BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Sonuçları bilen adam Adil Gür'den müthiş tahminler

Türkiye'nin önde gelen anket şirketlerinden A&G Araştırma Şirketi'nin sahibi Adil Gür İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a konuştu.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

Türkiye'de anket-araştırma deyince akla gelen isimlerden biri Adil Gür. Kamuoyunun araştırmalarına en çok güvendiği isimlerden.

Türkiye'nin 2014'te atlattığı iki önemli seçimi ve onun "Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli seçimi" dediği 2015 Haziran ayında gerçekleşecek olan genel seçimleri konuştuk.

Adil Gür, tabloda büyük bir değişiklik olmayacağının altını çizdi. Türkiye'de seçmen davranışının belirleyen en önemli şeyin ekonomi olduğuna vurgu yapan Gür, insanların gündelik yaşamlarına ve ceplerine bakarak oy kullandıklarını söyledi.

Vatandaşın hükümeti yolsuzlukla mücadelede başarılı bulmadığını söyleyen Gür, seçim sonuçlarının değişmeme nedeninin ise istikrar olduğunu söylüyor. Gür, yaptıkları araştırmalarda halkın yüzde 60'ının siyasette yeni bir soluk beklediğini ifade ediyor.

Parlamentoda bulunan siyasi partilere seçmenle diyaloglarından yola çıkarak "tüyolar" veren Gür CHP'nin en büyük eksikliğinin halka dokunamamak olduğunu söylüyor. Adil Gür, MHP'yi en şanlı parti, HDP'yi ise bu seçimlerin en konuşulacak partisi olarak gördüğünü belirtiyor.

A&G Araştırma Şirketi'nin sahibi Adil Gür'ün internethaber.com'dan Nesrin Yılmaz'la yaptığı röportaj şöyle:

-Türkiye'nin 2014'te çok önemli iki seçim atlattı, öyle ki bu seçimler operasyonlar gölgesinde geçti diyebiliriz. Bir araştırmacı olarak 2014 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?

TÜRKİYE'DE SEÇMEN DAVRANIŞINI BELİRLEYEN EN ÖNEMLİ ŞEY

Türkiye 2014'e 17-25 Aralık operasyonlarının gölgesinde çok hızlı bir giriş yaptı. Mart sonunda ülkemiz bir yerel seçim yaşadı, yerel seçimde 17-25 Aralık'taki iddialar nedeniyle çok farklı beklentiler oldu. Siyasi partilerin oy oranlarında ve seçmen davranışlarında ciddi değişimler olacağı söylendi ama gerçekleşmedi.. Çünkü ısrarla söylediğimiz ve bıkmadan söylemeye devam edeceğimiz şey şu; Türkiye'de seçmen davranışını belirleyen tek şey değil belki ama en önemli etken ekonomi.

YÜZER GEZER SEÇMENLER

İnsanlar, gündelik yaşamına, cebine bakarak karar veriyor. Ama bu Türkiye'de ideolojik, etnik, mezhepsel nedenlerle oy veren seçmen yok anlamına gelmiyor. Türkiye'de iktidarları belirleyen öyle bir kitle var ki, bu kitle de gündelik yaşama, ekonomik gidişata bakarak karar veren seçmen. Bunların da çok fazla ideolojik eğilimleri yok. Zaten ideolojik karar veren seçmenler yüksek oranda tercihini değiştirmiyor. Ama insanlar günlük gelişmelerden, ekonomik gelişmelerden etkilenerek kararlarını değiştiren seçmenler de bu "yüzer gezer" seçmenler.

YEREL SEÇİMLERİN KENDİNE ÖZGÜ DİNAMİKLERİ VAR

30 Mart seçimlerinde o nedenle seçmen davranışlarında değişiklikler olmadı. AK Parti'nin oyları 2011'de yüzde 49.9'du, yüzde 45,4’e düştü. Oy oranı düşmüş gibi görünse de aslında bunun operasyonlarla, konuşulanlarla, yazılıp çizilenlerle ilgisi yoktu. Çünkü yerel seçimlerin kendine özgü dinamikleri vardı. Yerel seçimlerde oy oranı küçük partiler toplamda bir hayli oy alırlar. "Diğer" dediğimiz partilerin toplamı asgari yüzde 10'lar civarında olur, 2014 Yerel seçimlerinde de böyle oldu. Çünkü, yerel seçimlerde her partinin belediye başkan adayı var, belediye meclis üyesi adayı var, büyükşehir değilse il genel meclisi adayı var, bunların akrabaları var. Sadece adaylar ve yakınları oy verse siyasi partinin belli bir miktarda oyu oluyor, o yüzden yerel seçimlerde daha parçalı bir oy dağılımı ortaya çıkıyor. Bir de ülke barajı gibi bir baraj yok en çok oyu alan kazanıyor.

SEÇMENİN KAFASI KARIŞMIŞTI

Özetle toparlayacak olursak, 2011'e göre 2014 yerel seçimlerinde çok büyük değişiklikler olmadığını gördük. Daha doğrusu seçmenin kafası da karışmıştı. 17-25 Aralık operasyonları için "acaba bu bir darbe mi", "bu bir yolsuzluk operasyonu mu" soruları ve kavram karmaşası içerisinde insanlar seçime gitti.

-Sonuçlara bakarsa, halkın çoğunluğu operasyonların darbe olduğuna mı karar verdi?

30 MART'TA DA BÖYLEYDİ BUGÜN DE BÖYLE

Ergenekon'da, Balyoz'da nasıl değerlendirdilerse üç aşağı beş yukarı aynı eğilimlerle değerlendirdiler. Türkiye'de seçmenler yıllardır inanılmaz şekilde kutuplaştı. Siyasetçiler tarafından bilerek kutuplaştırıldı. AK Parti'ye oy veren seçmenlerin çok büyük bir çoğunluğu bunu bir darbe olarak değerlendirdi, CHP, MHP'ye oy veren seçmenlerin önemli bir bölümü ise bunu bir yolsuzluk operasyonu olarak değerlendirdi. Kutuplaşma öyle tehlikeli bir şey ki, insanların objektif değerlendirme yeteneğini elinden alıyor. Hala da geldiğimiz noktada yaptığımız araştırmalarda aynı eğilimin devam ettiğini görüyoruz. Biz Türkiye gündemine giren hangi konu olursa olsun hep oy vermeyi düşündüğümüz partinin görüşü doğrultusunda hareket ediyoruz, onun dışında aykırı sesler çok cılız sesler çıkıyor. Bu, 30 Mart'ta da böyleydi bugün de böyle.

-2015'e de operasyonlar gölgesinde giriyoruz. Bu kez cemaate bir operasyon yapıldı, 2014 penceresinden bakarsak 2015'e nasıl giriyoruz?

EN KAPSAMLI ANKETİN SONUÇLARI

Sadece 2014'te değil, 2013'te Gezi sürecinin yaşandığı günlerde bile yaptığımız araştırmalarda hep ısrarla altını çizerek hep aynı şeyi söyledik, az önce de onun altını çizmiştim; seçmen davranışını belirleyen en önemli şey ekonomi. Biz 2015'e giderken, eğer seçimler zamanında yapılırsa önümüzde 5 ay gibi bir süre var. Bu süre içerisindeki gelişmeler birinci belirleyici temel etken olacak, ikinci belirleyici etken ise çözüm süreci dediğimiz süreç olacak. Bundan birkaç hafta önce Türkiye genelinde belki bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırmalardan birini gerçekleştirdik. "Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" sorusunu sorduk, bu soruda hiçbir şık belirtmedik.

Birinci sırada yüzde 50-55 arası bir oranda ekonomi ve yoksulluk

İkinci sırada, işsizlik

Üçüncü sırada Kürt sorunu

Dördüncü sırada ise terör sorunu çıkıyor.

Aslında Kürt sorunu ve terör sorunu birbiriyle bağlantılı bir cevap. Sorunun çözümünden yana olanlar sorunu Kürt sorunu olarak, çözüme karşı olanlar ise terör sorunu olarak değerlendiriyor. Bundan sonra ise eğitim vesaire şeklinde şıklar devam ediyor. Önümüzdeki 5 aylık süre içerisinde bu alandaki gelişmeler, özellikle ekonomi ve çözüm süreci seçmen davranışının az veya çok biraz daha farklılaşmasına neden olabilir.

-İnsanlar ekonomi deyince en çok neye dikkat ediyorlar, büyüme rakamlarına bakıyorlar mı mesela, ya da sadece ceplerine mi bakıyorlar?

VATANDAŞ BİR SÜRE SONRA CEBİNDEN BİR ŞEY EKSİLDİĞİNİ FARKEDİYOR

Faiz oranlarındaki değişiklikler döviz oranındaki değişiklikler ve büyüme oranındaki değişiklikler ilk anda vatandaşa yansımıyor ama cebine yansıdığı anda seçmen davranışında değişiklikler oluyor. Vatandaş bir süre sonra cebinden bir şeylerin eksildiğini gittiğini farkediyor.

-Bu toplum özgürlükler, darbe, yolsuzluk iddiaları gibi konularda duyarsız mı ?

TOPLUMA HAKSIZLIK OLUR

Hayır duyarsız demek bu topluma haksızlık olur. Benim söylemeye çalıştığım şey öncelikleri farklı, toplumun sosyo ekonomik durumuna bağlı olarak aş – iş – istikrar gibi temel öncelikler bunların önüne geçiyor demek daha doğru. Türkiye 7-8 aydır yolsuzluğu konuşuyor. Acaba Türk halkı yolsuzluk meselesine ilgisiz mi? "Türkiye'nin en önemli meselesi ne" diye sorduğunuzda yolsuzluk sayılmıyor ama örneğin "hükümet yolsuzlukla mücadele başarılı mı" diye sorsanız başarısız diye yanıt çıkıyor.

-Peki bunca söyleme rağmen neden oy oranlarında değişiklik yok?

İNSANLAR İSTİKRARIN BOZULMASINI İSTEMİYOR

Seçmen bunun kendisi ile arasındaki illiyet bağını anlamakta zorlanıyor. Bu tip olaylar vatandaşın cebirle ilgili illiyet bağı iyi anlatılmadığı için seçmen üzerinde etkisi pek olmuyor. Bir de istikrar konusu önemli. Bankalardaki borç oranı belli, kullanılan kredi oranı belli. Halkın büyük bölümü borçlu. O yüzden insanlar istikrarın bozulmasını istemiyor. İnsanlar istikrar bozulursa bu borç yükünün altından nasıl kalkarım diyor. Bu endişeyi ortadan kaldıracak olan muhalefet partileri. Muhalefetin seçmene güven vermesi gerekiyor. Aslında iktidarlar değişse de para politikalarında çok değişiklik olmazı muhalefet partileri iyi anlatmalı. Bir de ne söylediğiniz değil kimin söylediği önemli.

-Türkiye’de kazanmak için sağ parti olmak mı gerekiyor ?

İNSANLARA YALNIZ OLMADIKLARINI HİSSETTİRMEK LAZIM

Uzunca süre bu ülkede seçmenin yüzde 70'i sağ yüzde 30'u sol dendi. Aslında "biz ne yaparsak yapalım potansiyel seçmen kitlesi belli" dendi. Vatandaşa; "burası sağ, burası sol kendini nereye koyuyorsun" diye soruyorsun, seçmenin yüzde 30-35'i kendisini sağa koyuyor yüzde 18-20'si sola koyuyor, seçmenin yaklaşık yarısı ise kendini ya merkeze koyuyor, ya da hiçbir yerde değilim diyor. Veya AK Parti sadece dindar ve muhafazakar olduğu için kazanmıyor, ana muhalefet partisi ise Atatürkçü veya laik olduğu için iktidar olamıyor değil. Elbette AK Partiye oy veren ve kendisini dindar ve muhafazakar olarak nitelendiren bir seçmen var. AK partiye oy veren 3 kişiden 2'si kendisini dindar ve muhafazakar olarak tarif ediyor ama AK Parti'ye oy veren yüzde 35-40 kendisini dindar ve muhafazakar olarak tarif etmiyor. Tabi şunu da unutmamak gerek ülkenin konjonktürüne göre kendini tanımlayan insanlar da var yani muhafazakar olduğunu söyleyen bir iktidar döneminde kendini muhafazakar diye tanımlayan seçmenlerin olabileceğini de unutmamak lazım.

Bugün insanların bir takım endişe ve kaygıları var. Biz hep beraber elbirliği ile kurumlarımızı yıpratarak korkular yaratarak endişeleri körükledik. İnsanlar yalnız ve o insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek lazım. "Ben işsiz kalırsam çocuklarım ne olacak? Ben yaşlanırsam bana kim bakacak" gibi çok doğal korkuları var. Bu nedenle insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek lazım. Türkiye'de 2015 seçimlerine giderken Türkiye'deki mevcut siyasi dili ve siyasi anlayışını değiştirmek lazım.

İNSANLARIN YÜZDE 60'I YENİ BİR SİYASİ ANLAYIŞ İSTİYOR

Yaptığımız araştırmalarda "siyasetten memnun musunuz" diye soruyoruz. "Türkiye mevcut siyasi partilerle ve siyasi aktörlerle mi yoluna devam etmeli ya da yeni bir anlayışa yeni yüzlere ihtiyaç var mi" diye soruyoruz. Inanin halkın yüzde 60'ından daha fazlası yeni bir siyasi anlayışa ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Yıllardır biz bu siyasi kutuplaşma iklimi altında farkında olmadan pek çok kurumumuza ve kendimize oy uğruna farkında olmadan zarar verdik. Türkiye'de yapılan araştırmalarda en çok erozyona uğrayan şey adalet, “Adalet algısı”. Adaletten kastım sadece yargı değil. Gelir dağılımındaki adaletten tutun da çocuğunuza verdiğiniz eğitimdeki adaletten, bir futbol takımının şampiyon olduğu süreçteki adalet algısı bile erozyona uğramış durumda. Başka takımın taraftarları şikelerle hakemlere para vererek şampiyon olundu diyor. Her konuda Adalet anlayışında ciddi bir erozyon var. Halbuki bir ülkenin en temel taşlarından biridir adalet. Bir yerde adalet erozyona uğrarsa diğer şeyleri ayakta tutmak zor.

-2015'teki genel seçimden sonra 4 yıl hiç seçim yok, bu seçim ne kadar önemli sizce?

CUMHURİYET TARİHİNİN EN ÖNEMLİ SEÇİMLERİNDEN BİRİ

2015 seçim yılı seçimleri bana göre Cumhuriyet tarihin en önemli seçimlerinden bir tanesi. Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduğu yıllardaki kurucu meclis gibi çok önemli bir meclis oluşacak. Bunun nedeni şu, Türkiye'nin Kürt sorunu var Türkiye'nin bir yeni Anayasa sorunu var. Türkiye'de 2015 seçimlerinden sonra oluşacak yeni meclis bir yeni anayasa yapacak. Bu yeni anayasada Kürt sorununu kalıcı çözümüne ilişkin yeni maddeler olacak. Türkiye bir süredir başkanlık, yarı başkanlık veya partili Cumhurbaşkanı modellerini tartışıyor. Yeni kurulacak meclis Anayasa'yı halk oylamasına gitmeye gerek duymadan değiştirecek bir meclis mi oluşacak halk oylamasına ihtiyaç duyulacak bir meclis mi olacak. Bu nedenle siyasi partilerin hepsine çok önemli görevler düşüyor.

-AK Partiye en çok oy getiren ne – bugünlerde hükümet icraatlarından memnuniyet algısı ne düzeyde ?

AK PARTİ'NİN BAŞARILI ALGISINDA DİKKATE DEĞER DÜŞÜŞLER VAR

AK Parti'nin aldığı oyların içerisindeki her 3 oydan 2'sini neredeyse sağlık ve ulaşım icraatlarından alıyor. Araştırmalarda vatandaşa "Hükümet'in en memnun olduğunuz icraatları nelerdir?" diye sorduğumuzda, birinci sırada sağlık, ikinci sıra ulaşım sayılıyor. Bugünlerde yapılan araştırmalarda dövizdeki artışın, büyümedeki yavaşlamanın, işsizlik artışı algısının yavaş yavaş seçmende etkili olmaya başladığını görüyoruz.

Daha açık ifadeyle Hükümet'in yoksulluk ve ekonomi ile mücadelesini başarılı bulanların oranında, işsizlikle mücadelesini başarılı bulanların oranında göreceli olarak azalışlar var. AK Parti bu alanlarda iyileştirmeler, seçmeni ikna edici yeni hamleler yapmaz ise 2015 seçimlerinde oy oranına yansıyabilir. Radikal değişiklik anlamında bahsetmiyorum ama küçük değişiklikler bile çok önemli. Çünkü yukarıda konuştuk partilerin hedefleri var. Anayasa'yı değiştirecek çoğunluk gibi hedefleri var. AK Parti hala sağlıkta ulaşımda başarılı olarak algılanıyor ama ekonomi - yoksulluk –işsizlik – eğitim - tarım ve dış politikada AK Partinin başarılı algısında dikkate değer düşüşler var.

İKİNCİ ÖNEMLİ MESELE ÇÖZÜM SÜRECİ 

AK Parti açısından ikinci önemli mesele, çözüm süreci. Buna son dönemde hükümet kanadından ve HDP'den gelen açıklamalar seçmenin kafasını karıştırıyor. Hükümet bir şey söylüyor, HDP çıkıp başka bir şey söylüyor, Kandil bambaşka bir şey söylüyor. Seçmenin kafası karışık.

-Şu tarih itibariyle oy oranları nasıl, bir değişiklik var mı bir önceki seçime göre?

ÇOK CİDDİ DEĞİŞİKLİKLER YOK 

Seçimlere 5 ay var ve biz araştırmacılara hep şu soruluyor. "Kimin oyu yüzde kaç?" oylar ne yönde değişti ? Daha seçimlere 5 ay var ve dereden daha çok su akabilir ama aslında araştırmacıların görevi seçim sonuçlarını nokta atışı bilmek değildir.

Seçmen davranışı açısından bugün itibariyle baktığımızda bir önceki seçimlere göre çok ciddi değişiklikler yok sadece HDP oylarında ivme yukarıya doğru, mart seçimlerine göre önemli farklar var.

-Peki HDP'nin oyu artıyor da diğerleri nasıl değişmiyor?

Yukarıda konuştuk yerel seçimlerde toplamı yüzde 9-10'lara varan diğer dediğimiz partiler var. Milletvekili seçimlerinde %10 ülke barajı olduğu için oylar barajı aşabilecek büyük partiler etrafında toplanıyor. Aslında seçimden seçime seçmenin bir bölümü yer değiştiriyor ben toplamda seçmenin %15-20’sinin her seçimde yer değiştirdiğini gözlemliyorum. Ama bunlar blok halinde bir partiye gitmiyor ama az da olsa partiler arası polarizasyonun olduğunu biliyoruz.

-AK Parti karşısında defalarca seçim kaybetmiş CHP 2015'te ne yapar?

CHP SEÇMENİ İKNA EDEMİYOR

CHP ile ilgili Türkiye'de genel yaygın kanaatler vardı. Her şeye muhalefet eden, üretmeyen, dini değerlerden uzak algısı vardı geçmişte. Şimdi Cumhuriyet kadar eski bir partiyle ilgili algıları 3-5 yılda birden değişmesi mümkün değil. Bir siyasi parti başarılı olduğunda hep liderini iltifata boğuyoruz, başarısız olduğunda da bütün suçu lidere yüklüyoruz. Futbolda bile böyle değil mi.

"Bir partiye niye oy vermezseniz" diye sorduğumuzda en kolay lider suçlanıyor. Geçmişte, "CHP'ye niye oy vermiyorsunuz" diye sorulduğunda "Baykal'dan dolayı vermiyorum, Baykal gitsin CHP düzelir oyları hızlı artar" deniyordu. Baykal gitti Kılıçdaroğlu geldi CHP oylarında çok radikal değişimler olmadı.

CHP'YE GÜVEN EKSİKLİĞİ VAR 

CHP'nin yapısal sorunları var. Birincisi CHP'ye seçmen tarafından güven eksikliği var. Bu güven eksikliğini yaratan da partinin kendisi. Partinin kendi yetkili kurulları, milletvekilleri, il başkanları, yöneticileri. Daha açık ifadeyle hangi Cumhuriyet halk partisi? Bir Genel Başkan Yardımcısı başka bir şey söylüyor, il başkanı başka bir şey söylüyor, seçmenin kafası karışıyor. Bunu tek başına parti içi demokrasi ile izah etmek mümkün değil. Onun için CHP'de biraz daha Sayın Kılıçdaroğlu’nun masaya yumruğunu vuran lider görüntüsü vermesi gerekiyor. Liderler partide disiplini sağlamak için masaya yumruğunu vurmalı. Bir söylem birliğine ihtiyaç var CHP'de.

İkincisi, CHP halktan uzak, yüksek gelirlilerin ve eğitimlilerin partisi olarak algılanıyor. Seçim sonuçlarına da baktığımızda bu iddialara da çok yanlış olmadığını görüyoruz. Ankara’da, Yenimahalle’de, Çankaya'da kazanıyor. Altındağ’da, Pursaklar’da Sincan'da çok varlık gösteremiyor. Bu da CHP'nin bir eksikliği. Neden eksikliği; Çünkü, dünyanın her yanında sosyal demokrat partiler ezilenlerden oy alır. Yoksullardan işçi sınıfından oy alır. Türkiye'de ise tam tersi. Bu sağ sol kavramında bir hata var bana göre. Yeniden tanımlanması lazım. CHP'nin Seçmene dokunması lazım. Yanında olduğunu hissettirmesi lazım ama bunu yaparken de güven vermesi lazım. Yoksa bugünkü CHP. Geçmiş CHP'den daha iyi. Eskiden CHP Türkiye'ye söyleyecek sözü olmayan parti olarak algılanıyordu ama bugünkü CHP'nin Türkiye’nin her türlü meselesi ile ilgili söyleyecek sözü var. Ama söylediği sözler kafa karışıklığına neden oluyor, seçmeni ikna edemiyor.

-2015 seçimine nasıl yansır daha iyi CHP?

"CHP EMEKLEMEDEN YÜRÜYEMEZ"

CHP önümüzdeki 5 ayı iyi değerlendirir, bir seferberlik ilan eder, Altındağ'ın varoşunda yaşayan, İstanbul'da Esenler'de Samandıra'da Sultanbeyli'de yaşayan insanlara dokunursa vatandaşın yanında olduğunu hissettirebilirse oyları artar. Seçmen davranışı dediğimiz şey çok kısa sürede değişen bir olgu değil. Kısa sürede 50 olan 25'e düşsün, 25 olan 55'e çıksın falan gibi şeyler sadece propagandayla olmaz. Bir çocuk emeklemeden yürümez yürümeden koşmaz. Siz diyorsunuz ki CHP koşsun hemen. Emeklesin - yürüsün bu bile Türkiye siyaseti için çok hayırlı gelişmelere vesile olacaktır.

-CHP'nin sağa açılmasını nasıl karşılıyor seçmen?

Biz araştırmalarda CHP'nin sağa açılıp açılmaması konusunu da vatandaşa soruyoruz, Aslında biraz önce söylediğim gibi Türkiye'de sağ ve sol artık çok bir şey ifade etmiyor. Türkiye'de iktidara giden yolu herhangi bir yere açılmaktan geçmiyor. Çünkü bu parti sosyal demokrat bir parti. Sosyal Demokrat bir parti Kürt sorununa yaklaşırken de, Alevi sorununa yaklaşırken de, varsa dindarların sorunlarına yaklaşırken de sadece sosyal demokrasiye inandığı için, batılı anlamda bir sosyal demokrat parti olarak yaklaşması gerektiğini düşünüyorum, seçmen de böyle düşünüyor ve çok doğru bulmuyor. Siyasi partilerin kendisini herhangi bir yerde tarif etmesine gerek yok, önemli olan vatandaşın sizi nereye koyduğu.

-Peki MHP?

TÜRKİYE'NİN EN ŞANSLI PARTİSİ MHP

Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'nin en şanslı partisi. Düşünün ki bir parti hem AK partililerin ikinci tercihi, hem Cumhuriyet Halk Partililerin ikinci tercihi. Normalde bu partinin kısa sürede iktidar olması lazım ama seçimlerde bakıyorsunuz MHP 10-15 arasına sıkışmış. MHP'nin bunu iyi sorgulaması lazım.

OYU EN KOLAY ARTABİLECEK PARTİ 

MHP'nin seçmende sanki Kürt meselesinden başka bir konuda politikası yokmuş gibi bir algısı var. Bakın algı diyorum bu MHP Türkiye’nin diğer meseleleri ile ilgili birşey üretmiyor, projesi yok diye algılanmamalı. Ben seçmen nezdindeki algıdan bahsediyorum. Bunları seçmene iyi anlatamıyorsa algılarda değişiklikler yaratamıyorsa MHP’nin bunu sorgulaması lazım. MHP'nin sadece Kürt sorunu ile değil Türkiye'nin pek çok temel meselesi ile de anılan parti konumuna gelmesi lazım ki büyüsün iktidar olabilsin. Özetle oyu en kolay aratabilecek parti ama oyları yüzde 20'leri hiç bulmuyor.

-HDP'nin Seçime parti olarak girmesi ne anlam ifade ediyor?

SEÇİMİN EN ÇOK KONUŞULACAK PARTİSİ HDP

Bu seçimin üzerinde en çok konuşulacak partisi HDP. Anayasa Mahkemesi şayet seçim barajını düşürmezse, ki ben düşüreceği ya da kaldıracağı kanaatinde değilim, kaldırsa ya da düşürse bile YSK'nın buna uyup uymayacağından emin değilim, Türkiye yüzde 10 seçim barajı ile seçime giderse en çok konuşulacak parti HDP.

HDP YÜZDE 10 SEÇİM BARAJINA ÇOK YAKIN

Uludere'den bu yana önce BDP sonra da HDP'nin oylarının göreceli olarak arttığını söyledim. Bugün de yaptığımız araştırmalarda HDP'nin yüzde 10 seçim barajına çok yakın olduğunu görüyoruz, üzerinde demiyorum. Nihayetinde bizim yaptığımız şey bir araştırma. Yüzde 1-1.5 hata payı var, araştırma verilerine bakarak "Bağımsız girin barajı geçemezsiniz ya da parti olarak girin barajı kesin geçersiniz" demek mümkün değil.Ben yüzde 10 ülke Barajı'nı geçme şanslarının bugün için olacabileceğini düşünüyorum, tabii önümüzdeki 5 ayı iyi değerlendirirlerse.

DEMİRTAŞ'IN SEMPATİSİ HDP'YE SEMPATİDEN KAT KAT FAZLA

Selahattin Demirtaş'a olan sempati HDP'ye olan sempatinden kat kat daha fazla. HDP'nin önündeki en büyük engel Kandil. Zaman zaman Kandil'den gelen sert açıklamalar HDP'ye sempati duyan, kendini Kürt olarak tarif etmeyen seçmenlerin kafalarında soru işaretleri yaratıyor. HDP'nin şu konuda seçmeni ikna etmesi lazım; HDP, sadece bir etnik kimliğe dayalı siyaset üreten bir parti mi olacak, yoksa Türkiye'nin sorunlarını çözmeye talip, Karadeniz'deki, Ege'deki, Trakya'daki insanların oylarını da almaya talip bir Türkiye partisi mi. Şayet HDP bunu başarabilirse ben HDP'nin bir baraj problemi yaşamayabileceğini düşünüyorum.

AK PARTİ'DEN HDP'YE KAYIŞ VAR

Yapılan tüm araştırmalarda şunu görüyoruz; Uludere'den itibaren, Türkiye'de kendisini Kürt olarak tarif eden seçmenlerin davranışlarında ciddi değişiklikler oluyor. Çözüm süreci denilen süreç uzadıkça AK Parti'den HDP'ye seçmen transferi oluyor. HDP bugün "ben Kürdüm" diyen her iki seçmenden birinin oyunu alan bir parti. Geçmiş dönemlerde her üç Kürtten biri oy veriyordu. Türkiye'de son birkaç yıllık süre içerisinde AK Parti'den HDP'ye kayış var. Önümüzdeki 5 aylık süre içerisinde çözüm sürecindeki gelişmelere bağlı, tek yönlü veya iki yönlü seçmen geçişleri olabilir.

-Bazıları HDP'nin seçime parti olarak girmemesini, barajı geçemeyeceğini söylüyor. Buna ne diyeceksiniz?

TÜRKİYE'DE YÜZDE 19 KÜRT SEÇMEN VAR

Yapılan tüm araştırmalar gösteriyor ki; Türkiye'de yüzde 18-19 civarında Kürt seçmen var. HDP her iki Kürtten birinin oyunu alsa zaten yaklaşık yüzde 9 oyu var demektir. (Tabi seçmenini sandığa götürebilirse, katılım önemli) Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde özellikle CHP tabanından Selahattin Demirtaş'a bir yöneliş olduğunu gördük. Muhtemel bir seçimde de, HDP seçime parti olarak girerse, seçim barajını aşamazsa, Doğu ve Güneydoğu'daki tüm vekillikler AK Parti'ye gider, AK Parti Anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlar diye CHP seçmeninin bir bölümü stratejik oy kullanırsa HDP'nin baraj problemi olmayabilir. Bunu 2011 seçimlerinde yaşadık. CHP seçmeninin bir bölümü MHP baraj altında kalmasın diye MHP’ye oy verdi. Ama HDP’nin Kürt seçmenler dışında oy almasının yolu da, Türkiye Partisi olma yolunda seçmeni ikna etmekten geçiyor bunu da tekrar vurgulamak isterim.

-Yeni kurulan partiler var, bunların seçime etkisi nedir?

SİYASİ DENGELER DEĞİŞEBİLİR

Biz yeni kurulan bu partileri araştırmalarımızda yeterince göremiyoruz. Çıkmamasının nedeni, yeni kurulan partilerin kadrolarının veya liderlerinin beğenilmemesinden, yetersiz algılanmasından kaynaklanmıyor. Türkiye'de bu partiler için bir güç algısı oluşmuyor. Kutuplaşan bir Türkiye var, kutuplaşan Türkiye'de insanlar güçlüler etrafında birleşiyor, oyum boşa gitmesin diyor. Ya gönlündekine oy veriyor ya da kazanmasının istemediğinin karşısındakine oy veriyor. Bunun içindir ki bu küçük partiler araştırmalarda çıkmıyor. Ama önümüzde 5 aylık süre var, bu süre uzun bir süre. Türkiye'de seçmenin içerisinde öyle bir seçmen kitlesi var ki, yüzde 3-5 bile yer değiştirse siyasi dengeleri değişebilir, böyle bir kitleden bahsediyoruz. Onun için ben tüm siyasi partilerin bu süreyi iyi değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum.

-Seçmenin ne istediğini en çok siz araştırmacılar biliyorsunuz, AK Parti'nin en çok ihtiyacı olan şey nedir?

AK PARTİDE YENİ BİR SÖYLEME İHTİYAÇ VAR

Ak Parti'de yeni bir söyleme, yeni bir taze kana ihtiyaç var. Sayın Davutoğlu'nun koltuğu doldurmadığından bahsetmiyorum, yeni bir söyleme ihtiyaç var. Biz 13 yıllık bir iktidardan bahsediyoruz, 13 yılın yorgunluğu da var. Yeni bir umut, yeni bir söyleme ihtiyaç var.

-Erdoğan'ın AK Parti seçmeni üzerindeki müthiş etkisi devam ediyor mu?

ERDOĞAN HALA MUTLAK LİDER

Sayın Erdoğan hala AK Parti'nin seçmen nezdinde mutlak lideri olarak görülüyor. AK Parti'nin genel lideri kim olursa olsun, Ak Parti'ye oy veren seçmen tarafından partinin lideri, bağımsız, tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanı olmasına rağmen hala Erdoğan olarak algılanıyor, Erdoğan'ın partisine oy veriliyor. 

-Ak Parti seçmeni Davutoğlu'nu yetersiz görüyor mu?

DAVUTOĞLU YETERSİZ Mİ? 

Davutoğlu'ya beraber AK Parti'nin oyları düşecek diyenlerin temennilerinin gerçekleşmediğini gördük. Davutoğlu'nun eleştirenler olduğu kadar, onu daha sempatik, daha ılımlı bulanlar da var. Öyle olunca, Davutoğlu'yla beraber AK Parti'nin oyları düşmedi. "O koltuğu doldurdu mu" sorusunun cevabı, oylarının düşmediğine göre verilecekse evet o koltuğu doldurmuş görünüyor.

-Parti tercihinde etkili olan şeyler neler ?

SEÇMEN KENDİSİNE DOKUNULMASINI İSTİYOR

En son yaptığımız geniş kapsamlı araştırmada seçmene şunu sorduk; "Şimdi size okuyacaklarımın her biri parti tercihinizde ne kadar etkili?"

Mezhepten, dini değerlere bağlılıktan tutun da, ekonomiye kadar pek çok şeyi tek tek sorduk, şu sonuçları aldık;

Seçmen tarafından bir siyasi partiyle arasında gönül köprüsünün kurulmasındaki en önemli nedenlerden bir tanesi vatandaşa dokunmak. İkinci sırada ekonomiyle, işsizlikle, yoksullukla ilgili ne yaptıkları ve ne yapacakları konusu yer alıyor. Sanılanın aksine dış politika, dini değerlere bağlılık gibi konuların ise daha gerilerden geldiğini anlıyoruz.

Seçmene "5 ay sonra seçim var, sizce siyasi partiler size nasıl ulaşmalı" diye sorduk, şıklar şöyleydi;

-Televizyonda reklam yapsınlar

-Bol bol miting yapsınlar

-Salon toplantıları yapsınlar

-Cep telefonuyla, sosyal medya aracılığı ile bana ulaşsınlar

-Kapıma gelip yüzyüze benimle görüşsünler

Burada gördük ki, seçmenin neredeyse ezici bir çoğunluğu seçmenin kendisine dokunmasını istiyor. Gelip, "nasılsın hemşerim, derdin nedir" diye sormasını istiyor. Ben bunu önümüzdeki seçimlere kalan süreyi de göz önüne aldığımızda siyasi partilerin teşkilatlarına bir mesaj olarak iletmek isterim.

-Son olarak ne söylemek istersiniz?

Zor ama bir o kadar da önemli güzel bir coğrafyada yaşıyoruz. Gün kutuplaşma, kırma, ötekileştirme zamanı değil. Birbirimize daha sıkı sarılmalı enerjimizi mutlu özgür ve zengin bir Türkiye için harcamalıyız. 2015 seçimlerine giderken dilerim daha birleştirici bir siyasi dil hakim olur seçim kampanyalarına. Tek ihtiyacımız olan bu….