Suriye'de muhalif gruplar arasında radikal İslamcıların giderek artan gücünü ve El Nusra Cephesi'nin Azaz'da El Kaide bağlantılı Irak ve Şam'da İslam Devleti örgütüyle çatışmasıyla belirginleşen bölünmeyi BBC'nin eski Şam Muhabiri Lina Sinjab yazdı.
Abone olSuriye'nin kuzeyindeki Azaz kentinde geçen hafta El Kaide'yle bağlantılı radikal İslamcı örgüt Irak ve Şam İslam Devleti (ISIS) ile Batı destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile bağlantılı gruplar arasında çok sayıda kişinin öldüğü çatışmalar çıktı.
Çatışmalar Beşar Esad rejimine karşı mücadele eden silahlı muhalefet arasındaki ayrışmaların kanıtı gibi gözükse de, pek çok gözlemci bunun aynı zamanda Suriye'deki El Kaide varlığına karşı ilk tepki olduğunu da düşünüyor.
El Kaide varlığına karşı koyulduğuna dair ilk kanıtlar, geçen Nisan'da ISIS'in kurulmasından kısa süre sonra ortaya çıkmaya başlamıştı.
Büyük çoğunluğu yabancı savaşçılardan oluşan ISIS ilk olarak Irak'ta El Kaide örgütüyle Suriye'deki radikal İslamcı grup El Nusra Cephesini birleştiren bir çatı örgütü gibi sunulmuştu.
Ancak bu, Irak'ta El Kaide'nin lideri Ebubekir el Bağdadi ve El Kaide'nin genel lideri Ayman Ez Zevahiri'den emir almak istemeyen El Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed el Colani tarafından hiç vakit kaybetmeden yalanlandı.
O zamandan bu yana, her iki grup da kendi ayrı kimliklerini sürdürdüler ve aralarındaki ideolojik ayrım da giderek belirginleşti.
İsyancılar isyancılara karşı
Azaz'daki ISIS ve ÖSO üyeleri arasındaki ilk çatışma değildi.
ÖSO tugayları ve Liwa Ahfad el Resul örgütü (Katar tarafından desteklendiğine inanılan bağımsız bir İslamcı grup), kuzeydeki Rakka kentini aldığında, ISIS üyeleri hemen karşı saldırıya geçip, sonunda denetimi ele geçirmişti.
El Nusra Cephesi ve ISIS üyeleri, ülkenin kuzeybatısındaki Hassakeh'de bulunan petrol yatakları için de savaşmıştı.
Çok sayıda sivil, eylemci ve gazeteci de ISIS tarafından gözaltına alındı.
ISIS ayrıca, savaş sırasında isyancı güçler tarafından gerçekleştirilen pek çok katliamın sorumlusu olmakla da suçlanıyor.
Rakkalı eylemci Mezar, "ISIS'in mezhepçi bir gündemi var. Kendileri gibi olmayan herkesi öldürüp, katliamdan geçiriyorlar. Kesinlikle devrimimizi temsil etmiyorlar, ama imajımıza ve değerlerimize zarar veriyorlar." diyor.
Batı'nın ikilemi
Silahlı muhalif gruplar arasındaki bölünmeler, Suriye'de hükümetin denetiminde olmayan geniş bir bölgedeki kanunsuzluğu daha da arttırdı.
IHS Jane uzmanı Charles Lister'ın geçtiğimiz günlerde yayımladığı araştırmada Suriye'deki muhalif örgütlerin sayısının bini bulduğu ve toplam 100 bin savaşçıya sahip oldukları tahmin ediliyor.
Lister, ISIS ve El Nusra Cephesi'nin üye sayısının 10 bin kadar olduğunu; öncelikleri 'küresel cihat' değil, 'Suriye' olan radikal İslamcı grupların üye sayısınınsa 30 ila 35 bin kişiyi bulduğunu söylüyor.
30 ila 45 bin kişininse daha ılımlı İslamcı gruplara üye olduğu sanılıyor.
Lister Suriye'deki silahlı muhalefetin ana gövdesini İslamcı örgütlerin oluşturduğunu söylemekle birlikte, bunun doğrudan kaygı verici bir durum olarak okunması gerekmediğini de vurguluyor.
Ama muhalefete destek veren Batılı güçlerin radikal İslamcıların giderek güçlenmesinden rahatsız olduğu da açık.
Geçen yıl Kasım ayında, mezhepçiliğe karşı çıkan gruplar arasındaki ivmeyi arttırmak için bir toplantı yapıldı.
El Nusra Cephesi ve daha sonra Suriye İslami Cephesini oluşturan Liwa Ahrar el-Şam adlı güçlü örgüt hariç, tüm grupların temsilcileri toplantıya katılmıştı.
Toplantı sonucu Yüksek Askeri Konsey'in ve General Salim İdris'in komutasında Özgür Suriye Ordusu kurmay kadrosunun kurulmasına karar verilmişti.
Suriye, her biri cephedeki çeşitli grupları koordine eden askeri konseylerin yönettiği beş farklı cepheye bölündü. Türkiye ya da isyancıların kontrolündeki bölgelerde her bir cepheyi kontrol eden komuta merkezleri kuruldu.
Yüksek Askeri Konsey'e bağlı savaşçıların tam sayısını bilmek zor. Özellikle küçük gruplar, kimin en çok para ve cephane verdiğine bağlı olarak taraf değiştirmeleriyle tanınıyor.
General Salim İdris ve Yüksek Askeri Konsey'in nüfuzu ve cephede olanları kontrol kabiliyetleri konusunda şüpheler var.
Hatta belli grupların laik mi, yoksa İslamcı mı olduğunu kesin olarak söylemek bile zor.
İdlib bölgesinde aralarında Kataib el Wihda el Watania'nın (Ulusal Birlik Tugayları) da aralarında bulunduğu bazı milliyetçi gruplar çatışmalarda yer aldı.
Çok sayıda isyancı, kendilerinin ya da gruplarının kaynak bulabilmek için İslamcı adlar ve sloganlara geçmek zorunda kaldıklarını söylüyor.
İdlibli yurttaş gazeteci Ahmed, "En radikal İslamcı gruplarda bile çok sayıda savaşçı namaz dahi kılmıyor, ama para alabilmek için kameralar önünde tekbir getirmek zorundalar." diyor.