Şimdilik hoşçakalın!...
Kaç zamandır buradan sizinle dertleşme imkanı buluyorum. Hasbihal edilen yerin adı "Köşe" olunca, bana da "Köşe yazarı" denmesi kaçınılmaz oldu haliyle
Kaç zamandır buradan sizinle dertleşme imkanı buluyorum.
Hasbihal edilen yerin adı "Köşe" olunca, bana da
"Köşe yazarı" denmesi kaçınılmaz oldu
haliyle...
Ama Allah biliyor ki; Yazdığım günden beri bu hitap şekli beni hep
içten içe rahatsız etti. Söz ustalarının yanında söz söylemek benim
edep anlayışımla hiç uyuşmadı.
Efsaneleşmiş isimler "Ahmet Hamdi Tanpınar, Ziya Gökalp,
Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Ömer Seyfettin, Yahya Kemal
Beyatlı vs. vs. vs. gibi isimler dururken, bizim gibi yeni
yetmelere yazar denmesi kaleme kağıda hakaret" diye
düşündüm..
Ağabeyim ve patronum Hadi Özışık, "Yaz Süleyman yaz! Sen
düşüncelerinle duygularını iyi bütünleştiriyorsun. Yaz ve
görüşlerini okurların takdirine sun!" dediğinden beri
biraz da ağabey emrivakisi ile belli zaman dilimlerinde sizinle
sohbet etme imkanı buldum.
Belirli bir düşüncem olduğunda, o düşüncemi, haddimi ve çapımı
aşmadan ifade etmeye çabaladım. Eleştirdiğim kişilere karşı azami
saygımı korumaya çalıştım.
Yaptığım sadece bu oldu.
Yaptığım ve yapmadığım şeyler oldu yazarken...
Hiç bir iradeye, hiç bir inanca saygısızlık etmemeye gayret
sarfettim. Soğumuş yüreklere ve küllenmiş insanlıklara seslenmekten
uzak durdum. Kötülüğü iyilik, iyiliği kötülük gibi övmemek için
çabaladım.
Azap ve zillet içinde kalanlara asla yaranmaya çalışmadım. Herkesi
memnun etmenin sadece ahmakların hayali olduğunu bilerek yazdım.
İçimde yer alan hisarın derin mahzenlerinde hileye ve hurdaya yer
vermemek için uğraştım.
Yazdığım yazılardan ötürü kimi zaman bir sevgi çemberinin içinde
kaldığımı, kimi zaman ise üzerimde yakaladığım çakmak gibi
bakışlarda şimşeklerin çaktığını gördüm.
Bazen sevginin üzerime bir rahmet gibi, bir nur gibi yağdığını,
bazen ise öfkenin, kinin, nefretin lanetine maruz kaldığımı ta
buradan hissettim.
Yazdıklarımı hiç okumadan eleştiren birkaç sefilin, alev alev yanan
gözlerinde beni yakmaya çalışmalarından korkmadım ve ürkmedim.
Çünkü, denizler gibi dalgalanarak, köpürerek onların alevlerini
küle döndüren, hak ve hakkı savunan merhametli bir jüri tarafından,
yani sizin tarafınızdan himaye edildim, şükürler olsun..
Eliştiriye, hakarete hiç tepki göstermedim. Ama aileye, belaltı
vuranlara karşı da güçlülerin en güçlüsüne sığındın. "Ey
Kur-an'ı indiren, hesabı en çabuk gören. Görüyorsun ki bunu
haketmedim. Sana havale" dedim gittim..
"Boşver gitsin. Allah büyük!" dediğim çok zaman
oldu.
Bunları neden yazdım..
Yazdım çünkü birkaç gün buradan sizlerle dertleşemeyeceğim..
Allah nasip ederse, bir yılın yorgunluğunu 10, hadi bilemediniz 15
gün atmaya çalışacağım..
Daha önce sadece kendimi götürüyordum gittiğim yerlere. Galiba bu
kez kanatlı hatıralar da peşime takılacak. Uzaklaşmak ne
kadar iyi gelecek yaşayıp göreceğim.
Benim her yola çıkışımda yaptığım bir şey var. İzin verirseniz
fazla dramatize ve ajite etmeden aynısını bir kez daha yapmayı
istiyorum.
Dünyanın pek çok bölgesinde bazı insanlar "evine, işyerine
veya tatile" diye yola çıkıyor ama varmayı hedeflediği
yere asla varamıyor.
Hani olur da yazgı böyleyse endişesine kapılarak bir hak helalliği
ve dua alayım istiyorum. Ben de hatalarıyla, kusurlarıyla etten
kemikten bir insanım. Belki zaman zaman bilerek, belki de bilmeden
kalp kırmışlığım olmuştur. Bu kardeşlerimin kul hakkını üzerimde
bırakmamasını umud ediyorum.
Dedim ya, aileye, namusa ve hayaya edilen küfürlerin sahipleri
dışında şu an hiç kimsenin ettiği acı sözleri hatırlamıyorum. Yok
diye düşünüyorum ama varsa da benden yana da helal olsun..
Döndüğümü yine buradan size haber vereceğim inşallah gür bir ses
ile...
Şimdilik hoşçakalın!..