BIST 9.916
DOLAR 35,14
EURO 36,63
ALTIN 2.965,02

Şirazeden çıkmış memleketimden manzaralar…

Freni patlamış bir kamyon misali sağa sola vura vura gidiyoruz ama bu gidiş hiç de hayra alamet değil.

Memleketimin son zamanlardaki hallerine bakınca tam bir şirazeden çıkma durumu yaşıyoruz gibi geliyor. Freni patlamış bir kamyon misali sağa sola vura vura gidiyoruz ama bu gidiş hiç de hayra alamet değil.

Aslında uzun zamandır toplum olarak gittiğimiz yerin hiç de iyi olmadığına dair yazılar kaleme alıyordum. Özellikle “aile”, “kadın” ve “gençlik” konularında büyük yanlışlar yapıyoruz. Bu yanlışların sonuçlarını da artan boşanmalar, kadına yönelik şiddet ve deizm tehlikesi ile yaşadık/yaşıyoruz!

Ancak bu sefer sadece toplum olarak değil; yöneticisinden siyasetçisine, milletinden devletine kadar rehavet içerisinde hatalar silsilesi ile aklî tatil ilan etmiş durumdayız.

Eğer bu kadar ipin ucu bırakılmış ve ciddiyetten uzaklaşılmış olmasaydı, “veren el alan elden üstündür” perspektifinde düşünürsek, adeta dilencilik yapar gibi “Turistin gördüğü her Türk aşılanmış olacak” söylemi bir Bakan dilinden telaffuz edilemezdi kanaatindeyim. Yaklaşık yirmi yıldır gösterilmeye çalışılan şahsiyetli duruşu devam ettirmek adına Devlet aklı buna müsaade etmezdi diye düşünüyorum.

Şahsi kanaatimce, Avrupa’nın göbeğinde, bu söylemin bir Bakan tarafından zikredilmiş olması kendi milletini hor görme gafleti ile eşdeğerdir. Ve bu gafletvari söylemin altına imza atan kişinin görevde tutulmaması lazım gelir ki büyük Devlet duruşu izhar edilmiş olsun. Eğer sosyal medya tepkisi haricinde devlet aklı tarafından bir ikaz, tepki ve dahi yaptırım yoksa işlevini yitirmiş bir sürecin ufak tezahürlerini müşahede ediyoruz demektir.

Yukarıda söylemeye çalıştığım durumun neticesinde yöneticiler eğer bir yaptırım uygulanmış olsaydı zaten Bakan’ın gafının ardından bir başka Bakan’ın ikinci bir skandala yol açmasına izin verilmezdi.

“Turistin gördüğü her Türk aşılanmış olacak” gibi hezeyan kokan söze verilen tepkilerden sonra bir başka Bakanlık’ta ikinci bir akıl tutulması nasıl yaşandı ayrıca irdelenmesi gereken bir konu.

Toplumun yapılan ilk yanlışa büyük tepkisinden sonra turizm çalışanlarına maske taktırıp “Eğlenmene bak, ben aşılıyım” demek ancak ve ancak “basiret tutulması” sözcüğü ile açıklanabilir.

Devlete ve millete bu kadar zarar verecek bir reklam kampanyasını düşünenlerden de bu kampanyayı imzalayanlardan da bu filmi çekenlerden de bu filmi yayınlardan da şüphe etmemek mümkün değil.

Yahu sizde hiç mi akıl yok, hiç mi fikir yok…? Buradaki gafleti görememek mümkün değil…

Birkaç gün sonrasında bir başka “devlet aklı” tutulması da muhalefetten geldi.

CHP milletvekilleri 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne dev “128 Milyar dolar Nerede?” pankartı astı. Yapılan eylem bir “korsan eylem”di.

Sözde maharet saydıkları bir eylem yaptılar! Gülünç, bir o kadar da basitlik kokan tam bir akıl tutulması. Nitekim pankart polisler tarafından hemen kaldırıldı.

Bu eyleme imza atanlar bir “milletvekili”, yani yasama organında yasa, kanun çıkarmakla görevli kişiler. Kanuna, yasaya en çok riayet etmesi gereken insanlar böyle davranırsa sokaktaki insan neler yapmaz ki?

Her ne kadar muhalefet olsanız da devletin itibarını düşünmek, devlet aklı ile hareket etmek zorundasınız.

Diğer taraftan bir mafya lideri düşünün, yayınladığı videolarda savcıları göreve çağırıyor, onlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda akıl veriyor, yol tarif ediyor, adeta ayar veriyor! İsimler zikrederek var olduğunu iddia ettiği yanlışları sıralıyor! Özellikle sosyal medya genelinde toplumun kahir ekseriyeti ise bu iddiaların doğru olduğuna inanıyor.

Bütün bu söylediklerimiz gösteriyor ki milletinden devletine, siyasetçisinden toplumuna eğer basiret devrede olmuş olsaydı elbette böyle bir şey mümkün olmazdı.

Dedim ya, memleket adeta “şirazeden çıkmış.”

“Şirazeden çıkmak” deyimi şu şekilde açıklanıyor: Düzenini yitirmek, artık düzelmez olmak, dengesini yitirmek.

Bugünlerde yaşadığımız tam da bu değil mi?