Şimdi iş siyasilere düşüyor!
Asker görevini yaptı ve döndü. Geçmişte de böyle
olmuştu. Şimdiden sonra, iş sivillere, yani siyasetçilere
düşüyor.
Terörün bu noktalara gelmesinin nedenini anlamak için, sivil siyasetçilerin yakın geçmişte ortaya koyduğu politikalara bakmak yeterli.
Az önce de ifade ettiğim gibi, asker geçmişte de, bugün de, terörün anladığı dilden hareket etmiş. Görevini yapmış yani. Ama siyasiler terörün tırmanışını önlemek için bir arpa boyu yol almamış.
Fikret Bila'nin "Komutanlar Cehpesi" kitabı itiraflarla dolu bir vesika olarak orta yerde duruyor. Orada sivillerin ne kadar acz içinde oldukları, apaçık görülüyor.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'le konuşmuş Fikret Bila. Güreş Paşa öyle şeyler anlatıyor ki, insanın dili tutuluyor:
-(...) Ben onların (siyasi iktidarın) tepesine biner ya sıkıyönetim ilan edin, ya da ben birliklerimin başında kumandayı ele alıyorum derdim. Ne yaparsanız yapın diyebilirdim. Ama her istediğimi yapabilecek bir ortam veriyorlardı bana. Sanki sıkıyönetim varmış gibi çalışıyorduk.
-Başbakan Demirel bu durumdan memnun muydu?
-Demirel de memnun du. Valilerin hiçbiri bana bir şey demiyorlardı. Yetki sende demiyorlardı.
-Yetki fiilen sizdeydi yani?
-Evet fiilen yapıyorduk.
Bu şu anlama geliyor. Güneydoğu'da sıkıyönetim kalkalı yıllar olmuş. Ama Genelkurmay Başkanı, siyasi iktidarın da bilgisi dahilinde, sıkıyönetim varmış gibi istediği gibi hareket etmiş!
Alan razı veren razı yani...
Hukuk mu dediniz?
Geçiniz!
Peki öyle mi olmalıydı?
Tabii ki hayır...
Hayır ama, siyasetçi görevini yaparsa...
Siyasetçi askerin ağzına bakarsa, yapılan hukuksuzluğa ses çıkarmadığı gibi, Demirel gibi memnun kalırsa, olacağı budur!
Askerin bu noktada yapacağı tek şey var; kendi kurallarını işletmek.
Nihayette öyle olmuş!
Güreş Paşa, o dönemde inisyatifi eline almış ve iktidar falan sallamamış. Tamamen kendi kurallarını işletmiş. Mesela Güreş Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, ABD başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesi, bize verdikleri silahların Güneydoğu'da kullanılmasını istemiyordu.
Güreş Paşa, terörü alt edebilmek adına, arkadaşlık ilişkilerini devreye sokmuş ve Almanlar'dan İngilizler'den hatta ABD'den Güneydoğu'da kullanmak için resmi olmayan yollardan silah almış!
Siyasiler bu sefer memnun değil...
Olamazlar da...
Uyuyorlar çünkü.
Hiçbir şeyden haberleri yok.
1993 yılı ile 2008 yılı arasında bir fark yok.
Güreş Paşa'nın övünerek "darmadağın ettik" dediği terör örgütü eski gücünden bir şey kaybetmiş değil. 237 teröristin öldürülmesi terörün kökünü kazımayacağına göre, siyasilerin bugünden sonra çözüm arayışlarına hız vermesi gerekiyor!
Umarım meramımı anlatabilmişimdir.
Yok hala anlaşılmadıysam, Fikret Bila'nın "Komutanlar Cephesi"nde her şey daha açık anlatılıyor. Siyasilerin geçmişten ders alması için bu kitabı bir kez değil, üç kez, beş kez okumalarını tavsiye ediyorum.
Terörün bu noktalara gelmesinin nedenini anlamak için, sivil siyasetçilerin yakın geçmişte ortaya koyduğu politikalara bakmak yeterli.
Az önce de ifade ettiğim gibi, asker geçmişte de, bugün de, terörün anladığı dilden hareket etmiş. Görevini yapmış yani. Ama siyasiler terörün tırmanışını önlemek için bir arpa boyu yol almamış.
Fikret Bila'nin "Komutanlar Cehpesi" kitabı itiraflarla dolu bir vesika olarak orta yerde duruyor. Orada sivillerin ne kadar acz içinde oldukları, apaçık görülüyor.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'le konuşmuş Fikret Bila. Güreş Paşa öyle şeyler anlatıyor ki, insanın dili tutuluyor:
-(...) Ben onların (siyasi iktidarın) tepesine biner ya sıkıyönetim ilan edin, ya da ben birliklerimin başında kumandayı ele alıyorum derdim. Ne yaparsanız yapın diyebilirdim. Ama her istediğimi yapabilecek bir ortam veriyorlardı bana. Sanki sıkıyönetim varmış gibi çalışıyorduk.
-Başbakan Demirel bu durumdan memnun muydu?
-Demirel de memnun du. Valilerin hiçbiri bana bir şey demiyorlardı. Yetki sende demiyorlardı.
-Yetki fiilen sizdeydi yani?
-Evet fiilen yapıyorduk.
Bu şu anlama geliyor. Güneydoğu'da sıkıyönetim kalkalı yıllar olmuş. Ama Genelkurmay Başkanı, siyasi iktidarın da bilgisi dahilinde, sıkıyönetim varmış gibi istediği gibi hareket etmiş!
Alan razı veren razı yani...
Hukuk mu dediniz?
Geçiniz!
Peki öyle mi olmalıydı?
Tabii ki hayır...
Hayır ama, siyasetçi görevini yaparsa...
Siyasetçi askerin ağzına bakarsa, yapılan hukuksuzluğa ses çıkarmadığı gibi, Demirel gibi memnun kalırsa, olacağı budur!
Askerin bu noktada yapacağı tek şey var; kendi kurallarını işletmek.
Nihayette öyle olmuş!
Güreş Paşa, o dönemde inisyatifi eline almış ve iktidar falan sallamamış. Tamamen kendi kurallarını işletmiş. Mesela Güreş Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, ABD başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesi, bize verdikleri silahların Güneydoğu'da kullanılmasını istemiyordu.
Güreş Paşa, terörü alt edebilmek adına, arkadaşlık ilişkilerini devreye sokmuş ve Almanlar'dan İngilizler'den hatta ABD'den Güneydoğu'da kullanmak için resmi olmayan yollardan silah almış!
Siyasiler bu sefer memnun değil...
Olamazlar da...
Uyuyorlar çünkü.
Hiçbir şeyden haberleri yok.
1993 yılı ile 2008 yılı arasında bir fark yok.
Güreş Paşa'nın övünerek "darmadağın ettik" dediği terör örgütü eski gücünden bir şey kaybetmiş değil. 237 teröristin öldürülmesi terörün kökünü kazımayacağına göre, siyasilerin bugünden sonra çözüm arayışlarına hız vermesi gerekiyor!
Umarım meramımı anlatabilmişimdir.
Yok hala anlaşılmadıysam, Fikret Bila'nın "Komutanlar Cephesi"nde her şey daha açık anlatılıyor. Siyasilerin geçmişten ders alması için bu kitabı bir kez değil, üç kez, beş kez okumalarını tavsiye ediyorum.