BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Siyaseti Allah ve millet için yaptık

Başbakan Erdoğan, "Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için yapmadık. Biz siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti vatan, bayrak, is...

Abone ol

Başbakan Erdoğan, "Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için yapmadık. Biz siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti vatan, bayrak, istiklal ve istikbalimizi yaptık" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da gerçekleştirilen AK Parti Cumhurbaşkanı adayı açıklama toplantısında yaptığı konuşmada, "1994 yılıydı, İstanbul’da yerel seçimler için koşturuyorduk. İstanbul’in her semtine her sokağa ulaşmaya çalışıyordum. Manşetlerin şevkimizi kırmasına müsaade etmiyordum, tehdit telefonlarına aldırmıyordum. Birileri günler öncesinden zaferlerini ilan ederken biz Allah’ın takdirine inanıyor, milletin takdirinin farklı olduğunu hissediyor, hiç hız kesmeden koşturuyorduk. İstanbul’un yoksul mahallerinden birindeydik, kalabalığın içinden 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu yanıma geldi. Elinde birşey vardı, elini uzattı elimi tuttu, bunları annem gönderdi dedi. Annem, ’seçildikten sonra sakın bizi unutmasın’ dedi iki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan kendisi de o incecik bileğindeki oyuncak bileziğini çıkardı onu da elime tutuşturdu. Ben daha birşey söyleyemeden, o yavrucak kalabalığın içide kaybolup gitti. O bilezikler İstanbul’dan Büyükşehir Belediye başkanlığı makamında hep karşımda oldu. Aradan 20 yıl geçti. 7-8 yaşındaki çocuğun gözündeki parıltıyı, umudu, heyecanı unutamadım. Pınarhisar Cezaevi’nde yatarken karşımda hep o çocuğun gözleri vardı ve o elime tutuşturduğu iki annesinin gönderdiği bilezikle, bileğinden çıkardığı oyuncak bilezik. AK Parti’yi kurarken gözümün önünde o çocuğun gözleri vardı. Siirt’ten milletvekili olup Ankara’da Başbakanlık görevini yüklenirken karşımda hep o masum gözler vardı. Attığım her imzada o gözler karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken sabah uyanınca o masum çocuğun gözlerindeki heyecan, parıltı, beklenti hep karşımdaydı. Ne o gözleri ne de o gözlerin küçük sahibinin verdiği mesajı bir an olsun aklımdan çıkarmadım. Annesi ’Seçildikten sonra bizi unutmasın’ demişti ya Allah’a hamdolsun, o büyük emaneti, büyük mesajı hiçbir zaman unutmadık" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz, siyaseti işleyen işte o temiz yürükler için yaptık. Vatanı, toprağı, bayrağı için canını veren aziz şehitlerimizi hiçbir zaman unutmadık ve siyaseti onlar için yaptık. 20 yaşındaki yavrusunu, ciğerinin, yüreğinin parçası aslanını askere gönderen ayyıldızlı tabut içinde şehit bedenini teslim alan, boynunu yere eğip Vatan sağolsun diyen anne baba yüreklerini hiçbir zaman unutmadık. Siyaseti onlarla beraber onlar için yaptık. İstanbul’un işgal edildiğini duyunca sofrasında yiyecek ekmeği dahi yokken kolundaki bileziği, parmağındaki yüzünü çıkarıp Türkiye Müslümanlarına gönderen Pakistanlı kadını hiçbir zaman unutmadık. İslam coğrafyasını hiçbir zaman unutmadık. Biz siyaseti hep onlar için yaptık. Biz siyaseti maden ocaklarında alın teriyle helal rızık kazanma peşindeki işçi kardeşlerimiz için yaptık. Biz siyaseti İstanbul Sultangazi’deki, Ankara Altındağ’daki Türkiye’nin tüm kenar mahallerindeki yoksullar için yaptık. Dicle’nin kenarında koyunları kurtlar kapıyordu, bunun hesabını sormak o büyük emaneti omuzlamak için siyaseti yaptık. Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkencelerin, Mamak Cezaevi’ndeki zulmün hesabını sormak için siyaseti yaptık. Başörtülü olduğu için üniversite kapılarından döndürülen, boynubükük, gözüyaşlı, kalbi kızlarımız için bu siyaseti yaptık."

"ORTADOĞU İÇİN SİYASET YAPTIK"
Yoksul olduğu için insan yerine konulmayan, adam gibi adamlar için siyaset yaptıklarını anlatan Erdoğan, "Okulda, hastanelerde, mahkemelerde, itelenen o temiz yürekler için siyaset yaptık. Balkanlarda terk edilmiş kardeşlerimiz için, Ortadoğu’da mağdurlar için, Filistin, Mısır, Somali, Afganistan’ın mazlumları için siyaset yaptık. Biz siyaseti ikbal, makam, mevki için yapmadık, biz siyaseti Allah ve millet için yaptık. Biz siyaseti vatan, bayrak, istiklal ve istikbalimizi yaptık. Seçildikten sonra bizi unutmasın diyen tüm unutulmuşlar, kimliği, özgürlükleri elinden alınmışlar için siyaset yaptık. Daha ilk gençlik yıllarımızdan itibaren bizi anlamayanlar, anlamak istemeyenler tahkir edici sıfatlarıyla bizi denklemin dışında tutmaya çalıştılar. İmam Hatip’te okuyoruz diye bizi tahkir ettiler. Namaz kılıyoruz diye bize gerici dediler. Bu milletin içinden geliyoruz diye evine ayakkabısını çıkararak girenlere, sofraya dizini kırarak oturanları farklı gördüler gerici dediler. Kimi zaman partimizi kapattılar, kimi zaman şiir okuduk diye hapsettiler. Muhtar bile olamaz diye manşetler attılar" dedi.
"Biz, başkalarının bize ne dediğine bizi nasıl tarif ettiğine bakmadık" diyen Erdoğan, "Biz, başkalarının kalıplarında eriyenlerden olmadık. Yaranmanın kendimizi kabul ettiği, onların ağır başlı olduk, soğukkanlı olduk sabrettik. Allah’ın yardımı ne zaman diye soruların sorulduğu dönemde sabredin allahın yardımı yakındır diyenlerden ve buna gönülden inanlardan olduk. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer olduğuna inandık. Her darbeye daha da güçlendik. Kriterimiz her zaman hak oldu. Kimin ne dediğine değil, halkın, milletin ne söylediğine baktık. İşte onun için Yunus Emre’nin muhteşem dizesini siyasetimizin en müstesna yerine yazdık, ’Yaradılanı severim, yaradandan ötürü’. Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatinı ilke edindik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. Bizi sevmeyenleri de sevdik. Bize oy vermeyenlere ayrım yapmaksızın hizmet götürdük. Türk, Kürt, Hristiyan, Musevi, Alevi demedik. insana insan olduğu için değer verdik. Nerede nefes alıp veren can varsa oraya ulaşmanın kaygısı içinde olduk. Biz Türkiye’yi onlar için de büyüttük. Bu güzel ülke bizi sevenler kadar sevmeyenlerin de ülkesidir. Hakları, özgürlükleri, kazanımları 77 milyon için büyüttük. Türkün meselesi ne kadar bizim meselemizse Kürtün, Boşnağın meselesi de bizim dedik bunun gereğini hakkıyla yerine getirdik. Sünninin sorunlarını kendimize dert edindiğimiz kadar Alevinin sorunlarını da kendimize dert edindik. Mazlumun, mağdurun etnik kökenine, inancına bakmadan elinden tutmanın ona yol arkadaşı olmanını samimi mücadelesi içinde olduk. Siyasete başladığımız günden itibaren yeni büyük bir Türkiye’nin hayalini kurduk. 77 milyonun dost ve kardeş olduğu bir Türkiye’nin hayalini kurduk" ifadelerini kullandı.

"-SİZ KİMSİNİZ- DEDİK"
Belli kesimlerin, belli zümrelerin değil herkesin kültürünü, yaşam tarzını özgürce sürdürdüğü bir Türkiye’yi hayal ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, "Hiçbir zaman kutuplaştıran olmadık. Biz bize yapılanı başkasına yapmadık. Onun için 30 Mart seçimlerinde kazandığımızda neredeyse kahir ekseninde AK Partimiz var. Diğer siyasi partilere bakıyorsunuz, bir diğer farklı etnik unsurun bir diğeri de kumsalların partisi olarak kalmış. Asimilasyon yoluyla hiçkimseyi kendimize benzetmenin gayesinde olmadık. Onlar ayrıştırdılar, biz kardeşliğin mücadelesini verdik. Biz, özgüveni yüksek bir Türkiye hayal ettik. Hem içeriden hem dışarıdan iteklenen, yağmalayan bir Türkiye’den kendi ayakları üzerinde duran bölgesinde ve dünyada ben de varım diyen bir Türkiye hayal ettik. 200 yıldır sistemli bir şekilde bizim özgüvenimizi kırmak istediler. Bizim boynumuzu bükmek istediler" diye konuştu. Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
"Biz, siyasi tarihimiz boyunca cesaretle korkmadan çekinmeden siz kimsiniz sorusunu sorduk. Siz kimsiniz? İçeride ve dışarıda siz kimsiniz. Bize kibirle bakma cesaretini nereden buluyorsunuz. Biz halkız, Alparsalanı, Osman Gazi’nin torunlarıyız. Biz destanlarını kanla, cesaretle, kahramanlıkla yazmış şehitlerin takipçileriyiz. Biz, ilmiyle, sanatıyla, devlet yönetimiyle medeniyet inşa etmiş, medeniyetlere istikamet çizmiş bir milletin mensuplarıyız. Siyasi tarihimiz boyunca işte bu şuuru yüceltmenin ve yükseltmenin mücadelesini verdik. Unutturulmak istenen bir medeniyetin yeniden inşa etmenin, dizlerinin üzerinde yeniden yükseltmenin mücadelesini verdik. 200 yıl yonuca yüzüstü sürünen bir medeniyetin yüzünü ağırtmanın mücadelesini verdik. Bu ülkenin gençlerine özgüven aşıladık. Bu ülkenin çocuklarına aydın bir gelecek umudu aşıladık. Bu aziz millete hayal bile görülen seviyelerin ulaşılabilir olduğunu gösterdik. Biz bir çığır açtık. Biz bir kapıyı araladık. İnşallah arkamızdan gelen nesiller bu kapıdan geçecek kadim medeniyet sancağımızı çok daha yüksek burçlara dikmenin mücadelesinin verecekler."

"DÖNÜM NOKTASIDIR"
"Kardeşlerim, sevgili yol arkadaşlarım 2007 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanırken karşımızda bir kez daha vesayetin ve statükonun soğuk yüzünü bulduk" diyen Erdoğan, "Bize yani milletin partisine Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler. Ortaya koydukları akıl almaz bahanelerle, hukuku katleden yorumlarla Cumhurbaşkanı seçimini bir kaos ve krize çevirmek istediler. Statüko partileri, vesayet partileri bu kriz ve kaos sürecine her zaman olduğu gibi destek verdiler. Hemen kararımızı verdik, Anayasa değişikliği yaptık. Bu değişikliği halk oylamasına götürdük. Meclisin 11. Cumhurbaşkanını seçmesindeki önündeki engelleri kaldırdık. 12. ve sonraki Cumhurbaşkanlığının artık halkın oylarıyla seçilmesi düzenlemesini getirdik. Yüzde 69 oyla. Kardeşlerim, bizleri, ekranları başında izleyen aziz milletim. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi demokrasimiz adına çok büyük bir dönüm noktasıdır. Cumhurbaşkanın Meclis tarafından değil halkın bizzat kendisi tarafından seçilmesi basit, teknik bir değişiklik değildir. Bu sadece yöntemin değişmesi değildir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi bir tarihin, vesayetlerin tarihinin bu ülkede kapatılmasıdır. Bunun böyle bilelim" şeklinde konuştu.
(İHA)