BIST 9.725
DOLAR 35,18
EURO 36,72
ALTIN 2.970,51
HABER /  GÜNCEL

Şükrü Sina Gürel'den ağır ithamlar

Dışişleri eski Bakanı Şükrü Sina Gürel, AK Parti hükümetini Kıbrıs, AB ve Irak politikalarını eleştirerek, "Yanlışın üstüne yanlışla giden, siyasi iradesiz

Abone ol

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Bursa Şubesi tarafından düzenlenen "Irak-AB-Kıbrıs ve Türk Dış Siyaseti" konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Gürel, iç ve dış siyasetin 'tanzimatçı' bir kafayla yönetilmek istendiğini ileri sürdü. Gürel, Kıbrıs sorununun sürekli en öncelikli sorun olarak gösterilmesinin altında yatan sebebin, AB'nin ciddi çıkarları olduğunu belirterek, "BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planında, siyasi eşitlik ve egemenlik kavramları yok. Yapılması gereken en doğru şey KKTC ve Rum Kesimi arasında düzenlenecek bir antlaşmayla yeni bir ortaklık yapısının oluşturulmasıdır. Ancak başbakan üstü başbakan Recep Tayyip Erdoğan, diğer konularda olduğu gibi Kıbrıs'ta da, karşı tarafa cesaret veren açıklamalarıyla, 57. Hükümet dönemindeki bütün yapılan olumlu görüşmeleri alt üst etti. Tayyip Erdoğan, bir belediyeci anlayışıyla, imar izni verir gibi Kıbrıs'ı vermeye çalışıyor. Kıbrıs sorunu ile AB üyeliği arasında bir bağ kurulmasına izin verilmesi, Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir karar. Maalesef böyle bir bağ kurulmasına izin verildi. Halbuki Kıbrıs ve AB arasında direkt bir bağ yoktur. Ancak Kıbrıs'ın ve Türkiye'nin AB üyeliğinde ise, sıkı bir bağ vardır. Kıbrıs ancak Türkiye ile eş zamanlı olarak AB'ye üye olabilir. Buna karşın ileriki günlerde AB'nin Rum Kesimi'ni AB'ye aldığını açıklayacağını düşünüyorum" diye konuştu. "KIBRIS'I KAYBETTİĞİMİZDE TÜRKİYE'NİN GÜVENLİK ÇEMBERİ DARALACAK" Kıbrıs'ta hiç bir Türk yaşamasa bile Türkiye'nin adadaki etkisinin kaybetmemesi gerektiğini savunan Gürel, "Annan Planı'nda tümenlerin bölgesi, sanayi bölgesi, limanlar ve sulak alanlar Güney'e geçecek. Bize ise dağ, taş bayır ve en verimsiz alanlar verilecek. Bizim söz sahibi olma hakkımız da elimizden alınmış olacaktır. 50 bin insan göçe zorlanacak. Her şeyden önemlisi Türkiye'nin güvenlik çemberi daralacak" şeklinde konuştu. Medya ve kamuoyunu bilgilendiren çevreler, AB konusunu yanlış takdim ettiklerini bunu ise bilinçli bir şekilde yaptıklarını ileri süren Gürel, şöyle konuştu: "AB'ye girmek yeni tanzimatçı anlayışı olarak algılandı. Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar gibi çok akıllı yazarlar, Türkiye'nin aldığı müzakere tarihini bir başarı olarak göstererek, adam değiliz adam olmamızı lazım mantığı ile toplum yeniden tanzimatçılık kafasına dönüş yaptırılmak isteniyor. Demek ki yeni tanzimatçılar bir takım çevrelerin ve ulusal alanların sermayeye gruplarının çıkarlarını düşünerek, böyle bir şartlandırmayı denediler. AB, zaten hepimizin hedefi. AB olmasa da biz o standartları hedef olarak seçmiş bir toplumuz." "AB VE AMERİKA, AK PARTİ İLE TÜRKİYE'NİN ZAYIF NOKTASINI YAKALADI" Türkiye'nin 57. Hükümet döneminde zayıf noktasının arandığını fakat siyasi iradenin güçlü olmadığı bir dönemde bile bundan taviz verilmediğini ifade eden Gürel, konuşmasını şöyle sürdürdü: "AB ve Amerika, AK Parti iktidarıyla Türkiye'nin zayıf noktalarını yakaladı. AK Parti'yi bir ahtapot gibi kollarında sarmaya başlayarak, Türkiye'nin kendi siyasi iradesi yerine başkalarının direktifleriyle politika yapıldı. Tayyip Efendi, Türkiye'nin dış politikasını ipotek altına alabilecek sözler söyledi. Erdoğan, tarih alma konusunu Kıbrıs'ı ve AB'nin güvenlik ve savunma kimliğini bir paket içinde müzakere edebileceğini söyleyerek, yıllarda sürdürülen bir davayı hiçe saydı. Zaten bir başka vahim gösterge de AK Parti iktidara gelmeden önce Tayyip Erdoğan'ın Simitis'le seçimlerden önce temas kurduğu ve bir takım sözler verdiğini Yunanistan'ın en ciddi gazeteleri bile yazdı. Siz bir dava ve devlet adamını en çirkin sözlerle eleştireceksiniz, 40 yıldır bu konuya çözüm bulunamadı biz bulacağız diyeceksiniz. Ancak ne Annan Planı'ndan ne de bugüne kadar Türkiye'nin Kıbrıs politikasından habersiz görüşmeler yapacaksınız. Kıbrıs'ta yayınlanan İngilizce bir dergide yayınlanan Kleridis'in açıklamaları her şeyi anlatıyor. Klerides, açıklamasında 'Bu yıl içinde Kıbrıs konusunun istediğimiz gibi çözümlenmesi bekliyorum. Böyle bir sonuç ancak Tayyip Erdoğan'la ordu arasındaki mücadeleden AK Parti'nin galip çıkması halinde gerçekleşebilir' Bu sözlerin üzerine başka bir şey söylenmez. Klerides gelişmeleri özlü bir şekilde anlatıyor ama Türkiye'de etkisini her geçen gün belli eden Türk halkının ulusal bilincini unutuyor." "İYİ VE KÖTÜ SENARYOLAR YAZILDI BİLE" Gürel, AB'ye giriş sürecinde Türkiye'yi biri iyi diğeri kötü 2 farklı senaryo beklediğini ileri sürerek, "Müzakere tarihine yakın bir zamanda, birilerine göre ufak tefek şeyler istenecek. Heybeliada da ruhban okulunun açılması, Patrikane'nin Türkiye tarafından resmen tanınması ve statü kazandırılması istenecek. Bunları yaparsak ne kaybederiz, yapalım da müzakerelere başlayalım denilecek. Bizim içimizdeki tanzimatçı kıymetli insanlar oldukça başka düşmana ihtiyaç yok. Daha önce olduğu gibi bunları da bir yaptırım olarak Türkiye'den yapmasını isteyecekler. Hatta Ege konusunda da bir şeyler yapalım, ondan sonra nasıl olsa her şey yoluna gidecek denilecek. Annan'dan sonra Ege planı hazırlanacak. Müzakereler Lahey'de yapılırken, Kıbrıs ve Ege'yi uluslararası adalet divanına götürelim meseleyi orda çözelim diyecekler, taahhütname istenecek. Bunlar kötü gibi görünse de iyi senaryolar. Daha kötüsü ben seni adam ettim diyerek, daha önce sende işlemeyen demokrasiden dolayı hakkını isteyen fakat senin terörist olarak suçladığını ve cezalandırdıklarını affet diyecekler. Nasıl olsa AB'ye girince adam olacaksın, hiç olmazsa demokrasinde yeni bir sayfa açılsın, bu bölücü diye cezalandırdığın insanları affet müzakerelere başlayalım denilecek. İşte dış politikada geldiğimiz durum bu. İç politikayı ise sormayın, o daha da karışık" ifadelerini kullandı.