BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Şinasi Öktem kendini savundu

CHP İl Başkanı Şinasi Öktem, olağanüstü kurultayı kaybedenlerin müthiş bir karalama kampanyasını devreye soktuklarını belirterek, yaşanan gelişmelere açıklık getirdi.

Abone ol

Irak'ın işgaline, Büyük Ortadoğu Projesi'ne, ılımlı islam devleti girişimlerine, Kıbrıs'ın satılmasına, AB sürecinde ulusal çıkarları yok sayanlara karşı Partimizin gösterdiği direnç; bir şer ittifakıyla karşılaştı. Bu direnci kırmak isteyen cephe, elinden geleni ardına koymadı. Cumhuriyet Halk Partisi'ni; sahip oldukları, destek aldıkları gazete sayfalarından, televizyonlardan insafsızca bombaladılar. Bir başkalaştırma kampanyası başlattılar. Partinin çizgisini tartışmaya açmak istediler. Ancak olmadı. Güçleri yetmedi. Partiyi teslim alamadılar. Öfkeleri o kadar büyük ki, Yüce Kurultay'ın kararına rağmen, sonucu kabul edemiyorlar. Bunca yıpratma ve saldırı altında bile, bu partinin ilkelerine, kimliğine, onuruna, siyasi ve tarihi çizgisine sahip çıkmasını hazmedemiyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi'nin halkın çıkarlarına sahip çıkma adına yaptığı işlere sayfalarında yer verme konusunda son derece cimri davrananlar; şimdi pek cömertler. Neredeyse tüm sayfa ve sütunlarını bize ayırıyorlar. Uzun uzun yazıyorlar. Kendileri soruyor, kendileri cevaplıyorlar. Şimdi yenilginin taze acısıyla akıl dışı saldırı kampanyasını boyutlandırma çabasındalar. İşi gücü bırakmışlar, arşivlerden çıkmıyorlar. İlle bu yenilginin acısını, bu partiden çıkartacaklar. Kiminle ilgili, ne bulurlarsa çarpıtarak, bire bin ekleyerek, hayal güçlerini zorlayarak köşelerine, sayfalarına taşıyorlar. 15 yıl öncesinin gerçekle ilgisi olmayan iddialarına bile tamah ediyorlar. Bir yazarımızın yazdığı bir kitapla, ardından bu kitaptan yola çıkılarak yapılmış bir filmle paralellik kurmaya kadar zorluyorlar hayal güçlerini. Çünkü ellerinde başka karalama malzemesi yok. Oradan buradan biraraya getirdikleri dedikodularla, güya kafaları karıştıracaklar. Yetmiyor; ticari ilişkilerden bahsediyorlar. Üstelik tümü uydurma. Ne iddia edildiği gibi bir şirkete sahibim, ne de sözü edilen ihalelerle ilgim var. Yıllardır siyasetin içindeyim. Partimin çeşitli kademelerinde onurla, gururla görev aldım. Hepsine de kendi emeğimle, çabamla, alınterimle geldim. Daima, en zor dönemlerde bile; partimin ilkelerine ölümüne bağlı kaldım. Zoru görünce kaçanlardan hiç olmadım. Umudumu hiç kaybetmedim. Yükselen değerlere, yükselen partilere gitmeyi bir an bile düşünmedim. Partimi, Partimin ilke ve ideallerini namusum kabul ettim. Şimdi İstanbul İl Başkanlığını da aynı anlayışla, aynı onurla, aynı gururla yerine getiriyorum. Partimi İstanbul'da layıkıyla temsil etmenin onurlu çabası içindeyim. Bu anlayışla üçüncü yılımıza girdik. Daima şeffaflığı, dürüstlüğü, açıklığı, dayanışmayı, birlik ve bütünlüğü bayraklaştırdık. Emeği ve ortak üretimi, çok değerli saydık. Parti içi barışı, sevgiyi ve güveni sağlamlaştırmaya çalıştık. Geçtiğimiz İl Kongresinde, yerel seçimlerde ve İstanbul'da yaptığımız tüm etkinliklerde bunun sonuçlarını mutlulukla gördük. Temiz sicilimiz, partiye ve ilkelerine bağlılığımız, kentimizde sergilediğimiz yararlı performans bize, 29 Ocak'ta Yüce Kurultay Üyelerinin güveni olarak geri döndü. Divan Başkanlığı görevi ile onurlandırıldım. İşte bu bizim için en değerli kazançtır. Bu büyük ve onurlu görevi, partimizin geleneklerine ve siyasi terbiyesine yakışır biçimde yerine getirmek için elimizden geleni yaptık. Engel olmaya çalıştılar... Moral bozmaya, kendi düzeylerine çekmeye gayret ettiler. Bu partide işlenebilecek en büyük suçu işlediler: Cumhuriyet Halk Partisi'nin en büyük makamını, yani Kurultayı sabote etmek istediler. Gerçek bir Cumhuriyet Halk Partilinin, asla yapamayacağı herşeyi yaptılar. Şiddeti en hoyrat haliyle sahnelediler. Kurultay'a kan bulaştırdılar. Silahlarına davrandılar. Küstahlığı, Kurultay Başkanı'nı yumruklamaya kadar vardırdılar, kürsüyü işgal etmek istediler... Daha ne olsun! İlkesizliğin, saygısızlığın, vahşetin, holiganizmin her şeklini resmettiler orada... Kurultay'ı tanımamak, Cumhuriyet Halk Partisi'ni tanımamaktır. Onlar zaten, bu Cumhuriyet Halk Partisi'ni kabul etmiyor; başkalaştırmak, kendileri gibi yapmak istiyorlar. Tüm bunlar, işte bu yüzden. Ancak buna geçit yok! Örgütlerimiz, yani tüm gerçek Cumhuriyet Halk Partililer; bu kirli işgal girişimlerinin önünde daima çelikten barikattır. Biliyoruz ki bize; gösterdiğimiz sağlam duruşun bedelini ödetmek için herşeyi yapacaklar. Medya desteğiyle karalamaya devam edecekler. Yeni hayal ürünü iddialarla ortaya çıkacaklar. Kurultay'da kıramadıkları direncimizi, şimdi kendi yöntemleriyle kırmayı deneyecekler. Böylece aynı zamanda kamuoyunun dikkatini başka noktalara yönlendirerek, gerçek yolsuzlukları ve saldırganlığı unutturmak isteyecekler. Bilinmelidir ki bunların hırsları, akıllarının önünde gidiyor. En basit mantıkla, eğer geçmişimizden ve bu günümüzden korkumuz olsaydı, Kurultay'da bu güçlü direnci gösteremez, bu denli öne çıkmayı kabul etmezdik. Bu nedenle bizi korkutamazlar. Yolumuza ve mücadelemize şimdi dünden de büyük bir inanç, direnç ve kararlılıkla devam edeceğiz. Tıpkı tüm saldırı ve tehditlere rağmen Kurultay'da kürsüyü işgal ettirmediğimiz gibi; Cumhuriyet Halk Partisi'nin, bu ilkesiz anlayışlar tarafından işgaline de, izin vermeyeceğiz! Dolayısıyla bu anlayışa hesap verecek de değilim. İstedikleri gibi yazıp çizebilirler. Mevzilerimizi terk ettiremezler. Kendimi hesap vermekle sorumlu hissettiğim tek yer Cumhuriyet Halk Partisi'nin dirayetli ve yürekli örgütüdür. Bu düşüncelerle selamlar; Mustafa Kemal Atatürk'ün Partisi'ne, tam bağımsızlığa, ulusal çıkarlara, sol'un evrensel değerlerine her koşul altında sahip çıkmaya devam edeceğimin bilinmesini isterim. Tek ilkesi ilkesizlik olan cepheye karşı, Kurultay'da Cumhuriyet'in Partisi'ne sahip çıkan herkesin, yüreğine sağlık!