BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,32
ALTIN 2.920,67
HABER /  GÜNCEL

Sömürge Kenya'da ayaklanma nasıl bastırıldı?

İngiliz yüksek mahkemesinin kamuyla paylaştığı belgeler, Kenya İngiliz sömürgesiyken ülkede yaşanan ayaklanmanın bastırılmasında kullanılan uygulamaları ortaya koyuyor.

Abone ol

İngiliz yüksek mahkemesi, dört Kenyalının 50 sene önce gerçekleşen kötü muamele ve işkenceyle ilgili başlattığı yasal girişim çerçevesinde devlet belgelerinin ilk bölümünü yayınladı.

Belgeler, bağımsızlığa giden süreçte Kenya'daki ayaklanmanın bastırılması için yapılanların detaylarını içeriyor.

Toplam 17 bin sayfayı bulan belgelerin yayınlanan kısmı, Mau Mau isyancı grubuna mensup oldukları düşünülen kişilere yapılan kötü muameleye dahil olan İngiliz yetkililerle ilgili bilgiler de içeriyor.

Dönemin bakanlarından birine gönderilen belgede, esir kampında tutulan bir şüphelinin yakılmasına İngiliz askerin dahil olduğu yazılıyor.

Londra'dan sömürgede yaşananları incelemesi için gönderilen polisin yaşadığı şok da belgelerde yer alıyor.

Yüksek Mahkeme'nin pazartesi yayınladığı belgelerin çoğu akademisyenlerin yıllar süren araştırmaları sonrasında Dışişleri Bakanlığı'nın arşivinde bulunmuştu.

Belgeler Kenya bağımsızlığını ilan ettikten sonra İngiltere'ye getirilmiş, ancak diğer belgelerin aksine kamuyla paylaşılmamıştı.

İngiltere'yi dava eden dört Kenyalı belgelerin Londra'nın Kenya'da gerçekleştirilen işkence ve kötü muameleden haberdar olduğunu kanıtladığını söylüyor.

İddiaları reddeden hükümet ise, eski sömürge idaresinin gerçekleştirdiği eylemlerden sorumlu tutulamayacağını söylüyor.

Çoğu henüz incelenmeyen belgeler, Mau Mau ayaklanmasının sekiz yılını ve Kenya ile Londra'nın ayaklanmalar karşısındaki tepkisini kapsıyor.

Olağanüstü hal

Kenya valisi Sir Evelyn Baring, büyüyen Mau Mau hareketi karşısında 1952 yılında olağanüstü hal ilan etmişti.

Hareket, sömürge rejimini devirmeyi hedefliyordu.

Londra ayaklanmayı bastırmak için birliklerini Kenya'ya gönderdi, sömürge idaresi ise şüphelilerin iradesini kırmayı hedefleyen sorgulama kampları kurdu.

Yaklaşık 150 bin Kenyalı bu kamplardan geçti. Çatışmalarda ise en az 11 bin isyancı öldü - ancak akademisyenler gerçek rakamın bunun iki katı olabileceğini düşünüyor.

Kamplara götürülen şüpheliler, taraf değiştirene dek çok sert bir muameleye maruz kalıyordu.

Şüpheliler arasında özel mahkemelere çıkarılan ve idama gönderilenler de oldu.

Belgelere göre, 1953 itibariyle yetkililer bakanlara çalışma kamplarıyla ilgili "eğer suç işleyeceksek, bunu sessizce yapmalıyız" diyordu.

Ancak yetkililer arasında uygulamaları desteklemeyenler de vardı.

Londra'dan Kenya polisini yönetmesi için gönderilen albay Arthur Young, vali Baring'e güvenlik güçlerinin "insanlık dışı" uygulamalarından şikayet ediyordu.

Young, "Durumun diğer hazin yönü sorgulama kampları. Bu kamplar o kadar elim bir durumdalar ki, hiç vakit kaybetmeden incelenmeleri lazım" diyor belgelerde.

Albay "Bu zulme maruz kalma şanssızlığına sahip bir Afrikalının şikayet edecek kimsesi olmadığı çok açık" diye de yazıyor.

Albay Young daha sonra istifa ediyor, belgeler ise Kenya'da yaşananların İngiliz hükümetinin en yüksek düzeylerinde bilindiğini gösteriyor.

Londra'ya telgraf

Ocak 1955'te sömürgelerden sorumlu bakan Alan Lennox-Boyd'a Kenya valisi Baring bir telgraf gönderiyor.

Baring, bakana sekiz Avrupalı askerin ciddi suçlarla itham edildiğini yazıyor. Askerlere yargı karşısında dokunulmazlık tanınıyor.

Suçlamalar arasında "bir Afrikalının dövülmesi ve yakılması" ile "sorgu işlemleri sırasında iki şüphelinin yakılması" da var.

Baring, telgrafta "Bugüne kadar şefkat prensibinin güvenlik güçlerinin tümü için geçerli olmasının ima ettiği bu kadar çok vakanın failinin Avrupalılar olduğunu fark etmemiştim" diyor.

Ayaklanmanın askeri kanadı 1956 yılında bastırıldı, ancak Kenya idaresi kamplarda tutulan binlerce kişiyle karşı karşıya kaldı.

Psikolojik şok

Baring'in idaresi esirlere uyguladığı psikolojik şoklarla Mau Mau hareketinin en sağlam destekçilerini dize getirmeyi hedefledi.

Baring, Londra'da sömürgelerden sorumlu bakana gönderdiği telgrafta da "ezici" güç kullanmak için izin istiyor.

Mahkemenin yayınladığı belgelere göre, bakanın onayı birkaç hafta içerisinde sömürgeye ulaşıyor.

Belgeler bakanlardan oluşan bir heyetin tutukluların kamp üniformasını giymeyi reddettiği için dövülmesine de şahit olduğunu gösteriyor.

"Avrupalı yetkililer gerekli şiddeti kendileri uyguluyordu, yüksek rütbeliler olanlara yön veriyordu" yazıyor.

1959 senesinde ise, çalışmayı reddeden 11 tutuklunun döverek öldürülmesinin ardından Londra'daki milletvekilleri yaşananların soruşturulmasını istiyor.

Alan Lennox-Boyd, vali Baring'e olayın detaylarını soruyor.

Ancak daha geç tarihli bir telgraf, Londra'nın valiyi desteklediğini gösteriyor.

Lennox-Boyd bu tegrafta "Gereken durumlarda rehabilitasyon yöntemleri ve yasal güç kullanılmasını tamamen destekliyoruz" yazıyor.