Yılların ihmali SSK'yı iflas noktasına getirdi. Kurumun 7 milyon çalışandan kesilen prim ilk kez 4 milyon emeklinin maaşını karşılayamaz hale geldi. İşte ayrıntılar...
Abone olBirikmiş prim alacaklarına ödeme kolaylığı getirileceğine dönük beklentilerin, prim tahsilatını olumsuz etkilediği SSK'da, prim tahsilata, emekli aylıklarını bile karşılayamaz duruma geldi. Kurumun bu yılın ilk beş aylık dönemindeki toplam nakit prim tahsilatı 7 milyar 910 milyon YTL olurken, aynı dönemdeki emekli aylığı ödemeleri ise 8 milyar 728 milyon YTL olarak gerçekleşti. Geçen yılın ilk beş aylık dönemine göre prim gelirleri yüzde 15.2 oranında artarken, emekli aylığı ödemelerindeki büyüme ise yüzde 22.8 olarak gerçekleşti. Bu nedenle de geçen yıl Ocak-Mayıs döneminde prim gelirleri emekli aylığı ödemelerini karşılarken, bu yılın beş ayında karşılama oranı SSK tarihinde ilk kez yüzde 91'e kadar düştü.
Yüzde 90'larda kalabilir
SSK, bu yıl Ocak'ta prim tahsilatıyla emekli ödemelerinin yüzde 87'sini, Şubaf ta yüzde 90'ıra, Mart'ta yüzde 97'sini, Nisan'da yüzde 86'srnı, Mayıs'ta ise yüzde 93'ünü ancak karşılayabildi. Tahsil edebildiği primlerle emekli ödemelerinin tümünü karşılayamayan SSK, emekli ödemelerinin yüzde 9Tuk kısmını ve başta katrilyonlar tutan sağlık olmak üzere diğer tüm harcamalarını ise Hazine yardımı ile karşılamak zorunda kaldı.
Toplam 6 milyon 321 bin 216'sı zorunlu olmak üzere 7 milyon 50 bin 882 sigortalının kayıtlı bulunduğu SSK, 4 milyon 170 bin kişiye emeklilik, ölüm, sürekli iş göremezlik adları altinda aylık ödüyor. Bu yılın genelinde toplanan primlerin, emekli aylıklarım karşılama oranının yüzde 901ar civarında gerçekleşmesi bekleniyor.
10 yılda açığı kapamak için 70 milyar $ harcandı
Sosyal güvenlik açıkları, bütçede faiz harcamalarından sonra en büyük kara deliği oluşturuyor. Sadece 1994-2004 yılları arasında Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'ya kamu bütçesinden yapılan transferlerin tutarı 69.7 milyar doları buldu. 2004 yılında bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 7.8 oldu. Bunun yüzde 4'lük kısmı sosyal güvenlik açıklarından kaynaklandı. Yani bir anlamda hükümet istediği kadar bütçe disiplinine uysun sosyal güvenlik reformu yapılmadığı ve bu açıklar devam ettiği sürece yüzde 3'lük Maastricht Kriterleri'ni tutturmak bile hayal görünüyor.
Ve kritik soru: Hazine ödemezse ne olur?
Türkiye sosyal güvenlik açısından belki de dünyanın en şanslı ülkesi. Zira nüfusu genç. Yani çalışan başına emekli sayısının en düşük çıkması gereken ülke. Nüfusu giderek yaşlanan Avrupa ülkeleri, sosyal güvenlik sistemindeki açıkları kapamak için kara kara düşünüyor. Ancak Türkiye'nin farklı yaş yapısına rağmen, bu ülkelerden bile daha bozuk bir sisteminin olması izah edilemiyor.
Emeklilik sistemi uzmanları, bir sosyal güvenlik kurumunun açık vermemesi için en az 4 çalışana 1 emekli düşmesi gerektiğini belirtiyor. Oysa Türkiye'de bu denge 2'ye 1'in bile altında. Primlerin yüksekliği yüzünden kayıtdışı çalışan sayısı çok fazla.
Erken emeklilik politikaları, sistemin dengesini 1993'ten sonra ciddi olarak bozdu. O yıla kadar toplam bütçe harcamaları içinde sosyal güvenlik sistemine aktarılan pay yüzde 2'yi bulmuyorken, bu pay 2004 yılı sonu itibarıyla yüzde 14'ü geçti.
Bu kara delik hem IMF hem de Dünya Bankası tarafından sürdürülemez bulunuyor. Halen TBMM'deki reform yasa tasarısının dahi söz konusu
açıkları kapatmasının imkansız olduğu belirtiliyor. O zaman akla şu soru geliyor: Açıklar kapatılamaz hale gelirse ne olacak? Hazine günün birinde "Bu sistemi artık ben finanse edemem, sosyal güvenlik kurumu kendi yağı ile kavrulmak zorunda" derse ne olacak? Uzmanlara göre, Hazine'nin bunu net olarak ifade etmesi mümkün değil. Ancak farklı yöntemler uygulanabilecek. Ya giderlerin önemli bir kısmını kapsayan sağlık harcamaları kısılacak ya da emekli maaşları vergilerde yapılacak düzenleme ile tırpanlanacak
Kaynak: www.vatanim.com.tr