Türkiye'de yılda üretilen 10 ton sütün büyük bir bölümünün tüketiciye sokak sütü olarak ulaştığı belirlendi.
Abone olTürkiye'de yılda yaklaşık 10 milyon ton süt üretildiği bildirilirken, üretilen sütün yüzde 42'sinin tüketiciye ''sokak sütü'' olarak ulaştığına dikkat çekildi. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü tarafından hazırlanan ''Güvenli Süt Tüketimi Raporu''nda, sütün, çok sayıda besin öğelerini bileşiminde bulundurması nedeniyle, insan yaşamının her evresinde tüketilmesi gereken temel besinlerin başında yer aldığı vurgulandı. Türkiye'de üretilen ve herhangi bir ısıl (pastörizasyon veya uzun ömürlü süt) işlem geçirmemiş sütün büyük bir oranının insan sağlığını tehdit eden çeşitli hastalık etkenlerini içerdiği bildirilen raporda, tüketicinin önemli bir kısmının sokak sütünü saf, taze ve doğal olduğu yanılgısıyla tercih ettiği belirtildi. Sütün, insanda hastalığa neden olabilen zararlı mikro organizmaların üremesi için elverişli bir besi olduğuna işaret edilen raporda, sokakta, açıkta satılan sütlerin, kaynatılsa bile insan sağlığı açısından ciddi riskler taşıdığı kaydedildi. Raporda, güvenli süt tüketimi için devletin açıkta süt satılmasına izin vermemesi ve denetimi arttırması gerektiği, vurgulanırken, sağlıksız koşullarda üreticiden tüketiciye ulaşan, ısıl işlem geçirmemiş sütlerin birey ve dolayısıyla toplumun sağlığı üzerinde olası zararları konusunda insanların bilgilendilirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerektiği kaydedildi. ''Sağlıklı ve güvenli süt tüketimini artırmak için ulusal boyutta kampanya başlatılmalı, tüm kesimler bu kampanyaya katılmalıdır'' denilen raporda, temel gıda maddesi olan süt ve süt ürünlerine uygulanan KDV oranları düşürülmesi veya kaldırılması gerektiği belirtildi. Öte yandan raporda, süt sağım hijyeni başta olmak üzere gıda hijyeni eğitiminin yaygınlaştırılması gerektiği bildirildi ve şunlar kaydedildi: '' Türkiye'de yılda 10 milyon ton civarında süt üretilmektedir. Üretilen sütün yüzde 42'si, tüketiciye çiğ süt (sokak sütü) olarak ulaşmaktadır. Modern yapılı işletmelerde işlenen süt oranı yüzde 18-20'dir. Ne denli hijyen şartlarına uyduğu bilinmeyen mandralarda işlenen süt miktarı ise yüzde 40'dır.'' YANLIŞ İNANIŞLAR Tüketicinin, kaynatarak süt içindeki zararlı mikrorganizmaları yok edemeyeceğine işaret edilen raporda, kaynatmanın vitamin kayıplarına, sütün protein yapısının bozulmasına ve kullanım oranının düşmesine neden olduğu ifade edildi. Tüketicilerin büyük bir kısmının, ''uzun ömürlü süte (UHT), işlem esnasında dayanıklılığı sağlamak amacı ile antibiyotik, antiseptik maddelerin katıldığına ve kullanılan ambalaj malzemesinin kanser yapıcı özelliğinin olduğuna inandığı'' bildirilen raporda, bunun, kesinlikle doğru olmadığı ve bilimsel bir geçerlilik taşımadığı belirtildi. Raporda, süt içme alışkanlığı olmayanlarda hafif mide bulantısı, karında gaz, midede ekşime ve hafif ishal görülebileceğine işaret edilirken, bu bulguların süt içmeye devam ettikçe geçtiği bildirildi. Sütün, hiç bir besinde olmadığı kadar fazla ve kullanılabilirliği yüksek kalsiyum mineralini içerdiği kaydedilen raporda, şu görüşlere yer verildi: '' Kalsiyum, fosfor ve protein içeriği zengin olan süt, çocukluk ve gençlikte kemik dokusunun gelişimini sağlar, yaşlılıkta ise kaybı azaltır. Süt, büyüme ve gelişmeyi, besin ögelerinin vücutta elverişli kullanılmasını, sinir sisteminin fonksiyonlarının yerine getirilmesini, vücut direncinin gelişmesini ve kan yapımında fonksiyonu olan çok sayıda vitaminleri içerir.'' Bu arada raporda, ''sağlık için sağlıklı, ısıl işlem geçirmiş süt için'' denilirken, günde iki su bardağı süt içilmesi tavsiye edildi. Kaynak: Milliyet