Türkiye'nin konuştuğu aile kavgasında tezkere konusunda ters düşen karı koca bu söyleşide de atıştı..
Abone olYeni harman gazetesinine birlikte röportaj veren ikili, artık medya önüne karı-koca olarak ikili çıkıp kavga eden, tartışan bir görüntü sunarak yeni bir uygulamanın mimarı oldular... İşte dergideki karı-kocanın fikir kavgası... KARI-KOCA ARASINA TEZKERE GİRDİ AMBERİN ZAMAN (Yeniharman) YeniHarman’a konuştular! Emin Şirin 1948 İskenderiye , Mısır doğumlu Robert Kolej; İşletme bölümünden mezun olduktan sonra Amerika’nın Arizona eyaletinde İsletme Master I yaptı. İs hayatına ilk o zamanlar tamamıyle İsviçre sermayeli olan Migros da yönetici olarak atıldı sonradan Çukurova Holding ve diğer özel sektör kurumlarında hizmet etti. Hali hazırda HaberX internet sitesinde yazar. Meclisde Medyayla ilgili verdiği soru önergeleri ile gündeme geldi son günlerde de tezkereye yaptığı muhalefet ile. Mükemmel İngilizce, Fransızca ve İtalyanca konusuyor. Belli etmemeye çalışıyor ama karısına hayran. Nazlı Ilıcak Zaten hepimiz onu tanıyoruz. Mülakat kocasının Meclisdeki küçücük Atatürk portreleri ile bezeli, lavanta kolonyası kokan odasında gerçekleşiyor. Kendisi çok şık. Ralph Lauren lacivert ceket üstüne de gök mavisi pashmina atılmış , altında blue jean ve elinde Chanel marka canta var TARTIŞMA -Sayın Şirin, siz tezkereye neden ret oyu verdiniz? EMİN ŞİRİN- Benim tezkereye ret oyu vermemin sebeplerini önem sırasına göre sayıyorum: Türkiye’nin güvenliği, bir. İki, Irak’ın harpten sonra alacağı şekil. Üç, ekonomik kayıpların karşılanması. Ancak bu üçünden evvel bir de hukuk ve anayasa var. Şimdi bizim anayasamızın 92. maddesi çok açık: Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde diyor. Şimdi biz burada iki konuyu konuşuyoruz. 1- Türk askerinin Irak’a geçirilmesi.:Orada ben bir meşruiyet sorunu kattiyen görmüyorum. Çünkü güvenlik açısından bu meşruiyet doğmuştur, doğabilir. Buna mukabil Amerikan askerlerinin Türkiyeden geçerek Irak’a girecek olmalarını uluslararası bir meşruiyet temeli taşıdığına inanmıyorum. 2. husus, ortaya çıkacak olan hadisenin Türkiye’nin güvenliği açısından ne tip bir anlaşmalar yumağına bağlandığı bilgisini biz almadık. Irak’ta adını koyalım; üniter yapının korunup korunmayacağını, bizi alakadar eder biçimde ikiye ya da üçe bölünüp bölünmeyeceğini ve bir Kürt devletinin ilan edilmesi halinde, bu kürt deletinin Amerika Birleşik Devletleri tarafından kesinlikle tanınmayacağına dair tüm garantileri almış vaziyette değiliz. Üç, ekonomik paket. Bize söylenilen 6 milyar dolarlık bir hibe, bunun 2 milyar doları askeri hibe olacak, geri kalan 4 milyar doları karşılaşılığı da bire altı çarpandan 24 milyar dolarlık bir kredi çıkacak ortaya. Bu kredi de 15 sene vadeli, 4 sene ödemesiz, libor artı 2 faizli. Ben bunu da fevkalade yetersiz ve yanlış buluyorum. Dolayısıyla Amerikan askeri açısından uluslararası hukuka yeteri kadar oturmadığına inanmadığım, güvenlik açısından beni tatmin etmeyen, Kürdistan’ın kurulmasını kesin olarak garanti altına almayan ve ekonomik olarak beni tatmin etmeyen bir pakete evet demedim. NAZLI ILICAK-Tamam artık. -Evet sen oturuyor olsaydın mecliste ne yapacaktın. EMİN ŞİRİN- O hemen evet derdi. O mandacı. NAZLI ILICAK- Şimdi ben Emin beyin görüşlerini ele alarak, onun tam tersi düşündüğümü söyleyeceğim ve onun kendime göre yanıldığı noktaları ifade etmeye çalışacağım. EMİN ŞİRİN- Siz benim üstümde hakem makem değilsiniz. Kendi görüşlerinizi... Bakın. Burada siz başlayıp, ben size bu konularda yüklenirsem, mandacı olup çıkarsınız. Buna dikkat edin. NAZLI ILICAK- (Gülüyor) EMİN ŞİRİN- Görüşlerinizi söyleyin. Milletvekili olan benim. Ben size cevap vereyim. Siz benim üstümde, bir yargı mercii ya da temyiz mercii değilsiniz hanımefendi. NAZLI ILICAK- Emin bey, beni sindirmeye çalışmayın. Evdeki tabii hukukumuz ayrı, burada eşit mertebedeyiz. EMİN ŞİRİN- Hayır, eşit olarak konuşuyoruz, konuşma tarzınızı anlamama imkan yok ya. Siz kimsiniz de, benim üstümde beni değerlendirme yetkiniz var. NAZLI ILICAK- Kendi görüşüm açısından... EMİN ŞİRİN- Tamam siz kendi görüşünüzlerinizi söyleyin, o kadar. NAZLI ILICAK- Kendi görüşüm açısından, sizin yanıldığınız noktalardan yola çıkarak, kendi görüşümün doğru olabileceğimi ifade etmek istiyorum: Şimdi burada şöyle bir konu var:Türkiye, iyi ile kötü arasında bir tercih yapmıyor.. Ben bunu öteden beri söylüyorum: İki ucu pis bir değnek ile karşı karşıyayız. Burada her iki alternatif de kötü. Yalnız bir alternatif de hiç değilse uğradığımız zararların telaffisi mümkün. Ve güvenlik açısından daha büyük bir teminat. O bakımdan ben Amerika ile birlikte hareket edilmesi gerektiğini savunuyorum. Şimdi bir kere eğer uluslararası meşruiyet için bir engel varsa, bu Türk askerinin Irak’taa bulunması da sorun yaratır. Aynı şekilde. Şundan dolayı: Şimdi Türk askeri Irak’ın içinde neden bulunuyor? Sıcap takip denilebilir, bu bir, bir de meşru müdafaa denilebiliyor, Birleşmiş Milletler’in 51. maddesine dayanılarak. Bir kere sıcak takip anlaşması Irak ile aramızda sona erdi. Sığınmacılar Irak’tan o zaman Türkiye’ye gelince, Kürtler, peşmergeler vesaire Saddam onları takip etmek istedi . Çünkü onlar açısından da, onlar terörist sayılabiliyordu. Ve biz buna mani olunca, biz ikili anlaşmalar çerçevesindeki sıcak takip imkanımız ortadan kalktı. Bunu bana Milli Savunma Bakanı söyledi, yani ben bunu kendim bunu hukuki bir metinden almış değilim ama Sayın Milli Savunma Bakanımız zannederim askerlerden aldığı bilgi doğrultusunda, bana bu bilgiyi verdi. Bunun yanında burada, durup dururken bir meşru müdafaa da söz konusu olamaz. Yani sen şunu iddia edebilemezsin uluslararası hukuk açısından; orada bir Kürt devletinin kurulması bana meşru müdafaa hakkı tanır diyemezsin, orada da Birleşmiş Milletler’den, Güvenlik Konseyi’nden senin lehine bir karar çıkmaz. Kaldı ki, Birleşmiş Milletler’in bazı kararlarını biz milli çıkaramıza aykırı bulduğumuz için tanımıyoruz. Yani 1964’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konyesi, Rum hükümetini Kıbrıs’ın tek meşru temsilci kabul etti, biz bunu meşru kabul etmedik. Veya KKTC’yi meşru kabul etmedi, biz bunu meşru kabul ediyoruz. Bu noktalarda, biz her zaman Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin her dediğini usulslararası hukuğun gereği diye kabul edemiyoruz. Uluslararası hukun meşruiyeti olarak kabul edemiyoruz. EMİN ŞİRİN- Usül için birşey söyleyebilir miyim? NAZLI ILICAK- Şunu bitireyim. Çünkü o zaman millimenfaatimize aykırı durumlar ortaya çıkabilir. Kaldı ki, o günkü güç dengelerine göre kurulmuş Güvenlik Konseyi. Niçin bir Rusya’nın veto hakkı olsun, Niçin bir Fransa’nın veto hakkı olsun da Almanya’nın olmasın gibi. Zaten öyle bir raddeye geldik ki; Amerika bu müdahalesiyle, tasvip etmediğimiz müdahalesiyle, ki benim haksız bulduğum müdahalesiyle Birleşmiş Milletler’in temelini sarsıyor, yeri dünya düzeni kuruluyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan o dünya düzeni zaten çöküyor ve birinci dünya savaşı sonrasının yarattığı o acayip harita yeniden tanzim ediliyor. O kadar önemli bir dönüm noktası ki; Türkiye bu dönüm noktasında söz sahibi olması gerekir, bu coğrafyada ve Irak’a komşu olarak. Pardon, ben bitirmedim ama buyrun. EMİN ŞİRİN- Hayır hayır, usül hakkında konuşmak istiyorum. Bu söylediklerinizin cevabını şimdi mi vereyim, çünkü hayali bir dünyada konuşuyorsunuz. Yoksa hepsinin sonunu mu bekleyeyim? NAZLI ILICAK- Hayır, ben sizi dinledim. EMİN ŞİRİN- Dinlemediğiniz belli oluyor. Benim ağzımdan Birleşmiş Milletler kararı çıkmadı, allahtan ki teyp açık. Uluslararası meşruiyet konusunda benim ağzımdan Birleşmiş Milletler kararı çıkmadı. NAZLI ILICAK- Uluslararası meşruiyeti neye dayandırıyorsunuz? EMİN ŞİRİN- Ben onu size söyleyeyim: Ben bizim girişimizi, Kürdistan’da bir Kürk devletinin kurulmasını “casusbelli”olarak ilan ettik. Biz ettik bunu. Bu bizim için meşru bir hadisedir. Tedbirini de alırız. İki, bizim askerimizin orada olup olmadığını, meşru, milli güvenlik konusuna girip girmediğini, bir bakanımız falan karar vermez, buna meclis karar verir. NAZLI ILICAK- Biz de onu savunuyoruz. EMİN ŞİRİN- Meclis veriyor bu konuda. Bakın siz illaki Amerika’yi pazarlamak için Türkiye’nin menfaatlerinden Amerika’yı aynı şeye koymak derdindesiniz NAZLI ILICAK- Bakın bir dakika. EMİN ŞİRİN- (Sesini yükseltiyor) Bir dakika lafımı bitireyim.Bakın Nazlı Hanım sizin bu tarz şeylerinize ben alışığım. Bana bu tarz şeyler yapmayın. Ben biliyorum bu tarzı. Sistemin içinde bizim meşruiyetimizin doğup doğmaması, Irak’ın silahsızlandırılmasının, bir savaş, silahlı müdahale olup olmadığı konusunda meclisimizin ikna olduğu andadır. Meclisimiz, silahsız bir müdahale ile silahsızlandırılmayacağına ikna olur ise, bunu meşru kabul eder ve harekete geçer. Benim ağzımdan Birleşmiş Milletler kararı çıkmadı. NAZLI ILICAK- Şimdi zaten aynı şeyi söylüyorum. Uluslararası meşruiyet kavramı, milli menfaata dayalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin verdiği karara bağlıdır. EMİN ŞİRİN- E vermedi karar. NAZLI ILICAK- Vermedi. E ama neye göre vermedi? EMİN ŞİRİN- (Sesini yükseltiyor)Bırakında anlatayım yahu!Anlatayım. Irak şu anda... NAZLI ILICAK- Bi dakka. Siz bütün büyük millet meclisi üyeleri, tam sizim gibi düşünmüyor. Mesela, Cumhurbaşkanı’nın tesir ettiği veya Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği kavram, veyahut bazı bakanların da ağzından çıkan kavram, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin alacağı karardır. Şimdi burada kavram karşaşası var. Siz burada diyorsanız ki, uluslararası hukukun meşru saydığı hal, içi boş bir kavramdır. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi... EMİN ŞİRİN- Hayır işte! NAZLI ILICAK- Kendi ülke menfaatine göre doldurur diyorsanız.. EMİN ŞİRİN- Hayır hayır. NAZLI ILICAK- Bugün doldurmadı, yarın doldurur diyorsanız, ben o zaman o görüşe katılıyorum. Zaten baştan itibaren ben bunu savundum. EMİN ŞİRİN- Şimdi bekleyin o zaman da, anlatayım ne olduğunu. Birleşmiş Milletler kararı, bu muşahıs hadisede önemli bir gösterge olabilir. Biz birinci tezkerenin geldiğinde oylamayı yaparken, bunu anlam olarak, Saddam’a verilen son bir ültümatom olarak verdik. Saddam bizim verdiğimiz karara güvenerek ya da sığınarak uzun bir müddet ayaklarını sürümeye kalkarsa, Irak’ın silahsızlandırılması konusunda Birleşmiş Milletler’le tam ve şartsız işbirliğine girmesse, bu taktirde bu şartın yerine geldiğine meclis karar verebilir. Benim ağzımdan Birleşmiş Milletler kararı gibi bişey çıkmadığı için lütfen cevap vermeye kalkmayın. -Yalnız ben başka bir soru sormak.. NAZLI ILICAK- Hayır hayır şu noktada bir uzlaşma sağlanmış oluyor. Çünkü kendi pozisyonum hiç değişmedi. EMİN ŞİRİN- Dur kız birşey söyleyeceğim... NAZLI ILICAK- Türkiye Büyük Milet Meclisi, kendi menfaatlerine karar verir. Türk askerinin Kuzey Irak’ta bulunması, bizim milli menfaatimizedir. Orada Türk askerinin bulunabilmesi için, Genelkurmay Başkanı’nın ağzından ifade edildiği gibi, “Biz orada savaşanlarla çatışmaya girmeyelim” diyor ve bunun altını çiziyor. Orada bizzat ordumuzun orddumuzun en üst kademesindeki kişi şunu ifade ediyor: Biz orada Amerika Birleşik Devletleri izin vermezse, başka bir yabancı ülke toprağında biz ordumuzu bulunduramayız. Orada Musul, Kerkük vesarie orada bir devlet kurulursa ona müdahale edemeyiz. Çünkü Amerika.. EMİN ŞİRİN- Yahu! Bu ne teslimiyetçilik. Ben ne yapacağımı Amerika’ya mı soracağım. NAZLI ILICAK- Hayır ama ben Genelkurmay Başkanı’nın dediğini söylüyorum. Orada Amerika... EMİN ŞİRİN- Görüyor musun nasıl mandacı! NAZLI ILICAK- Orada Amerika, şeyle müttefik hale gelirse, Kürtlerle müttefik hale gelirse ve bamüttefik Kürtler olursa ve oradaki Peşmergeler olursa, o zaman Amerika tabii müttefiklerini koruyacaktır bize karşı. Ben bunu söylüyorum. EMİN ŞİRİN- Olsun da bir görelim. NAZLI ILICAK- (Ses tonu yükseliyor) Daha bitirmemiştim. Bu çok önemliydi. -Tezkere meclisten geçmeyince, Tayyip Erdoğan dedi ki, “Demokratik süreç işledi”. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün tezkere konusundaki açıklamalarının akabinde tezkerenin aynı haliyle meclise yeniden sunulması demokratikleşme konusundaki iddialarla çelişmez mi? EMİN ŞİRİN- Genelkurmay başkanımızın bu son konuşmasını, yanlış bir konuşma olarak değerlendiriyorum. Genelkurmay Başkanımız, milli güvenlik konusunda pek tabii ki, fikirlerini izah edecektir. Ancak bu konuşmanın meşru anayasal zeminlerde ve resmi anayasal muhataplarla yapılması lazımdır. Ben kesinlikle Türkiye’deki siyasetin vesayet altında kalıyor görüntüsü verecek şekilde üst kademe askerlerimizin böyle konuşma yapmalarını fevkalade yanlış buluyorum. Velhevki, bu konuda bir başka yanlışlık daha var. Dün bu konuşma yapılırken Sayın Özkök’ün yanında Rauf Denktaş oturuyordu. Türkiye’ye daha yeni gelmişti. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın herhalde ilk ziyaret edeceği kişi Hilmi Özkök olmamalı.. O da Kıbrıs konusundaki görüşmelerde asker desteği ile hareket ediyormuş görüntüsünü veriyor. Bir üçüncü konuyu daha söyleyeyim: Hilmi Özkök paşanın açıkladığı bütün görüşleri, Başbakanımız Abdullah Gül bizlere zaten intikal ettirdi.Bilmediğimiz hiçbir şey yoktu orada. Onun için bizim askeri vesayet altında bir görüntü vermemizin son derece yanlış olduğu kanaatindeyim. Askerler bu konuları Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşürler. Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık ile yapılan istişari organizasyon toplantılarında belirtirler.Zaten bu konu, Irak konusu askerlerimizin özellikle bilgi verecekleri hatta yönlendirecekleri bir konudur ama bu, bu şekilde bir preckonfions gibi yapılmamalıdır. -Bu konuşmanın ardından 2. teskere Meclis’e gelirse Tayyip Erdoğan demokratik olarak bunu nasıl açıklayacak? EMİN ŞİRİN- Şöyle söyleyeyim: Aynı teskereyi savunamaz. Irak’ ta hiçbir şart değişmezse, Amerika ile yapılan hiçbir görüşme değişmezse, bu iki şartta hiçbir değişiklik olmadan, ve parlemanto bu şartlara göre ortaya bir irade koymuş iken, aynı şartlarda, aynı teskereyi Recep Tayyip Erdoğan’ın getirmesi parlemanto ve milli iradeyle inatlaşma manasına gelir ve yapmaması gerekir. Gücüne güvenip yapıp geçirse bile bu AK Parti ve Recep Taiiyp Erdoğan açısından demokratik iddialarının sonu olur. NAZLI ILICAK- Şimdi bir dakika.. Ben şunu söyleyeyim...Şimdi bir kere bu teskere ikinci kere Recep Tayyip Erdoğan istedi diye gelecek, Genelkurmay Başkanı istedi diye gelmeyecek. Baştan beri Recep Tayyip Erdoğan bu teskerenin geçmesini istedi ve ağırlığını koydu. Bu Recep Tayyip Erdoğan’ın istemediği ya da Genelkurmay Başkanı’nın çok istediği birşey değil. Orada Milli Güvenlik Kurulu’nun bu açıklamayı yapmamasının birkaç sebebi birden var. Bunun önünü kesen esas itibariyle Cumhurbaşkanı.. Baştan itibaren Cumhurbaşkanı... Biliyorsunuz Bülent Arınç ile birlikte konuşuldu. Hatta Abdullah Gül’ü çağırdığında Cumhurbaşkanı, teskereyi ondan geri çekmesini talep etmiş. Ona rağmen teskere Meclis’e geldi. Yani burada askerin teskereyi dayatması değil, tam tersine, Milli Güvenlik Kurulu’nda bu konu açıldığında, Cumhurbaşkanı diyor ki; “Tekrar bir açıklama yapılmasına gerek yok. Bu meclisi etki altına almak olarak algılanabilir.” Bunun üzerine sivil üyeler de sessiz kalıyor. Bunu nereden öğreniyoruz: Genelkurmay Başkanını’nın açıklamalarından, “öyle de bir talep gelmedi” diyor... Niçin gurup kararı almadılar. Çünkü Tayyip Erdoğan bunun geçeceğinden çok emin olduğu için almadı. Buna yalnız geçmedi diyemezsiniz. Bir kere kabul oyları red oylarından fazla. Sadece bu bir tüzük meselesinden kaynaklanıyor. O tüzük maddesini de Anayasa Mahkemesi bu şekilde yorumladı. Birçok milletvekili de çekimser oyların red oyu gibi sayılabileceğini bilimiyordu. Çoğunluksa demokrasiyi işleten, çoğunluk evet oyu kullanmıştır. Bi kere bu son derece önemli. EMİN ŞİRİN- Bunlar boş iş, demogoji. NAZLI ILICAK- Hayır hayır. Genel kurmayın müdahalesine bakarsan, şunu söylemek istiyorum, bir, milli güvenlik kurulunun bu manada, görüş beyan etmesi,güvenlik sorunu olduğu için, bunu bir irtica konusunda söylenen, baş örtüsü taktı takmadı, bununla mukayese dahi etmem, asker konuşacağı vakit, Amerikan genel kurmay başkanı da konuşuyor.Şu kadar zamanda savaşı bitiririz filan diyor, kaldı ki bugün Genel Kurmay Başkanını konuşması hükümetle Hükümetin görüşünü destekliyor mahiyetinde. Bu çok önemlidir. Neden önemlidir, benim açımdan da önemli, askerin siyaset konuşmasına karşıyım, güvenlik meselesi söz konusu olunca ben asker ne düşünüyor onu bilmek isterim. Güvenli konusunda o bilir. Derse ki, bu Amerika’yı biz takmayalım, biz kendi yağımızla kavrulabiliriz derse , bu ordunun Amerika ile nasıl baş edeceğini ben bilebilir miyim , benim kanaatime göre edemez, amerika ile zıtlaşarak bir noktaya varamayız. Benim askerim biz çok güçlüyüz sen bunu takma derse, Saddam’ın dediği gibi, hadi düşün peşimize derse, o zam peşine düşeriz. Ben Milli Güvenlik Kurulu’nun bir bildiri yayınlamasını çok bekledim, yayınlamayınca hayal kırıklığına uğradım. Gazetelerde dezenformasyon haberler çıktı. Askerin yalanlamasına rağmen bazı gazetecilerce istismar edildi. Hem bu kullanıldı, hem de Anayasa’yı ihlal edecekleri kullanıldı. DP dönemindeki milletvekillerinin akibetine uğrayabilecekleri anlatıdı ki, bu da tamamen yanlış. Anayasayı ihlal başka, anayasayıa aykırılık başka, anayasaya aykırılık cebir unsurunu gerektirir. Sadece darbe döneminde milletvekillerini yargılayabilirsiniz. Orada da darbe baskısı, asker baskısı, senin arkanda bir güç yok, yanlış bir oy kullanırsın, anayasayı ihlal edersen başına iş gelir. Hesap sorarlar gibi de olumsuz bir hava yaratıldı. Batılı diplomatlarla görüştüğümüzde şu yorum sık yapılıyor, hem Ak Parti, hem genel kurmay çok yanlış hesaplarda bulundu, ikisi de çuvalladı ve ikisi de çuvallamış durumda. Bu görüşe katılıyor musunuz? EMİN ŞİRİN- Ben parlamento üyesiyim, bana parlamentonun icraatlarını sorun, parlamento çok doğruyu yaptı. Hükümet ile Genel kurmayın icraatlarını da kendilerine sorun. Ben deminden beri Nazlı hanımın çifte standartlarını hayretle dinliyorum. Askeri konulardan ziyade siyasi konuların içine giriyor, harbe girelm mi, girmeyelim mi gibi siyasilerin karar vermesi gereken konulara giriyor. Milli Güvenlik Kurulu toplanıp, oylama cumartesiye kaldığı vakit açıkladım ve açık söyledim, “MGK bunu görüşmeyecekse neyi görüşecek” dedim. Kesin bir tavır aldım. Oradan bir açıklama çıkmadı. Talihsizliktir... Hükümet orduya sorumluluğu yıkmak mı istedi? NAZLI ILICAK- Aynen. EMİN ŞİRİN- Bu yanlıştır ama bu yanlışı telafi için yanınızda Rauf Denktaş’ın da bulunduğu bir toplantıda, bir görüş bildirmek; bunu da çok yanlış buluyorum. Askerler konuştukları konulara göre, “işimize geliyorsa iyi ettiler, işimize gelmiyorsa demokrat davranmadılar” demek çifte standarttır. NAZLI ILICAK- Şimdi ben hem hükümetin, hem Genelkurmay’ın tavrı ile ilgili konuşabilirim. Askerler sizin de söylediğiniz gibi bunu hükümetin üstüne yıkmak istediler. Sorumluluk taşımak istemediler, bence bu yanlış bir karardı. Sadece milli güvenlik konusunda askerin konuşması gerekirdi. Ben bunu söylerken bir çifte standart olarak söylemiyorum. Genelkurmay Başkanı yaptığı yanlışı sonra telafi etti. O kadar olumsuza gidiş oldu ki, bunu toparlamak mecburiyetinde hissetti. Tabii ki hükümet de yanlış yaptı. Hükümet önce milli güvenlik konusunu öne çıkartmalydı, paradan önce. Para da çok önemli, sizin 74 katrliyon borcunuz varsa... EMİN ŞİRİN- Katrliyon değil, milyar NAZLI ILICAK- Milyar dolar değil mi, şimdi kafam karıştı. EMİN ŞİRİN- Milyar dolar. NAZLI ILICAK- Orada şey yapmayayım da. Evet evet milyar dolar borcu var, oradan gelecek paralarla ne yapacaktı, paketin geniş olmasını o da söylüyor, aramızda bi çelişki yok, hükümetin para talep etmesi, tek pazarlık konusu yapmamak kaydı ile... EMİN ŞİRİN-24 milyar dolar yetersizdi.Çok yetersizdi. NAZLI ILICAK- Olabilir. Çok yeteriz olabilir. Alınabileceğinin azamisi alınmıştır veya alınamamıştır. Ama 24 milyar dolar bile, 30 milyar bile bu ülkede yaratacağı hava çok önemlidir. Bakın dikkat ederseniz Amerika ile bu tezkere geçiyor havası dahi, bir iyimser hava, faizlerin düşmesi falan. EMİN ŞİRİN- Nazlı biraz kısa konuş yahu! 20 dakkadır uzattıkça uzatıyorsun. NAZLI ILICAK- Bu ekononmik paket de çok önemliydi ama güvenlik unsurunun bu kadar öne çıkarılması bu kadar kendisine güvenmeden, o bakanlar da ikna edemediler. Hükümetin başarısızlığı söz konusudur. Bence Tayyip Erdoğan kendisine çok güvendi.Arkadaşlarına çok güvendi belki arkadaşlarına izah edilemedi. EMİN ŞİRİN- Benim yanımda, benim yanımda... Benim yanımda, benim başkanımı ve benim hükümetimi tenkit etmeyin, cevap hakkı doğuyor. NAZLI ILICAK- (Gülüyor) EMİN ŞİRİN- Benim yanımda böyle tenkitleri istemiyorum. Cevap hakkı doğuyor değil mi? -Mutlaka... EMİN ŞİRİN- Ben de diyecem ki; o zaman, hanımefendinin de içinde bulunduğu medyanın maniplasyonu yüzünden şey bu hale geldi, ekonomi bu hale geldi. Esas olarak ekonominin dengesini esas olarak bozması gereken hiçbir şey yok ortada. -Teskere hangi koşullarda çıkar? EMİN ŞİRİN- George Bush’un bügün yapması gereken birşey var. Çıkıp, “Ben orada kurulacak bir Kürt devletini tanımayacağım .” Bunu bugün yapması lazım bügün. Orda bayrakları yaktırtmadan önce yapması lazım. Stratejik otak böyle hareket eder. Bizim parlemanto kararının ardından Türk bayraklarının yakılması çok manidar değil mi? Bizim parlemanto kararına göre, Türk askeri de oraya gidemeyecek. Ne oldu da yakıldı o bayraklar, fotografların çevresinde de Amerikalı olduğu söylenen bir takım insanlar var. NAZLI ILICAK- Bakın ben birkaç şeye temas edeyim Emin bey kesmezse eğer. Bir kere Kuvayi Milliyeci ruh falan bugünkü şartlara uymayan bir ruh oluyor. 1918 şartlarında bir Türkiye değil ve Amerikan askeri burayaişgale de gelmiyor, onu size söyleyeyim.. Kuuvayi Milliye olduğu vakitler, bütün askeri güçler dahil, Atatürk dedahil olmak üzere Erzurum’da orada işgale karşı mücadele etmişti.Amerika Birleşik Devletleri buraya işgal için gelmiyor ve ben Amerikalıları düşman olarak da görmüyorum EMİN ŞİRİN- Yüzde yüz işgale geliyor ya. 42 bin asker 15 sene kalacak burda. -Size şunu sormak istiyorum. Yurtdışındaki gelişmeleri buradaki gelişmelerden ayrı tutamıyoruz. İngiliz Partemantosu’nda Tony Blair’e büyük tepki var.Farzedelim Rusya ve Fransa Birleşmiş Milletler’de vetosunu kullandı. Buradaki süreç Meclis’e gelmesi tasarlanan ikinci teskereyi nasıl etkiler? EMİN ŞİRİN- Bunu halletmek için Nazlı Ilıcak’ı Kofi Annan’ın yanına genel sekreter yapmak lazım. O zaman halllolur bu işler... Yoksa hallolmaz... Bütün uluslararası camia Irak’ın silahsızlandırılması konusunda kararlı. Buna mükabil, Amerika diyor ki; ben buna hemen silahlı müdahale yaparak halletmek istiyorum. Dünya da diyor ki, Irak’ın silahsızlandırılması için, silah denetçilerinin bir müddet daha çalışmasına müsaade etmek lazım. NAZLI ILICAK- Yalnız bu mesele sadece Irak’ın silahsızlandırılması meselesi değil, Amerika için bir petrol meselesi ayrıca. Yani... EMİN ŞİRİN- Bana ne ya! Allah allah! Ben bunun parçası neden olayım be? NAZLI ILICAK- Olalım ya da olmayalım, Amerika için bir gerçek var, Amerika bundan caymıyacağına göre biz planımızı buna göre yapmak zorundayız. Yani Amerika burada haksız bir savaş yürütüyor, onu söylemek istiyorum.. Süleyman Demirel’in dediği gibi Amerika’nın yürüttüğü savaş, haksız bir mücadeledir ama bizim Amerika’nın yanında yer almamız kendi menfaatimiz açısından haklıdır diyor. Bunu iyi anlamak lazım. EMİN ŞİRİN- Şimdi bu konuşulan 1918’de Amerikan mandası isteyenler le aynı konuşma. Halide Edip Adıvar da böyle konuşyordu 1918’de. Bugün de Nazlı Ilıcak konuşuyor böyle. Hiçbir fark yok. -Irak krizi parti içi dengeleri nasıl etkiledi bu durum ve Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın da sizin gibi düşündüğüne tanık oluyoruz. EMİN ŞİRİN- Çok tebrik ediyorum Bülenr Arınç’ı. -Parti içinde bir çatırdama var mı? EMİN ŞİRİN- Bilmem. Bakın bilmem. Ben bu konuda bir hizipçi görüntü vermemek için, kulis yapıyor intibaı vermemek için ben bu konuyu parti içinde kimse ile görüşmedim. Kendi fikirlerimi şahsen söylerim.. Bugün kü tablo Irak krizine yönelik bir tapblodur ve bölünmeye, çatlamaya yolaçmaz. Ama gurubun iradesiyle inatlaşıyormuş gibi tezkere aynen getirilirse bu durum iflah olmaz bir biçimde bilik ve beraberlik zedelenir. Son son soru: Genelde erkekler, kendilerine çok güvenen ve özellikle zeki kadınlarla birlikte olmaktan daha doğrusu evlenmekten çekinirler. Böyle bir kadınla, Nazlıhanımla birlikte olmak nasıl birşey? EMİN ŞİRİN- Kendine çok güvendiği muhakkak da, çok akıllı olduğu çok meşhup bu hadisede. Bunu gördükten sonra üzülerek bakıyorum: Bu inançla bu olmayacak davayı müdafaa ederken, herhalde gidip Amerikan sefaretine gidip Halkla ilşkiler sorumlusu olarak çalışsaydı çok başarılı olurdu diye düşünüyorum -Onun dışında… EMİN ŞİRİN- 28 Şubat mücadelesini çok taktir ettim ama bu konuda bir ilkokul münazarası sistemiyle yanlış birşeyi savunmasını çok acıklı buluyorum. Deminden beri de karşımda Amerikan Büyükelçiliği’nin bir halkla ilişkiler sorumlusu konuşuyor gibi geliyor . Çok üzüntülüyüm. NAZLI ILICAK -Ben de sizin şahsınız da Emin beye teessüf ediyorum. Maalesef farklı fikirleri hoşgörüyle karşılamadan hakaretanamiz zözcükler kullanıyor. Ben de diyorum ki kem söz sahibine aittir. Ben Amerikan görevlileriyle hiç görüşmüyorum ama kendisi gereği benden sık görüştüğü için diyorum ki, kem söz sahibine aittir.