Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, 64. Hükümet'in çalışmalarına ilişkin detayları İnternethaber yazarı Osman Diyadin'e anlattı.
Abone olİNTERNETHABER- OSMAN DİYADİN
Ankara’da makamında ziyaret ederek başarı dileklerimizi sunduğumuz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu ile son derece yoğun gündemi arasında sohbet etme fırsatı bulduk.
Öncelikle şunu belirtmek gerekirse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koltuğunda bugüne kadar üstlendiği bütün görevlerin hakkını hep en üst düzeyde vermiş son derece çalışkan bir isim oturuyor.
Yani çalışmanın başında çalışkan bir bakan var..
‘Her yiğidin yoğurt yiyiş şekli farklıdır’ misali bakanlıkta önemli izler bırakacak bir Soylu süreci başlamış durumda.
Çünkü nerede olursa olsun kendine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı örnek almış bir ‘aksiyonel’ bir ‘strateji’ adamı.
Tek felsefesini ‘ÇALIŞMAK VE BAŞARMAK’ üzerine kuran Soylu’nun bakanlığa çok farklı bir bakış getireceğini söylemek hiçte zor olmaz.
Seçim çalışmalarında gördüğümüz sabah namaz ile başlayıp gece yarılarını aşan çalışma temposu, bakanlığa da yansımış durumda..
Bir düşünün toplantılar, ziyaretler, telefonlarla dopdolu bir günün yoğun gündemi sonrası ekibi ile birlikte bakanlık makamında gece saat 22.30’da başlayıp gece yarılarını aşan saatlere kadar süren toplantılar yapıyor..
Çünkü görevinin gerektirdiği sorumluğu ve bu onurlu görevi eni iyi şekilde yapması gerektiğini ve bu görevin bundan sonraki siyasi yolculuğunun mihenk taşı bir görev olacağını iyi biliyor..
Ünlü düşünür Thomas Carly’nin güzel bir sözü var..
Der ki. ‘Çalışmak en soylu iştir!’
Soylu o soylu işin üzerinden gelmek için kolları sıvamış durumda.
Peki neler söylüyor..
Sözü ona bırakalım..
MİLLET EN BÜYÜK ŞURADIR
Milletimiz 1 Kasım’da bir sözleşmenin altına imza attı. ‘Evet, önerileriniz tarafımızdan kabulümüzdür. Yol sizindir ve bunları gerçekleştirin. Hedeflerinize ulaşın’ demiştir. Kimse demokrasiyi hafife almasın. Kimse de milleti hafife almasın. Millet en büyük şuradır. O şuranın verdiği karar aslında kendisini de içinde barındırdığı çok önemli bir sürükleyicilik ortaya koyar. Bu yeni dönem heyecanıyla başlamıştır. O nedenle milletimiz 1 Kasım’da gereğini yerine getirmiş, Türkiye’nin geçtiğimiz son 5 ayda karşı karşıya kaldığı belirsizliği 50 gramlık oy pusulası ile ortadan kaldırmış ve Türkiye'yi büyük hedeflerin, büyük meselelerin, yarınların aydınlık ülkesi haline getirmiştir. Milletimiz gereğini yerine getirmiştir, bugün gereğini yerine getirme görevi hükümetimizde ve bu hükümetimizin ortaya koyacağı icraatlar dadır. 24 saat esaslı bir çalışma dönemi başlamıştır. Gecemizi gündüzümüze katarak milletimizin o büyük güvenine, desteğine layık olmak için çalışıyoruz. Herkes geleceğe dair umut içerisinde olsun. Türkiye, geleceğe ait hedeflerini yakalayacaktır. 1 Kasım’a giderken milletimize birçok taahhütler verdik. Bunları tek tek gerçekleştirmeye başladık. AK Parti Türkiye'de bizim hasretle beklediğimiz, inşallah nazara getirmeyiz dediğimiz bir kurumdur. Bu Türkiye için şanstır. Türkiye’nin gördüğü en büyük değişimlerden biridir AK Parti.
MEDENİYET EMANETİ İSTİKBALE TAŞINACAK
Anadolu medeniyeti, yükselttiği ışıkla olayı sadece ekonomik modelleme ve sadece toplumsal sınıflar arası bir dengeleme olarak görmüyor. Anadolu medeniyeti kendi gerçekliklerini ve varlıklarını Pir Sultan, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Akşemseddin olarak görüyor. Biz nasıl bir toplumda yaşadığımız biliyoruz. Bir kuruşun da bir kişinin de sorumluluğunu hissediyoruz. Onun için sosyal güvenlik sistemimizin, sadece ekonomik bir modelleme olmadığının bilinci içerindeyiz. Hem bir sosyal modellemedir hem de medeniyet emanetidir. Bunun için inşallah önümüzdeki dönemde insanımız adına birçok reforma hep birlikte imza atacağız..
21. YÜZYIL TÜRKİYE İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Bakın Cumhuriyet tarihinde tam bağımsızlığımıza ve yine ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ özdeyişine en yakın olduğumuz noktadayız. Bu noktaya kolay gelmedik. Bu topraklarda hep şununla karşılaştık; irtica, istila ve bölünme. Hep bu korkular üzerinden, bu korkuların oluşturduğu süreçler üzerinden Türkiye yönetilmeye çalışıldı. Vesayetlerle yönetilmeye çalışıldı. Kuralları tercih ettiler, bu kurallar üzerinden ülkemizin insanını ürkütmeye, korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Tüm bunların tamamını siyaseti pasifize etmek için, bazen bürokrasiye ayar ve şekil vermek, bazen tüm bunların tamamını, ülkemizin düşünen beyinlerini, yarınlarına katkı sunmak isteyen insanları ötekileştirmek için kullandılar. Sistematik hale getirdiler. Sistematik hale getirdikten sonra da ülkemizin içerisinde bulunduğu enerjiyi, Türkiye'nin yarınlarına yönelik o büyük anlayışı, çağın ruhuna uygun atmamız gereken adımları, en önemlilerinden bir tanesi belki de her gün ihtiyaç duyduğumuz reformları kendi gündemimiz olmaktan çıkardılar bizi başka gündemlerin, çatışmaların esiri haline getirmeye çalıştılar. Onun için içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl bizim için çok önemlidir.
MENDERES’İN ‘SİZ BİZİM MEMLEKETİMİZİN EVLATLARISINIZ’ SÖZÜNÜ HATIRLAYALIM
Bizim bir inancımız var. Bir günümüzün bir günümüze eşit gelmemesi lazım geldiğini bize anlatan bir inancın da mensuplarıyız. Sınamalara tabi tutuluyoruz. İnsanlık olarak da sınamalara tabi tutuluyoruz. Suriyeli kardeşlerimiz buraya geldi diye, cami önlerinde bulunuyorlar diye, elektrik ışıklarında bazı çocuklar orada bulunuyorlar diye ‘Aman bunları buradan kaldırın’ diyenlerin de var olduğu sınamalara tabi tutuluyoruz. Biz böyle bir ülke değiliz. Biz böyle de bir millet değiliz. Bizim anlayışımız da böyle değildir. Bakın Osmanlı-Rus savaşı iyi hatırlanmalı. Osmanlı-Rus harbinden bize tevarüs edenlere sırtımızı dönmedik. Bugün bu ülkede Gürcü, Çerkez, Abaza varsa, bizim bu topraklarla karşı karşıya kaldığımız o büyük emanetin bir sonucu olarak vardır. 1923'ten sonra mübadelede Selanik'ten eğer bizim dostlarımız burayı kendilerine yurt etmişlerse, bu toprakların ve bu medeniyetin bize bıraktığı emanetler de vardır. Rahmetli Menderes, Balkanlar’da çoluk çocuğu tacize uğrayanları kabul ederek ‘Siz bizim memleketimizin evlatlarısınız’ deyip buraları onlara yurt etmişse bu sözler bize bir referans dır da..
CUMHURBAŞKANIMIZ YEP YENi BiR MODEL VE YOL AÇTI
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan öngörüsü ve vizyonu ile 13 yıldır Türkiye'ye yeni bir model ve yol sundu. Dünyada artık sözü dinlenen, hakkını hukukunu her platformda koruyan bir Türkiye ortaya koydu. AK Parti onun liderliğinde Türkiye'nin yüzleşilmekten korkulan birçok sorunla karşı karşıya kaldığı günlerde milli iradenin desteğiyle bir büyük yolculuğa çıktı. Türkiye ardışık reformların ve dönüşümlerin, büyük ve güçlü hareketlerin ülkesi haline geldi. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde gerçekleştirilen reformlar sayesinde Türkiye 13 yılda hayranlıkla izlenen bir ülke haline geldi. Hayal denilenler onun liderliği ile gerçekleşti. Türkiye’de işgücü 21 milyondan 30 milyonun üzerine çıktı, istihdam 8 milyon 700 bin artarak 19 milyonlu rakamlardan 27 milyona ulaştı.
ONUN ViZYONUNA TABi OLDUĞUMUZU GURURLA SÖYLEYEBİLİRİZ
Türkiye’nin yeni sosyal ve ekonomik modelini bütün dünya bugün hayranlıkla izlemektedir. Bu modelin en önemli noktaları, rıza, demokrasi ve milli iradedir. 1 Kasım seçimlerinin ardından Türkiye yeniden bu yolculuğunu daha güçlü bir şekilde devam ettirmeye çalışmaktadır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu Toplantısı’nda, millete söz verdiğimiz bin 300 lira hiçbir tereddüt olmadan kabul gördü. Yaklaşık 13 yıldan beri Türkiye'de özellikle sendikal hayatta, sosyal güvenlik sisteminde, çalışma hayatında birçok reform aynı anlayış ve mantıkla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonu ve öngörüsü çerçevesinde ortaya koyulmuştur. Cumhurbaşkanımızın bu vizyonuna tabi olduğumuzu gururla söylemek isterim. Bu vizyon; 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimizin esas teminatı olan bir vizyondur.
YENİ BİR ANAYASA TÜRKİYE’NİN MECBURİYETİDİR
Bu millet 21. asrın başından itibaren büyük devrimleri gerçekleştirmiştir. Buna devam etmek zorundadır. Kamu personel reformu bizim en temel ihtiyaçlarımızdan bir tanesidir. Bunu karşılıklı diyalog içerisinde, müşavere içerisinde, avantajlarımızı, dezavantajlarımızı iyi bir şekilde konuşarak ve tartışarak çözmek zorundayız. Bunu halının altına süpüremeyiz. Bugün bir hükümet sistemi problemi çektiğimiz apaçık ortadadır. Bu çok nettir. Ne parlamenter sistemdeyiz, ne yarı başkanlık sistemdeyiz ne başkanlık sistemindeyiz. Tarifinde bile zorlandığımız bir hükümet sistemiyle karşı karşıyayız. Bugün hepimizin üzerinde tartıştığı kamu personel rejimiyle karşı karşıyayız. O nedenle daha demokratik, bütün kesimlerin kendisini içerisinde ifade ettiği yeni bir Anayasa Türkiye'nin mecburiyetidir. Yeni Anayasa gerçeğinden hiç kimse kaçamaz. Yeni Anayasa referanduma gitse halkımız tarafından tarihi bir destek ile kabul görür. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil, yeni Türkiye’nin temellerinin artık atıldığı bir Türkiye gerçeği var.
HENDEK SİYASETİ İLE ÖNÜMÜZÜ KESEMEZLER
Siyaset sırtını ortak yaşamın kurallarına dayandırır. Siyaset sırtını teröre dayandırmaz. Siyaset gücünü terörden almaz. Siyaset gücünü ve hareket kabiliyetini kaosla beslemez. Ülkemizin insanını ve yöneticilerini, bugün ülkenin önümüzdeki 4 yılına yönelik atacağı adımların heyecanını yaşamaktan alıkoymaya çalışanlar, hendek siyaseti üzerinden, Türkiye’nin 1 Kasım’da verdiği demokratik kararın hızını kesmeye çalışıyor. Bu, bizim açımızdan kabul edilebilir değildir. Reformlarla ilgili adımları attığımız bugünlerde, ülkenin gündemini değiştirmeye, ülkenin yarınına ait hevesini ve idealini kesmeye çalışıyorlar. Buna bizim devlet, millet ve hükümet olarak müsaade etmemiz söz konusu değildir. Bir taraftan hükümetimiz büyük bir gayret, büyük bir mücadele ile dünyanın en büyük 10 devleti olma hedefine doğru ilerliyor. Bir taraftan da aziz milletimiz bu coğrafya üzerinde oynanan oyunlara devletimizle birlikte göğüs germeye çalışıyor. Tek bayrak, tek vatan, tek devlet ve tek millet kavramlarından bir an olsun vazgeçmemiz söz konusu olamaz. Bu topraklar üzerinde hiç kimse operasyon yapamaz.
İŞÇİNİN,MEMURUN,EMEKLİNİN, ENGELLİNİN YÜZÜ GÜLÜYOR
Türkiye her konuda önemli gelişmeler yaşamaktadır. Çalışan kesimin, emeklinin, işçinin, yüzünün güldüğü, şehit aileleri ve yakınları, gazilerine sahip çıkan onlara teselli olan bir Türkiye gerçeği artık yaşanmaktadır. İşte yeni yılla birlikte asgari ücret bin 300 TL oluyor. Söz verdiğimiz her şeyi yapmaya devam edeceğiz. En temel gelişmelerden birisi Türkiye'nin engellilere yönelik yaklaşımıdır. Yaklaşık bin 950 arkadaşımız kamu personeli olarak yeni bir hayata başlatıyoruz.. Özellikle 2002 yılına kadar 5 bin 777 olan memur sayımız bugün yaklaşık 42 bin 656 rakamına ulaşmıştır. Yaklaşık yüzde 737'lik bir artış. Yeter mi? Yetmez. Elbette ki bunu devam ettirmek, bunu artırmak bizim en temel sorumluluklarımızdan bir tanesidir. Özellikle 2015 yılı içerisinde 6 binin üzerinde engelli alımı sağlandı. 2016'nın ilk aylarında 4 bin engelli vatandaşımız daha işe girecektir.
ÇALIŞMANIN ÇALIŞKAN BAKANI
Bakan Soylu, bakanlık koltuğuna oturduğu ilk günden bu yana adeta 24 saatinin 20 saatini çalışarak geçiriyor. Bir tarafta bakanlığının yoğun işleri, bir tarafta her gün sayıları yüzlere vuran tebrik ziyaretleri, bir başka tarafta çeşitli toplantılar. Günün saatleri Bakan Soylu’ya yetmiyor. İşte Soylu’nun bakanlık makam odasında kendisinden habersiz çekilmiş bir fotoğrafı. Elindeki dosyaları böyle pür dikkat incelerken, çalışmaları ile ilgili dosyaların bulunduğu çantalar da yanıbaşında duruyor. Sürekli çalan telefonuna bakmayı da ihmal etmiyor. Masanın üzerinde ise Başkanlık Sistemi ile ilgili bir kitap, yanında başını kaldırıp yiyebilirse fındık, ceviz gibi enerji veren gıdalar.