BIST 9.673
DOLAR 35,26
EURO 36,68
ALTIN 2.967,33
HABER /  POLİTİKA  /  MHP

Sinan Oğan'dan ihraç sonrası Bahçeli iddiası

MHP'den ihraç edilen Iğdır eski milletvekili Sinan Oğan, Bahçeli'nin kendisine bir milletvekili ile haber gönderdiğini ve başka partiye geçmesini istediğini söyledi.

Abone ol

Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) ihraç edilen eski Iğdır milletvekili Sinan Oğan, çok konuşuacak bir iddia ortaya attı. İhraç kararını mahkemeye götürmeye hazırlanan Oğan, 2014 yılının sonbahar aylarından bu yana Genel Başkan Devlet Bahçeli ile sorunlar yaşadığını, "Bahçeli'nin kendisine başka partiye geçmesini istediği" yönünde haber gönderdiğini ileri sürdü.

Al Jazeera'ya konuşan Oğan, Bahçeli'nin kendisine 2014 sonbaharında, "Sizi severim ama kendi başınıza hareket ediyorsunuz. Bundan sonra serbestsiniz" dediğini anlattı.

"PARTİ'Yİ TERK ETSİN YOKSA BEN ONU ATACAĞIM"

Oğan, "Sayın Genel Başkan baktı başka partiye geçmiyorum bir milletvekiliyle haber gönderdi, 'Başka partiye geçsin, partiyi terk etsin. Yoksa ben onu atacağım' dedi. Ben partilerde kurumsallaşmaya, parti içi demokrasiye çok önem veren birisiyim. Bunu kabul etmem mümkün değildi" şeklinde konuştu.

sinan-ogan.20150828134812.jpg 

İşte o açıklamalar:

"KARAR BANA HENÜZ TEBLİĞ EDİLMEDİ"

Maalesef henüz bana tebliğ edilmedi. Eskiden bu tür kurumsal hususlara dikkat edilirdi ama artık edilmiyor. İlgili şahıslara tebliğ edilmeden basına direkt bülten olarak geçildi. İhraç edilip de basına böyle geçilen de kimse yok. İlginç bir durum çünkü klasik tabirle, "zamanlaması manidar". Seçimlerden önce böyle bir kararın alınmasını aklım almıyor. Seçime giderken bizim gibi camia içinde bir yeri olan bir insanın "kör parmağım gözüne" dergi gibi alelacele ihraç edilmesi, ihraç kararına ret veren ilin fesih edilmesi, bu kararın hukuksuz bir şekilde alınması, bunun basına servis edilmesi şöyle bir izlenim ortaya çıkarıyor; sanki genel merkezin seçimler öncesinde oy kaygısı yok.

ARINÇ İÇİN "ACİZİYET" ELEŞTİRİSİ

Bunun başında Musul'daki konsolosluk baskınını haber verdikten sonra hükümet çok zor durumda kaldı. O dönem ben bir canlı yayındayken hükümet sözcüsü Bülent Arınç, "Dışişleri Bakanlığımız Sinan Oğan'a bilgi sızdırıyor" dedi. Öyle bir şey yok, ayrıca bu bir acziyetin göstergesidir.

"ÇOK ÖN PLANA ÇIKTIĞIMI, GERİ ÇEKİLMEM GEREKTİĞİ TALİMATINI İLETTİLER"

Bir süre sonra beni Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın aradı. Çok ön plana çıktığımı, AKP'nin çok üzerine gittiğimi ve geri çekilmem gerektiği talimatını iletti yukarıdan.

"ZATEN ARTIK İPLER GERİLMEYE BAŞLADI"

Ondan sonra zaten artık ipler gerilmeye başladı. Peşinden Ermeni meselesinin 100. Yılı meselesi nedeniyle biz bir çalışma yaptık. Ben Genel Başkan'a, "Efendim 2015 geliyor. Herkes bizden çalışma bekliyor. Bu konuda ne yapacaksınız? Biz biraz klasiğin ötesine geçelim. 22-23 sene önce Hocalı'da yaşanan bir katliam var. Gerçek soykırımcıların Ermeniler olduğu aşikâr. Bununla ilgili sergiler düzenleyelim" dedim. Sayın Genel Başkan da çok makul karşıladı, "Yapın" dedi. İki tane Türkiye'de yaptık. Ben devlet terbiyesi de gördüğüm için, sayın genel başkanların vaktinin kısıtlı olduğunu da düşünüyorum. Genel izni genel başkandan alınır, detaylar grup başkan vekilleri ile genel başkan yardımcıları ile çözülür. Yurtdışına çıkacağım zaman Grup Başkanvekili Yusuf Halaçaoğlu'ndan izin aldım. "Olur, önümüzdeki hafta önemli bir gelişme var. Muhakkak burada ol" dedi. Bütün prosedürleri yerine getirdik, gittik geldik. Sonuçları Sayın Genel Başkan'a ilettiğimde yurtdışına giderken neden izin almadığımı sordu. Ben Grup Başkanvekilinden izin aldığımı söyledim. Bunun kendisine iletilmediğini söyledi. Ben de "Buyurun kendisini çağırıp sorabilirsiniz" dedim.

"İKİ AYRI MADDEDEN SUÇLANIYORUM"

Şaşırdım. Çünkü ben izin almıştım. Bu iletilmemişse sorumlusu ben değilim. Ama bir süre sonra işte yurtdışında bir afiş basılmış. Üstünde MHP yazmıyormuş, Iğdır milletvekili Sinan Oğan yazıyormuş. Ben salonda böyle bir afiş görmediğimi söyledim. Benim ihraç dosyamda mesela iki gerekçe var. Biri Fransa'da katıldığım bir konferansın afişleri. 6'ıncı maddeye konferansın afişinin Türkçesini koymuşlar. 7'inci maddeye aynı afişin Fransızcasını. İki ayrı maddeden suçlanıyorum, ikisi de aynı şey.

MHP gibi kurumsal bir siyasi partinin böyle ceviz kabuğunu doldurmayacak meselelerle ilgili bir dosya oluşturması anlaşılır değil. Asıl gerekçe bizim teşkilat, taban nezdinde, ülküdaşlarımız nezdinde bir sempatiye mazhar olmamız. Tabanın bizi bir yerlere yakıştırıyor olması.

"BÜYÜKATAMAN'IN UYKUSU KAÇIYOR?"

Kimi diyor ki keşke parti sözcüsü olsanız, kimi diyor ki keşke grup başkanvekili olsanız, kimisi diyor ki genel sekreter olsanız, kimisi diyor ki keşke genel başkan olsanız. Bunu sosyal medyada dillendirdiğinizde, genel sekreter olsanız dendiğinde Sayın İsmet Büyükataman'ın uykusu kaçıyor.

bahceli.20150828134831.jpg

"GİTSİN BAŞKA PARTİYE GEÇSİN"

Bunlar birike birike gidip Genel Başkan'a şunu diyorlar, "Efendim Sinan Oğan sizin yerinize oynuyor. Yok öyle bir şey. Daha doğrusu dört yıllık milletvekilliğimde böyle bir çalışmanın içinde asla olmadım. Her ülkücü elbette en yükseği hedeflemelidir. Ülkücü hedefi olan insandır ama bunu şartları ve gereği çerçevesinde yapacaktır. Ben Meclis'e daha yeni girmişim, koridorları daha yeni öğrendiğim 2012'de böyle iddialar dile getirdiler. Ben o zaman Genel Başkan'a gittim, "Bunlar gülünç iddialar, benim böyle bir niyetim de yok, çalışmam da yok" dedim. Ama maalesef Genel Başkan bu iddiaları ciddiye aldı, bize böyle bir mesafe koydu. Avrupa'dan dönüşümde 2014 yılının sonbahar aylarında açıkça yüzüme, "Ben sizi severim. Bu sevgimiz de yeni değil. Ama siz kendi başınıza hareket ediyorsunuz. Bu sebeple bundan sonra serbestsiniz" dedi. Teşekkür ettim, yanından ayrıldım. 7 Haziran'a kadar oy almışım, partinin üyesiyim, normal çalışmalarıma devam ettim. Ama şunu yaptım nezaketen, Genel Başkan'ın Salı günleri düzenlediği özel yemeklere, davetlere katılmadım çünkü doğru bulmadım. Ama partinin tüm faaliyetlerine katıldım. Sayın Genel Başkan herhalde bu noktada bekledi ki ben istifa edeceğim, başka partiye geçeceğim. Biz ülkücüyüz, serbestsiniz dense de denmese de bizim siyaset yapacağımız yer bellidir. Bir ikbal uğruna, bir makam uğruna değil inandığımız değerler uğruna siyaset yaptık. Sayın Genel Başkan baktı başka partiye geçmiyorum bir milletvekiliyle haber gönderdi, "Başka partiye geçsin, partiyi terk etsin. Yoksa ben onu atacağım" dedi. Ben partilerde kurumsallaşmaya, parti içi demokrasiye çok önem veren birisiyim. Bunu kabul etmem mümkün değil. "Gitsin, başka partiye geçsin" diye haber gönderdi bana.

İsmini vermeyeyim ama kendisi bunu her zaman teyit edebilir. Bize bu söylendikten sonra gidip adaylık için başvurmamız doğru olmazdı. Biz de gereğini yaptık, hala da düşünmüyoruz müracaat etmeyi. Sayın Genel Başkan'ın siyaset yapma tarzını doğru bulmuyoruz. Biz bu süreçte MHP'nin iktidar olması gerektiği kanaatindeyiz.

"MHP'NİN SORUNU..."

Milliyetçi Hareket Partisi'nde öncelikle kendini ifade etme sorunu var. Düşünün tüm Türkiye koalisyon görüşmelerinin sonucuna kilitlenmiş. Tüm siyasi partiler neredeyse koalisyon olmayacağını bildiği halde görüşmeleri sürdürüyor. Tüm siyasi partiler biliyor ki bu süreç sonunda kim kendini doğru ifade edebilirse koalisyon kurmamama günahı kimin üzerinde kalırsa o sorun yaşayacak, kim kendini doğru ifade ederse başarı sağlayacak. Tüm Türkiye o gün ekranlara kilitlendi. Başbakan çıkıyor, ekranda açıklama yapıyor. MHP ise yazılı basın açıklaması yapıyor. Bu olmaz. Siyaset yapıyorsanız bu olmaz. Kendinizi ifade edeceksiniz. Yazılı basın açıklaması ile kendinizi ifade edemezsiniz. Ben Sayın Genel Başkan'ın kendini çok ifade edebilecek birisi olduğunu biliyorum ama daha çok yazılı basın açıklamalarını tercih ediyor.

Türkiye'yi gerçekler değil, algılar yönetiyor. Bu siyasi süreci doğru yöneten iktidar yolunda yelkenlerine rüzgârı daha çok alıyor. MHP'nin algı yönetme noktasında da sorunları var. MHP aslında haklı, süreç yönetme becerisini ortaya koyabilseydi. Süreci biz yanlış yönettik. Önce "en erken seçim ne zamansa o zaman" dendi sonra başka bir şey dendi. Biz süreci doğru yönetseydik aslında erken seçimi isteyenin Cumhurbaşkanı olduğu, Davutoğlu'nun da buna mecbur bırakıldığını anlatabilirdik. O zaman da sarayın yönetimindeki AKP'ye bu faturayı kestirebilirdik. Önemli bir seçime gidiyoruz, diğer siyasi partiler küskünleri geri getirme, diğer siyasi partileri yanına alma çabasındayken bizim partimiz hukuki olmayan işlemleri de gerçekleştirerek beni atmaya çalışıyor. İktidar iddiasında olan bunu yapar mı? Milliyetçi Hareket Partisi kucağını biraz geniş açmalı, küsenleri geri çağırmalıdır. Bu kimsenin şahsi meselesi değil, bu memleket meselesidir. Bu süreçte her şeyi bir kenara koyup partimizin iktidarı için çalışmalıyız ki ben öyle yapacağım. İhraç edilmeme rağmen ki mahkemeye gideceğim ve geri döneceğim, bu süreç içinde de partimin başarısı için MHP'ye oy vereceğim ve çalışacağım