Şemdin'li konusundaki tartışmalar ve haberler skandalı gölgeliyor mu? İşte bazı yazarlardan seçmeler
Abone olŞemdinli'deki bombalama olayları ile ilgili hazırlanan iddianamede Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın suçlanması medyada ilginç bir görüntüye yol açtı.
Gazetelerdeki haberlerde patlamalar ve devamında yaşanan gelişmelerin arka plana itildiği gözlendi. Bazı gazeteler yargı yolunun herkes için açık olduğunu vurgularken, bazıları iddianamenin hükümetin yönlendirmesiyle hazırlandığını ileri sürdü. Birçok köşe yazarı ise Şemdinli'nin gölgelendiği uyarısında bulundu.
İsmet Berkan (Radikal): İddianameyi sızdıranların amacı neydi? Akla gelen ilk amaç, iddianamenin kredibilitesini tartıştırtmak ve aşındırmak olabilir. Bu amaca büyük ölçüde ulaşıldı, bir eski Adalet bakanı televizyona çıkıp açık açık Bu yetersiz bir iddianamedir.' dedi. Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturma izni istenmesinin bu iddianamede hiç yeri yokken duyurulması ile iddianamenin sızdırılmasındaki amaç aynı olabilir mi? Soruşturma istemi esas davanın iddianamesini gölgeledi. Geçmişte Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'la ilgili soruşturmayı yürüten savcılığın da Van Savcılığı olması ve kamuoyunda bu davadan ötürü savcılık için hükümete yakın durduğu'na ilişkin bir izlenimin bulunması, doğal olarak Orgeneral Yaşar Büyükanıt'la ilgili iddialar konusunda da gözleri hükümetin üzerine çevirdi. Oysa Aşkın soruşturmasını yürüten savcı ile bu iddianameyi yazan savcı iki ayrı kişi.
Cüneyt Ülsever (Hürriyet): İki gündür; medyada büyük bir kampanya ile Büyükanıt hakkındaki suçlamaların yersizliği ifade ediliyor. Ben ise; neyin ne olduğunu anlamak için muhakemenin şart olduğunu, artık Pandora'nın kutusunun, bir daha kapanmamak üzere açıldığını düşünüyorum. Şimdi memnuniyetle görüyorum ki, Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın hazırladığı iddianame Van 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmiş. Herkes sadece Savcı Ferhat Sarıkaya'nın iddianamesi üzerinde durmakta; ama mülkiye müfettişlerinin Şemdinli raporu da aynı istikamette ve aynı kişilerle ilgili iddialarda bulunuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun da Şemdinli Komisyonu'na verdiği ifadede benzer iddiaları ortaya atıyor.
İddianame olaylara ışık tutmalıydı
Fehmi Koru (Yeni Şafak): Birkaç ay sonra Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturması beklenen bir kuvvet komutanının adı geçmese ve o komutanla ilgili spekülasyonlar aylar boyu yükselen bir yoğunlukla alttan alta gündemi işgal eder hale gelmeseydi, Van Cumhuriyet Savcısı'nın Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianamesi aynı heyecanı uyandırır mıydı? Uyandırmalıydı. Bu sebeple, iddianamede alenen ad vererek bir kuvvet komutanını suçlamak yerine, keşke daha çok olaylara ışık tutacak unsurlar üzerinde yoğunlaşsaydı cumhuriyet savcısı. Bir kitabevine bomba atılması ve çevreye dehşet saçılması noktasına nasıl gelindiğini öğrenmek, varsa yasadışı çeteleşme sürecinden haberdar edilmek, bu olaylara kimlerin katıldığı, emir ve tâlimatların kimden geldiği ayrıntısından çok daha önemlidir.
İnsanların güvenlik güçlerinden kuşkuya kapılması engellenmeli
Ergun Babahan (Sabah): Herkes iddianameyi tartışırken Şemdinli'de yaşanan bombalama olayları tamamen unutulmuş görünüyor. Burada gündemden düşürülmemesi gereken asıl konu, iki astsubayla bir itirafçının bagajı silah ve krokilerle dolu bir otomobil içinde, ölümle sonuçlanan bir bombalama olayının ardından yakalanmış olduğu gerçeğidir. Görgü tanıkları, bombayı atanı ve attıktan sonra bindiği otomobili tespit etmiştir. Terörle mücadele adı altında, hukukun dışına çıkılmış, çete benzeri oluşumlara gidilmiş midir, gidilmemiş midir? Bütün tartışmaların odak noktası budur. Türkiye'de insanlar bir hukuk düzeni içinde yaşıyorsa, kendi güvenlik güçlerinden kuşkuya kapılmamaları gerekir. Şemdinli'de ortaya çıkan tablo bu güveni sarsıntıya uğratmıştır. Olayın dibine kadar gitmek şarttır.