BIST 9.784
DOLAR 34,05
EURO 37,67
ALTIN 2.727,70

Siyasi nezaket ve müzakere üzerinedir

Uzun süre muhalefette kalan partiler popülist vaatlerin sınırlarını zorlarlar. Vatandaştaki, seçmendeki beklentiyi yükselttikleri için, iktidarı da popülist vaatler safına çekerler.

İktidar partileri, muhalefet partilerinin vaatlerinin gerisinde kalır. Çünkü rasyonel olmak zorundadır.

Verdiği sözleri vaatleri yerine getiremezse güvenirliğini ve inandırıcılığını kaybederler.

İlk seçimde de seçmen tarafından cezalandırılır.

Muhalefetin vaatlerini seçmen çoğu zaman hatırlamaz, unutulur. Yerine getirme, yapıp yapmama gibi bir hesap verme durumu olmaz.

CHP çok uzun yıllar muhalefette kalma başarısına bir de büyük vaatler politikasını ekleyince sınırlar aşıldı. İktidar; 2015 seçimleri sonrasında, popülist siyasete cevap üretmek zorunda kaldı. EYT sorununun kademelendirilmeden çözülmesi popülist vaatlere en dikkat çekici örnektir.

CHP önceki yerel seçimlerde uzun bir zaman sonra büyükşehirleri ve pek çok ilçeyi kazandı.

Popülist vaatler İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nuda zora sokmuştur. Hatta bazı vaatler için "hatırlamıyorum" cevabını vermiştir ekranlardan.

Muhalefet belediye başkanları gerçekleştiremedikleri projeler için "iktidar engelliyor" mottosunu sıklıkla kullanıyor.

Son yerel seçimlerde de muhalefet, özellikle emekliler konusunda iktidarın üzerine gitti. Kampanyalar emekliler üzerinden yapıldı. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, muhalefetin özellikle emekliler konusundaki popülist söylemlerini hatırlatarak, "emeklilere faydanız dokunsun istiyorsanız, talimat verin, belediyeleriniz Sosyal Güvenlik Kurumu'na olan birikmiş borçlarını ödesinler” deyince …

CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel dahil olmak üzere pek çok CHP’li "halka hizmetimizi engellemek için SGK prim borçlarımızı tahsil yoluna gidiyorlar" dedi.

Sayın Özgür Özel, "CHP'li belediyelerdeki camilerin tamamını hükümete devrederek" bu borçlardan kurtulma teklifinde bulundu. Borçların AK Parti'den devralındığı tezini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Işıkhan rakamlarla açıklayarak çürüttü.

Hangi belediyenin ne kadar borcu olduğunu,

Bu borçların çoğunluğunun iki dönemden fazla olduğunu,

CHP'li belediyelerden gelen borçlar olduğunu açıklayınca tartışma "mali darbe" ile ifade edildi.

Sayın Özel, geçmişte yapılan silahlı darbeleri hatırlatarak, belediyelerin pirim borcunun tahsil edilmesi çağrısını "mali darbe" söylemi ile tanımladı. "Aralarında fark yoktur" dedi.

Çok basit bir ödeme, anlamından koparılarak saptırıldı. Söz konusu ödeme sadece CHP’li belediyelerde değil, belediye ayrımı olmaksızın uygulanıyor. Cumhur İttifakı belediyeleri bu borçlardan muaf değildir.

Bu borçlar ödenmediği için sosyal güvenlik sistemine 96 milyarlık bir yük binmiştir.

Belediyeler yıllardır zamanında ya da gecikmeli olarak primlerini ödüyor. Çalışanlarının prim borçlarını ödeyen belediye daha az hizmet, ödemeyen belediye daha çok hizmet yapacak diye bir şey söz konusu olamaz. Kaldı ki 500 milyarlık bütçesi olan, hatta bazı bakanlık bütçelerinden de fazla bütçeye sahip bir beledinin 4 milyarlık pirim borcunu ödemesi ne gibi bir aksaklığa sebebiyet verebilir ki?

Prim borçları ekonomik anlamda belediyelerde sorun olarak görülebilir.

Bu sorun için çözüm yolları aranabilir.

Müzakere edilebilir.

Ama “mali darbe “diyerek bir yere varılmaz.

Siyasette yumuşama dili devam etmelidir. Bu dil sayesinde bazıları ofsayta düşmeye devam edecektir. Türkiye'deki gerilim tacirleri ateşe odun taşıyacaktır.

Gerginlikten beslenerek siyasi obezite olanlarda var.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Sayın Özel siyasette yumuşama ve normalleşme sürecini devam ettirmeliler. Çünkü bu süreç birilerini devre dışı bırakacaktır. AK Parti ve CHP için karşı mahalleye seslenebilmek, sesini duyurabilmek ve anlaşılır olabilmek için normalleşmek, yumuşamak çok önemli ve anlamlıdır.

Karşı mahalle, Sayın Erdoğan'ı dinlemeden, işitmeden her söylediğine kategorik olarak karşı çıkıyor.

Normalleşince Sayın Erdoğan’ın söylediğine karşı çıkmak yerine, söylediği şeyler karşı mahalle tarafından da dinlenebilir hale geldi. Aynı durum CHP içinde geçerlidir.

İktidar ile muhalefet arasında zaman zaman gerginlik olabilir. Ama müzakere zeminini ve naif dili kullanmaktan vazgeçmemek gerekir.