Suriye'de iki yıldır yaşanan çatışmalar ve siyasi istikrarsızlığın yarattığı ekonomik kriz, 'fırsatçıları' doğurdu. Hediye Levent, artan fiyatların halka etkisini ve krizi fırsata çevirmek isteyenleri yazdı.
Abone olSuriye’de neredeyse 2 yıldır devam eden çatışma ortamı nedeniyle temel ihtiyaç maddelerinin nakliyesinde yaşanan sıkıntılar ve doların yükselmesi fiyatları tırmandırıyor.
Kısıtlı imkânlar ve artan fiyatlar halkı da doğrudan etkiliyor.
Bunlara ek olarak, kriz dönemini fırsata çevirmek isteyenler nedeniyle şartlar iyice ağırlaştı.
Karaborsacılar, fidyeciler, spekülatörler, kriz öncesi dönemde pek olmayan ancak son 2 yıldır neredeyse her sektörde ortaya çıkan komisyoncular, rüşvet ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan yakıt, un, gıda, sağlık maddelerinde yer yer kıtlığa varan temin zorluğu.
Dolar spekülatörleri
Ülkede krizin başladığı ilk haftalardan itibaren sermayesini, ya da işini korumak isteyen işadamlarının bir kısmı ciddi miktarlarda para ile yurtdışına çıktı.
Bazı işadamları ise, ‘beklemeyi tercih etti’ ve üretimi yavaşlattı.
Ülkede kalan işadamlarının bir kısmı muhaliflerin yanında yer alırken, yönetimin yanında durmayı tercih edenler piyasaya döviz sürerek ekonomideki sarsıntıyı hafifletmeye çalıştı.
İstikrarın sarsılmaya başlaması ve uluslararası ekonomik yaptırımlara paralel olarak döviz fiyatlarındaki oynama spekülatörleri harekete geçirdi.
Kriz başında 1 dolar, yaklaşık 50 lira iken bir gecede 60 liradan 120 liraya kadar yükseldi.
Her üretim ve tüketim maddesinin fiyatı katlandı.
Dolara devlet müdahalesinin yanı sıra, döviz bürolarına sıkı denetim getirildi. Spekülatörlere yönelik operasyonlar yapıldı.
Yine bu dönemde, piyasaya yüklü miktarda sahte dolar ve Suriye lirasının sürülmüş olması istikrarını yitiren ekonomiyi iyice sarstı.
Şimdilerde dolar serbest piyasada 95, karaborsada 80 lira olsa da fiyatlarda bir düşüş olmadı.
Yakıt sıkıntısı taksicileri vurdu
Ebu İmad, Şam’da taksicilik yapan ve yakıt kıtlığı nedeniyle birçok taksicinin çalışmayı durduğu günlerde bile işine devam eden biri.
“Bir benzin bidonunu ‘eli yetişenler’ 1000 liraya alıyorlar. Biz de onlardan alıyoruz. Ben çoğunu tanıyorum, bana 1100-1200 liraya (2 yıl önce 200 liraydı) veriyorlar ama normalde 1500 liradan aşağı satmazlar” diyor.
İmad, eskiden yağ filtresini 600-700 liraya değiştirebiliyormuş, şimdilerde bu miktar iki katına çıkmış.
Yakıtın faturası da müşteriye kesiliyor.
İki yıl önce 50 lira ödenen mesafe bugünlerde 150 lirayı aşabiliyor.
Mazot üretiminde yaşanan aksaklıklar, boru hatlarına yönelik sabotajlar, nakliyat sıkıntılarına ek olarak dağıtımdaki organizasyon bozukluğu ve yolsuzluklar ulaşım dâhil birçok alanı doğrudan etkiledi.
Ülkede enerji üretiminin büyük oranda mazot santralleri ile yapıldığı ve evlerde ısınmada da kullanıldığı hesaba katılırsa, sıradan vatandaşın yaşadığı sıkıntı ortaya çıkıyor.
Yakıt krizini fırsata çevirenler sadece karaborsacılar, komisyoncular ve tüccarlar değil elbette.
Ülke medyasında, “yakıt dağıtımında yolsuzluk yaptığı ya da tüccarlarla birlikte hareket ettiği gerekçesi ile tutuklanan yetkililere” ilişkin haberlere daha sık rastlanıyor.
Buna benzer haberlerden biri resmi haber ajansı SANA’da yer alıyor.
Habere göre, “Deyr Ez Zor kentinde İl Yakıt Müdürü Abdul Rezzak El Halep ve Valilik Yürütme Ofisi Üyesi Cuma El Samir yakıt dağıtımını denetlerken mali yolsuzluklara karıştılar ve tutuklandılar.”
Un ve ekmekten kazanç sağlanıyor
Un ve ekmek krizinden de hatırı sayılır kazançlar elde edenler var.
Birçok fırın, fırını çalıştıracak mazot ve un bulunmaması nedeniyle kepenk kapatırken bazı fırınların tam kapasite çalışması, “güvenlik ve nakliyat sorunları nedeniyle piyasada bulunmayan” un ve mazotu sürekli temin edebilmesi vatandaşların sorguladığı durumlardan biri.
Bir yıl öncesine kadar 25 lira olan ekmek fiyatları bazı yerlerde 100, kırsalda ise 700-800 liraya kadar fırlayabiliyor.
Hatta şehir merkezinde yan yana iki dükkândan biri ekmeği 50 liraya satarken diğeri ücreti 65 lira olarak belirleyebiliyor.
“Ya ekmek bulamazsak” tedirginliği nedeniyle ekmek depolama eğilimi de ekmek krizini oluşturan faktörlerden biri.
Kriz öncesi dönemde üreticinin doğrudan satışa sunduğu meyve-sebze fiyatları da güvenlik, yakıt fiyatlarındaki artış, nakliyat, komisyoncu bedellerinin eklenmesi nedeniyle birkaç katına çıkmış durumda.
Çarşı-pazar fiyatlarına bir süre müdahale edilmemesi vatandaşı oldukça öfkelendirdi.
Son dönemde Maliye Bakanlığı tarafından “Denetimi arttırıyoruz, mevcut fiyat listelerine uymayanları ağır cezalar bekliyor” şeklindeki açıklamalar ardı ardına yapılıyor olsa da, fiyatlar bundan etkilenmemiş görünüyor.
Bu örnekler günlük hayata ve halkın yaşamını doğrudan etkileyen tüketim maddelerine ilişkindi.
Ancak “krizi fırsata çevirmeye çalışanların” yarattığı ekonomik ve ahlaki yıkımın boyutları çok daha büyük.
Yeni sektör: Fidyecilik
Kriz dönemi ile birlikte halkın tanıştığı zorluk ve sektörleşme yolunda ilerleyen sıkıntılardan biri de fidyecilik.
Muhalifler tarafından silah ve malzeme temini gerekçesiyle “yönetimin yanında duran işadamları, yetkililer, kişilerin” fidye ya da takas amacıyla kaçırılmasının yanı sıra herhangi bir ideolojisi, duruşu olmayan çok sayıda suç örgütü de türemiş durumda.
Bu tip örgütlerin Suriye güvenlik birimlerine ya da Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) temas etmeden rahatça hareket edebilmeleri soru işareti olarak duruyor.
Kaçırılma durumlarında “yardımına başvurulan ve arabuluculuk yapan” komisyoncuların artık “bilinir olması” fidyeciliğin vardığı boyutları ortaya koyuyor.
Kaçırılan kişinin sağ teslim alınması garantisi olmasa da, birçok aile maddi güçlerini oldukça aşan boyutlarda borçlanmak zorunda kaldı.
'Tayin sektörü'
Suriye’de kriz öncesi dönemde devletin bütün müesseselerine sirayet etmiş yolsuzluk ve rüşvet kriz döneminde de devam ediyor.
Devlet Başkanı Beşar Esad bir konuşmasında, “Kriz döneminde yasadışı işlere karışan kamu görevlilerinin yargılanacağı” sinyalini vermişti.
Ülke basınında da zaman zaman “yolsuzluk nedeniyle görevine son verilen ve tutuklanan” devlet memurlarına ilişkin haberler yer alıyor.
Ancak sınırlı operasyonlarla önüne geçilmesi bir tarafa yolsuzluk eskisine ek yeni mecralar buldu, rüşvet bedelleri de arttı.
Örneğin, bugünlerde çatışmalı bölgelerden sakin bir yere tayinini aldırmak isteyen bir öğretmenin yapması gereken şey, kesinlikle dilekçesini verip beklemek değil.
Suriye’de “tayin sektörü ortaya çıktı” tanımlaması abartılı olmaz.
Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde “terörist” olarak tanımlanan kişilere ya da suç örgütlerine katılmış, hırsızlık-tecavüz gibi olaylara karışmış kişilere hafif raporlar yazıldığı ve bu kişilerin serbest bırakıldığı iddiaları da halk arasında konuşulanlardan.
Yine ülkedeki olayları kişisel intikamını almak için fırsat olarak değerlendirip, işlediği cinayetin rüşvet karşılığı kayıtlara “çatışma sonucu” şeklinde geçirildiğine dair örnek olaylar var.
"Ödül avcılığı" başladı
“Ödül avcılığı” da kriz dönemi gelir kaynaklarından biri olarak ortaya çıktı.
Suriye ordusu mensubu bir subayı öldürenin ödülü 50 bin liraya kadar yükselebiliyor.
Hem devlet hem de Özgür Suriye Ordusu içinde para paylaşımı ve dağıtımı konusunda çarpıcı iddialar sık sık gündeme geliyor.
“Sıkıntılı bölgelerde, halka dağıtılmak üzere ayrılan paranın bir kısmının yerel yöneticiler tarafından alındığı” iddiasını bu duruma örnek sayabiliriz.
Diğer taraftan ÖSO içinde “maaş ve ihtiyaç için harcanması gereken paralara bazı grup ya da komutanların el koyduğu ve bu nedenle gruplar içinde çatışmalara varan gerginlikler yaşandığı” belirtiliyor.
Yine yönetim tarafından yerleşim birimlerinin korunması için oluşturulan Halk Komiteleri’ne yönelik şikâyetler de sıklıkla dile getiriliyor.
Bu komitelerde yer alan bazı kişilerin evlere, işyerlerine hırsızlık amacıyla girdiği yönündeki iddialar soruşturma konusu oldu.
Aynı iddia ÖSO için de dile getiriliyor.
Çiftçiye dağıtılan ve bomba imalatında da kullanılan gübrenin yüksek fiyatlara satılması, haraç, yağma, hırsızlık, kişisel intikam, iftira gibi sıkıntılar da 2 yıldır devam eden krize ek olarak halkı tehdit eden tehlikeler.