DSP Genel Sekreteri Süleyman Yağız, AK Parti hükümetinin kadrolaşma harekatına karşı sivil toplum örgütlerini konuyu duyarlı olmaya çağırdı.
Abone olDSP Genel Sekreteri Süleyman Yağız, “Saklı ve açık amaçları için kadrolaşma harekâtını hızla sürdüren AKP iktidarına karşı en büyük görev sivil toplum örgütlerine düşmektedir. Sivil toplum örgütleri demokratik zeminlerde ve hukuk kuralları içinde hareket ederek olası tehlikelere dikkat çekmelidir” dedi. Yağız’ın yazılı basın açıklaması şöyle: Türkiye, daha birinci yılını bile doldurmayan AKP iktidarını taşıyamaz bir noktaya gelmiştir. Çünkü bu iktidar, saklı ve açık amaçlarına uygun olarak kadrolaşma harekâtını hızla sürdürmektedir. Demokratik, laik ve Atatürkçü kadroları ise yine aynı hızla yerlerinden etmektedir. Geçici kadrolarda çalışan emekçi insanların bile aşlarıyla-işleriyle oynamaktadır. En doğal bir memur eylemine tahammül edemeyen AKP iktidarı, sözde demokratikleşme ve teslimiyetçi AB üyeliği hayali adına devletin çok önemli bir kurumu olan MGK’yı da etkisiz duruma getirmiştir. AKP iktidarı döneminde bazı iç ve dış odaklar tarafından Atatürk dahi tartışma konusu yapılmaktadır. Tartışmanın bu iktidar döneminde yapılması herhalde tesadüfî değildir. Oysa: - Atatürk ve ilkeleri vazgeçilmezdir. - Laiklik ve gerekleri vazgeçilmezdir. - Demokrasi ve Cumhuriyet vazgeçilmezdir. - Ulusal birliğimiz ve toprak bütünlüğümüz vazgeçilmezdir. - Türkiye Cumhuriyetimiz gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimiz de vazgeçilmezdir. Türkiye için AB, elbette ki bir hedeftir. Ama tek hedef değildir. Türkiye’nin başka hedefleri de vardır; olmalıdır. Türkiye, Avrasyalaşma sürecinde bölgesinin ve hatta dünyanın anahtar ülkesi konumundadır. Türkiye’yi kimse dışlayamaz ve gözardı edemez. Yeter ki, Türkiye’nin bu gücünü, önce yöneticilerin kendileri bilsinler ve tüm dünyaya da hissettirebilsinler. Ama ne yazık ki, işbaşında bu gücü gösterebilecek bir iktidar bulunmamaktadır. Tam tersine, ulusal gücümüzü ve değerlerimizi yeterince değerlendirmeyen ve belki de değerlendirmek istemeyen bir iktidar ülkemizi yönetmektedir. Dolayısıyla bizzat bu iktidar ülkemizin geleceği için bir risk oluşturmaktadır. Şunun altını özellikle çizmemiz gerekiyor: Vaktiyle yapılan demokrasi dışı müdahalelerin hiçbir soruna çözüm getirmediği çok net biçimde görülmüştür. O nedenle en büyük görev, sivil toplum örgütlerine düşmektedir. Sivil toplum örgütleri seslerini her zamankinden çok daha fazla gür ve etkili çıkarmalıdır. Demokratik zeminlerde ve hukuk kuralları içinde hareket ederek olası tehlikelere dikkat çekmelidir.