Maliye Bakanı Şimşek, son 60 yılın en büyük küresel krizi yaşanmasına karşın Türkiye'de tek bir banka batmadan büyümenin nasıl sağlandığını anlattı.
Abone olMaliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Son 60 yılın en büyük küresel krizi yaşanıyor ve Türkiye, bir tek banka batmadan, vatandaşa bir tek kuruşluk yük çıkmadan ve istihdam yaratarak çok güçlü bir büyümeyle milli geliri artarak bu krizden çıkabiliyor'' dedi.
Şimşek, AK Parti İskenderun İlçe Teşkilatı tarafından İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası'nda gerçekleştirilen ''Siyaset Akademisi''nin açılışında yaptığı konuşmada, ekonomiyle ilgili Türkiye'de çok köklü, önemli değişim yaşandığını, bunu anlatmak için birçok seans ve dersin gerektiğini söyledi.
Siyasi istikrarsızlık ve popülist yaklaşımların sonucunda 1990'lı yılların sonunda, Türkiye'nin gerçekten uçurumun eşiğinde olduğunu anımsatan Şimşek, Türkiye'nin, 2000-2002 yılları arasında bir şirket olması durumunda, hiç kimsenin bir kuruş para vermeyeceği bir şirket olacağını, bunun nedeninin de topladığı vergi gelirlerinin faiz ödemelerine yetmemesi olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin o yıllarda geldiği noktanın, mutlak süratte köklü ve yeniden bir yapılandırmayı gerekli kıldığına işaret eden Şimşek, AK Parti hükümetlerinin ilk dönemlerinde, bu yangını söndürmekle uğraştığını, daha sonra da evi düzene sokmakla meşgul olduğunu dile getirdi.
Şimşek, hükümetlerinin şu anda ise daha ince, ayrıntılı işler yaptığını bildirerek, şöyle konuştu:
''Enflasyonu tek haneye indirmek çok önemliydi. Çünkü enflasyonun yüksek olması aynı zamanda faizlerin yüksek olması, risk priminin yüksek olması anlamına geliyordu. Gerçekten de 30, 40 yıl boyunca yüzde ortalama 60, 65 olan enflasyonu bu hükümet tek haneye düşürdü. Son 4, 5 yılın ortalaması da o düzeyde. Her ne kadar şu anda geçici olarak yüzde 10'un biraz üzerindeyse de yılın ikinci yarısından itibaren tekrar yüzde 6, 7'lere doğru ineceği öngörülüyor. Çok rahat bir şekilde o çerçevede bir trend ortaya çıkacak.
Yine çok temel sorun alanlarından bir tanesi, özellikle siyasi istikrarsızlıkla birlikte siyasette rekabet, maalesef vizyon üzerine değildi. 90'lı yıllarda, hatta 70'li yıllarda, 80'in belki bir kısmında siyaset, daha çok olmayan bir şeyi vatandaşa nasıl dağıtırım çerçevesinde gelişiyordu. Bu da beraberinde tabii popülizm getiriyordu. Beraberinde çok büyük bütçe açıkları ve hızla artan borcu getiriyordu. Borcun sonucu olarak kaynakların hizmete değil, faize gitmesine neden oldu. Mesela bakın, AK Parti'den önceki 79, 80 yılda kaç tane hükümet var? 57 tane hükümet var. Bölün bakayım, ortalama bir hükümetin ömrü 16 aydır. 16 ayda siz ancak tebrikleri kabul edersiniz.''
Türkiye için köklü, uzun vadeli çözümler üretmenin imkansız olduğu dönemlerde, yarışa beraber başladığı ülkeye oranla Türkiye'nin hep geride kaldığına değinen Şimşek, ''Hatta yerimizde saydık. Yani 90'lı yıllarda diyelim ki Türkiye'nin milli geliri 198 milyar dolarsa, 2000'li yılların başlarına geldiğimiz zaman 198 milyar doların da altına iniyordu. Yani, global anlamda bir kriz yokken bile Türkiye çok ciddi krizler yaşadı ve bu krizleri çözmede maalesef ne kendisi program üretebildi, ne kaynak üretebildi. Sürekli IMF'ye gidildi. Oradan gelen reçeteler ve kaynaklarla bu iş çözülmeye çalışıldı'' diye konuştu.