BIST 9.916
DOLAR 35,22
EURO 36,67
ALTIN 2.962,23
HABER /  GÜNCEL

Spor yazarları dün geceyi yorumladı!

Spor yazarları, Beşiktaş-Galatasaray derbisinde çıkan olaylar nedeniyle tamamlanamayan maçı yorumladı.

Abone ol

Ortak cümle "yazık oldu". Evet, bu iki kelimeyle yorumladı spor yazarları dün geceyi. İşte, futbolculardan hakeme, seyriciden federasyona, Beşiktaş- Galatasaray maçına, spor yazarlarının yorumları...

Fatih DOĞAN:
Beşiktaş ve futbol kaybetti!

Beşiktaş ilk dört hafta herkesin saygısını kazanacak bir performansa imza attı. Ezberleri bozan, rakiplerini korkutan müthiş bir mücadele ortaya koydu. Bu saygıyı hak etmek için son iki yılın şampiyonu G.Saray'ı yenip psikolojik eşiği açmak için daha fazlasına ihtiyacı vardı. Derbiye iyi de başladı. Almeida ile golü bulmuş bir Beşiktaş vardı. Biraz daha cesur ve şanslı olabilse ikinci golü bulabilirdi.
Değerli bir söz var "Akıntıya karşı kürek çekmeyi bırakırsanız geriye doğru gidersiniz" diye. Beşiktaş, Galatasaray derbisinin ikinci yarısında bu söz aklıma geldi. Beşiktaş sahada durdu, arzulu ve agresif oyun felsefesinden uzaklaştı. Gereksiz bir panik havasına girdi. Beşiktaş durunca ilk yarı futbol adına gölgede kalmayı kabul eden Aslan'ı uyandırdı. Dünkü 1-0'dan 1-2'ye dönüşün başlıca nedeni bu. İkincisi futbolun hata kabul etmediği gerçeği...

ÇOK BASİT HATALAR YAPILDI

Sonrasında yabancı olmadığımız manzaralar. G.Saray'ın tecrübesi ve profesyonelliği ön plana çıktı... Öne geçtikten sonra skoru korumak ve zamandan çalmak için farklı hareketler içine girdi. Fırat Aydınus'un her faulden sonra yerden kalkmayan futbolcuların görüntüsüne tolerans göstermesi ve kart kullanmaması seyirciyi gerilimin içine soktu. Bilic'in tribüne gönderilmesi ve Sonrasında Aydınus'u edilen küfürler tehlikeyi işaret ediyordu ki, Melo'nun Motta'ya müdahalesi ve kırmızı kart gördükten sonra efelenmesi, olayların fitilini ateşledi. Futbol adına görmek istemediğimiz manzaralar ortaya çıktı.
Önce 1 sonra 10 sonra kişi girdi. (Bu girenlerin kimliğinin tespit edilmesi şart) Hiçbir gerekçe, seyircinin sahaya girmesine mazeret olamaz. Olayların bir kırılma anı vardı. Takımlar tam içeri girmişken, güvenlik güçleri sahaya giren 10-15 kişiyi kontrol altına almışken, eline sandalyeleri alıp polise saldıran ikinci gruba dikkat etmek gerek. Polise yönelik bu çıkış provakasyon hissi uyandırdı. Gecenin özeti futbol ve Beşiktaş kaybetti.

Levent TÜZEMEN: Terim el attı Drogba bitirdi

Galatasaray 75 bin kişinin önünde Beşiktaş'ı yenerken hem prestijini kurtardı hem de şampiyonluk yarışından kopmadı. Eğer, Galatasaray kaybetseydi Fatih Hoca ard niyetliler tarafından çarmıha gerilecekti. Ayrıca Burak kaçırdığı gollerle "Hedef adam" haline gelecekti. Fatih Hoca'nın ilk yarıdaki oyun sistemi hatalıydı ve işlemedi. Engin sağda etkisizdi. Burak sola kayarak oynayınca ve Drogba'ya yanaşmayınca Galatasaray pozisyon üretmekte zorlandı. Sneijder, Hakan Balta'ya yardım etmediği için Beşiktaş sağdan etkili bindirmeler yaptı. Galatasaray golü de zaten Balta'nın bölgesinden verdiği pozisyonda yedi. Burak'ın kaçırdığı gol Romanya'ya, Antalya'ya, Bursa'ya atamadığı gollerin kopyasıydı. Bu vuruşu defalarca yapan kaçıran ve gol kralı olmuş bir oyuncu hiç mi ders almaz.
Zorlukları aşmanın iki yolu vardır:
1-Ya zorluk yaratan durumları değiştireceksiniz.
2- Ya da zorluklara yaklaşımınızı değiştireceksiniz.
Fatih Hoca zorlukları yaratan duruma el attı. Önce sistemle oynadı. Burak'ı sağa çekip, Engin'in yerine Burma'yı aldı, Sneijder'i forvet arkasına "Seyyar" olarak koydu. Selçuk da partneri Melo ile uyumu yakaladı. Selçuk maestroluk görevine soyunurken nihayet ayağındaki topları etkili pasa dönüştürdü.

DROGBA'NIN RUHU SAVAŞÇI

Bruma'nın girmesi kanatlara çabukluk getirdi. Bu değişim Galatasaray'ın Beşiktaş üstünde egemenlik kurmasını sağladı. Burak 52'de topa değil kaleciye bakıp vuruşunu yapsaydı Galatasaray daha erken golü atacaktı. Burak bence hatalarını düzeltmek için yeterince çalışmıyor. Başarıya aç oyuncu Bruma'nın inatçılığıyla yaratıp pasa dönüştüğü topu Drogba ağlara bıraktı. Bu gol Galatasaray'ın moral ve fizik gücünü arttırırken güvenini ve direncini de güçlendirdi.
Drogba'nın Galatasaray'ın savaşçı ruhu olduğu bir kez daha kanıtlandı. Drogba'nın varlığı Galatasaray'a güven veriyor rakibe korku salıyor. Sivok-Escude ikilisi Drogba yüzünden öne bile çıkamadı. O Drogba Galatasaray'ı galibiyete taşırken takımının yenilmezliğine de katkı sağladı. Attığı ikinci golde topu önüne alışı, kaleye, kaleciye bakışı ve gol vuruşu Burak Yılmaz'a ders olacak güzellikteydi.

 Ömer ÜRÜNDÜL: Futbol terörü sahne aldı! Yazık

Galatasaray deplasman derbisine aynı Real Madrid maçındaki gibi oyunu karşı alana yıkarak hücum presle başladı. Beşiktaş ise akılcı bir taktikle ilk bölümü geride kalabalık biçimde alan daraltan sağlam bir savunma kurgusuyla geçirdi. Ve de yoğun baskıda pozisyon vermedi. Sonra ilk karşı alana geçişinde sürpriz bir pozisyonda Fernandes yüzde yüz bir golü kaçırdı. Kısa süre sonra da çok başarılı bir sağ kanat organizasyonu sonucu Almedia'nın arka direkteki kafasıyla skor avantajı yakaladılar. Bu gol zaten morali bozuk olan Galatasaray'da bocalama dönemi başlattı. Ama Beşiktaş bu avantajı ikinci bir golle değerlendiremedi.
Bunun da en önemli nedeni Fernades ile Olcay'ın çok kötü gönünde olmalarıydı. İkinci yarıda Fatih Terim, sol kanattaki sıkıntıyı giderecek doğru hamleyle Bruma'yı oyuna aldı. Çünkü Sneijder içeri girip bu tarafı kapatamıyordu. Bruma'dan tedirgin olan Beşiktaş'ın sağ kanadı ilk yarının aksine durdu. Oyunun üstünlüğünü tamamen ele alan Galatasaray, önce Serdar'ın sonra da Veli'nin hatalarıyla Drogba ile iki gol buldu.
Son 15 dakika Beşiktaş yüklendi.
Fakat sakatlanıp oyundan çıkan Almeida'nın bu bölümdeki eksikliği Galatasaray'ı rahatlatan en önemli faktördü.

HÜSRANLA BİTTİ

Maçın son dakikalarında Melo'nu kırmızı kartıyla birlikte her zaman başımızı ağrıtan futbol terörü sahne aldı. Ve de güzel bir derbi ne yazık ki hüsranla sonuçlandı. Bu arada bir parantez de Fatih Terim'e açmak istiyorum. Ne kadar önemli bir teknik adam olduğunu bir kere daha kanıtladı. Maç öncesi ve maç içinde her şey Galatasaray'ın aleyhineydi. Beşiktaş iyi futbol oynayan moralli bir takımdı. 76 bin seyirciyle oynuyordu. 6 puanlık bir farkla öndeydi. Galatasaray da ağır mağlubiyetin takım olarak sıkıntısı içindeydi. Bir de üstelik devreyi yenik bitirdi. Bu maçı çevirip kazanmayı takdir etmek gerekiyor.

Metin TEKİN: Neden, nasıl?

Dün gecenin sonunda ille de futboldan bahsetmek gerekiyorsa özetle şunları söyleyebiliriz; İlk yarıda Beşiktaş'ın doğru oyunu ile gelen 1-0'lık skor üstünlüğü ve ikinci yarıda da Galatasaray'ın oyuncu kalitesi ile gelen galibiyeti. Çünkü Beşiktaş bir oyun takımı, oyuncu takımı değil. Bu tür bir oyun hiç kolay değildir ve 90 dakikanın büyük bölümünü böyle oynamak zorunda Beşiktaş.
Özellikle bu seviyede maçlarda.
Tabii bu karşılaşmadan bir sürü şeyler çıkarabiliriz ama karşılaşmanın sonu bütün bir 90 dakikayı bir anda yok ediverdi. Neden, nasıl, niye bunu bir türlü anlayamıyorum. Tamam Galatasaray'ın ilk golünde faulu tartışabilirsiniz, ikinci golde Burak'ın topla elle oynamasını Fırat Aydınus görememiş ve oyunu devam ettirmiş olabilir.
Evet, hakem hataları olabilir.
Melo'nun atıldıktan sonra tribünleri tahrik edişi de var. Ama maç sonu sahnesi bunların hiçbiri ile açıklanamaz. Hiç biri olayların sebebi olamaz, olmamalı da...
Bunlar açıklanamaz da...

AKLIM BİR TÜRLÜ ALMIYOR

Benim hala kafamdaki soru şu: Bu olaylar NEDEN, NASIL meydana geldi. Bunu gerçekten merak ediyorum.
Futbol adamı olarak değil futbolsever olarak söylüyorum; bu çok zevkli bu harika oyunu iki şey bitirir: ŞİKE ve ŞİDDET..Dün bunlardan ikincisini yaşadık maalesef. Kimse maçın sonucunun saha dışında belirlendiğine inandığı bir oyunu izlemeye gelmez. Kimse de sonu, Allah korusun ölümlere varan şiddetin hakim olduğu tribünlere ne oğlunu gönderir ne de eşini...Ve bu oyunda biter. Lüften çok dikkatli olalım.
Hala kafamdaki soru aynı. Dün akşamki olaylar NEDEN ve NASIL oldu?...Bunu bir türlü anlayamıyorum ve açıklayamıyorum da...

 Rıdvan DİLMEN: Sakın yasak kalkmasın!

Hani diyorlar ya dostluk olsun, maçlara rakip taraftar da gelsin filan bunlar yalan... Sakın yasak kalkmasın. Dün G.Saray taraftarı da olsa ne olacaktı!

Güzelim maça hatta sezona yaşanan olaylar damgasını vuracak. Bu olaylardan sonra nasıl yorum yapacağını da bilemiyor insan... "Rakip takım taraftarı da maçlara gitsin, dostluk olsun" bunlar hep yalan... Bunları bir tarafa bıraksınlar... Bu karar sakın ha sıkın değişmesin. Böyle gayet iyi. Olimpiyat Stadı'nda G.Saray taraftarının da olduğunu düşünebiliyor musunuz? O zaman ne olacaktı, o 3 bin-5 bin rakip taraftarın güvenliği de sağlanamayacaktı.
Olayları yazmak gelmiyor insanın içinden. O nedenle bunu bir tarafa bırakıp, o ana kadar oynanan futbola bakalım biz; Bir tarafta Süper Lig'deki ilk 4 maçını, iyi futbolla kazanmış ve kazandığı 4 maçta da rakibine oyun imkanı ve üstünlük imkanı vermemiş Beşiktaş, diğer tarafta son 3 maçından beraberlikle ayrılmış üstelik Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid'den fark yemenin moral bozukluğu içindeki Galatasaray. Bir de bunlara 70 bin kişilik taraftar faktörünü ekleyince ibre Beşiktaş'tan yana gibi görünüyordu. Galatasaray, çok tecrübeli bir teknik adama ve futbolculara sahip olan bir takım. Fatih Terim, zaten Real Madrid maçından sonra futbolcularına gerekli mesajı vermişti. 3-4 günde toparlanmaları gerekiyordu, kendilerini de toparlanmış gördüm. Maçın başında sakin olan Galatasaray'dı. Real Madrid'den yenilen ilk iki golde olduğu gibi bireysel hataları yine yaptılar. Maçın başında bu bireysel hatalarla Beşiktaş'a imkan verdiler. Bu Beşiktaş'ın iştahını kabarttı, etkili oynamaya başladı. Golü buldu, sonra bir pozisyona daha girdi. Buna karşılık Galatasaray, uzun top yapıp Drogba'yla öne geçmeyi düşündü.
İkinci yarıda Fatih Terim, Drogba'nın önünde Burak'ı sağ çizgiye Bruma'yı sol çizgiye alıp 4-3-3'e döndü. Melo ile Selçuk'un önüne Sneijder'i koyup 4 forvetle başladı. Pozisyonlar da buldu. Önce beraberliği sonra da galibiyeti getiren golü attılar. İki takım oyuncuları için de çok sıkı ve yorucu bir maç oldu. Oyunun devamında sürekli gerildi. Son bölüm futboldan çok gergin bir bölümde yaşandı. Melo da atıldı ve sonrasında zaten olay çığrından çıktı.

Ahmet ÇAKAR: Hepinize yazıklar olsun

Görünen o ki Beşiktaş ağır bir ceza alacak. Ama pek tabii ki kaybeden Türk futbolu oluyor.
Önce Beşiktaş seyircisine yazıklar olsun... Liderdiler, sonuçta bir maç kaybedeceklerdi ortalığı savaş alanına çevirdiler. Sonra Melo'ya yazıklar olsun... Yaptığı vahşice faul bütün tribünleri galeyana getirdi... Tamam her kırmızı karttan sonra seyirci tahrik olacaksa futbol oynamayalım daha iyi ama sonuç olarak aynı kırmızı kartı Melo değil de örneğin Burak görse dün geceki vahşet yaşanmazdı.

HAKEM FIRAT AYDINUS'A YAZIKLAR OLSUN...

Kartları es geçti, faulleri görmedi.
Galatasaray'ın ikinci golünden önceki Burak'ın topu elle kontrol edişini farketmedi ve maçın içine etti. Sonra da Bilic'e yazıklar olsun... İkinci yarı garip bir şekilde takımı geri çekti. Galatasaray'a "üstüme gel" dedi. Oysa ki ilk yarı Beşiktaş, alanı çok iyi daraltıp, her yerde Galatasaray'a basıp, topu kalesinden uzakta tutuyor ve pozisyonlar yaratıyordu. Ama ikinci yarı manasız bir şekilde geri çekilen Beşiktaş'ın bireysel hataları mağlubiyeti getirdi. Serdar Kurtuluş'un yaptığına bakın; önündeki topu gereksiz ve anlaşılmaz şekilde Bruma'ya bırakıyor, Bruma da Drogba'ya "Al-at" diyor. Bu golden hemen sonra da benzer bir hatayı Veli Kavlak yapıyor. Ayağındaki topu Burak'a atıyor, Burak da koluyla kontrol edip o da Drogba'ya "Alat" diyor. Olacak gibi değil. Ama görünen o ki, önümüzdeki günler hatta haftalar, bu maçın saha olayları konuşulacak.

Fuat YAMAN: Futbol kaybetti

Derbileri favori kazanmaz hurafesi gercekleşir mi? Sistemi ve kadrosu oturmuş Beşiktaş, yıldız oyuncuları olan ama yerleşim, konsantre sorunları olan G.Saray karşısında ne yapar? İlk yarı oyun nerdeyse tamamen Beşiktaş'ın istediği gibi gecti. Orta alanda bol paslı, topa sahip olan Beşiktaş hem golu buldu, hem de oyunu kopartacak pozisyonları yakaladı. Ozellikle sağ tarafta Serdar ve Gokhan'la G.Saray'ın zayıf sol tarafını cok iyi kullandılar. Yediği golun etkisiyle oyundan iyice duşen G.Saray'a karşı macı bitirecek kararlılığı ve isteği gostermemesi Beşiktaş'ın buyuk hatasıydı. Orta alanda Atiba ve Veli ile G.Saray'a atak başlatma imkanı bile vermedi. Devrenin sonlarında Beşiktaş oyun temposunu duşurmek istedi. Bu G.Saray'a, oyuna girme ve ısınma imkanı verdi. Burak'la yakalanan fırsat gol olsa futbolun surprizine tanık olacaktık. İkinci yarıya Engin-Bruma değişikliğiyle başladı Cimbom. Değişiklik bununla kalmadı. G.Saray oyuna onde basarak Beşiktaş'ın pas trafiğini bozdu. Ataklarını kararlı ve bilincli yapmaya başladı.

İŞKENCEYE ÇEVİRDİ

Beşiktaş, karşılaştığı presi kırmak yerine panik yapmaya başladı. Golun geleceğiyle ilgili mektup, telefon her turlu ulaşım aracını kullandılar. Burak ve Drogba kacırdıktan sonra Drogba 'bu kadar yeter' dedi. Klasik Almeida sakatlığı yine gercekleşti! Beşiktaş ondeyken tum takdir hakkını G.Saray'dan yana kullanan Fırat hoca, Cimbom one gecince cesurca! Melo'yu atabildi. Turkiye'nin en yeteneki hakemlerinden birinin Beşiktaşlı olarak lanse edilmesinin altından bir turlu kalkamaması macı işkenceye cevirdi. Sporcu kişiliği tartışmalı Melo proveke dolu davranışlarla sahayı terk ederken, taraftarlar sahaya atladı. Futbol ile ilgili bir dolu beklenti vardı. Her turlu ortama musaittdi. Ama olmadı.
Ve yine futbol,yine spor kaybetti.

 Bülent ÜNDER: Bruma hamlesi

Galatasaray ilk yarı kötü bir futbol sergiledi. Ancak ikinci yarıda nasıl oldu da oyunu kendi lehine çevirecek bir duruma geldi? Aslında Galatasaray oyuna hiç de kötü başlamadı. İlk 15 dakikada takım oyuna ağırlığını koyar görüntü verdi. Bu olumlu görüntüyü sarıkırmızılılar yediği gole kadar sürdürdü. Beklenmedik gol Galatasaray'ı oyundan düşürdü. Sarı-kırmızılılar birden demoralize oldu. Oyuna ağırlığını koyan, sahanın her yerinde rakibe basan, topu yönlendiren takım olarak görmeye alıştığımız Galatasaray bu stilini ilk yarıda Beşiktaş'a kaptırdı. Siyah-beyazlılar, Galatasaray'ı bir bakıma kendi silahları yani oyun sistemi ile vurmak istedi. Bu da çok büyük bir güç ve fizik kapasitesi isteyen bir durum. Dolayısıyla Beşiktaş'ı yıprattı. İkinci yarıda G.Saray oyuncu değişikliği ile kendi sistemini sahaya yansıtınca son 45'te oyuna ağırlığını koyup istediği skora gitti. -Sizce dünkü maçın kırılma noktası neydi? Fatih Terim'in Engin'i çıkarıp, Buruma'yı oyuna alması ile takım toparlandı. Buna ilk yarıda sahada olup da oyunda olmayan futbolcuların oyuna katılmaları da eklendi. Sarı-kırmızılı futbolcular kendi stillerini sahaya yansıtarak rakibini hataya zorladı. Maçın kader anı aslında Beşiktaş defansında Serdar'ın gereksiz yere yaptığı hataydı. Son adam durumunda olan bir futbolcu daha dikkatli olmalıydı. - Karşılaşma boyunca sahada dostluk vardı, Melo çıkarken sahanın içi birden karıştı? Bir derbi maçı için karşılaşma o dakikaya kadar çok iyi geçti. Her şey çok normaldi. Saha içinde iki takım oyuncuları da birbirlerine geçmiş dönemdeki derbilere göre çok olumlu yaklaşmışlardı. Maçın galibiyetten yenilgiye dönmesi, hem futbolcularda hem de tribünlerde stresi artırdı. Bunun sonucunda Melo'nun tavırları kıvılcım etkisi yaptı. Ancak şu bir gerçek ki son bölümlerde yaşananlan Türk futboluna yakışmadı.

Mert AYDIN: Dün dündür

Süleyman Demirel'in şu sözleri futbol için de geçerli olmalı: Dün dündür bugün bugündür. Ne birkaç gün önceki galibiyet bugün için bir şey ifade eder ne de mağlubiyet. İki takım da derbiye çıkarken bunu düşünmek zorundaydı. Galatasaray pas oyunuyla rakip presi geçme amacındaydı. Drogba'ya topu aktarmaktı hedef. Ancak Beşiktaş'ın presi bu oyunu bozdu. Gökhan-Serdar ikilisinin kaptığı toplardan ilkini Fernandes kaçırdı, ikincisini Almeida gol yaptı. Devre bitene kadar Beşiktaş zaten sınırda olan Galatasaray moralini sıfırlayabilecek ikinci golü bulamadı. Devrenin sonlarına doğru Burak da önemli bir fırsatı kullanamadı.

TERİM'İN BRUMA HAMLESİ

İkinci yarı başında Fatih Terim, Bruma'yı oyuna aldı. Böylelikle Serdar'ın çıkışlarını da kontrol altına alabilecekti. Bu devrede Galatasaray'da nihayet Sneijder üretmeye başlamıştı. Beşiktaş ise daha çok skor koruma çabası içinde Almeida'yı iyice oyundan düşürmüştü. Burak'ın kaçırdığı net fırsat Beşiktaş'a uyarıydı. Ama Bruma karşısında sağlam duramayan Serdar, ilk gole sebebiyet verdi. Ardından Drogba bir gol daha attı. Drogba çok farklı bir oyuncu. Takımının ihtiyacı olduğu anda maça ağırlığını koyuyor. Bazen sahada dolaşıyor sanılıyor. Ama işte maçın kaderini değiştirebiliyor. Galatasaray, bu maçı kaybetseydi tabii ki lige havlu atmazdı. Ama ortalık karıştırdı. Beşiktaş ise yeni bir takım oluşunun ve skoru korumaya fazla odaklanışının kurbanı oldu. Maçın sonunda yaşananları ne siz sorun ne ben söyleyeyim...

 İlker Yasin: Uyku tulumu

NİYE 90 DAKİKA BEKLESİNLER


Beşiktaş taraftarının, Galatasaray karşısında galibiyetten mağlubiyete gelmiş olmanın psikolojik ezikliğine mi bağlayacağız? Bence bu da değil... Bu olayı, Melo’nun taraftarı tahrik eden tutumlarına bağlamak da mümkün değil... Olayın sportif tarafından daha çok, psikolojik ve siyasal tarafları da var. Bu, dünkü maça ait bir olgu değil.
Türkiye’de siyaset en yukarıdan en aşağıya, kesinlikle sporun içinden çekilmeli. Türkiye’de spor seyircisi, en geniş yelpazesiyle siyasetin sporun içinde olduğu düşüncesinden yavaş yavaş vazgeçmeli. Var veya yok... Herkes pozisyonunu çok iyi değerlendirmeli. Ve sıkıntının nerede olduğu konusunda karar vermeli.
Bitmemiş bir maç hakkında fazla yoruma gerek yok. Fakat haftalardır övgüler düzdüğümüz Beşiktaş savunmasındaki büyük zaafları gözden kaçırmışız. Önce Serdar’ın, ardından Veli’nin kabul edilemeyecek hataları, Drogba gibi bir yıldıza iki kolay gol getirdi. Ekip ruhunda temel nokta savunmadır. Beşiktaş, dün savunma zaaflarıyla göze batarken, Galatasaray yıldızlarının kişisel hünerleri ile sonuca gitti. Neticede futbolun değil, maç sonu olayların gündeme çıktığı bir karşılaşma oldu. Siyasetin futbolun üzerinden elini çekmesi mi, yoksa futbolun içindeki domine eden güçlerin siyasete bu kadar yaklaşması mı sorun? 

Hakan Ünsal: Anlamsız tepki 

İNSANIN AKLI ALMIYOR 

Son yılların en iyi lig başlangıcını yapmış, oynadığı oyunla herkesin takdirini kazanmanın ötesine geçerek, en önemli şampiyonluk adayı olmuş bir takımın seyircisi daha ligin başında nasıl böyle bir olaya sebep olur inanmak zor.

Üstelik son dakika ve rakip oyuncu Melo oyundan atılmış. Ha diyebilirler ki hakemin kararları. İyi de Galatasaray’a da sorsanız onlar da hakemden şikayet eder. Kaldı ki hakem bence sahaya girecek, ortalığı kırıp dökecek kadar ne yaptı? Ben bunu tamamen futbol dışı sebeplere bağlıyorum. Polise karşı içlerinde yaşattıkları tepkinin dışa vurumu oldu bu. Ama her ne sebeple olursa olsun burası futbol sahası ve bu tarz olaylar sadece bunu yapanlara kaybettirir. Dolayısı ile Beşiktaş takımı sahada kaybetmiştir ve bu telafi edilir. Ama asıl kaybeden Beşiktaş seyircisidir. Alacakları ceza iyi giden takımlarına ciddi bir darbedir ve telafisi zor olacaktır.
Zor olsa da sahaya dönersek ligimizin en iştahlı, en dirençli ve istekli oyununu oynayan Beşiktaş’a karşı yapılacak en akıllı iş topa hakim olmak ve önde baskı yapmaktı. Çünkü topa hakim olarak Beşiktaş’ı hem koşturarak yormak devamında önde baskı yaparak panik yapacak Sivok-Escude ikilisine hata yaptırmak ana felsefe idi. Galatasaray bunu maçın başında yaptı. Fakat ritüel haline gelmeye başlayan iyi oynarken gol yeme işi yine sekmedi. Golün moralini arkasına alan Beşiktaş’ta özellikle savunmada kazanılan toplar sonrası kontra atakların hızı ve çabukluğu etkileyiciydi. Bir tarafta ismi, kariyeri, aldığı ücreti daha fazla olan Sneijder, diğer tarafta zekası, yetenekleri ile Fernandes. Hangisi takımı için sahada fazla işler yapıyor cevabı çok net.