BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Siz bu adama iş verir misiniz?

İSKİ skandalının kahramanı Ergun Göknel, adının karıştığı İSKİ skandalının diyetini ağır ödüyor. Uzun süredir işsiz kalan Göknel'den korkanlar kendisine iş vermiyor..

Abone ol

İSKİ olayı ile bir zamanlar Türkiye'nin gündemine damgasını vuran Ergun Göknel, yayımladığı son kitabı 'Ağlayayım mı Güleyim mi? Medya, Yargı ve Politikanın İSKİ Sınavı' adlı kitabıyla, yaşanan olayları kendi bakış açısından anlatıyor. O dönemde yaşananların yargıya yansıyan boyutlarının kronolojik bir şekilde anlatıldığı kitapta, ayrıca medyada bu olaylarla ilgili olarak yer alan birçok habere de veriliyor. Ergun Göknel, o dönemde birçok olayın medya tarafından yanlış olarak duyurulduğunu söylerken, kitabı da bu yanlış anlamaları ortadan kaldırabilmek adına hazırladığını belirtiyor. Sürekli değişiklik geçiren ve çağdaşlaşmaya çalışan bir toplumun geçirdiği evrelerden birine çok yakından tanık olduğunu belirten Göknel, Türkiye'nin belli hedeflere ulaşabilmesi için bütün bunları yaşaması gerektiğini söylüyor. Kitabın bir başka ilginç yönü de 'sunuş' bölümünün, gazeteci Uğur Dündar tarafından kaleme alınmış olması. Dündar şunları söylüyor: "Dileriz o dönemde sistemi ve kendilerini sorgulaması gerekirken bundan kaçanlar, kitabı okuduktan sonra hiç olmazsa bir kez, evet sadece bir kez, aynaya bakıp hesap vermek zorunda kalırlar... Tabii o cesareti yüreklerinde bulabilirlerse!.." - İSKİ olayı size göre Türkiye için ne ifade ediyor? İSKİ olayının öncelikle siyasi bir boyutu var. Belli bir siyasi görüşe sahip olan bir partinin, ele geçen ilk fırsatta, ne şekilde hırpalanabileceğinin iyi bir örneğini gördük orada. İkinci olarak oluşan kamuoyunun, yargıyı ne şekilde etkileyebileceğini gördük. Bu etkinin sonucunda doğru olmayan ya da tartışılabilir kararlar ortaya çıktı. Medya da bu konuda hiç iyi bir sınav vermedi. Kitabımda da örneklerini verdiğim gibi, onlarca asılsız haberle kamuoyunu ve yargıyı etkilemeye çalıştı kimi gazeteciler. Bu olayda dönemin SHP yönetimi de son derece yanlış davranışlarda bulundu. Bu olaylar ilk telaffuz edildiği dönemde, beni görevden alabilirlerdi, beni bir şekilde uzaklaştırabilirlerdi, doğru veya yanlış benden hesap sorabilirlerdi. Bunu yapmadılar. Bu olaylar sırasında medyanın gerçek hedefinde, Nurettin Sözen, SHP ve sosyal demokrat hareket vardı. Bir söz vardır: "Eşeğini dövemeyen semerini döver" diye. Ben bu olayda semer durumundaydım. - Hâlâ kızgın olduğunuz birileri var mı? Bütün bunlara karşın kimseye kin beslemiyorum. Benim hakkımda yazılan asparagas haberleri ve bunları yapan gazetecileri hiç unutmuyorum ama onlara nefret de duymuyorum. Benim hayatımdaki herkese karşı yaklaşımım böyledir. Hele bu kişiler basın mensubuysa, asla yapmam. Çünkü onların gerekli olduğunu biliyorum. Sicilim nedeniyle aktif olarak siyasete giremeyecek olsam da, politik düşüncelerimi anlatabilmek için onlara ihtiyacım var. - Ama birçoğuyla mahkemelik oldunuz... Benim hakkında yalan haber yazan gazetecilere dava açtım. Bu davalardan da 67.200 dolar kazandım. Ancak doğru haber yazanlara karşı bir şey yapmadım. Bunlardan birisi de Uğur Dündar'dır. O dönemin İstanbul Mali Şube Müdürü Salih Güngör'ün yaptığı sorgunun bant kayıtlarını yayımlamıştı. Buna karşı ne yapabilirdim ki. Adam bulmuş bir şekilde kaseti ve yayımlamış. - Bir anlamda o dönemde patronunuz olan Nurettin Sözen hakkında bugün ne düşünüyorsunuz? Nurettin Sözen yanlış hareketler yapmıştır. Ancak sonuçta benim dostumdu, arkadaşımdı. Onun başkan olabilmesi için, o dönemde maddi manevi çok şey verdim. Başkan olduktan sonra da, ona en yakım adam bendim. Birtakım yanlışlar yaptığı için ondan nefret etmem. Ancak o, benimle görüşmez. Daha doğrusu görüşmeye cesaret edemez. Benden korktuğu için değil elbette. Kendisi öyle ister. Bütün bu yaşananlardan sonra, bu olaylara bağlı olarak, ilişkimi tamamen kestiğim tek kişi eski eşimdir. O dönemde Sözen, benim kendisine karşı bir siyasi rakip olacağım düşüncesine kapılmasaydı, bugüne gelinmezdi. Ona tüm çalışmalarında destek oldum. Seçim kampanyasını ben yönettim. Bağış toplama, masrafları belirlemek gibi işleri yaptım. Perde arkasındaki adam bendim yani. Ancak burada hatalarım da oldu. Kendisinin belediye başkanlığının son dönemlerinde, benim adım aday olarak ortaya atıldı. Ben de yanımdaki insanların yönlendirmelerine kapılarak, bu adaylık sürecine uyan ilişkiler içine girdim. Kendisi de buna tepki gösterdi. - Bütün bu yaşananlar arasında en çok canınızı sıkan olay hangisiydi? Salih Güngör'ün mali şubedeki sorgusu beni en çok rahatsız eden olaydı. O sorgu sırasında bilerek birtakım yanlış bilgiler vermiştim. Bu, beni sonradan çok rahatsız etti. - Neden yanlış bilgi vermiştiniz? Onları söylemeyeyim ama orada geçen konulardan da yargılandım ve hepsinden takipsizlik kararı çıktı. - Bir kamu görevlisi olarak ilk eşinizden boşanma sürecinde, nasıl oldu da o kadar büyük paraları tazminat olarak verme taahhüdünde bulunabilmiştiniz? Bu söyleyeceğim şey size inanılmaz gelebilir. Ben o zaman Türkiye'de sevilen sayılan bir insandım. Piyasalar, İSKİ Genel Müdürlüğü'nden önce, yaptığım çalışmalardan dolayı beni tanırdı. Orada ağza alınan paralar, elimde olmayan paralardı. Ben sadece, piyasada bana karşı duyulan güvene dayalı olarak konuşmuştum. Bakın, bana bugün borç veren insanlar, bunun önemli bir kısmını ödeyemeyeceğimi bilirler. Benim bugünkü borcum 150 bin dolar civarında. İnanın ya da inanmayın. Borç aldığım insanlara açıkça, bunu ne zaman ödeyebileceğimi bilmediğimi söylerim. Ama borcum borçtur. O zaman yaşanan da buydu. Bu, bir güven meselesidir. Önemli olan bu güveni yaratabilmektir. - Ergun Göknel bugün nasıl geçiniyor? Eskiden özel bir sigorta yaptırmıştım. Oradan bir gelirim var. Bir de emekli maaşım var. Bununla, çok düşük olmayan ancak çok da iyi sayılmayacak bir yaşam standardını sürdürüyorum. Çalışma imkânım olsa elbette çalışacağım. Birisi gelse, ''Gel şu işin başına, ayda 1 milyar lira vereceğim'' dese, giderim. Ancak insanlar bana iş teklif etmekten korkuyor. Ancak benim yakın dostlarım, çok ciddi maddi yardımda bulunuyorlar. Herhangi bir ihtiyacım olduğunda onlara başvurmaktan çekinmiyorum. Onlar da taleplerimi karşılıyorlar. Eski patronlarım bunlar. Onlara geçmişte büyük kazançlar sağladığım için bunu yapıyorlar. İSKİ olayı neydi? 1993 yılında, dönemin İSKİ Genel Müdürü olan Ergun Göknel'in boşanmak istediği eşi Nurdan Erbuğ'un gazeteci Yıldırım Çavlı'ya anlattıkları, Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü. Göknel, İSKİ Genel Müdürlüğü görevindeyken ihalelerin hak edişlerinin ödenmesi için rüşvet aldığı gerekçesiyle soruşturuldu. Usulsüz klor alımı nedeniyle 1995 yılında 8 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu davada sözü edilen para miktarının 40-70 milyon dolar olduğu iddia ediliyordu. Karar, Yargıtay tarafından onandıktan sonra Göknel hapse girdi. Ankara Yarı Açık, Keçiören Yarı Açık ve son olarak da Kalecik Yarı Açık Cezaevleri'nde hapis yatan Göknel'i, eski eşi Nurdan Erbuğ'a, boşanma işlemleri sırasında ödediği ileri sürülen 606 bin 500 dolar ve 100 bin mark tazminat ele verdi. Göknel, 16 Ağustos 1998'de cezasını tamamlayarak tahliye oldu. Ancak bu olayda siyaset dünyasının önde gelen aktörlerinin ne gibi bir ilgisi olduğu, tartışılsa da açığa çıkmadı. Konuşulanlar hep sıradan birer iddia olarak kaldı. Haber: Güçlü ÖZGAN Fotoğraf: Efe NALÇACI Kaynak: www.tempodergisi.com.tr