Özgür Suriye Ordusu’nun Ahraruş Şam Kolu’nda üç yıldır savaşan Ebu Faysal kod adlı milis, 5-6 gündür savundukları Telabyad Sınır Kapısı’nda ...
Abone olÖzgür Suriye Ordusu’nun Ahraruş Şam Kolu’nda üç yıldır savaşan Ebu Faysal kod adlı milis, 5-6 gündür savundukları Telabyad Sınır Kapısı’nda Irak Şam İslam Devleti askerleri ile girdikleri çatışmayı ve yaşanılanları anlattı.
Türkiye’ye sığınan son 30 kişilik grupta bulunan Ebu Faysal, 5-6 gün boyunca Telabyat Sınır Kapısı’nı toplam 60-70 kişiden oluşan 2 grup ile savunduklarını söyledi. Tamamen sıkıştırılmaları, yardım gelmemesi nedeniyle Gümrük kapısını terk ettiklerini ve Türkiye’ye sığındıklarını belirten Ebu Faysal, şöyle konuştu: “Bu kuşatma süresince yani 5-6 gündür ayaktaydık. Ne yatabildik ne uyuyabildik. Kuşatma boyunca ayaktaydık. Bölgeyi terk etmedik. Kapıda duracak halimiz kalmadı. Hem zayiatımız oldu hem de yardım gelmedi. Karşı taraftaki IŞİD, Şam cephesi güçlü bir şekilde destek oluyordu. Biz orada en son 30 arkadaş kaldık. Başka da bir şansımız yoktu zaten. Kapıyı terk etmek zorunda kaldık.”
IŞİD milislerinin acımasız olduğunu söyleyen Ebu Faysal, sözlerine şöyle devam etti; “Bu IŞID milisleri, bir yere yönelirse, mutlaka o mıntıkayı alır ve o bölgeyi tarumar eder. Girdiği yerlerde insaf olmaz, merhametleri olmaz. Acımasızdırlar. İnsanları, hayvan gibi kesip, sarnıçlara atabiliyorlar. Ağır silahlar konusunda çok daha güçlüler. Beşar yanlıları, bunlara destekte bulunuyor. Biz yalnız bırakıldık, güçsüzleştik. Onların içerisinde İranlı milisler var. Esad döneminde, cezaevinde bulunan ceza almış üst düzey askeri yetkililer de yer alıyor. Böyle bir karma var. Silah teçhizatı açsından, hem türü hem de sayısı bizden çok daha fazlaydı. Biz sıkışmış durumdaydık. Onların sürekli destekleri geliyordu. Özgür Suriye Ordusu her cephede kilitlenmiş durumda olunca bize yardım gelmedi. Mecburen biz de ayrılmak zorunda kaldık.”
60-70 kişilik gruptan hayatta kalmayı başaranların sınırı geçerek Türkiye’ye sığındığını söyleyen Faysal, en son kendisinin de aralarında bulunduğu 30 kişinin de Türkiye’ye sığındığını kaydetti.
Sınır kapısını savunan Özgür Suriye Ordusu askerlerinin isim listesinin IŞİD’in eline geçtiğini belirten Ebu Faysal, kendisinin ve arkadaşlarının ülkelerine bir daha geri dönmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Ebu Faysal, gümrüğü savunan insanların listesinin IŞİD’in elinde olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu isimleri nerede yakalarsalar kesinlikle öldürürler. Onun için kimse Suriye’ye dönmedi, Türkiye’ye geçti. Bir daha geri dönemeyiz.”
Ebu Faysal, kalan silah ve mühimmatların bir kısmını toprağa gömdüklerini, bazılarını yaktıklarını kaydetti
KOMUTANA İŞKENCE İDDİASI
Çatışmanın ilk başlangıcını da anlatan Ebu Faysal, çatışmaları engellemek için aracı olarak IŞİD’in karargahına giden emirleri Ebu Reyyan’ın işkence edilerek öldürüldüğünü ileri sürdü. Çatışma olmaması için komutanın IŞİD askerleri ile görüşmeye gittiğini anlatan Faysal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onlar işkence yapmışlar. Kollarını, ayaklarını kırmışlar, burnunu ve kulaklarını kesmişler. Eziyet etmişler. Öldürmek istiyorsan kurşun sık, öldür. Bunlar zulümden hoşlanıyor. Bizim emirimiz ölmeyi istedi. Ama öldürmediler, ayaklarını, omurgalarını kırdılar. Kendisine işkence ede ede öldürdüler. Cesedi, araziye atılmış bir şekilde bulduk.”
Suriye’de kalan tüm yakın ve akrabalarının can güvenliği bulunmadığını ileri süren Ebu Faysal, sözlerine şöyle devam etti:
“İsmi IŞİD’in elinde bulunan bütün arkadaşlarımızın yakınlarının artık can güvenliği yok. Bizim yüzümüzden tüm yakınlarımız sıkıntı görecek. Evlerimizi yakabilirler, hatta yakınlarımızı öldürebilirler. Özellikleri, Özgür Suriye Ordusu ile yakınlığı olan insanların evlerini yakıp yıkıyorlar. Geride kimseyi bırakmıyorlar. Böylesine zalim ve gaddar bir yapıdalar.“
Çatışmalar da kapıyı savunan 5 kişinin şehit olduğunu belirten Ebu Faysal, şehitlerinin köpeklere parçalatıldığını iddia etti. Şehit arkadaşlarının cenazelerini bulmalarına bile müsaade edilmediğini kaydeden Faysal, şöyle konuştu: “Bizden biraz uzakta olmaları nedeniyle cenazelerimizi alamadık. Yüksek bölgelerdeki keskin nişancılar ateş açıyordu. Bu cesetler 4-5 gün dışarıda kalıyordu.”
TERCÜMAN DUYGULANDI
Gazetecilerin sorularını ve Ebu Faysal’ın anlattıklarını tercüme eden tercüman ise anlatılanlar karşısında duygulandı.Fazla konuşamayacağını belirten tercüman, “Anlattıkları çok ağır. Ağlayacağım. Biraz müsaade et, nefes alayım” diyerek, kamaremandan röportaja ara verilmesini talep etti. Verilen aranın ardından konuşmasına devam eden Ebu Faysal, kendisinin ailesi ile birlikte Türkiye’ye geldiğini kaydederek “Şuanda Türkiye’deyim, güvenli bir ülkedeyim, kardeşlerimin yanındayım. Gerçekten zor bir süreç. Bundan sonra ne yapacağımız konusunda endişeliyim. Sabrediyoruz. Türkiye’de iş bulup çalışmayı düşünüyorum. Ailemi yanımda getirdim.”
Faysal, Suriye’yi düşündüğünde zihninin biraz karışık olduğunu anlatarak şöyle konuştu: "Kendimi zor tutuyorum. İşler biraz daha karışacak. IŞİD mensupları, Telabyad’da insanlara, artık daha fazla zulüm edecekler, baskı uygulayacaklar. Zaten özellikleri, girdiği yeri yıkmak ve tahrip etmek. İnsanlara merhametli davranmıyorlar. En çok düşündüğüm orada bıraktığım arkadaşlarım, kardeşlerim, terk etmek zorunda kaldığım ülke. Bu ülkenin sonu nereye varacak. Tüm Avrupa ülkeleri, sırt çevirmiş, yalnızlığa itmiş durumda. Dilerim, toparlanır, hayata yeniden bağlanmak için gayret sarf ederim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Çünkü zulüm devam ediyor. Esad’ın zulmü, IŞİD’in zulmü devam ediyor. IŞİD, Beşar’dan destek alıyor. Destek almasalar, bu gruplar buraya kadar gelemezdi. Yine de hayatta kaldığım için kendimi şanslı görüyorum. Fakat ülkemden ayrı kaldığım için üzgün ve mahzunum.”
Gümrük kapısının düşmesiyle zulüm gören Suriye halkının telef olmaya başlayacağını savunan Faysal, komşu Arab ülkelerin Suriye’de yaşananlara duyarlı davranmadığını belirtti. Suriye’de gerçekten yalın ayak, aç, ölümü bekleyen, ölmek isteyen binlerce insan kaldığını anlatan Faysal, açıklamalarını şöyle tamamladı: "Yaşlı, dul, şehit ailesi kadın, ihtiyar ve çocuklar var. Soğuk kış gününde telef olurlar. Bu insanlara kim yardım edecek, destekçisi kim olacak. Sınır kapısı açıkken, biz gelen yardımları mağdur ve mazlum halka ulaştırıyorduk. Yardımların önü kesilecek. Komşu Arab ülkeleri, Suriye’de olup bitenlere duyarlı davranmadı. Gerekli yardım, desteği vermedi. Sadece koltukta otururlar. Güzel eşlerle vakit geçirirler. Güzel yer güzel giyinirler. Suriye halkının ne acılar çektiğini ne hatırlamak isterler ne de gayret sarf ederler. Biz Suriye halkının inandığı, dost ülkesi bir Türkiye var, bir de Allah var.”
(İHA)