Fatih Karaca Star'daki hedeflerini anlattı
Abone olOnu ekranlarda demeç verirken kravatlı bir devlet memuru kimliği ile görmeye alıştık yıllardır. Bu söyleşi için Star gazetesindeki odasında buluştuğumuzda ise kirli sakalı, kot pantolonu ve kravatsız gömleğiyle son derece spor ve rahat görünümlü bir Fatih Karaca karşılıyordu bizi.
RTÜK üyeliği boyunca, toplumsal bilince herhangi bir katkısı olmayan, tam tersine zarar veren yoz televizyon programlarını eleştiren sözlerini beğenirdim Karacanın. Ama ne yalan söyleyeyim, ekranlardan gördüğüm kadarıyla uzlaşması zor, hatta her an kavgaya hazır biri gibi gelirdi bana.
Söyleşi boyunca gördüğüm ise fikirlerini her koşulda açıkça söylemekten gurur duyan, iddialı, ama sorunların çözümüne uzlaşma yoluyla varmak isteyen ve -en azından benim sorularıma karşı- oldukça sabırlı bir insandı.
Star Gazetesinin yeni genel yayın yönetmeni, eski RTÜK Başkanı Fatih Karaca ile yaptığımız bu söyleşide söz -kaçınılmaz olarak- dönüp dolaşıp RTÜK dönemlerine ve uygulamalarına geldi.
...
Karaca, Arkeoloji bölümü mezunu. Lise yıllarındaki en büyük hobisinin sanat tarihi olmasına rağmen mesleki kariyerine üniversite yıllarında kurduğu halkla ilişkiler şirketi ile başlamış. Bu da çok şaşırtıcı değil. Çünkü o aslında lise yıllarından beri bu işlerin içinde...
Ankara kolejini bitirip üniversiteye başladığım yıllarda serbest iş hayatına atıldım. Aslında kolejdeyken de hafta sonları çalışırdım. Tur düzenler, kendi harçlığımızı kendimiz çıkarırdık. 1982 yılında halkla ilişkiler alanında faaliyet yapan ilk şirketimi kurdum. İlk etapta 2-3 bankaya tiyatro, sanat ve kültür faaliyetleri pazarladık.
Hangi bankalardı bunlar?
Banka ismi verip reklam yapmayalım şimdi ama Türkiyenin en büyük özel bankalarıydılar. Çocuk tiyatrosu, kültür dergileri, sanat dergileri içeren faaliyetlerini yürütüyorduk.
Daha sonra, Demir Çelik Dünyası isminde bir sektör dergisi çıkardım. Bir yandan sektörün o dönemdeki tek dergisini çıkarırken, bir yandan da Türkiye Demir Çelik İşletmeleri, Ereğli Demir Çelik İşletmeleri gibi kamu kuruluşlarına halkla ilişkiler hizmetleri veriyor ve danışmanlık yapıyorduk.
Henüz onbeş yaşınızda iken Demirelin seçim kampanyalarında çalışmışsınız. Biz onbeş yaşındayken parti liderlerinin hele hele başbakanların yanına bile yanaşamazdık... Siz nasıl başardınız bunu?
Babam Gıyasettin Karaca, Erzurum milletvekiliydi ve 1975 yılında Süleyman Beyin başkanı olduğu hükümette devlet bakanıydı. 1980 ihtilaline kadar da beş dönem üstüste görev yaptı.
Dolayısıyla ben de o dönem içerisinde Adalet Partisinin seçim kampanyalarını izleyen biriydim. Siyasete de çok meraklıydım. Nitekim, kolej yıllarında Süleyman Beyi taklit eden fötr şapkalı dönemlerimizi arkadaşlarımız çok iyi hatırlar.
Bir söyleşide diyorsunuz ki O dönemde, o yaşta herkesin kaldıramayacağı ağır sorumluluklar üstlenmiştim. Ne gibi sorumluluklardı bunlar?
Tabii şöyle şimdi, internetin henüz yaygınlaşmadığı, o yaşlarda şehir dışına tek başına çıkılmayan yıllarda biz Sayın Başbakanın uçağında partinin basın bürosu faaliyetlerine yardımcı oluyorduk. O anlamda dedim.Yoksa sorumluluk anlamında herhangi bir görev söz konusu değildi.
Medya işleri kanınıza o seçim kampanyaları sayesinde mi girdi?
Mümkündür... Ankara Kolejinde de gazetecilik kolu başkanıydım. Kolejin gazetesini ben çıkarıyordum. Aynı zamanda da tüm kol başkanları toplanıp bir yönetim kurulu oluşturuyorduk. Ben de gazeteci kolu başkanı ve öğrenci yönetim kurulu başkan vekiliydim. Yani sosyal faaliyetlerin içerisinde de hızla yer almıştık. Dolayısıyla gazeteciliğe ilgimiz o yıllarda da başlamış olabilir.
Serbest gazetecilik de yapmışsınız.....
Aslında basın iş kolunda çalışmaya daha da erken yıllarda başladım. 1982 yılında bunu ilk defa söylüyorum- o dönem Ziya Tansunun kurduğu İKA haber ajansında part time olarak muhabirlik yapıyordum.
Frekans ihaleleri konusunda hassas olduğunuzu biliyoruz, bu konu 1991 yılında Flash TVyi kurarken de gelmiş miydi aklınıza?
Flash TV Türk ticaret kanununa göre kurulmuş ilk özel televizyondur. O zamanlar Star, Show TVvardı, ama onlar Almanyadan yurtdışı mevzuatına göre yayın yapıyorlardı.
O dönemde yasal bir altyapı yoktu. Dolayısıyla biz devletin bir düzenleme yapmasını bekliyorduk. 1994 yılına kadar Flash TV de diğer televizyon kanallarıyla aynı zemin üzerinde çalışma yaptı. 1994 yılında RTÜK kurulunca Flash TV de diğer bütün kanallar gibi başvuru yaptı.
Türkiyede frekans tahsisleri sorunu hâlâ çözülmüş değil ama...
RTÜK de görev yaptığımız sürece çok uğraşmamıza rağmen frekans ihalelerini gerçekleştiremedik maalesef.
Neden?
O dönemde başbakanlığın ve hükümetlerin bu konu üzerinde çok yoğunlaşmaması, belki medyanın çok güçlü olması yüzünden ve medya kuruluşlarını zor duruma sokmamak düşüncesiyle bu ihaleler yapılamadı.
Ama, RTÜKde olduğumuz her gün bu ihalelerin yapılması için başbakanlık nezdinde girişimlerde bulunduk.
Kamuya ait sınırlı bir kaynağın kuruluşlar tarafından bedelsiz olarak kullanılması doğru değil. Çünkü, bunlar aynı doğal servetler gibi halkın malı. Bu arada, Haberleşme Yüksek Kurulu da bu ihaleleri tamamen gündemden kaldırıcı sayısal (dijital) yayına geçme kararı aldı. Şimdi bütün yayın kuruluşları ihale yapılmadan belli bir ücret karşılığı legalize ediliyor.
Gecekondulara tapu verilmesi gibi bir şey mi bu?
(Gülüyor) Belki konu farklı ama... Detaylarını çok bilmediğim için fazla bir şey söyliyemem. Sadece, doğrusunun mutlaka ihale yapmak olduğunu ifade edebilirim. Bunun uzun vadede radyo ve televizyon yayıncılığının da çok lehine olduğunu düşünüyorum.
Ne açıdan?
Kuruluşlar, belki kısa vadede bu bedelleri ödememenin kendilerinin lehine olduğunu düşünebilirler ama lisans ve ruhsatla önlerini çok daha iyi görebilirler. İleriye yönelik yatırımlarını daha güçlü bi şekilde yapabilirler.
Medya patronlarının işine gelmediği için mi yapılamıyor bu ihaleler? Niye karşılar peki uzun vadede yararlarına olacak bir şeye?
Geçmiş dönemlerde, radyo-televizyon sayısının özellikle telsiz genel müdürlüğünün ve telekominikasyon kurumunun planlamasında, ulusal 8 kuruluşun yayınına izin verileceği şeklinde bir çalışma vardı. Ama sonuç itibariyle bu konu patronlar istemedi diye yapılmadı demek ağır bir suçlama olur. Bunu söylemek istemiyorum...
Öte taraftan, Türkiyede bundan çok daha fazla kuruluş yayında olduğu için bu kadar kuruluşun arasına girmek için kıran kırana mücadele edilip ancak çok yüksek rakamlarla bu ihaleler sonuçlanacağı için bu konuda risk almak istemeyen patronlar tabii ki ihale yapılmasını arzu etmemiş olabilirler.
Ayrıca, o dönemin şartlarında başka hukuki ve teknik problemler de vardı.
Özellikle TRTnin bizim yapmış olduğumuz frekans planına itirazları söz konusuydu. Onlar, bizim yaptığımız plan çerçevesinde TRTnin yayın alanının daraldığını iddia ediyorlardı. Dolayısıyla ihalenin yapılmamasında birden çok fazla neden olduğu için demin bahsettiğiniz gerekçe de belki birçok gerekçeden biridir.
RTÜKdeki göreviniz sona erdikten sonra ne yaptınız?
RTÜKdeki görevimden ayrıldıktan sonra Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesinde hoca olarak görev yaptım. Bu sürecin biraz kendimizi dinlemek, biraz bilgilerimizi tecrübelerimizi aktarmak, biraz da yeni dönemi merakla izlemek için bir fırsat olduğunu düşündük açıkçası.
Medya gündeminde de pek yer almadınız bu süreçte. Sonra bir de baktık ki Star gazetesinin başına geçtiniz. Nasıl oldu bu iş? Gazetenin yeni patronu Aladdin Kaya ile eskiden tanışıyormuşsunuz...
Sayın Kaya, yıllardır basın sektöründen de tanıdığımız bir isim. Flash televizyonunu kurduğumuz yıllardan itibaren kendisi de o dönem bir gazetenin başında olduğu için tanışıyoruz.
Star gazetesinin kendisi tarafından alındığını duyunca bir hayırlı olsun telefonu açtık. Uzun bir dönem Sayın Kayadan bir haber alamadık. Ama daha sonra, Mayıs ayının sonlarına doğru Sayın Kaya bu görevi bana teklif etti.
Sizin aklınızda var mıydı böyle bir şey?
Benim aklımda yoktu. Çünkü, benim planım üniversitede asgari bir dönem daha kalmak, öğrencilerimizle biraz daha fazla ilgilenmekti. Üniversitenin benim için, yeniden yapılanıp geleceğe yönelik çalışmalar yapmak için isabetli bir platform olduğunu düşünüyordum
Dolayısıyla, bu teklif benim için de bir süpriz oldu. Sayın Kaya görevi teklif ettiğinde bir gün izin istedim düşünmek üzere.
Sizin gazeteye para koyarak ortak olduğunuz söylentileri var. Ne diyorsunuz bu konuda?
Bunu ilk defa sizden duyuyorum. Böyle bir şey olsa çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Açıkça söylemek gerekirse medya kuruluşlarına ortak olmanın çok zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü ancak çok yüksek rakamlarla, büyük yatırımlarla oluyor. Öbür taraftan sadece satın almak da yetmez. Gazeteyi ayakta tutmak, belli bir dönem desteklemek gibi bir yükümlülükle de karşı karşıyasınız.
Dolayısıyla, bu kadar büyük bir yatırıma çok cüzzi hisselerle girmenin çok da mantıklı olmadığını düşünüyorum. Bana bu anlamda bir teklif gelmedi. Gelse de zaten büyük boyutlardaysa bizi aşar, çok küçük boyutlarda hisse sahibi olmanın ise kendi sözünüzü orada ifade edemeyeceğiniz için çok da anlamlı olmayacağını düşünüyorum.
Ama profesyonel yönetici olarak yapabildiğimiz ölçüde burayı iddialı, çok güçlü bir grup yapmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz
Zorlu bir göreve geldiniz. Sıfırdan başlasaydınız ya da oturmuş bir gazete olsaydı işiniz daha kolaydı. Hiç ürkmediniz mi?
Ben açık konuşmayı severim. Zaten, zor bir iş olmasaydı bana teklif gelmezdi diye düşünüyorum. Geçmişte de hep zor işlerin içinde durduk. Kendilerine bu gazetenin genel yayın yönetmenliği teklif edilen bazı arkadaşlarımızın bu cesareti gösteremediklerini de duyuyorum. Dolayısıyla bize zor bir iş olduğu için teklif geldi. Biz de zor iş olduğu için, düşünerek, ama çok da uzun düşünmeyerek 24 saat içinde karar verdik.
İddialısınız...
Gayet tabii iddialıyım... Ben hayatım boyunca hep iddialı işlerin içinde oldum. Her zaman risk aldım ve bir işi en iyi şekilde yapmak için de gayret gösterdim. RTÜKde de, geçmişimizdeki özel ticari hayatımızda da yaptığımız iş hangi boyutta olursa olsun en iyisini yapmaya gayret gösterdik.
Neydi Star gazetesinin zorlukları?
Star gazetesi uzun bir dönem TMSFnin elinde kalmıştı, uzun bir süre belirsizlik yaşandığı için arkadaşlarımızın bir motivasyon sorunu olduğunu, morallerinin iyi olmadığını biliyorduk.
Daha sonra, Sayın Kaya gazeteyi aldıktan sonra yaklaşık iki-ikibuçuk aylık bir geçiş dönemi de söz konusuydu.
Dolayısıyla, gerçekten olumsuz şartlardan etkilenen bir gazeteyi tekrar iddialı bir hale getirmenin kolay olmayacağını biliyorduk... Ama, Star gazetesinin geçmişte ülkenin en büyük gazeteleriyle rekabet eden, çok büyük tirajları yakalayan önemli bir gazete olduğunu biliyoruz. Tabii çok arkadaşımız ayrılmış. Keşke bu arkadaşlarımız ayrılmasaymış.
Tüm bunlara rağmen, kalan arkadaşlarımızla da gerçekten ciddi işler yapabileceğimize inanıyoruz. Kısa bir süre içerisinde birbirimize inandık, güvendik. Arkadaşlarımızın çoğu bu gazetenin ve medya grubunun geleceği olduğunu düşünmeye başladılar.
Nasıl sağlandı bu güven?
Bu belirsizlik döneminin ardından, benim buraya gelmemle birlikte patronajın ve yönetim kurulunun bu işi ciddi ve profesyonel bir biçimde yapma kararlığını gördüler. Gazetede yeni bir yapılanma sürecinin başlayacağını da hissettiler.
Hedefiniz nedir?
Şimdi bize düşen, arkadaşlarımızı tekrar motive etmek, yeni bir yapılanma içerisine girmek, öncelikle burayı bir medya grubu haline getirmektir.
Umud ediyorum ki Star gazetesi Eylül ayı ile birlikte kadrosunu zenginleştirerek yeni projeleriyle ve yeni bir konseptle ama kendi özelliğini yitirmeden eski günlerindeki gücüne mutlaka ama mutlaka kavuşacaktır.
Tek gazete bizi kesmez. Dolayısıyla, mutlaka ikinci bir gazete ve dergi grubu olmak durumundadır bu medya grubunda.
Medya grubunuza televizyon kanalı ne zaman katılacak? Kral TVyi almakla ilgili girişimler vardı...
Kral TV önce satışa çıktı. TMSF, verilen fiyatı uygun bulmayarak o satışı gerçekleştirmedi. TMSF tarafından Kral TVnin satışıyla ilgili bir gelişme de duymuyoruz artık. Dolayısıyla bu konuda bir bilgim yok. .
Ama bu grubun ortaklarının ayrıca bir televizyon kurma niyetlerinin olduğunu biliyorum.
Takdir edersiniz ki bir gazetenin bir televizyon kanalıyla en azından belli projelerde beraber çalışması o gazeteyi öne çıkaran bir şey.
Bakın, yaklaşık sekiz aydır bu gazetenin hiçbir televizyonda sesi duyulmuyor. Dolayısıyla rakiplerimizin birden fazla televizyonu olduğu bir alanda Star gazetesinin de kendi hamlelerini, kendi projelerini televizyonda duyurmak zorunluluğu var.
Fatih Karaca: Erzurumda doğdu. 1977 yılında TED Ankara Kolejinden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümü mezunu.
Halkla ilişkiler, yayıncılık, tanıtım, televizyon film yapımcılığı konusunda çeşitli kurum ve kuruluşlara profesyonel olarak danışmanlık yapan Karaca, 1991 yılında arkadaşlarıyla kurduğu Flash TVnin Ankara Temsilciliği ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Serbest gazetecilik ve yorumculuk görevlerinde de bulunan Karaca, 8 Kasım 1995 yılında TBMM tarafından RTÜK üyeliğine seçildi.
İki kez (29 Mayıs 1996 ve 30 Mayıs 1998 tarihlerinde) RTÜK Başkan Yardımcılığı görevine seçilen Fatih Karaca, RTÜK Üyeliğinin yenilenme dönemi olan 30 Mayıs 1998de, TBMMde yeniden RTÜK üyeliğine seçildi. 4 Haziran 2002 tarihinde de eski başkan Nuri Kayışın yerine RTÜK Başkanı oldu. 08/06/2004 tarihinde yapılan seçimde RTÜK Başkanlığına yeniden seçildi.