Suat Köçer'in yeni kitabı raflarda
Suat Köçer, ‘Belki Şehre Bir Film Gelir’ isimli yeni kitabıyla okurlarının karşısına çıktı.
Abone olTürk sineması üzerine yazdığı yazılar ve yaptığı röportajlarla adını duyuran Suat Köçer, ‘Belki Şehre Bir Film Gelir’ isimli yeni kitabıyla okurlarının karşısına çıktı. Köçer, son on yılın Türk filmlerine dair eleştirilere yer verdiği kitabında ilginç tespitlerde bulunuyor.
İlk kitabı ‘Bu Ne Biçim Cumartesi’ ile hikâyelerini okurlarıyla paylaşan Suat Köçer, bir sinema kitabı ile yeniden okurlarının karşısına çıktı. ‘Belki Şehre Bir Film Gelir’ isimli kitabında, 2001–2009 yılları arasında gösterime giren 20 Türk filmini kendine özgü üslubuyla ele alan yazar, Türk sineması üzerine yazdığı bazı makalelilerini de aynı kitapta sinemaseverlerin ilgisine sunuyor. Sepya Yayıncılık tarafından yayımlanan kitapta yer alan yazıların bir kısmı ulusal dergi ve gazetelerde, bir kısmı yazarın editörlüğünü yaptığı Sinemasinemadir.com internet sitesinde, büyük bir bölümü de ilk kez yayımlanıyor.
2000’Lİ YILLARIN SES GETİREN FİLMLERİ
Kitapta 2000’li yılların başından itibaren gösterime giren 20 Türk filmine dair eleştiriler yer alıyor. Büyük Adam Küçük Aşk, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Gönül Yarası, O… Çocukları, Güneşi Gördüm gibi filmlerin yer aldığı listeyi değerlendiren Köçer, filmlerde ele alınan konulara yönelik çeşitli eleştiriler dile getiriyor. Kitapta İnşaat, Babam ve Oğlum, D@bbe, Anka Kuşu, Uzak İhtimal ve Dilber’in Sekiz Günü gibi filmlerin ayrıntılı eleştirileri yer alıyor.
KİMİ KÜRTLERİ GÖRMEDİ, KİMİ MAHSUN’U!
Kitabında yönetmenlerin toplumsal konuları sinemalarına yansıtış biçimlerine değinen yazar, 120 filminin eleştirisinde, Milli Mücadele dönemine ait filmin Kürtleri yok saydığını söylüyor. Köçer, Abdülhamit Düşerken filminin tarihi olayları özensiz bir biçimde işlediğini vurgulayarak filmin oyuncularının performansını eleştiriyor. Güneşi Gördüm filmine geniş yer veren yazar, filmlerin Mahsun Kırmızgül’ü birçok sinemacıdan daha iyi bir noktaya taşıdığını söyleyerek Türk sinema dünyasına hâkim çevrelerin Kırmızıgül’ü hazmedemediğini savunuyor.
POLİTİKADA EN ÖNDELER
Kitabın ikinci bölümünde sinemacıların ideolojik tavır ve tutumlarını ele alan yazar, sanatçı duyarlılığı adı altında siyasi amaç güden hareketlerin oluşturulduğunu söylüyor. Birçok sinemacının politik davranmamak adına sosyal meselelerle ilgili projelerden uzak durduğunu belirten Köçer, aynı sanatçıların göstere göstere diğer siyasi partilerin propagandalarını yaptıklarını savunuyor. Yazar, çeşitli Avrupa festivallerinde ödül alan filmlerle ilgili yazılarında ise bu filmlerin toplumsal kodları çözemediklerinden gişede hezimete uğradıklarının altını çiziyor.
Arka Kapaktan:
‘Bir film dünyayı değiştiremez belki ama ‘bir hayatı’ değiştirebilir. Ya kahraman yapar, ya da umudun terkisine bindirir seyircisini. Modern zamanların masal anlatma biçimidir sinema. Sihirli bir perdenin orta yerine koyar hikâyesini. Salon dolar, ışıklar söner ve masal başlar. İyilerle kötüler, güzellerle çirkinler, kazananlarla kaybedenler, ağlayanlarla gülenler, akıp gider perdeden…’