem, bilenler bilmeyenlere anlatsın yerine Molla Google’dan araştırsın derim.

Malumunuz, Türkiye’nin bölgedeki gücü ve Suriye’deki ağırlığı, fincancı katırlarını -ABD, Rusya, İsrail ve İran’ı- ürkütmüşe benziyor. Gelişmeler sadece bu ülkeleri değil, içerdeki Rusçu, Amerikancı ve İrancılar’ı da rahatsız etti.

Heyet Tahrir Şam’ın, 11 gün gibi kısa bir zaman diliminde, piyon Beşar Esad’ı devirerek Baas rejimini yıkması, Rusya ve İran’ı fena halde bozdu.

Suriye’deki bu gelişmeler sonrası Rus ve İran medyası, Türkiye’yi sorumlu ve hedef gösteren yayınlar yaptılar.

Putin’in akıl hocası, stratejist Alejsandr Dugin’den ardı arkasına tehdit paylaşımları geldi. Dugin, votkayı fazla kaçırdığı anlardan birinde “Suriye Erdoğan için bir tuzaktı. Stratejik hata yaptı. Rusya’ya ihanet etti. İran’a ihanet etmişti. Mahvoldu. Şimdi Kemal’in Türkiye’sinin sonu başladı, sizi destekledik. Buraya kadar. Bundan sonra tövbe edeceksiniz.” sözleriyle, açıkça tehditler savurdu. İçince sapıttığı uyarısı almış olmalı ki, tehdit paylaşımlarını kaldırarak daha mutedil yorumlarla tornistan yaptı. Rusya ile Türkiye arasında çok fazla bağ olduğundan dem vuran Dugin, Türkiye’ye olan ihtiyaçlarını da ifşa etmiş oldu.

Esad, Rusya’nın zerre umurunda değil. Rusya, gerçekleştirdiği sıcak denizlere inme hayalinin soba erecek olmasından korkuyor.

Esad rejiminin düşmesi sonrasında, Suriye’yi Şiileştirme projesi akamete uğrayan İran da panikleyen ülkelerden biri. Bölgede Paramiliter güçleri, Hizbullah ve Şebbihalar’la kan gölü devreden İran, dışlanmasını ve Şii hilali hayalinin suya düşmesini Türkiye’ye bağladı.

İran’ın sözde rehberi Ali Hamaney, "Hiç şüphe yok ki Suriye'de yaşananlar, Amerika ve İsrail'in komuta odasında planlandı. Bunun delilleri var. Suriye'ye komşu hükümet de işin içinde ama asıl komplocu Amerika ve İsrail'dir." açıklamasıyla, açık adres vermeden yaşananlardan Türkiye’yi de sorumlu tuttu. Üstü örtülü olarak Türk hükümetini, ABD ve İsrail ile iş birliği yapmakla suçlayan Hamaney, açıkça Türkiye’yi telaffuzdan korkuyor. Korkuyor, çünkü sıranın yavaş yavaş İran’a geldiğini, Türkiye’nin desteği olmadan ayakta kalamayacaklarını biliyor.

İranlı vekil Reisi’nin, “Suriye iç savaşında 6 bin şehit verdik ve bir haftada Suriye’yi teslim ettik.” sözü, hezimetin boyutunu gösteriyor. Ne ekersen onu biçiyorsun.

HTŞ lideri Colani, rejimi devirirken yabancı hiçbir destek almadıklarını söyleyerek İran’ı yalanladı. Türkiye de, olaya müdahil olunmadığını ve gelişmelerin takip ettiğini belirtmişti. Kaldı ki, Türkiye’ye iftira atan ve tüm barış çabalarımıza rağmen eli kanlı bir rejimin ömrünü uzatan İran, bölgedeki istikrarsızlığının aktörlerinden biridir. Bugün, Sednaya Hapishanesi’nde yaşananlar açığa çıktıkça, bir kez daha ülke olarak haklılığımız ortaya çıktı.

“Halep Oradaysa, Arşın Türkiye’de” başlıklı yazımda, Suriye sahasında ABD ve Pkk terör örgütü ile baş başa kalacağımızı belirtmiştim. Nitekim, 27 Kasım’dan bu yana ABD ile diplomasi trafiği başladı. Dışişleri, Savunma Bakanları, Genelkurmay ve İstihbarat Başkanları düzeyinde görüşmeler yapıldı.

Suriye Milli Ordusu’nun Tel Rıfat ve Münbiç’i hızlı bir şekilde Pkk/Ypg teröründen temizlemesi ABD’nin keyfini kaçırdı. Yine, kendi yok edilen ama adı kalan sanal Deaş terörü ipine sarıldılar. Centcom Komutanı General Michael E. Kurilla'yı apar topar Suriye’ye üsleri denetlemeye, teröristleri motive etmeye gönderdiler. Kolay değil, o kadar donattıkları, finans ayırdıkları ve emek verdikleri Ypg bozguna uğramıştı. Artık, inisiyatif alabilen ve kendi kararlarını kendi veren bir ülke var. Tabii, SMO hızını kesmedi ve Deyrizor’u özgürleştirdi. Açıkçası, SMO’nun Ayn el-Arap ve Kamışlı’dan önce Deyrizor’a yönelmesi bir stratejik akılın ürünüdür.

Haseke, Rakka ve Deyrizor, Suriye’nin zengin petrol yataklarının bulunduğu bölge. Deyrizor’un elden çıkması, hedefin Rakka ve Haseke olduğunun anlaşılması ABD’yi tedirgin etti. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, dün Ankara’ya geldi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. ABD’nin hedefi Pkk eliyle petrol kuyularını ve su havzalarını kontrol etmek, teröristan projesini hayata geçirmek. Bu projesi gerçekleşmese bile Türkiye’nin terörle yıpratılmaya devam edilmesi ABD için kazanım olarak değerlendiriliyor. Türkiye, Fırat’ın batısı gibi doğusunu da SMO ile birlikte terörden temizlemelidir.

Bu arada İsrail de boş durmuyor, Şam’ın 25 km yakınına kadar geldi. HTŞ’yi ABD ve İsrail’in desteklediğini iddia edenler, İsrail’in kritik noktalara ve silah depolarına 27 Kasım’dan bugüne üçyüzün üzerinde hava saldırısı yaptığını göz ardı ediyorlar. İsrail, Suriye’de yeni rejim ihdas edilene kadar işgale ilaveler yapmaya, yeni kurulacak ordunun silah gücünü zayıflatmaya ve kazanımlarını artırmaya çalışıyor. Bi’ bakıma Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yaptığını yapmak istiyor. Tek farkla ki, bizim maruz kaldığımız bir terör tehdidi varken İsrail’in böyle bir sorunu yok. Ayrıca, vaad edilmiş topraklar yolunda Davut Koridoru’nu da açmayı planlıyor.

Türkiye’nin eli de armut toplamıyor, devlet aklı ve stratejisi ile gereken çalışmaları yapıyor. Ankara, ABD’ye Suriye konusunda taviz vermeyecektir, vermemelidir. Mit Başkanı İbrahim Kalın, Şam’a gitti ve devletin şahs-ı manevisini temsilen Emevi Camii’nde namaz kıldı. Cumhurbaşkanı’nın sözü de böylece yerde kalmamış oldu. Türkiye, Kalın’ın ziyareti ile tüm dünyaya Suriye’deki ağırlığını ve varlığını göstermiştir. Ezcümle, bu tür netameli ve kritik dönemlerde düşman okunu takip etmek, doğru yerde konumlanmak için yeterlidir.