Çakır'ın öldürülmesine 5 dakika içerisinde karar verdiğini belirten Osman Sınav, Oktay Kaynarca'nın diziden ayrılma nedenini ilk kez açıkladı.
Abone olAkşam Gazetesinden Barış Kocaoğlu ve Yusuf İzel'in Osman Sınav ile gerçekleştirdiği röportaj: Söze sanırız son olaylarla başlamak gerekiyor. Ne oldu da bir anda Vadi karıştı: Tarikat iddiaları, komplo teorileri... Üstüne üstlük bir de sizin ani vedanız... - Türkiye'de her yıl, devam eden ya da yeni 70 civarında dizi başlar. Toplum tarafından konuşulan, sokağa taşan yapımın sayısı ise 5'i geçmez. İşte 'Kurtlar Vadisi' ve 'Ekmek Teknesi' gibi bu işi başarmış iki tanesinin yapımcısı benim. Böyle bir ortamda iki işe birlikte imza attığım dostlarıma dedim ki, 'Arkadaşlar çok daha farklı hayallerim, projelerim var. Bu işler bana engel oluyor. Alın bunlara siz devam edin. Benim uluslararası bir sinema filmi projem var. Yeni işim için bana bol zaman gerekli. Gelin içimizden bir kardeş şirket çıkaralım ve bu işleri de size devredeyim. Ama ne zaman bana ihtiyacınız olursa daima yanınızdayım.' Ardından da Raci Bey'le tekrar görüşmek üzere ayrıldık ama iki gün sonra basında bu olaylar yer aldı. Yani ayrılık kararını bu haberlerin medyaya yansımasından önce mi vermiştiniz? - Dizinin bitiminden üç ay önce alınmış bir karardı bu... İnsanlar işte bu noktayı anlamıyor. Herkes 'Böyle bir iş bırakılır mı, altında başka bir neden mi var?' diyor... Bırakılır... Nasıl mı? Ancak çok daha büyük hayaller için. Benim hayallerim var. Bu durumu anlayacak adamın benim kadar geniş bir persfektifi olması lazım. Çünkü kar marjının değil, hayallerin peşindeyim. Gelelim Necati Şaşmaz'la başlayıp, bir anda tüm diziyi bir tarikatın parçasıymış gibi gösteren haberlere? - Haberin çıkacağını bir gün önce öğrendim. Hürriyet'ten böyle bir haber var diye Necati Şaşmaz aranmış. Onlar da beni aradı. 'Olayın içeriği nedir?' diye sordum. Onlar da, 1991'de Ahmet Yesevi'yi anma törenleri sırasında devletin 100'üncü Yıl Kültür Merkezi'nde yine devlet erkanının katıldığı, üstelik de devletin o dönemki Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'in desteklediği bir törene katıldıklarını ve sema yaptıklarını söylediler. Olay farklı mı yansıtıldı demek istiyorsunuz? - Yani adamlar orada resmi törene katılmışlar. Ama haberi veren gazete olayı o kadar ürkütücü bir halde yansıttı ki... Kötü mü Türkiye'nin en sevilen dizisinin başrol oyuncusunun bir sema gösterisinde yer alması... Ama asıl vurgu tarikat bağlantısınaydı... - Efendim bu nasıl bir tarikat. Biz düzgün bir insan bulmuş ve başrol vermişiz. O adamın da maharetleri varmış, bu harika değil mi? Böylesine değerlerine bağlı bir adamdan utanmak, kaçmak, onu suçlamak mı gerekir, şeref duymak mı? Bizim kültürel zenginliğimizde var olan, onu yansıtan bir gösterinin tarikatla, şununla bununla ne alakası var. Olayı saptırmamak, sapkın bakmamak gerekir. Ama bazılarının kafası yazık ki sapkın. Necati Şaşmaz, haberlerin kendilerini karalamak adına çıkarıldığını söyledi..... - Olabilir. Ben ticari bir bağlantı adına bu durumu ahlaki bulmuyorum, böyle bir şeye de ihtimal vermek istemiyorum. Ama yakaladığımız reytingten birileri rahatsız olmuş olabilir. İşin üzücü yanı ise bu tür bir haberin basın tarafından 'aaa ne acayip bir şey buldum' mantığıyla araştırmadan sürmanşetlere taşınmasıdır. Bunu vicdanlara bırakıyorum. Çünkü iş vicdana kalırsa biliyorum ki bizi sevenlerin vicdanları bazılarının tirajının bin kat üstündedir. Öyle bir durumda vicdan tirajında boğulabilirler. Onyargıları Baron'u bu noktaya getirdi Tarikat iddialarının ardından Baron karakterini canlandıran Zafer Ergin'in diziden ayrıldığını açıklaması, Sınav'ı kızdırmış: Arkadaşlarını bile dinlemedi Baron'un 'ben diziden ayrılıyorum' açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Kendisiyle telefonda konuştum. Maalesef önyargıların insanları getirdiği nokta bu. Gazeteye bakıp, hiçbir araştırma yapmadan kendisine uzatılan mikrofona 'Aaa ben bu karışık işlerin içinde olmam' demek olmaz. Dedim ki kendisine 'Sen yıllardır Kültür Bakanlığı'nın elemanısın. O gördüğün resim de senin hizmet ettiğin kurumun bir etkinliği sırasında çekilmiş. Ve sen hiçbir açıklamaya mahal bırakmadan böyle bir söz söylemişsin. Arkadaşlarını bile dinlemedin... Biliyor musun bu bir provokasyondur. Üstelik bu ülke ne çekiyorsa provokasyondan çekiyor. Ve sen bilmez misin ki 70'li yıllarda bu provokasyonlar yüzünden her gün bir arkadaşımızı kaybediyorduk.' Ben hem Deli Yürek hem de Kurtlar Vadisi'ni sadece bu ülkenin adalet duygusunun gelişmesi için yaptım. İkincisi insanlarımızın provokasyonları okuma yeteneğini geliştirmek için çabaladım... Beni en kızdıran da Baron'un kalem kırma sahnesinin altına 'Kurtlar Vadisi'nin kalemini kırdı' şeklinde bir yazı yazılmasıydı. Yaratıcı yeteneğimin kötü bir amaç için kullanılması beni çok üzdü, bunlar küçük şeyler, basit hesaplar. Siz Şaşmaz Ailesi'ni yakından tanıyor musunuz? - Elbette tanıyorum. Üstelik tanımaktan da şeref duyuyorum. Bundan gocunacak bir şey yok ki. Peki bu ayrılığın ardından Raci ve Necati Şaşmaz kardeşlerle aranızda bir küslük ve kırgınlık da olmadı öyle mi? - Aynı durumu Kenan İmirzalıoğlu ile ayrıldığımda da yaşamıştım. Herkes hala merak eder, 'sen bir star yarattın ama onunla yollarını neden ayırdın?' diye. Kenan'la da aramda kötü bir şey yaşanmadı. O benim kardeşim. Birisiyle yollarını ayırmak demek, illa kötü bir nedene dayandırılmamalı. Ama konusu sadece para olanlar bunu anlamazlar. Ne yapalım işte bu da benim farkım. 'Burası Kurtlar Vadisi. Burada sevdiği için ölür insan, yaşamak için öldürür...' İşte bu sözlerle girdi hayatımıza Türkiye'nin kült dizisi Kurtlar Vadisi.... Bir daha da hiç çıkmadı. Her hafta artan bir heyecanla milyonlarca insanı içine alıp, maceradan maceraya sürükledi. Ülkenin karanlık ve puslu vadisinde dönen dolaplardan, kirli çıkar ilişkilerinden, masum insanlara kesilen haraçlardan haber verdi. Bu yarı sanal, yarı gerçek imparatorluğun izleyicisiyle buluşmasını sağlayan kişi yapımcı ve yönetmen koltuklarının ikisine birden oturan Osman Sınav'dı. Ancak çektiği dizi gibi onun kafasından geçenler ve bağlantıları hep merak konusu oldu. Bazen çok gizli belgelere sahip olduğu, bazen de yarattığı hayal dünyasının kahramanlarının gerçek dünyadaki kişilikleri yansıttığı iddia edildi. O ise hep susmayı tercih etti... Osman Sınav ilk kez yüzünü gölgeleyen sır perdesini araladı ve diziyle ilgili tüm merak edilenleri açıkladı. Polat Baron'un oğlu mu? Bundan sonra dizide ne olacak, mesela Baron ya da Aslan Bey ölecek mi? - Artık işlerine hiç karışmayacağım. Onlar profesyonelce ne yapacaklarına karar verirler. Ama derler ki 'Usta biz burada tıkandık. Senin tecrüben de bizden fazla, gel yardımcı ol' o zaman görüşümü bildiririm... Dizi Polat'ın Baron'un oğlu olduğu yolundaki bir ipucuyla tatile girdi. Baron ayrılırsa ipucu çöpe mi gidecek? - Böyle bir yol yaratılıyorsa ordan bir şey çıkacak. Seyirci bazı şeyleri tahmin edebilir ama ne çıkacağını, olayın nereye gideceğini işin aslı ne ben ne de şu anki ekip biliyor. Sanırım dizinin geleceği yapılacak tatilin ardından ekibin bir araya gelip karar vermesiyle şekillenecek. Ama finaldeki düğüm boş yere atılmadı. Belki de açılması 30 bölüm sürer, bunu ben de bilemem. Tasavvufla ben de ilgileniyorum Sizin tasavvufa bakışınız nasıl, ne kadar ilgilisiniz? - Kültür aidiyeti ile bir örgüt ya da oluşuma aidiyet ayrı şeylerdir. Bu ülkenin kültürünü seviyorum, çünkü bu toprakların çocuğuyum ben. Dolayısıyla aklım erdiği kadar yaptığım işlerde bundan insanları istifade ettirmeye çalışıyorum. Bunun yanlış bir tarafı var mı? Bu ülkeyi; bu kültürü yaratan insanlar kurmuş. Hacı Bektaş-ı Veliler, Mevlanalar, Yunus Emreler kurmuş. Onları insanlara tanıtmamalı mıyım... Şimdi kaç kişi bilir Hacı Bektaş-ı Veli'nin Osmanlı'nın Yeniçerisi'ni kurduğunu. Bir köşeye oturmuş pinpirikli, sadece şiirler okuyan bir adam değildi ki... Ben böylesi bir deryanın zerresini ancak biliyorum. İnanç konusuna gelince herkesin inancı kendinedir, en başta Müslümanlık insanın kişisel gelişimini sağlama ve güzel ahlaklanma seyridir. Bunun 'Siyasal İslam' diye yeni birtakım tanımlamalarla kirletilmemesi lazım. Kaldı ki biz Türkler tarih boyunca şeriat rejimiyle yöneltilmemişizdir. Reytinglerin artacağını düşünüyorum Neden tarikat haberleri dizinin ekrana veda ettiği günün hemen arkasında yayınlandı? - Tabii öncesinde yayınlamazlar, çünkü reytingler o zaman yüzde 100 olurdu. Belli ki önceden hazırlanmış ama bekletilmiş bir haberdi. Bana 'dosya nereden geliyor?' diye soruyor medya, ama görüyorsunuz bana değil galiba başkalarına dosya geliyor. Medyaya yansıyan haberler dizinin reytingini olumsuz yönde etkileyebilir mi? -Bu asla olmaz. Hatta artırabilir. Çünkü haberin çıktığı gün Necati Bey Ankara Havaalanı'nda hayranlarının akına uğramış. Üstelik o izdihamda hayranları gazetenin üzerindeki fotoğrafına imza attırmışlar. O da imzalamış... Bizim izleyicimiz doğruyla yanlışı ayırabilir. Ve bu diziyi yürekten sevenler dış etkenlerden kolay kolay etkilenmez. Oyuncularınızın özel hayatlarına karışır, onlara sınırlama getirir misiniz? - Sınırlama demeyelim ona ama önceden yapılmış anlaşmalarımız vardır. Asıl önemli olan anlayış olarak uyuşmamızdır. Zaten aynı yerden bakmıyorsak o anlaşmayı yırtar atarım. Bu durumda Oktay Kaynarca'yla yollarınızın ayrılmasında çok ortalarda görünmesinin etkisi olabilir mi... Diğer yandan son dönemde de Necati Şaşmaz göz önündeydi, bu durum sizi rahatsız etti mi? - Henüz Necati için böyle bir durum söz konusu değil. Tabii ki gidecek, eğlenecek ama önemli olan duruş, yaratılan imaja ters bir hareketin olmamasıdır. Eğer yarattığımız imaj, deformasyona uğratılırsa o zaman 'arkadaş ne oluyor?' deriz. Bu iş azletmeye kadar gider mi? -Gider. Azlin zor bir yanı yoktur, bitti mi biter. Başrol oyuncusunun bile kaderi değişmez yani... - Hiç farketmez. Çünkü yönetmeninden asistanına, oyuncusundan ışıkçasına kadar herkes senaryonun kölesidir. Ona hizmet etmiyorsak iş başka noktalara gider. Aslında bu Osman Sınav'ın da tasarrufunda olan bir durum değildir. Eğer senaryoya ihanet eden yönetmen ise o da gider. Hiç mi korkmadınız Çakır'ın ölümüyle dizinin reyting kaybetmesinden? - Hayır. Çakır konusunda verdim kararımı, girdim içeriye, senoryo ekibine şu nedenlerden dolayı 'Çakır ölecek' dedim. Söylediklerimin süresi de sadece 5 dakikaydı. Reytingin 12'ye kadar düşebileceğini hesap ediyordum. Ama tam tersi oldu 18'den önce 19'a, oradan da 21'e çıktı... Normalde 'halk Çakır'ı çok seviyor, giderse üzülürler, izlemezler' gibi bir mantık vardı. Ama unutulmamalı ki halka o karakteri sevdiren zaten senaryoydu. Eskiden Çakır mı vardı... Halkın sevmesi için ona hikayeler anlattıran, duygular katan kimdi? Hiçbir starın sevgisi 4 UEFA maçının reytingini geçemez. Ki bu oldu. Ve biz 7 reyting de fark attık. Bunun Çakır'la filan alakası yok. O da halkın gerçek duygularını yansıtan bir adalet kalemidir. Sen bu topraklara dair bir şey anlatıyorsan içine Çakır'ı da, Polat'ı da veya bir başkasını da koyabilirsin... Biraz önce Çakır'ın ölümüyle ilgili 5 dakikada nedenleri sıraladığınızı ve ölüm kararını verdiğinizi söylediniz. Aranızda kişisel bir mesele mi geçti de bu kadar çabuk karar verdiniz? - Hikayenin gidişiyle ilgili bizim bir duruşumuz vardı. Ama bu duruşun bozulmaya doğru gittiğine dair bir yargıya vardım. Bunu da Oktay'la paylaştım. O benim arkadaşımdır, hala da öyle. Ve sarılıp ayrıldık. Zaten hikayenin içinde bu ölüm vardı, ama zamanı belli değildi. Stratejik olarak böyle olmasını uygun gördüm. Kararımın da doğru olduğunu şimdi görüyorum... İlk başta herkes karşıydı. Öyle mailler geldi ki 'Biz zinhar bir daha bu diziyi izlemeyiz, üstelik Osman Sınav imzası taşıyan hiçbir şeyi de izlemeyiz' filan diyenler oldu. Ama ben o duyguyu iyi bilirim. Çünkü onlara o sevgiyi aşılayan bizdik. Tepkiler bizden nefret ettikleri için değil, ölesiye sevdikleri içindi. Kaynarca Çakıcı'yla görüştü mü 'Çakır duruşumuzu bozdu' derken, Çakıcı'yla görüşmesini mi kastediyorsunuz? - Çakır öldü gitti. Hikayenin içinde ölüm vardı ve zamanı geldi, o şekilde bitti. Çakır, Polat karakterini zirveye taşımak için bir basamaktı. En zararsız, en makul, en hırslı insandı Çakır. Zaten hikaye böyle dizayn edilmişti. Yani misyonunu tamamlayınca yok olacaktı. Beni hikaye ilgilendiriyor, osu busu değil ki. Ama biz tabii ki hikayemizin seyrine uygun adamlar isteriz. Hikayeye uygun davranışlar sergileyen insanlar yani... Mafya adama çiçek vermez! Diziyle ilgili en fazla dile getirilen eleştirilerden biri de bol kan ve vahşet görüntüleri oldu... - Bu eleştiri çok fazla abartılıyor. Tabii ki eleştiri olmalı, herkes sizi beğenecek değil. Ama eğer bir dünya anlatıyorsanız, o dünyanın gerçeğini de yansıtmak zorundasınız. Bizim anlattığımız hikayenin geçtiği coğrafyada da şiddet var. Mafya adama çiçek vermez. Verirse gül verir. Ama kan rengi olduğu için arkasından kurşun gelir... Mafya dünyası güllük gülistanlık bir yer değil. Çünkü bunlar iyi değiller, adam kesiyorlar. Üstelik şiddet Godfather'da, Van Damme filmlerinde yok mu? Şiddet var diye konuşulduğu günlerde Kurtlar Vadisi'nin arkasından bir aksiyon filmi yayınlandı. Adam ateş ediyordu ve oradan geçen bir çocukla annenin üzerinden kanlar fışkırdı. Niye Kurtlar Vadisi'nde bu olaylar olunca şiddete giriyor da, onların ki sayılmıyor? Necati'den star olmaz dediler Kurtlar Vadisi, perşembe günlerinin rakipsiz programı oldu. Karşısına tüm kanallar ne koyarlarsa koysunlar bizimle yarışamadılar. Üstelik dizinin önüne bir de geçen haftanın özetini koyunca tüm günü kapattık. Hatta diğer kanalların yöneticilerinden sıkı dost olduklarım, '90 dakika dizi mi olurmuş. Bu haksız rekabete giriyor' diye isyan bile ettiler. Gerçekten karşılarında 'Kurtlar Vadisi' olduğu için tutunamayıp, ekrana veda eden çok yapım oldu. Üstelik biz olmasak çok da iyi reyting alabilecek dizilerdi çoğu... Bu arada projeye meydana getirirken rakip bir kanalın yöneticisi 'Bu iş tutmaz, Necati Şaşmaz'dan da star olmaz' demişti. Reytingleri görünce benden özür dileyip, kutlama gereği duydu... Necati Şaşmaz, oyuncu değil, benim yakın arkadaşımdı. Bir gün yemek yerken içimde bir his doğdu. Onu arkadaş değil yönetmen gözüyle izledim. 'Davranışları nasıl' diye gizlice takip ettim. 6 ay sonra başkalarında olmayan bir elektriğe, duruşa sahip olduğu kararına vardım. Zaten starlık duruştur, oyunculuk değildir. Sonunda onun bu dizi için biçilmiş kaftan olduğunu anladım... Sokaktakiler sadece tetikçi Kurtlar Vadisi Türkiye'de yapılmış bir ilktir. Üstelik sosyolojik olarak araştırılması gereken bir konudur. Çünkü 80 sonrası Türkiye'de yaşanan krizler, garip bağlantılar, hortumlamalar ilginçtir... Türkiye'de 90 sonrası mafya kılık değiştirmiştir. Artık kimse tutup sokakta iş peşinde koşmuyor. Koşanlar sadece tetikçi. Üstelik o tetikçiler de kurbandır zaten. Çaresiz ya da kızgındır. Veya elinden ekmeği alınmış, babası öldürülmüştür. Halbuki asıl olan ofisiyel mafyadır. Yani bu ülkenin milli gelirinin yarısını elinde bulunduran bir oluşumdur. Yasayı çıkartmayan ya da farklı çıkmasını sağlayacak kadar güçlü bir oluşumdan söz ediyorum. Gerekirse hükümet düşüren adamlardan bahsediyorum. İşte bizim çıkış noktamız bunlar. Şifreyi çözmek için dosyaya gerek yok Söylendiği gibi senaryoyu oluştururken size gizli belgeler geliyor mu ya da sağlam bir bilgi akışı var mı? - Geçen hükümetin en güçlü adamlarından biri olan Şevket Bülent Yahnici, Neşe Düzel'le bir röportaj yaptı. Orada şöyle diyordu, 'Bu ülkeden her yıl 100 milyar dolarlık uyuşturucu parası geçiyor. Üstelik dörtte biri de burada kalıyor.' Bu sözlere kimse itiraz etmedi. Kaldı ki bunu söyleyen adam, devletin en yetkili isimlerinden biri... İşte biz Kurtlar Vadisi'nde bu ülkede olanları dramatize ediyoruz. Bu şunu yapmış, öteki şunu diye bir derdimiz yok... Ne bir yardım ne de şimdiye kadar bir teşekkür aldık. Zaten biz dosya filan da açıklamıyoruz. Sadece çıkmış haberleri doğru bir perspektiften bakarak değerlendiriyoruz. Hakikaten iyi gazete okuyoruz. Ama iş bununla da bitmiyor ki. Irak'ta ya da Kıbrıs'ta neler olacağını kestirebilmek için tarih bilmek gerekiyor... Yani söyleyeceğim şu; harfleri iyi okumak, şifreleri iyi çözmek yeterli. Bunun için dosyaya, ekstra bilgiye filan gerek yok ki... Korkmuyorum diyen yalan söylemiş olur Tehdit alıyor musunuz ya da bunu yaparken korkuyor musunuz? - Korkmak insanın yaradılışında vardır. 'Ben korkmam' diyen yalan söyler. İnsanın en büyük korkusu, sevdiği şeyi kaybetmektir. Benim en büyük korkum borçlu kalmaktır. Bu ülkede yaşayan herkesin ülkesine borcu olduğuna göre bu topraklara borçlu kalmaktan korkarım. İşte ben bu işleri yapmazsam asıl o zaman korkarım. Eğer adaletin olmadığı bir ülkede yaşarsak işte o zaman hepimiz korkmalıyız. Nuriş'le görüştüğünüz yazılıp, çizildi. Hatta bir mektup yazdığınız filan söylendi... - Hayır böyle bir şey olabilir mi? Üstelik adam içeride nasıl görüşebilirim ki. Başarının sırları Osman Sınav, dizinin başarısının sırrını şöyle açıklıyor: 'En önemli nedenlerden biri kurgumuzun bir star üzerine değil, pek çok renkli karakter üzerine kurulu olmasıydı. Dizide rol alan herkes farklı ve ilgi çekici tipler. Her bir karakterle farklı bir dizi yaratılabilir.' RÖPORTAJ: BARIŞ KOCAOĞLU/YUSUF İZEL KAYNAK: AKSAM