Kürt siyaseti dinamiklerini iyi bilen Taraf yazarı Kurtuluş Tayiz bugünkü köşesinden sordu: Sırada vekillere kelepçe mi var?
Abone olBelediye başkanlarından sonra kelepçe takma sırası milletvekillerine mi gelecek? Kürt siyaseti dinamiklerini iyi bilen Taraf yazarı Kurtuluş Tayiz, bu sorunun yanıtını arıyor:
- DTP’nin kapatılması, Ahmet Türk’e siyaset yasağı ve yedi belediye başkanının tutuklanmasının ardından, tehlikeli başka bir gelişme daha gündemde. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde davaları devam eden Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Emine Ayna, Selahattin Demirtaş ve Sebahat Tuncel, her an polis zoruyla duruşmalara götürülebilirler. Diyarbakır’da gözaltına alındıktan sonra tek sıra halinde dizilen, ellerine kelepçe vurulan belediye başkanlarının görüntülerini hatırlayınca, aynı tehlikenin, bugün ve yarın duruşmaları olan beş milletvekilinin başına da gelebileceğini hatırlatalım. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in buna müsaade etmeyeceğini, önceki açıklamalarına dayanarak umabiliriz. Ancak, birçok ilde bu davalara bakan mahkemeler, milletvekillerinin polis zoruyla duruşmalara götürülmeleri yönünde kararlar almış durumda. Bu şu anlama geliyor; milletvekilleri bugün olmasa yarın, yarın olmasa sonraki bir gün herhangi bir havaalanında veya “görüldükleri yerde” polis tarafından, zorla mahkemeye çıkarılabilirler.
Son günlerdeki siyasi gerilime bakarak, bu durumun keyfi müdahalelere ve provokatif girişimlere açık olduğunu hatırlatalım. Önceki gün Taraf’a konuşan Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun şu değerlendirmesi dikkat çekici: “Köklü çözüm için Anayasa’daki dokunulmazlıkla ilgili istisnayı kaldırmak lazım. Anayasa maddesi bunu çok geniş yorumlamış ve buna girmeyecek suç yok neredeyse. Mahkemeyi suçlamak için söylemiyorum. Biz dokunulmazlıkların önemini vurguladık, dikkat edilmesi konusunda görüş belirttik. Ama mahkeme buna bağlı olmaz. Zorla götürür, götürmez onların bileceği iş. Benim arkadaşlara tavsiyem gidip ifade vermeleri.”
DTP’lilerin polis zoruyla ifadeye götürülmelerine hükümetin yeşil ışık yakıp yakmayacağı da merak konusu. AKP’nin, açılım sürecinde beklentilere yanıt vermeyen DTP’yi, ifade krizinde tek başına bırakarak ‘cezalandırma’ yoluna gideceği görülüyor. Bunun çok güçlü bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. DTP’nin kapatılmasının görüşüldüğü süreçte de AKP, partilerin kapatılmasını zorlaştıracak yasal değişiklikleri yapmayarak DTP’nin kapatılmasına kapı aralamıştı. AKP aynı tutumu, bu konuda da sürdürüyor. Hükümet, Anayasa’daki dokunulmazlıkla ilgili istisnayı kaldırmaya yanaşmayarak, DTP’li vekilleri mahkemeyle karşı karşıya bırakıyor. Meclis Anayasa Komisyonu’ndaki CHP ve MHP’li üyelerin itirazları da kuşkusuz, bu konuda engel teşkil ediyor. Ama önemli olan, AKP’nin bu konuda hiçbir istek belirtisi göstermemesi.
CHP ve MHP’nin açılım sürecindeki tüm gayretleri zaten AKP ve DTP’yi karşı karşıya getirmekti. Sanırım, bu amaçlarına da ulaştılar. Diyarbakır’daki tek sıraya dizilmiş, elleri kelepçeye vurulmuş başkanların görüntülerine en çok CHP ve MHP çevreleri alkış tuttu. Bu görüntülerle DTP ve AKP, bir daha biraraya gelemeyecek, aralarında uçurum oluşacak ve AKP yalnızlaştırılacaktı. Olan oldu ama bu kutuplaşmayı daha fazla derinleştirmemek hükümetin de DTP’nin de yararına.
En azından belediye başkanlarının başına getirilen, davaları süren milletvekillerinin de başına getirilmesin. Çünkü sorun seçilmişlerin iradesine saygısızlıkla sınırlı bir sorun değil. Bu sorun Kürt sorunudur, bu sorunu temsil eden vekillerle ilgili en basit hareketler de bu sorunu daha da fazla ağırlaştırarak içinden çıkılmaz hale getiriyor. Unutmayalım, Kürt sorunu bir günde oluşmadı, tarihî bir süreci var. Geçen her gün de bir düğüm daha ekleniyor bu soruna. Kürt sorununda öfkeyle atılan her adımın, kızgınlıkla alınan her kararın yarın karşımıza daha büyük bir sorunları çıkaracağını unutmayalım.