Su kaynaklarımız azalıyor ancak buna rağmen tüketim bir türlü frenlenemiyor hatta çarpıcı bir artış oranı daha var!
Abone ol Türkiye Çevre Platformu, dünya su kaynaklarının kısıtlı olmasına karşın, dünyadaki su tüketiminin son 50 yılda çarpıcı bir şekilde arttığına dikkat çekti.Platformdan yapılan yazılı açıklamada, suyun sosyal, ekonomik ve ekolojik yaşam için öneminin tartışılmaz olduğu belirtildi.
Dünyadaki suyun yaklaşık yüzde 96'sının tuzlu, yüzde 4'lük bölümünün ise tatlı su olduğu kaydedilen açıklamada, bunun yaklaşık yüzde 79'unun kutuplardaki buz dağlarında, yüzde 20'sinin ise derin yeraltı sularında bulunduğu kaydedildi.
Açıklamada, ulaşılması mümkün su kaynaklarının ise, göller, akarsular ve tatlı su kaynakları olarak yüzde 1'lik bölüm, içilebilir ve kullanılabilir su miktarının ise toplam su miktarının yüzbinde yedisine karşılık geldiği bildirildi.
Dünya'da 1,2 milyar insanın güvenilir içme suyundan yoksun yaşadığına işaret edilen açıklamada, 2.4 milyar insanın da sağlık koşullarına uygun suya erişemediğinin altı çizildi.
''Dünya su kaynaklarının kısıtlı oluşuna karşın, dünyadaki su tüketimi son 50 yılda çarpıcı bir şekilde artmıştır'' denilen açıklamada, dünyada kullanılan suyun yüzde 85'inin nüfusun yüzde 12'si tarafından tüketildiği, su tüketiminin yüzde 70'inin tarımda, yüzde 22'sinin sanayide, yüzde 8'inin içme ve kullanma suyu olarak tüketildiği belirtildi.
Uluslararası bir kuruluş olan Dünya Su Konseyi'nin her üç yılda bir düzenlediği ve en son 2006 yılında Meksika'da topladığı ''Dünya Su Forumu''nda suyun ticari bir meta olduğunun yinelendiği, temiz kullanılabilir suya ulaşım sorununun özelleştirmeler yoluyla çözüleceğinin vurgulandığı ifade edilen açıklamada, şunlara yer verildi:
''Yapılmak istenen çok net görülmektedir ki parası olmayanın suya erişiminin kısıtlanacağı, neredeyse doğada yaşayan tüm canlıların da suyu pet şişeden içmelerinin isteneceğini düşünmekteyiz. Hedeflenen, suyun ticari bir meta haline getirilmek istenmesidir. Gerçekte bu politikaları geliştirenleri, suyun kar haneleri için yeni bir girdi olmasının dışında hiçbir şey ilgilendirmemektedir. Tüm canlıların en temel gereksinimi olan su, piyasalaştırmanın tehdidi altındadır. Temiz ve içilebilir suya erişim tüm dünya halklarının hakkıdır. Bu haktan kesinlikle vazgeçilemez. Su, kaynaklarında ve kullanımında kamuya ait olmalı, insanca yaşam için gerekli ve yeterli temiz su tüketiciye ücretsiz olarak ulaştırılmalıdır.''
TÜRKİYE'DE SUYUN KULLANIMI
Türkiye'de giderek artan su ihtiyacı ve su kaynaklarının kullanım biçiminin sıklıkla gündeme geldiği belirtilen açıklamada, suyun korunmasının, doğru ve planlı kullanımının bilim ve toplum yararı ekseninde yapılması gerektiği kaydedildi.
Türkiye'de suyun kullanımıyla ilgili çalışmaların çelişkiler içerdiği bildirilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
'Bu çelişkiler, su kaynaklarının verimsiz ve farklı amaçlarla kullanımı açısından Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacak boyuttadır. Ülkemizin sulama yatırımlarına yönelik planları ağırlıklı olarak yeni su kaynaklarının tarıma arzı yönündedir. Kentlerde evlere kontörlü su sayaçlarını takmaya çalışmak yerine yüzde 40'a varan şebeke kayıplarını en aza indirmek kamuyu yönetenlerin öncelikli görevi olmalıdır. Sulama yatırımları, nerede, hangi ürün deseniyle ve nasıl bir yöntemle sulama yapılacağı bütüncül bir şekilde planlanmadan yapılmaktadır. Bu yaklaşım önemli ekonomik ve ekolojik kayıplara neden olmaktadır.''
Yer altı ve yer üstü sularının kalite ve miktarında son 20 yılda su ekosistemlerini etkileyecek önemli azalmalar ortaya çıktığı ifade edilen açıklamada, somut şekilde yaşanan küresel ısınma nedeniyle kuraklığın daha da artacağının açık olduğunu vurgulandı.
Doğal ve kültürel değerleri gözardı eden ''Maden Kanunu''nun derhal iptal edilmesi ve su kaynaklarının yok olmasına, kirletilmesine, doğal alanların talan edilmesine dur denilmesi gerektiği kaydedilen açıklamada, tüm su havzalarının koruma altına alınarak çevresindeki işgallere son verilmesi gerektiği ifade edildi.
AŞIRI SULAMA TUZLANMAYA NEDEN OLUYOR
Türkiye'de bugüne kadar uluslararası öneme sahip 135 sulak alan belirlendiği, ''Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği'' ile tüm sulak alanların korunması gerekliliğinin hüküm altına alındığı kaydedilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Ancak, DSİ başta olmak üzere farklı yatırımcı kamu kuruluşları tarafından uygulanan projeler sonucu toplam 1 milyon 40 bin hektar sulak alan yok olmuş ve nehirlerimizin önemli bir kısmının doğal yapısı bozulmuştur. Son 50 yılda su kaynaklarına yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlının nesli tehlike altına girmiş ve bazı türler ise tümüyle yok olmuştur. Ülkemizde yapılan sulama faaliyetlerinin yüzde 94'ü suyun aşırı kullanımına neden olan yüzey sulama (karık, tava, salma) yöntemleriyle yapılmaktadır. Bu nedenle suyun yaklaşık yarısı, ürün tarafından kullanılamadan ziyan olmaktadır. Yüzey sulamasının bir diğer olumsuz etkisi ise orta vadede tuzlanmaya neden olarak toprağı verimsizleştirmesidir. Bu noktada, öncelikle tarımın hizmetinde olan su kaynaklarının verimli kullanımını sağlayan politika ve uygulamalara ihtiyaç vardır.''
Devletin çiftçilere destek ve bilgi sağlayarak ''damlama sulama'' gibi yöntemlerle suyu daha az tüketen ve yüksek verim alınan sulama biçimlerine geçilmesinin sağlanması gerektiği bildirilen açıklamada, su kaynaklarına yönelik uygulamalarda gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan kamu yararının gözetilmesi, su rezervlerinin akılcı kullanımına dikkat edilmesi gerektiği belirtildi.
Mart ayında İstanbul'da yapılması planlanan ''Dünya Su Forumu'' toplantısının, suyun özelleştirilmesi ve alınıp satılacak mal haline getirilmesinin ilk adımı olacağı savunulan açıklamada, ''Birleşmiş Milletler'in kuraklığı ve küresel ısınmayı bahane ederek sularımızı tekellerin eline bırakmak istemesine göz yumamayız'' denildi.