BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,19
ALTIN 2.998,77
HABER /  GÜNCEL

Suriye krizi: Cizr el-Şuhur'de gerçekte ne oldu?

Suriye yönetimine karşı yaygınlaşan halk ayaklanmalarında Cizr el-Şuhur kasabasının ayrı bir yeri olacak. Ama tarafların çok farklı anlatımlarına bakılırsa, kasabada yaşanan gerçekler ortaya çıkabilecek mi? BBC Muhabiri Gabriel Gatehouse araştırdı.

Abone ol

Bu ayın başlarında Suriye hükümeti Cizr el-Şuhur kasabasında "silahlı çetelerin" 120 askeri öldürdüğünü bildirmişti.

Muhalefet, hemen bu iddiayı çürütmek için açıklamad yaptı: Evet, askerler öldürülmüştü ama, silahsız göstericilere ateş açmayı reddettikleri için onları öldüren Suriye yönetimiydi.

Bölgeden gelen haberleri bağımsız kaynaklarca doğrulatmak hemen hemen olanaksız. Ama iddialar ve bu iddialara karşı ortaya atılan başka iddialar arasında yavaş yavaş bir zincir oluşuyor.

3 Haziran'da, Cuma namazından sonra göstericiler Cizr el-Şuhur'da toplanarak Suriye hükümeti aleyhinde gösteri yapmaya başladılar. Çıkan olaylarda en az bir kişi öldü. Muhalefet, Bazel el-Mesri'nin hükümete bağlı güvenlik güçlerince vurulduğunu belirtti.

Cenaze ve keskin nişancılar

El-Mesri'nin öldürülmesi 100'ü aşkın Suriyeli askerin öldürülmesine ve binlerce Suriyelinin Türkiye'ye sığınmasına yol açan bir dizi olayı tetikledi.

El-Mesri ertesi gün toprağa verildi. Muhammed Fazo takma adını kullanan bir muhalif eylemci, BBC'ye olayları anlatırken, cenazeye 15 bin kişinin katıldığını söyledi. Ve sonra olanlara kendisinin de tanıklık ettiğini belirtti.

"Cenaze sırasında postanenin çatısında mevzilenen keskin nişancılar göstericilere ateş açtı." dedi Muhammed Fazo.

Adını Ebu Abdullah olarak veren bir diğer görgü tanığı da, benzer şeyler söyledi BBC'ye. "Protestoculara hedef gözetmeksizin ateş açıldı." dedi. "Orada olmayan birinin ne kadar kötü şeyler yaşandığını anlayabilmesi mümkün değil. Sanki koyun sürüsüne ateş açarcasına, yoğun bir saldırıya giriştiler. Koyunlara daha fazla merhamet gösterirlerdi belki de..." diye sürdürdü.

Böylece, bir cenaze şeklinde başlayan olaylar, bir başka gösteriye dönüşüyor, bu kez kent meydanındaki postane odak noktası oluyordu. Görgü tanıkları, öfkeli kalabalıkların binayı kuşattıklarını, yönetim aleyhtarı sloganlar atmaya başladıklarını anlatıyorlar.

Derken göstericiler tekrar ateş altında kalıyor; bu kez postanenin içinden ateş açılıyordu.

'Hedef gözetmeksizin ateş'

Bu noktaya kadar, anlatılanların hepsi bağdaşıyor. Ama bundan sonra olanlara ilişkin anlatımlar birbirinden çok farklı.

Hükümet silahlı çetelerin kasabadaki resmi binaları bastığını, askerleri, sivilleri ve güvenlik güçlerini hedef gözetmeksizin öldürdüğünü öne sürüyor.

Ama diğer görgü tanıkları, öfkeli kalabalığın kuşattığı bina içinde mahsur kalan güvenlik güçlerinin ordu birliğinden destek istediğini söylüyor.

Muhammed Fazo, askerler geldiğinde, göstericilerin silahsız olduğunu görerek çoğunun, ateş açmayı reddettiğini anlatıyor.

"Askerler bize ateş açmayınca, güvenlik güçleri bizi vurmaya yanaşmayan askerlere ateş açtı. Bunun üzerine askerler de, güvenlik güçlerine ateşle karşılık verdi ve onları öldürdü." diyor.

Konuştuğumuz kişilerin hiçbiri bu olayın nasıl sonuçlandığını bilemiyor. Ama hepsinin birleştiği nokta, bir sonraki Pazartesi, devlete bağlı güvenlik güçlerinin kasabadan tamamen temizlendiği ve Cizr el-Şuhur'un bir hayalet kasabaya dönüştüğü...

'Kahraman' ortaya çıkıyor

Farklı anlatımların bulanıklığı arasında protestocuların kahramanı çıkıyor ortaya.

Cizr el-Şuhur çatışmasından birkaç gün sonra YouTube'da bir video yayımlanıyor. Askeri giysiler içinde, zayıf, orta yaşlı bir adam bu. Kendisini Yarbay Hüseyin Harmuş olarak tanıtıyor. Gözlerini kameradan ayırmadan, daha önceden hazırlandığı belli bir metni okuyor.

"Ordudan ayrıldığımı beyan ederim" diyor, askeri kimliğini kameraya göstererek.

Time dergisinden bir muhabir, Yarbayı Türkiye sınırı yakınındaki bir köyde yakalıyor. Dergide çıkan yazıda, Yarbay Harmuş, kendisine bağlı askerlerle birlikte asayişi sağlamak amacıyla Cizr el-Şuhur'a gönderildiğini anlatıyor. Ordu kasabayı topçu ateşine tutmaya başlayınca da kaçmaya karar vermiş. Yanında 30 askerini de birlikte götürdüğünü söylüyor, Time haberinde.

Ancak, BBC, söz konusu yarbaya nihayet telefonla ulaşabildiğinde, yarbayın anlattıkları, şimdiden tarih kitaplarına girmekte olan efsaneden epey farklı.

Cizr el-Şuhur'daki öldürme olaylarından dört gün sonra, 9 Haziran'da ordudan kaçtığını anlatıyor. Bundan da öteye, tek başına kaçtığını, daha sonra kaçan başka kişlilerle kasabada buluştuğunu söylüyor.

"Olaylar sırasında orada değildim. 9 Haziran'da gittim kasabaya. Vardığımda Suriye ordusundan eser yoktu." diyor ve buluştuğu kaçakların hiçbirinin de düzenlendiği öne sürülen katliam sırasında orada olmadıklarını ekliyor.

Yarbay Harmuş, dünyaya anlattığı ilk öykünün büyük bölümünü, sırf Suriye ordusunu uzak tutmak için uydurduğunu da itiraf ediyor.

Peki ama, postanedeki güvenlik güçlerine yönelik mücadelenin başında Yarbay Harmuş yok idiyse, kim vardı?

Ayaklanmanın tarihi

Cizr el-Şuhur'un tarihinde başka isyanlar da var. 1980'de kasaba halkı şimdiki Cumhurbaşkanının babası Hafiz el-Esad'a karşı ayaklanmıştı.

Bunun bedelini ağır ödediler. Askeri birlikler kasabaya sevkedildi, isyanın sorumluları olduğu düşünülen kişiler bir bir aranarak bulundu ve öldürüldü.

Suriye yönetimi, yerel halkı korumak için ve halkın isteği üzerine kent, kasaba ve köylere gidildiğini savunuyor.

Protestocularsa kendilerinin silahsız, gösterilerin de barışçı olduğunda ısrar ediyor. Dolayısıyla silahlı sivillerin Suriye güvenlik güçlerine saldırabileceği düşüncesini kimse, en azından ortalık yerde, dile getirmiyor...

Ama konuştuğumuz bir muhalif lider, Cizr el-Şuhur halkının isyan başlatma heveslisi olmakla kalmayıp, silahlanabilecek durumda da olduğunu kabul ediyor.

Şam'da bulunan Amer el-Sadık, "Sınır kasabalarında silah bulunduğunu biliyoruz. Benim yanımda silahım olsa, biri gelip beni öldürmeye, kızlarıma tecavüz etmeye ya da onları kaçırmaya kalksa, evimi ve ailemi korumak için bir an bile tereddüt etmeden kullanırım silahımı. Dolayısıyla bu bağlamda kendini korumak isteyenlerin böyle şeyler yapabileceğine inanıyorum." dedi.

Cizr el-Şuhur'da 3-6 Haziran tarihlerinde yaşanan gerçekler her ne ise, Beşar Esad yönetimine karşı doğrudan ve güçlü bir meydan okuma olduğuna kuşku yok.

Yarbay Harmuş, beraberindeki diğer kaçak askerlerle Türkiye'ye sığındı şimdi. Kendisinin ve adamlarının yönetime silah gücüyle karşı çıkacak konumda olmadıklarını söylüyor.

BBC, yörede olup bitenleri kendi açılarından anlatmaları için, Suriye askeri güçlerinin temsilcilerine de ulaşmaya çalıştı ama kimse konuşmayı kabul etmedi.

Açık olan bir gerçek ise, her yeni isyan bastırma olayıyla, Suriye yönetimi, giderek daha fazla sayıda yurttaşını, isyana doğru itiyor.