BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56

Sulukule’de Sezen Aksu olmak

Süslü cümleleri bir yana ayırarsak açık ve seçik olarak şöyle diyebiliriz:

-Yoksullar kentten kovuluyorlar!

Kovulanların en başında da Romanlar geliyor.

Sanki üzerlerinde etiket var: Yangında ilk yakılacaklar!

İkinci Dünya Savaşı"nda Yahudiler"in ardından en fazla katledilen etnik grup oldular. 1989"da da Doğu Bloku onların üstüne yıkıldı. Romanya"da çingene köyleri ateşe verildi. Slovakya"da istemleri dışında çingene kadınları kısırlaştırıldılar. Bu sivil zulümden kaçıp Batı ülkelerine sığındıklarında ise bu kez de alış veriş için dahi kent merkezlerine, köylere, marketlere sokulmadılar.

Türkiye"de de baştacı değillerdi ama sadece etnik kökenleri yüzünden de başlarına çorap örülmezdi.

AKP iktidarı bunu da yaptı!

Sadece Roman oldukları için evleri başlarına yıkılıyor.

Sulukuleyi görün...

Amerika"nın bombaladığı Bağdat daha iyi durumda.

Bu barbarlığın bir de fiyakalı adı var: Kentsel dönüşüm!

Eski evler yıkılıyor, yerine cici konutlar yapılıyor. Parası olana da bu yenilerden verilecek sözü veriliyor. Yoksullar içinden daha ev alana rastlanmadı.

Oysa eski olan her şey yıkılırsa, ne tarih kalır ne de kültür. Gözlerini dolar bürümüş bu Müslüman Demokratlar (!) nerede para görürlerse oraya atlıyorlar.

***

Bir de kenti olduğu gibi korumak var.

Onun ismi yok, olsaydı “kentsel kalışım” yakışırdı!

Bir kenti olduğu gibi korumak mümkün olabilir mi?

Bunun kocaman harflerle yazılmış “evet” yanıtı Ankara"nın Beypazarı ilçesinde dimdik duruyor. MHP'li Belediye Başkanı Mansur Yavaş bundan iki dönem önce ilk kez aday olduğunda dağıttığı seçim broşürünü kuyumcu Nurettin Türkoğlu çekmecesinden çıkarıp gösteriyor:

-Bütün evleri bu fotoğraftaki gibi beyaza boyayacağım dedi.

ANAP, Refah Partisi ve Fazilet Partisi"nden üç dönem seçilmiş olan eski başkan ise eski evleri boyama projesinin imkansızlığını anlatmak için şöyle diyor:

-Tekke Dağı"nın bütün kirecini getirse, bu evleri boyayamaz!

Mevlut Yavaş, son derece hızlı biçimde yüzlerce ahşap destekli eski Osmanlı evini boyamakla kalmayarak yenilemiş.

Beypazarı bir müze olmuş.

Kentsel dönüşümcüler, eskinin nasıl ayağa kaldırılacağını gidip görsünler.

***

Pazar günü Sulukele Platformu, mahallede bir Hıdırellez düzenledi. Etkinlikteki partneri olan Sulukule Derneği Başkanı Şükrü Pündük, “Burada sadece evlerimiz yıkılmıyor, bir kültür katliamı yapılıyor” dedi.

Hıdırellez kutlaması Çingene Şarkıları gibi gelişti. Hüzünlü başlayıp neşeli gelişti. Konuşmaların ardından Sulukule Roman Orkestrası herkesi olduğu yerde hoplatan ritmiyle ağır havayı dağıttı.

Acı içinde bile neşelerini kaybetmeyen bu çileli insanların hızını sağnak yağmur bile kesemedi. Yağmurun bereket de getirdi:

-Sulukule"ye Sezen Aksu geliverdi!

Kimseler inanamadı koskoca Sezen Aksu"nun böyle kendiliğinden sessiz biçimde gelişine... Zaten o da “Sezen Aksu olarak gelmedim” dedi:

-Bu ülkenin bir insanı olarak yanınızdayım!

Yani ünlü sanatçı olduğu için değil insan olduğu için Sulukule"deydi.

Sulukule"nin en çok buna ihtiyacı var: İnsanlık!

Koca yürekli Minik Serçe “insanın aklı almıyor” diye devam etti:

-İstanbul"a damga vurmuş bu kadar önemli bir kültür yok ediliyor!

Sezen, mahallede geniş bir tur attı, insanlarla konuştu onlara hem umut hem de destek verdi:

-Sonuna kadar yanınızdayım!

Pazartesi gecesi Ahırkapı"da devasa bir Hıdırellez kutlaması vardı. İstanbullular mahşeri bir kalabalık oluşturmuşlardı. Romanların kültürünü ne kadar çok sevip benimsemişiz meğer!

Roman müzisyenler kalabalıkları coşturdular. Onlar çaldı İstanbullular oynadılar. Romanların en büyük müzik okulu olan Sulukule bitirildiğin de turistik Hıdırellez törenlerinde bile çalacak Roman müzisyen bulamayabiliriz.

Onun için Sulukule"ye karşı, Sezen Aksu (yani insan) olmamız gerekmiyor mu?