BIST 9.916
DOLAR 35,19
EURO 36,64
ALTIN 2.961,89
HABER /  GÜNCEL

Sinemanın 'baba'sı öldü

Beyazperdede "tüm zamanların en iyi aktörü" olarak anılan efsanevi aktörü Marlon Brando, 80 yaşında öldü. 'Baba' kendi hayatını anlatan filmde oynamaya hazırlanıyordu

Abone ol

Beyazperdede "tüm zamanların en iyi aktörü" olarak adlandırılan ve özel hayatındaki trajedileri ve "sinirli" mizacıyla da ün yapan Marlon Brando, 80 yaşında hayata veda etti. Brando'nun önceki gece yarısından sonra Türkiye saatiyle sabaha karşı 4.30 sıralarında Los Angeles'taki California Üniversitesinin Tıp Merkezi'nde akciğer yetmezliğinden öldüğü açıklandı. 40'ı aşkın filmde rol aldı Sinema kariyerine 1950'de başlayan ve 40'ı aşkın filmde rol alan Brando, 8 kez Oscar Ödülü'ne aday gösterilmiş ve 1955'te "On The Waterfront" ve 1972'de "The Godfather" filmlerindeki unutulmaz performansıyla 2 kez Oscar kazanmıştı. 1924'te zengin bir işadamı ile amatör bir aktris ve alkolik bir annenin çocuğu olarak Nebraska'da dünyaya gelen Brando, 19 yaşında aktör olmaya karar verdi ve New York'a taşındı. Sahne hocası Stella Adler, aktörle daha sonra özdeşleşecek olan "Metod" stilini geliştirmesini sağladı. Sahne kariyerine 1944'te başlayan Brando, 3 yıl sonra 23 yaşındayken Broadway'de sahneye konan "A Streetcar Named Desire" adlı oyunda Stanley Kowalski rolünü almayı başardı. 1950'de aynı eserin film versiyonunda rol alarak Hollywood'a geçen Brando, 1953'te bir gangster grubunun liderini canlandırdığı "The Wild One" filmini çevirdi. Borç içindeydi 2 yıl sonra Oscar kazandığı "On The Waterfront" da dahil, bu 3 filmde canlandırdığı "kendini ifade edemeyen, isyankar kişi" imajı, Brando'yu gerçek hayatta da takip etti. Kısa ömürlü evlilikler, ıstıraplı boşanmalar, çocukları için velayet kavgaları ve ihtiraslı aşkları, Brando'nun peşini bırakmadı. 65 yaşındayken Meksikalı bir hizmetçi kadından 6. çocuğu oldu, ama biyografisini yazan Peter Manso, aktörün dünyanın çeşitli yerlerinde 14 ila 15 çocuğu olduğunu söyledi. Oğlu Christian, 1990'da üvey kız kardeşinin erkek arkadaşını Brando'nun Los Angeles'taki evinde vurarak öldürdü ve 5 yıl hapis yattı; kızı Cheyenne ise 1995'te intihar etti. Borç içinde öldüğü belirtilen Brando, çekimine bu yaz başlanacak olan ve hayatını konu alan "Brando ve Brando" adlı filmde kendisini canlandırmaya hazırlanıyordu. "Apocalypse Now," "Last Tango in Paris", "Julius Ceasar" ve "Guys and Dolls" gibi filmlerle de anılan Brando'nun oyunculuk stili, Robert De Niro, Johnny Depp ve Jack Nicholson gibi ünlü sanatçıları da etkiledi. Uzlaşmaz bir asiydi Stanley Kowalski, Emiliano Zapata, Terry Malloy, Paul, Don Corleone, Albay Kurtz... Marlon Brando, canlandırdığı karakterlerin ta kendisiydi, yeri asla doldurulamayacak ALİN TAŞCIYAN Uzlaşmaz bir asiydi o, hayatla da uzlaşmadı. Kürlerle, terapilerle uğraşmadı. İçinden geldiği gibi, güzel kadınlar ve başka lezzetlerle yaşadı. ABD yönetimiyle uzlaşmadı, yerlilerin haklarını savundu. Hollywood'la uzlaşmadı, Oscar'ı elinin tersiyle itti. Zengin ve ünlü olduğunda onlardan kaçıp "Gemide İsyan"ı çekerken hayran kaldığı Tahiti'de sefa sürdü. Sadece para kazanmak için film çekiyorum diyordu açıkça. Efsane yarattı Son günlerinde tırnağı etmeyecek oyuncuların lüksten de öte villalarının gölgesinde iki göz bir evde; onların botoks yaptıra yaptıra alınların ortasına çıkan kaşlarının yarattığı şaşkın bakışları altında o şişman haliyle yaşamayı göze alıyordu. Adli sistemle uzlaşmadı tüm birikimini onunla mücadeleye harcadı. Kendini hapishaneye düşen oğluna adamış bir baba olarak beyazperdedeki eşsiz imgesini bile aşan bir efsane yarattı. Ne efsane ama! Zamansız ölümüyle James Dean geçemedi yerine. Ne kariyeri dikkatle hesaplanmış Tom Cruise doldurabilir boşluğunu ne de bütün hoyratlığıyla Johnny Depp. Her kim çıkarsa çıksın ortaya Amerikan sinemasında asi genç simgesi olarak, vicdanı, politik angajmanlı, tavrını koyan sahici bir yetenek olarak önce Marlon Brando ile kıyaslanır. Ama kimi koyabiliriz küstah bakışlarıyla önünde dikildiği kadını şehvetten titreten Stanley Kowalski'nin (Arzu Tramvayı) terden göğsü sırılsıklam olmuş atletinin içine? Meksikalı devrimcilerin (Viva Zapata!) ateşine kapılmamızı kim sağlayabilir? Kimi yozlaşmış sendikaya karşı dokların en sıkı yumruk sallayan işçisi (Rıhtımlar Üzerinde) olarak hayal edebilirsiniz? Başka kim yaşamdan ölüme bir genç kadına yönelik umarsız aşkın (Paris'te Son Tango) şiddetiyle salınır? Mafya lideri Don Corleone'yi (Baba) alt çenesini büzmüş, hırıltılı bir ses ve ağır bir İtalyan aksanıyla konuşmayan bir karakter olarak düşünebilir misiniz? Vietnam'da cephede acımasızlık timsali gibi dikilen komutanın (Kıyamet) adeta dünyanın sonunu hazırlama zevkini tattığını kim aktarabilir? Her şeyi doğuştandı Bu kadar iyi bir oyuncuydu, işte. Marlon Brando'nun adıyla özdeşleşen New York'un ünlü Actor's Studio'sundaki öğretmeni Stella Adler bile itiraf etmişti: "Ben ona oyunculuk öğretmedim, o her şeyi doğuştan biliyordu." Haber: Sema Emiroğlu Katnak: Milliyet

ani