Keşif uçağını düşüren Suriye'ye karşı nasıl adım atılmalı? Gündemin en sıcak konusunu yazarlar yorumladı.
Abone olLazkiye açıklarında Türk askeri keşif uçağımızı düşüren Suriye'ye karşı hükümet yol haritasını belirlemeye çalışıyor. Sertliğin dozu nasıl olacak?
Suriye karadan 1 km ötede uçağın vurulduğu iddiasında ama Ankara uluslararası sahada ve uyarı yapılmadan uçağın düşürüldüğünü savunuyor. İşte bu kritik gelişmeyi köşe yazarları ele aldı. Ortaya birbirinden farklı görüşler çıktı. Sağduyu çağrısı ağırlık kazanırken, "derhal müdahale etmeliyiz" diyen de var. Yazar Bekir Coşkun, Esad ile Erdoğan'ı aynı kefeye koydu.
Yılmaz Özdil (Hürriyet): Bu işin vebali war!
Sene 1967.
Arap-İsrail savaşı başlamıştı. Birleşmiş Milletler 9 Haziran’da ateşkes ilan edilmesi için uğraşıyor... ABD bi yandan İsrail’e silah veriyor, beri yandan Arapları komple kaybetmemek için ateşkese destek çıkıyordu. Tavşana kaç, tazıya tut vaziyeti, İsrail’in canını sıkıyordu.
*
Amerikan istihbarat gemisi Liberty, ateşkese sadece 24 saat kala, Gazze açıklarına geldi. İsrail keşif uçakları, sabahla öğle arasında sekiz defa Liberty’nin üstünde turladı. Gemiyle pilotlar arasında iki defa irtibat kuruldu, Amerikan gemisi olduğu teyit edildi, ki, mevsim yaz, görüş açık, Amerikan bayrağı apaçıktı. Saat 14... Tık, Liberty’nin telsiz frekansları bloke edildi!
*
Önce iki Mirage göründü, daldılar, vurdular. Roketleri sürpriz kroşe gibi suratına yiyen Liberty, nerden geldiğini şaşırmıştı. N’oluyo demeye kalmadan, üç Super Mystere göründü, daldılar, peş peşe yangın bombalarını bıraktılar. Kaptan, bi umut, belki fark ederler diye, cayır cayır yanan gemiye beş metrelik tören bayrağını çektirdi. Nafile... Mirage’lar geri döndü, vurmaya devam etti. Hava saldırısı 22 dakika sürdü, 9 ölü, 60 yaralı, ağır hasar vardı.
*
Bitti sanılırken... İsrail hücumbotları geldi, portakal kasası gibi duran gemiyi torpilledi, üçü ıska, ikisi tam isabet, gövdede delik açıldı. Mirage’ların ilk vuruşunda savunma silahları darmadağın olan Liberty, çaresizdi. Amerikan bahriyelileri can havliyle botları indirmeye çalışıyordu, ki, hücumbotlar alenen savaş suçu olmasına rağmen, kurtarma botlarını da taradı.
*
Bir saat 15 dakika, aralıksız ateş altında kaldılar, cehennemden farksızdı. Neticede, kıyıya vuran balina gibi, Malta sahiline kapağı attı Liberty... 34 Amerikalı ölmüş, 171 Amerikalı yaralanmıştı. Gövdede 82 roket, üç binden fazla mermi izi vardı. Ve, ateşkes ilan edildi!
*
İsrail “pardon” dedi, “biz onu Al Kuseyr isimli Mısır gemisi sanmıştık, karıştırmışız!”
*
Halbuki, Liberty’le İsrailli pilotların karşılıklı konuşup, teyitleşmesini boşver... Al Kuseyr 80 metre, Liberty iki katı, 152 metreydi. Al Kuseyr kum kosterine benzerken, Liberty’nin her tarafı devasa radar-çanak antenleriyle doluydu. Al Kuseyr’i Liberty sanmak, ikinci el Lada’yı Cadillac’la karıştırmaya benziyordu. Üstelik, Al Kuseyr’in yüzemez halde olduğunu ve İskenderiye Limanı’nda iskeleye bağlı bulunduğunu, elbette herkes biliyordu.
*
Daha enteresanı... İsrailli pilotlar, geminin Liberty olduğunu belirtiyor, vur emri alıyor, bu telsiz konuşmaları ABD Beyrut Büyükelçiliği tarafından kaydediliyor, ABD eski Lübnan Büyükelçisi Dwight Porter tarafından 1991’de itiraf ediliyordu. Buna rağmen, soruşturulmadı iyi mi... ABD Kongresi tarafından soruşturması açılmayan tek olay olarak tarihe geçti.
*
Diyeceksiniz ki, e-ee?
E’si şu...
Akdeniz’e it dalaşı’na yolluyoruz, gemi filan gönderiyoruz ama, vururlarsa n’apacağız?
*
Hatırlayan hatırlar...
Geçen sene yazmıştım bu yazıyı.
*
İsrail’e niyet...
Suriye’ye kısmet!
*
Keşif uçağımızı vuran Suriye “hay Allah, vurduktan sonra Türk olduğunu anladık, pardon” filan deyince... Miting meydanı “kahramanları” okusun diye, gene yazayım bari dedim.
*
Ve, başladığım gibi bitireyim:
Höt zöt...
Atıp tutmak...
Esip gürlemek iyi de...
Bu işin vebali war!
SURİYE'YE SAVAŞ İSTEYEN YAZAR KİM? AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Mümtaz'er Türköne (Zaman): Türkiye savaş girer mi?
Bugünün dünyası, savaşı bir çözüm yöntemi olmaktan çıkartmak için çok çaba harcadı. Bizler, tam 90 yıldır savaş yüzü görmedik. Kore, Kıbrıs ve son olarak terörle mücadelenin farklı çerçeveleri var. Bugünün dünyası, 60 milyon insanın hayatına mal olan İkinci Dünya Harbi ile şekillendi.
Savaş çığırtkanlığı yapanların hesabı da yanlış. Şayet Türkiye savaşa girerse, güçlü ve istikrarlı bir hükümet eliyle girecek. Savaş, toplumsal seferberlik demek. Toplumu ise demokratik bir hükümet kadar hiçbir güç seferber edemez. Millî Mücadele bu yüzden demokratik temsile dayalı bir parlamento eliyle verildi. Savaş seçeneği askeri vesayetin geri dönüşünü getirmez. Tam tersine, savaşma yeteneğini test eden ordunun güçlü reform ve denetim ihtiyacını gündeme getirir.
Türkiye savaşa girmiyor. İntikam, soğuk yenen bir yemek. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Savaş politikanın başka araçlarla devamı olduğuna göre, bize düşen şiddet araçları dışındaki kısmına eğilmek.
Hüsnü Mahalli (Akşam): Uçak hikayesi
Son olarak 70-80 ülkenin kendi içişlerine karışmak ve silahlı grupları silahlandırdığını gören Suriye doğal olarak her türlü önlemi alacaktır. Bu önlemler arasında da hava sahasına giren tüm yabancı uçakları vurmak da var. Hele bu uçak Suriye'yi işgal etme eğilimi içinde olan Türkiye'den geliyorsa! 'Eğilim' diyorum çünkü son bir yıllık demeç, tutum, davranış, yorum ve haberlere bakılırsa Türkiye herkesin önüne geçerek Suriye konusunda baş rol oynamaktadır.
Şimdi tüm bu gerçekler ortada iken sorulması gereken temel sorulara gelelim.. Bu soruların yanıtı ise mutlak olarak Genelkurmay ve dolayısıyla hükümettedir.
Bu uçak o bölgede ne yapıyordu? Amerikan radarlarından dolayı bölgede sicili kötü olan Malatya'dan kalkarak ta Antakya'ya giden bu uçak ne görevle oradaydı? Suriye hava sahasına giren bu uçak neden geri çağrılmadı?
Sanıyorum bu soruların yanıtı bulunduğunda Suriye'nin uçağı neden düşürdüğü ve Türkiye'nin bundan sonraki tutum ve davranışlarının ne olacağı çok daha kolay anlaşılacaktır. Aksi takdirde gün ve gece boyu televizyolarda endam gösteren ve maşallah her şeyi bilen o bildik uzman ve azmanlar iki ülkeyi savaştıracaklardır.
Hasan Celal Güzel (Sabah): Suriye'ye derhal müdahale etmeliyiz!
Efendim, dış politika konusunda ikinci büyük hatâmızı hâlen işleme durumundayız. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı, bir senedir Suriye'deki vahşete seyirci kalamayacağımızı söyleyip durmuş ve son derece sert beyanatlar vermişlerdir. Aslında, diplomasinin bu 'altın üçlüsü', beyanatlarında Suriye'deki katliama insanlık adına seyirci kalınmamasını ifade ederek bir askerî müdahalede bulunmayı da ihtiva eden tedbirleri kastetmişlerdir.
Üstelik, cuma günü akşam saatlerinden itibaren bu mezhepçi, bölücü Baas Diktatörlüğü'nün eli kanlı cânileri, hava sahasının bir Türk savaş uçağı tarafından 1 km. ihlâl edildiğini iddia ederek ve adeta alay edercesine düşürdüklerini bildirmişlerdir. Olayın uluslararası teamüllere aykırılığı açıkça ortada iken ve Türkiye'ye karşı olan husumetleri bilinmekteyken, bu rezaleti sineye çekip özür vs. ile geçiştiremeyiz. Binlerce senelik Türk Milleti ve Devleti bunu kabul edemez! Daha fazla vakit geçirmeden ve denge hesaplarıyla gereksizce uğraşmaktan vazgeçip Suriye'ye derhal askerî müdahalede bulunmalıyız.
Bugün, ayranı ekşitmeden içme günüdür.
Ahmet Altan (Taraf): Uçak
Savaşın Suriye’ye bedeli ağır olur.
Ama savaşın bedeli Türkiye için de ağır olur.
Ülkenin bir ucunda Kürt savaşı devam ederken, karakolların basılırken bir de Suriye ile savaşa girişmek Türkiye’yi çok zora sokar, ayrıca ekonomiyi, turizmi, Akdeniz kıyılarını da perişan eder.
Suriye füzenin düğmesine bastığı anda “savaşı göze aldığını” deklare etti, ilişkiler bu kadar gerginken o uçağın “yanlışlıkla” vurulabileceğine, başkalarını bilmem ama ben kolayından inanmam.
Böyle bir emri Beşşar Esed’den başkasının verebileceğini de hiç sanmıyorum.
Peki, biz ne yapacağız?
Ne yaparsak yapalım bizim için kötü bir sonuç verecek.
Hiçbir sonucun lehimize olmayacağı bir açmazın içine girdik.
Ya aşağılanacağız ya savaş denen o korkunç felaketi yaşayacağız.
Türkiye “akıldışı” bir yöntemle, gereğinden fazla böbürlenmelerle, palavralarla yönetiliyor, bazı yöneticiler, kendi uydurduklarına kendileri inanıyor.
Aşağılanmak utandırıcıdır ama gene de savaşa bulaşmamayı, genç insanların öleceği işlere girişmememizi tercih ederim.
Bu kriz belki atlatılır ama Türkiye bu akılla yönetilmeye devam ederse korkarım bizim başımız belaya girecek, bu akıl toplumu belaya götürecek bir akıl çünkü.
Umarım AKP bu bitmez tükenmez saçmalıklarından vazgeçip aklını başına toplar yoksa kötü bir gelecek bekliyor bizi.
UÇAK DÜŞÜRME TUZAK MI? UÇAK MÜHENDİSİNİN AÇIKLAMALARINI ÖVÜR KÖŞESİNE TAŞIDI. SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Mahmut Övür (Sabah): Uçak düşürme bir tuzak mı?
Uzun yıllar NATO'da çalışan uçuk mühendisi genç siyasetçi Adem Çekem, olayı duyduğunda şaşkınlığını gizlemeden şöyle diyordu:
"Bu sıradan bir olay değil. Uçağın bu kadar alçaktan uçuşu da sınır ihlaline bu türden bir cevap verilmesi de enterasan."
Henüz ayrıntıları ortaya çıkmış değil ama bu saldırı şu gerçeği açığa çıkartacak gibi görünüyor. Suriye'nin saldırısı Rusya-Çin ve İran ekseninde oluşan "eski dünya bloku"yla yeni dünyayı karşı karşıya getirecek bir çatışma zemini yaratıyor.
Türkiye bu noktada kilit ülke konumunda...
Tam bir satranç oyunu oynanıyor. Sorun bölgesel olmaktan çıkıp küresel bir soruna dönüşüyor. NATO üyesi Türkiye'den beklenen ise sakin ve soğukkanlı davranmak... O da yapılıyor. Ancak asıl olan bundan sonra ne yapılacağı.
Türkiye'nin önünde, içinde "tuzak" boyutu da olan iki seçenek var; Real politik açıdan NATO ekseninde sıcak güç kullanıp bölgesel lider olmak veya diplomatik hamleyle Suriye'den özür beklemek.
Birinci tavrın riski de getirisi de büyük. Bazı uzmanlara göre, Türkiye, elindeki en önemli güç "ordu"yu kullanarak "Ortadoğu'nun lideri" olabilir. Bu beklentide olanların sayısı hiç de az değil.
Candaş Tolga Işık (Posta): Stratejik derinlik
Stratejik derinlik;
Esad ailesinin Suriye’de Beşar Esad’dan ibaret olmadığını bilmek ve Esad’ların 50 yıldır Ortadoğu’nun en büyük derin devlet yapılanması olan
‘Suriye Derin Devleti’ni yönettiğini unutmamaktır.
sorusuna “Olur böyle şeyler” dışında bir cevap hazırlamaktır.
izin vermemektir.
Can Dündar (Milliyet): İyi ki stratejistler yönetmiyor
Krizden ilk elde akılda kalan birkaç önemli ders var:
Birincisi, diplomatların böylesi günler için var olduğu gerçeği...
Askerlerin heyecanlı bir “it dalaşı”ndan hızla bir uluslararası kriz yaratma potansiyeline karşı diplomasi, her zaman bir uzlaşma zemini yaratma niteliği taşır. Onları “istenmeyen adam”lar ilan ettiğinizde, Suriye örneğindeki gibi, inisiyatifi askeri karargâhlara bırakmış oluyorsunuz.
İkincisi:
Uçağın düşmesinden 24 saat önce, CIA’in Türkiye aracılığıyla Suriye muhalefetini silahlandırdığı, sevkiyata Müslüman Kardeşler’in aracılık yaptığı, paranın Suudi Arabistan ve Katar’dan sağlandığı iddiasının New York Times’ta yer aldığının altını çizmek gerek. Hükümet’in yalanladığı bu iddiayı dünkü Birgün’de, halen bölgede bulunan CHP Hatay milletvekili Refik Eryılmaz, tanıklıklara dayanarak doğruladı. Türkiye, sonuçlarını göze aldığı riskli bir oyun oynuyorsa, bunun pahalı bedelleri olacağını da tahmin ediyor olsa gerektir. Böyleyse, bu riski kamuoyu ile de paylaşması gerekir.
Üçüncüsü:
Uçağı düşürülen bir ülkenin hükümetinden, genelkurmayından, dışişlerinden 8 saat boyunca ses çıkmaması normal midir?
Her krizde Başbakan’ın bir an önce uçaktan inmesi için dua mı edilecek?
“Tek adam” ülkesinin sakıncaları daha nasıl ve ne zaman fark edilecek?
SURİYE NEDEN SADECE SURİYE DEĞİL? CEVABI SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Cüneyt Özdemir (Radikal) : Suriye bak git!
Günlerdir kapıları olmayan askeri bir cipin içinde Kuveyt’ten Bağdat’a giden bir askeri konvoydayız. Amerika Irak’ı işgal ediyor. Güneş yüzüme dokunduğunda gözlerimi aralıyorum. Yolda Kerbela’ya doğru yürüyen binlerce insan var. Hepsi sessiz ve nefret dolu gözlerle bakıyor işgal arabalarına... Birkaç gün sonra Amerikan askerlerinden ayrılıp kendimi Bağdat sokaklarına atıyorum. Ellerinde benzin dolu bidonlarla yağmacılar dolaşıyor. Şehrin üzerinde kara dumanlar var. Yağma edilen yerleri yakıyorlar. Bir silah pazarının ortasında duruyorum. Tezgâhların üzerinde silahlar ve mermiler satılıyor. Gece karanlık çöküp güneş battığında yağmalamak ve yağmacılardan korumak için halk alışveriş yapıyor!
Evet, savaş kötü bir şeydir.
*Aklımın arkasında kalan bu birkaç savaş enstantanesini yazmamın nedeni, birilerinin ‘yarını bile bekleyemeden’ savaş tamtamlarını çalmaya başlayacağını bildiğimdendir. Suriye ile bu iş nasıl çözülür bilmem; tek bildiğim, savaş kötü bir şeydir.
Sedat Laçiner (Star): Suriye sadece Suriye değil
BM ve Batı sadece laf üretirken Rusya son bir yıldır Suriye’nin hava savunma sistemini ve diğer askeri altyapısını yenilemekle meşgul. Son olarak saldırı helikopterleri (Mi-24) Moskova tarafından Suriye’ye nakledildi. Rusya ayrıca kamyona-monte kısa ve orta menzilli füzelerden oluşan Pantsyr-S1 hava savunma sistemlerini de yeniledi ve yeni ekipmanlarla donattı. Bu sistemlerde hava hedeflerini tespit eden sofistike radar da bulunuyor. Söz konusu sistem 20 km menzil ve 15 km irtifada hedefini genelde kusursuzca vurabiliyor. Aynı şekilde yine Rus malı BUK-M2 hava savunma sistemi de orta menzilli güdümlü (cruise) füzelere sahip ve hedefini 50 km menzil, 25 km irtifada rahatlıkla vurabiliyor. Rusya ile Suriye arasında en son 36 kamyona-monte Pantsyr-S1 sistemi için sözleşme yapıldı. Tüm bunlara ek olarak Moskova Suriye’ye süper-sonicYakhont anti-gemi füzeleri, MİG-29 jetleri ve diğer ekipmanlarını da gönderiyor.
Rusya’nın Akdeniz’deki tek üssü de Suriye’nin Tartus limanı. Suriye’de ‘danışman’ adı altında çok sayıda Rus asker de görev alıyor. Aynı şekilde İran’ın da Suriye’de pek çok ‘askeri danışman’ bulundurduğu tahmin ediliyor.
Fehmi Koru (Star) : Korkulan değil, beğenilen ülke olmalıyız
Libya’ya askeri müdahaleye direnmekten vazgeçmemizle birlikte... Sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Önce yönetimler Türkiye’ye karşı kuşku duymaya başladı, sonra da sokaklar... Genelleme yanlış olsa da dikkat talep etmek için yazacağım: Coğrafyamızda yer alan ülkelerin yönetimleri de halkları da bugün ülkemize dünden daha farklı bakıyorlar. Kuşkuyla ve biraz da korkuyla...
Giderek sevildiği ve beğenildiği için değil, korkulduğu için ilişki kurulan bir ülke haline dönüşebiliriz.
Allah korusun...
Uçağımızın düşmesi Suriye’ye ve oradan da bütün dünyaya‘maço’bir görüntü vereceğimiz bir tutum benimsememizi de doğurabilir; yeniden sevgiyle, beğenilerek örnek alınan bir ülke görüntüsü kazanmamızı da getirebilir.
Fırsat bu; keşke iyi değerlendirebilsek...
ERDOĞAN VE ESAD'I AYNI KEFEYE KOYAN YAZAR KİM?
[PAGE]
Bekir Coşkun (Cumhuriyet): Savaş hayır de...
Sonuçta...
İşte izliyorsunuz:
Erdoğanile Esad...
İki ulusun gelişmemişliği, toplumların cehaleti, insanların din duyguları ve ahmaklığı üzerine kurulup oturmuş iki insan...
Hangi tezgâhların, hangi oyunların, hangi entrikaların, hangi çıkarların birer parçası olduklarını, çoğunluğun bilmediği iki adam...
İki tehlike...
*
Bomba, silah, roket, füze, uçak...
Kan, can, ölüm, acı, gözyaşı...
Savaş sonuçta...
“Hayır” demelisiniz savaşa...
Aslı Aydıntaşbaş (Milliyet): Uyarmadan vurdular
Milliyet’in görüştüğü ve uçağın koordinatları konusunda bilgi sahibi olan üst düzey yetkililer, Suriye hava kuvvetlerinin keşif gezisinde olan Türk F-4 uçağına yönelik telsizle herhangi bir uyarı yapmadığını belirterek, uçağın doğrudan hedef alındığını belirtti.
Türk uçağının Suriye’ye herhangi bir tacizde bulunmadığını ve düzenli bir keşif uçuşunda olduğunun da altını çizen üst düzey bir yetkili, “iyi niyetli bir olay değil. Sıradan bir hataya benzemiyor. Ama şu aşamada serinkanlı götürmek zorundayız” dedi.
Füze saldırısına uğrayan ve genelde keşif amaçlı kullanılan F4 uçağının Lazkiye ve Hatay arasında bir noktada 9 mil açıklarında Suriye karasularına düştüğü biliniyor. Ancak havada vurulduğu yerin uluslararası hava sahası olduğu şüphesi var.
Kadri Gürsel: RF-4E olayında kilit sorular
Şu soruları sormak istiyorum:
Maksat Suriye üzerinde barış zamanında keşif ve istihbarat faaliyetinde bulunmak idiyse, neden buna uygun bir İHA değil de gerçek bir savaş uçağı olan RF-4E görevlendirilerek, sonunun nereye varacağı ve faturasının kime kesileceği belirsiz bir askeri tırmanma riski yaratıldı?
Youtube’a düşen videodan bu RF-4E’nin karada konuşlu uçaksavar topları tarafından vurulduğu anlaşılıyor. O halde neden bu uçak bu kadar alçak irtifada ve kıyıya bu kadar yakın uçarak kendisini kolay hedef haline getirdi?
Sanırım bu soruların cevabını Ankara’daki sivil hükümet de merak ediyordur.
RF-4E ile birlikte kaybolan iki pilotun ailelerine metanet ve sabır diliyorum.
[PAGE]
Deniz Ülke Arıboğan (Akşam): Düşen uçağımız ve Suriye meselesi
Suriye'nin bütün bu dengeleri hesap ederek bunu akıllı bir hamle diye gerçekleştirdiğini de düşünmüyorum. Zira Suriye'nin meselesi sadece bizimle değil, bütün Batı sistemi ile. Küresel siyasi dengelerin birleştiği bir merkezde sıkışmış durumdaki bir ülkenin başındaki belalara yenisini katma arayışı anlamsız bir durum.
Nitekim Suriye askeri yetkilileri durumun karasularına giren uçaklara karşı rutin bir uygulama olduğunu söyleseler de, 'Türk uçağı olduğunu sonradan fark ettik' şeklindeki açıklamaları ve ortak arama kurtarma çalışmalarına katılmaları zaten süreci yumuşatma gayretinde olduklarını gösteriyor. Ne savaş istiyorlar ne de Türkiye ile daha kötü olmak niyetindeler. Lakin içerideki derin Suriye ve onun uluslararası bağlantıları Türkiye ile Esad arasındaki köprüleri atmaya çalışıyor. Şundan eminim ki, Suriye'deki kriz Türkiye'de yaşanan hayal kırıklığı ve öfkeden daha derin. Birileri Esad'ı içeriden darbeliyor ve rejim sorununu Esad sorunu haline getiriyor. Belki de Esad'ı feda ederek rejimi kurtarmayı düşünüyorlar. Mısır'da yaşananlardan feyz alıyor olabilirler.