Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşesinde TSK'nın Suriye'deki ilerleyişine ABD'nin nasıl engeller çıkardığını yazdı.
Abone olYeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Acet, Suriye'de Türkiye'nin yoluna taş koyan ABD'nin sinsi oyunlarını köşesine taşıdı.
PKK'nın Suriye kolu YPG'yi eğiten ABD, El Bab'da TSK'ya destek için son 1.5 aydır DEAŞ'a tek bomba dahi atmamıştı. El Bab ilerleyişini durdurmak için Rakka operasyonunu erteleyen ABD DEAŞ'a El Bab'a takviye için nefes aldırmıştı.
ABD'nin Suriye'deki işte bu ikiyüzlü politikasını Mehmet Acet kaleme aldı. "Suriye’de aslında ABD ile savaş halindeyiz" başlıklı bugünkü yazısında yazar, son dönemde Washington'un Suriye'de neler yaptığını örnekleriyle sıraladı:
HEDEF RAKKA DEĞİL FIRAT KALKANI
Dün gördüğüm Suriye kaynaklı bir haber, bana, Erdoğan'ın ağzından iki ay önce dinlediğimiz bu kıssayı hatırlattı. Haber şunu anlatıyordu:
Münbiç yakınlarında ABD Ordusu tarafından eğitimi yeni tamamlanan 250 kadar SDG mensubuna (Büyük bölümü YPG/PKK mensuplarından oluşan ABD destekli grup) hedef olarak Rakka değil, Halep'e kadar uzanan güzergah gösterilmişti. Bu güzergah neresi oluyor? TSK ile ÖSO'nun el'an El Bab kentine ulaşmış olan Fırat Kalkanı Operasyonu'nu yürüttüğü bölgeler.
Aynı haberde ABD ordusunun eğittiği grubun başındaki adam da bir demeç patlatmıştı. Türkiye'de bahsederken “Terörist Türkiye" tabirini kullanıyordu. ABD ordusunun rahle-i tedrisinden geçenlerin eriştiği duygu iklimi demek ki böyle bir şey oluyormuş!
O UÇAKLAR TÜRKİYE'YE GÖZDAĞI VERMEK İÇİN Mİ TURLADI
Çarşamba günü bu köşede, Fırat Kalkanı'nın başlangıcında ABD'nin Türkiye'den “20 kilometreden daha fazla aşağı inmeyin" talebinde bulunduğunu yazmıştık.
Bizim üst düzey askeri bir yetkiliye dayandırdığımız bu bilgi, ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından teyit edildi. Perşembe günü Ankara'da Keçiören metrosunun açılış töreninde konuşan Erdoğan, “Bizi bir zamanlar DEAŞ ile mücadele etmiyor diye suçlayanların DEAŞ'ın tepesine bindiğimizde daha ileri gitmeyin, 20 kilometreyi geçmeyin demeleri tesadüf değil" diye konuşmuştu.
Erdoğan'ın Cuma günü Şanlıurfa'da halka hitap ederken kullandığı şu ifadeler ise, Ankara'nın içinde bulunduğu duygu ikliminin bir özeti niteliğindeydi:
“Bizden rahatsız oluyorlar, ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar. Daha düne kadar bize niye bu örgütle mücadele etmiyorsunuz diyenler bugün bize daha ileri gitmeyin, 20 km'de kalın diyorlar. Bu işi temizleyene kadar yolumuza devam edeceğiz. Suriye'yi DEAŞ bahanesiyle her gün bombalayanların gerçek niyeti Türkiye'nin duruma el koymasıyla ortaya çıktı."
Geçen hafta, içinde yine El Bab ve ABD geçen bir başka haber gündemimize düştü. Türkiye'nin “El Bab'da koalisyon uçaklarından destek alamıyoruz" serzenişi üzerine çok sayıda ABD uçağı havalanıp El Bab üzerinde güç gösterisinde bulunmuştu. Ama bu kadar.
Yani, bu uçaklar, havalanıp güç gösterisi yaptıktan sonra tek bomba atmadan üslerine dönmüşlerdi. Bu tuhaf gösteri ile ilgili olarak Ankara'da kulağımıza çalınan şu mesajı aktarıp devam edelim: “O uçaklar, o güç gösterisini DEAŞ'a karşı değil, aşağıda Fırat Kalkanı'nı yürütmekte olan TSK ve ÖSO'ya karşı yapmışlardı."
İNCİRLİK'İ KAPATIRIZ DENİNCE TEHDİTLER Mİ DEVREYE GİRDİ?
Geçen hafta başka enteresan şeyler de oldu. Beştepe Külliyesi'nde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası iki bakandan “İncirlik Üssü'nün kapatılabileceğini" ima eden açıklamalar duyduk.
İncirlik Üssü ABD ile 2015 Temmuz'unda yapılan anlaşma gereği DEAŞ'a karşı ortak operasyonlar yürütmek için kullanıma açılmıştı. Yani anlaşmada, burasının 15 Temmuz darbe girişimine destek veren üslerden biri olarak kullanılması, ya da DEAŞ temizliği bahanesiyle güney sınırımız boyunca bir PKK devleti kurulması fikri yoktu!
Ankara'nın İncirlik kartını açmasının sebebi buydu. Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlarının İncirlik ile ilgili sözleri bir yerde “Biz böyle konuşmamıştık" demeye getiriyordu.
İncirlik kartının açıldığı günlerde ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nin sosyal medyadan bir Nihat Erim paylaşımında bulunması ise son dönemde gördüğümüz bütün acayipliklerin zirve noktasına tekabül ediyordu.