Çevreye duyarlı projelere ve enerji yatırımları ön planda. Büyük şirketlerin bu yöndeki yatırımları dikkat çekiyor.
Abone olKüresel ısınma, petrol fiyatlarındaki artış, petrol rezervlerinin azalması ve bu gelişmelere paralel olarak tüketicilerin satın aldıkları ürünlerin çevreyle uyumu konusuna önem verir hale gelmesi gibi global gelişmeler ve şirketlerin uzun vadeli karlılık hedefi, çevreye duyarlı ürünlerin ve üretim süreçlerinin giderek önem kazanmasına neden oldu.
Çevre bilinci ve sürdürülebilirlik anlayışı, son yıllarda firmaları çevre dostu olduğu kadar, enerji maliyetlerini aşağıya çeken ürünlere yoğunlaştırdı.
Otomotivden beyaz eşyaya, yapıdan aydınlatmaya kadar birçok sektörde yapılan bu yöndeki yatırımlarla çevrenin korunması ve uzun vadeli karlılık hedefleniyor.
Vestel Genel Müdürü Timur Tuncer, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, şu anda ürettikleri ürünlerdeki enerji ve su tüketiminin, 4 yıl önceki ürünlerine göre yüzde 30'lara varan oranda azaldığına işaret etti.
Enerji ve doğal kaynakları verimli kullanma felsefesini sadece ürünlerine yansıtmakla kalmayıp, üretim tesislerinin de bu unsurları taşımasına dikkat ettiklerini kaydeden Tuncer, ''Fabrikalarımız en yeni teknolojilerle donatıldığı için, eski teknolojide üretim yapan fabrikalara göre daha az elektrik ve doğal kaynak kullanılıyor. Bu sayede de hem küresel ısınmanın önlenmesine destek vermiş oluyoruz hem de ürünlerimizi daha düşük maliyetle üretip, daha ekonomik fiyatlarla kullanıcılarımıza sunabiliyoruz'' dedi.
Tuncer, bir süredir kullanıcılarını evlerinde ziyaret edip beyaz eşyalarının bilinçli kullanımı için eğitimler verdiklerini ifade ederek, tüketicilerde de, çevre duyarlılığı ve enerji kaynaklarının tasarruflu kullanımına ilişkin farkındalığın giderek arttığını vurguladı.
Timur Tuncer, ''Tüketiciler artık hayatlarına giren markalara ve şirketlere, 'Ürününü bana ulaştırana kadar gezegeni daha yaşanabilir bir yer kılmak veya ona daha az zarar vermek adına ne yaptın?' diye soruyor. Bu 'yeşil devrimin' farkındaki pek çok global şirket de yeşil politikalar oluşturup, bunları kamuoyuyla paylaşıyor ve bu politikaları sıkı bir şekilde takip ediyor'' dedi.
TEŞVİK SAĞLANIRSA A ENERJİ SINIFI ÜRÜNLERİN PAYI ARTAR
Arçelik'ten alınan bilgiye göre ise Türkiye'de şu anda kullanımda olan yaklaşık 60 milyon adet beyaz eşyanın sadece yüzde 10'u A ve üzeri enerji sınıfı seviyesinde bulunuyor.
Üretim rakamlarına bakıldığında ise, yıllık üretim adetlerinin, buzdolabında yüzde 60'ı, çamaşır ve bulaşık makinelerinde yaklaşık yüzde 90'ı, fırında yüzde 50'si, klimada ise yaklaşık yüzde 35'i A ve üzeri enerji sınıfı ürünlerden oluşuyor.
Üretim teknolojilerine ve pazarın gidişatına bakıldığında, 2015 yılı dolaylarında evlerde kullanılan ürünlerin çoğunluğunun yine A sınıfı altı ürünlerden oluşması bekleniyor. Ancak tüketicilerin bu ürünlere rağbet göstermesini sağlayacak teşviklerin hayata geçirilmesi ve üreticilerin yoğun bilinçlendirme kampanyaları düzenlemesi durumunda, 2-3 yıl içinde üretilen ve satışa sunulan ürünlerin neredeyse tamamının A ve A üstü enerji sınıfı ürünlerden oluşmasının sağlanabileceği düşünülüyor.
Bu şekilde bir dönüşüm sağlandığı takdirde, örneğin Türkiye'de satılan bütün buzdolaplarının A , klimaların da A sınıfı enerji tüketim seviyesine sahip olması halinde, 10 yılda sağlanan enerji tasarrufuyla 120 milyon ağacın temizleyebileceği kadar karbondioksit (CO2) gazı emisyonunun ortaya çıkmasının engellenebileceği bildirildi.
ARÇELİK ÇEVREYE DUYARLI ÜRÜNLER ÜZERİNDE ÇALIŞIYOR
Arçelik A.Ş'nin, 1990'lı yılların başından bu yana, çevreye duyarlı ürünler üzerinde yoğun çalışmalar yürüttüğüne dikkat çeken şirket yetkilileri, ''Gelecekte enerji bandlarının ve regülasyonların daralmasının beklendiğini söyleyebiliriz. Standart kuruluşlarının bu doğrultuda çalışmaları var'' değerlendirmesinde bulundu.
Dünyada çevreci olarak nitelendirilen şirketlere yatırım yapan fonların, bono aracılığıyla finansman kaynağı sağladıklarına ve bu şekilde, bireysel yatırımcıların da tüm sürece dahil edilerek kaynak yaratılabildiğine dikkat çeken Arçelik yetkilileri, ''Türkiye'de de benzer fonlar oluşturulmakla birlikte, Türkiye'deki şirketler bono çıkarmadıklarından dolayı, bu fonlar doğrudan finansman kaynağı yaratmıyorlar. Ancak gelecekte dünyada uygulanan sisteme benzer bir uygulamaya Türkiye'de de geçilmesi öngörülüyor'' açıklamasını yaptı.
''A SINIFININ YERİNİ A VE A ÜRÜNLER ALACAK''
BSH Ev Aletleri Kurumsal İletişim Müdürü Fatmanur Erdoğan da, 2007 yılında Ar-Ge çalışmalarına dünya çapında 259 milyon avro yatırım yapan BSH Grubunun, Ar-Ge çalışmaları kapsamında en önemli yeri, enerji tasarrufuna ilişkin projelere verdiğini kaydetti.
Erdoğan, 1990 yılından bugüne bakıldığında, su tüketiminde çamaşır makinelerinde yüzde 67, bulaşık makinelerinde ise yüzde 65'e varan oranda tasarruf, buzdolaplarının elektrik tüketiminde de yüzde 80 civarında iyileştirme sağlandığını aktardı.
Üretim süreçlerinde de çevrenin korunmasına destek olmayı amaçlayan BSH Ev Aletlerinin ürünlerinde kullanılan malzemelerin yaklaşık yüzde 80'inin, ürün ambalajlarının ise yüzde 98'inin geri kazanılabilir malzemelerden oluştuğunu anlatan Erdoğan, yakın gelecekte, enerji verimliliği yüksek ürünlere yapılan yatırımın artarak devam edeceğini, bugünün A sınıfı enerji verimliliğine sahip ürünleri yerine, A ve A verimliliğe sahip ürünlerin ön plana çıkmasını öngördüklerini belirtti.
''ÇEVRECİ YENİLİKLERE 1 MİLYAR AVRO YATIRIM''
Türk Philips'in Tüketici Aydınlatması Ülke Satış ve Pazarlama Müdürü Ömer Toy'un verdiği bilgiye göre, Türkiye'de her evde sadece 3 normal ampulün enerji tasarruflu ampulle değiştirilmesiyle, her yıl 4 bin 300 GWh ve 900 milyon YTL değerinde enerji tasarrufu elde edilebilir.
Toy, ''Ayrıca bu miktar, 120 milyondan fazla ağacın karbondioksit tüketimine eşit bir emisyon anlamına geliyor'' dedi.
100 milyon avronun üzerindeki Türkiye aydınlatma pazarında, hızla büyüyen enerji tasarruflu ampuller segmentinin, pazarın adetsel olarak yüzde 35'ten fazlasını oluşturduğunu, orta vadede bu oranın yüzde 50'yi geçmesini beklediklerini kaydeden Toy, Philips'in, önümüzdeki 5 yıl içinde çevreci yeniliklere yaptığı yatırımı iki kat arttırarak 1 milyar avroya çıkarmayı hedeflediğini ifade etti.
Toy, çevreye duyarlı olarak üretim teknolojilerinin yenilenmesinin, kısa vadede şirketleri farklı alanlarda Ar-Ge çalışmaları yapmaya ve bu bağlamda yatırımlarını arttırmaya yönelttiğine dikkat çekerek, ''Çevreye yapılan bu yatırımlar uzun vadede mutlaka karlı bir şekilde şirketlere geri dönüş sağlayacaktır'' değerlendirmesinde bulundu.
''İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, KALİTELİ İNŞAATLAR, ELEKTRİK ZAMMI TALEBİ ARTIRIYOR''
Osram'dan alınan bilgiye göre ise, Türkiye'de yeni teknolojiler dünya ile eşzamanlı talep görüyor olsa da, ilk yatırım maliyetleri ve tasarrufun etkin geri dönüşünün uzun vadede olması, enerji tasarruflu teknolojilere olan talebin önünde engel oluşturuyor.
Özellikle son yıllarda, küresel iklim değişikliği konusunun çok gündemde olması, kaliteli inşaatların artması, gelir seviyelerindeki kademeli yükseliş ve elektriğe gelen zam bu ürünlere olan talebi artırıyor.
Cirosunun yüzde 5'ini Ar-Ge'ye ayıran Osram'ın, ürün portföyünün yüzde 40'ını oluşturan yenilikçi ürünlerin büyük kısmı enerji tasarruflu ürünlerden meydana geliyor.
Osram'dan verilen bilgiye göre, dünya çapında aydınlatmanın sadece yüzde 30'unun enerji tasarruflu ürünler ile yapılması durumunda, aydınlatma için kullanılan enerjinin 5'te biri tasarruf edilebiliyor. Bu da Hindistan'ın yıllık elektrik tüketimine denk geliyor.
OTOMOTİV SEKTÖRÜNDEKİ ÇEVRECİ VE TASARRUFLU YATIRIMLAR
Diğer sektörlerde olduğu gibi otomotiv sanayi de çevreci ve karlı yeni teknolojiler üzerinde çalışmalarına hızla devam ediyor.
Toyota ve Honda'nın çevreci ve yakıt tasarrufu sağlayan seri üretilen otomobillerinin ardından, Güney Koreli Hyundai de çevre dostu otomobilini, 2009 yılında satışa sunmaya hazırlanıyor. Hyundai'nin ''Elantra LPI HEV'' adlı hibrid aracında, hem LPG ile çalışan motor hem de elektrikli motor kullanılarak, yakıt tüketimi ve zararlı gazların salınımı düşürülüyor.
Pazardaki rakiplerine göre yüzde 40 gibi ciddi bir oranda maliyet düşürdüğü belirtilen Elantra HPI HEV'in, benzinli motora sahip olan Elantra modeline göre de maliyetleri yüzde 50 oranında aşağıya çektiği kaydedildi.
Renault da, 2006 yılından itibaren Renault 2009 Kontratı çerçevesinde kendine çevre konusunda ''iddialı'' hedefler saptadı. Bu hedefler, faaliyetlerinin çevreye olan etkilerini azaltmak üzere Renault tarafından 10 yılı aşkın süredir araçlarının ömür döngüsünün tüm aşamalarında (üretim, kullanım ve ekonomik ömür sonu) yürüttüğü girişimler doğrultusunda belirlendi.
OTOKAR'DAN HİBRİD PROTOTİP
Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, Türk otomotiv sanayisi de bu alanda çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, Türkiye'nin ilk hibrid otobüs prototipi olan Doruk 160 LE Hibra üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor.
Dünyada giderek yaygınlaşan hibrid teknolojilerinin kullanıldığı otobüs, hem dizel hem elektrik ile çalışıyor. TÜBİTAK destekli bu projede Otokar, önümüzdeki yıllarda araç testlerini başlatarak aracı mükemmelleştirmeyi hedefliyor.
Otokar Genel Müdürü Serdar Görgüç, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Otokar'ın bir yandan yeni ürün geliştirmelerine devam ederken, dünyanın önde gelen otomotiv firmalarının yaptığı gibi, ürünlerinde yeni teknolojileri de denediğini söyledi.
Dünyada giderek yaygınlaşan hibrid teknolojilerinin kullanıldığı Doruk 160 LE Hibra hem jeneratörü besleyen dizel yakıt, hem de akülerde depolanan elektrik ile çalışıyor.
Hibrid otobüs ayrıca kullanıcıya dizel motorlu otobüslere kıyasla yüzde 20'ler düzeyinde daha düşük yakıt tasarrufu ve düşük işletme maliyetleri gibi avantajlar sunuyor.
TOFAŞ'IN ELEKTRİKLİ ARAÇ ÜRETİM HAZIRLIĞI...
Tofaş'ın ise Peugeot-Citroen ortaklığı (PSA) ile geliştirdiği ve ''Fiorino'' adıyla satışa sunduğu aracın elektrikli versiyonunu üretmek için çalışma yaptığı bildirildi.
Bu kapsamda, İtalya'dan, Tofaş'ın Ar-Ge merkezine gelen bir Fiat ekibinin, Türk mühendislerle birlikte, gelecek yıl piyasaya çıkması planlanan aracın üzerinde çalıştığı, yeni çıkacak modelin özellikle kent içi kullanıma yönelik olacağı, saatte 100 kilometre hız yapabileceği ve dolu bataryasıyla 200 kilometre yol alabileceği öğrenildi.
Fiat bünyesinde ilk kez Tofaş tarafından geliştirilen ve yıl sonunda tanıtımı yapılması düşünülen sistemin, gelecek yıllarda diğer bazı modellere de adapte edilmesinin planlandığı belirtildi.
FORD OTOSAN'IN HİBRİD DENEMELERİ
Hibrid araçların önümüzdeki birkaç yıl içinde yaygınlaşacağını yakıt ekonomisi ve düşük emisyon salınımı ile önümüzdeki 20-30 yıla damgasını vuracağını düşünen Ford Otosan da, hibrid Transit prototipini üretti.
Bu projeden edindiği tecrübe ile hibrid elektrikli araç bileşenlerinden elektrik motoru, batarya ve elektronik kontrol ünitelerinin de geliştirilmesi ve yerli üretimi için de üç ayrı proje başlattığını duyuran Ford Otosan'ın, hibrid kamyon çalışmaları da devam ediyor.
TEKNOLOJİ GELİŞTİRİRKEN BİLİNÇLE HAREKET ETMEK
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Aybar, günümüzde otomotiv endüstrisinin teknoloji geliştirirken çevreci anlayışın ön planda tutulduğu bir süreci yaşadığını belirtti.
Petrol rezervlerinin tükeniş sürecine giriş takvimlerinin yapıldığı bir dönemden geçildiği düşünüldüğünde, alternatif enerji ve endüstriyel yakıtlar için arayışların sürdürülmesinin doğal olduğunu ifade eden Aybar, çevre kirliliğiyle mücadelenin, tüm otomotiv sektörü için de üzerinde önemle durulması gereken konuların başında geldiğini vurguladı.
Aybar, çevre konusundaki hedeflerin, araç üretim standartlarının yanı sıra Avrupa ülkelerinde araçların vergilendirilmesi politikalarıyla da desteklendiğine, bu yönde teşvik veya caydırma uygulamaları yapıldığına dikkat çekerek, ''Dolayısıyla dünya, teknoloji geliştirirken çevre bilincini ön planda tutan bir dönem yaşamaktadır'' dedi.
Sanayide her sektörün teknoloji geliştirirken bilinçle hareket etmesine ihtiyaç olduğunu dile getiren Aybar, şöyle devam etti:
''Otomotiv sektörü de dünyada teknoloji geliştirirken çevre bilinciyle hareket eden öncü sektörler arasındadır. Dünyada artan nüfusla beraber kısıtlı enerji kaynakları olması ve buna bağlı olarak sektörün sürdürülebilirliğinin sağlanması için alternatif enerji kaynaklarına yönelme zorunluluğu da söz konusudur. Elbette her sektör için karlılık koşulu önem taşımaktadır. Çok yakın gelecekte çevreye duyarlı alternatif enerjilerle çalışan ürünler her sektörde karşımıza çıkacaktır. Bizim de ülke olarak gerekli altyapıyı bu doğrultuda hazırlamamız gerektiği düşünülmektedir.''