Sinema Vakfı
Osmanlı bir vakıf medeniyeti idi. Osmanlı anlayışı biz Müslümanlarda hakim olsa idi, Sinema Vakfı kurardık.
Artık ağdalı cümleler kurmaya gerek yok. Hedefimiz belli, derdimiz belli..
İnsanı keneden ayıran kıstası onun bir dava uğruna ölebilmesine bağlamış Cemil Meriç. Birini insan sayabilmemiz için o kişi davası uğruna yaşamalı ve gerekirse ölümü göze almalı.
Dava nedir? Dava nefsimize rağmen kabul ettiğimiz ali değerlerimizdir. Sadece midesi ve iki bacak arası için yaşayanın davası olmaz, dolayısıyla bunlar insan da sayılmaz. Müslüman ise İslam için yaşayan ve ölendir. Bu noktada Müslüman olmayıp insan olan Müslüman olduğunu sanmasına rağmen insan olmayanlara rastlamak pek mümkündür.
Çektiğimiz acının niteliğine göre de insan olup olmadığımızı ya da İslam için yaşayıp yaşamadığımızı belirleyebiliriz. Bütün gün para ve makam üzerinden hayal kuran ve bunlar dışında derdi olmayan birinin Müslümanlığından önce insanlığı tartışmalıdır. Çünkü davası yoktur.
En kötüsü ise davası olduğunu sanıp da kendisi için yaşayan tiplerdir. Dava ile yola çıkıp nefsin isteklerine yenilen ve hala dava sahibi olduğunu sananların vay haline! Ne güzel demiş Mevlana: At idrarı birikintisi üzerindeki çöpe konan sivri sinek idrarı derya, kendini kaptan, çöpü de gemi sanarmış..
Bütün bunlar bir girizgah için..
Geçen gün çoğu üniversite öğrencisinden oluşan bir gruba hitap ettim. Şu kıstasları ortaya koydum: Neyi, nasıl ve niye yaptığınızı bilmiyorsanız problem büyük demektir. Bu sadece gençler için değil hepimiz için geçerli.
Herkesin dilinde aynı dert. Cumhurbaşkanımız hislerimize tercüman oluyor. Kültürel iktidar olamadık diyor konuşmalarında. Gençlikle ilgili yapılması gereken çok mühim işler olduğuna her daim dikkat çekiyor.
Geçen gün bir dost meclisinde konu yine sivil toplum örgütlerimizden açıldı. Düşünce kuruluşlarından gençlik vakıflarına kadar konuştuk. Sonuç olarak şunları söyledim:
‘Osmanlı bir vakıf medeniyeti idi. Osmanlı anlayışı biz Müslümanlarda hakim olsa idi, Sinema Vakfı kurardık, Müzik Vakfı ve Tiyatro Vakfı kurardık. Çatışma Çözümü Enstitüsü açardık, Uluslararası Hukuk Enstitümüz olurdu. Alevi Araştırmaları Enstitüsü ve Ermeni Araştırmaları Enstitüsü kurardık. Nano Teknoloji Takımı ve Biyoteknoloji Takımı kurardık. İstihbarat Araştırmaları Enstitüsü ya da Fakültesi açardık. Futbol Lisesi ve Üniversitesi açardı Osmanlı olsa.’
Maalesef ceddimiz olan Osmanlıyı anlayamadığımız çok açık şekilde ortada. Gençliğin dili film ve müzik. Biz ise onlara 50 yaş ve üstünü kendi gençlik yıllarına götüren şiir geceleri düzenliyoruz. Çoğu da gelip dinlemiyor zaten. Mustafa Akad’dan sonra bir adet film çekememişiz Osmanlı Torunları olarak. Tek yapabildiğimiz iş Efendimiz aleyhisselamla ilgili İran’ın çektiği son filmin izlenmesinin caiz olup olmadığı.. Çok üzücü.. Osmanlı olsa sinema vakfı kurup çocuklara, gençlere ve yetişkinlere motivasyon üstüne motivasyon yüklerdi. Animasyonlar yapardı, tarih filmleri çekerdi, gerçeği yansıtan belgesellerle İslam Medeniyeti’nin güzelliklerini ortaya koyardı.
Müzik Vakfı kurardı ceddimiz. Çocukların her yönü ile örnek alabileceği müzisyenler yetiştirirdi. Çok güzel besteler ve güfteler çıkardı oradan..
Çünkü ceddimiz kelimenin tam anlamı ile ‘Butik Vakıflar’ kurmuştu. ‘Tematik Kurumlar’ oluşturmuştu. O kadar butik ve tematik vakıflar vardı ki Osmanlı’da.. Birkaç örnek kafi: 1189’da kurulan Leylek Vakfı İzmir Yeni Camii civarındaki leyleklerin beslenmesi için kurulmuştu. 1470 tarihli Duvar ve Sokak Temzliği Vakfı ya da 1708’de kurulan Borcundan Dolayı Hapse Düşenlere Yardım Vakfı örnekleri her şeyi anlatıyor.
İstihbarat elemanı, dış ilişkiler uzmanı eksiği, ihtisas yapmış mühendis açığı ya da milli takımlarımız için çekirdekten yetişmiş sporcu ihtiyacı.. Bunların hepsi hem toplum hem de devlet için ihtiyaç.
Problem şu: Osmanlı Torunuyuz diye ortalıkta dolanıp bütün bu ihtiyaçlarımızı desteklediğimiz siyasi partilerinden ve onların bürokratik engeller yüzünden bir türlü randıman alamadığı devlet mekanizmalarından bekliyoruz. Ceddimiz sivil toplum kuruluşları ile karşılamış bu ihtiyaçları. Biz ise her şeyi devletten bekliyoruz.
Özellikle mütedeyyin kesimin yapması gereken şu: Desteklediğimiz siyasilerden önce üç kuruş para vermemek için on takla atan zenginlerimizden hesap sormak. Makam ve unvan peşinde koşturanlara herhangi bir proje yapıp yapmadığını sormak. Kısacası bilgi ve para sahibi olanları rahatsız etmek. Çünkü derdi olanın projesi olur.
Daha yazacak çok şey var ama burada bitirelim. Yolumuz da uzun gözüküyor zaten..
Not: Türkiye Teknoloji Takımı beni heyecanlandırdı. İnşallah güzel işler çıkar.