BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Sığınmacıların dramı...

Tekil örneklerden hareketle sığınmacıların vefasızlığından, hayırsızlığından bahseden ve kapıları açınca Avrupa’ya gitme isteklerini tenkit edenleri ilgiyle izliyorum.

Türkiye’nin hangi şartlarda ve ne zamana kadar bu insanlara kapı araladığını, dünya ile hangi konularda mutabakatlar arayarak sorunu çözmek istediğini bu süreçte hiç hatırlamayanları da ilgiyle izliyorum.

Türkiye’nin kapıları açma noktasına hangi gerekçelerle geldiğini bildiği halde ülkesini ve insanlarını değil de, batının söylemlerini dile getirenleri de ilgiyle izliyorum…

Ülkesinin nüfusunu öldürerek, sürerek eriten Esad adlı caniye hiç söz etmeyip Türkiye’ye hala bu aşağılık adam ile masaya oturmayı önerenleri de ilgiyle izliyorum…

Bahar Kalkanı Harekâtı'nın ilk 24 saatinde dahi Esad denilen caninin ve yıllardır ülkesini, halkını birlikte yok ettiği ortaklarının darmaduman olduğunu görmeyip ülkemizde algı operasyonlarına yeltenen, Rusya’nın ve İran’ın muhiplerini de ilgiyle izliyorum.

Türkiye’nin yerli ve milli savaş teknolojisini küçümseyen, sürekli birtakım eksenlerde hareket etmemiz için zorlayanların, yaşadıkları şoklara rağmen hala aynı şeyleri söyleme çabalarındaki zavallılığı da ilgiyle izliyorum.

Şehitlerimizi ve gazilerimizi emelleri için suistimale yeltenen, örtülü operasyonlarının malzemesi haline getirmeye çalışan etki ajanlarının haysiyetsizliklerini de ibretle izliyorum…

Politikaları attıkları her adımda tek tek iflas etmesine, tüm argümanları çürümesine rağmen hala dükkanlarını açık tutmaya çalışan siyaset esnafını da ibretle izliyorum…

Beşinci kol faaliyeti içinde, sözde gazeteci, aydın, fikir adamı, yazar, sanatçı kisvesi giymiş değişik çıkar alanlarının sözcüsü garip tipleri de ibretle izliyorum…

Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Fırat Kalkanı, Bahar Kalkanı… İlk üçünde de şimdiki söylemlere sarıldılar. Türk ordusu girer ama çıkamaz, dediler.

Yıllarca süreceğini, bataklık olacağını iddia ettiler. Hepsinde de ilk 24 saat içinde işin rengi belli oldu.

Esad’ı da, PKK’sı da, radikal tipleri de, Hizbullah’ı da, Wagner’i de bir anda kağıttan kaplana döndü. Eli silahsız sivilleri öldürmeyi bir iş sanan bu caniler karşılarında kahraman Mehmetçiği görünce girecek delik aramaya başladılar.

Yaptıkları yığınaklar, tüneller, savunma hatları ile tüm dünyada aylarca Türk ordusunu uğraştıracaklarını, ağır zayiatlar verdireceklerini iddia edenler kendi kazdıkları mevzilerine gömüldüler…

Türkiye barış için oradadır. Toprak kazanmak veya petrol ve doğal kaynaklara konmak için orada değildir. Türkiye açık denizlere erişmek için de orada değildir. Türkiye zaten açık denizlerin hakimidir.

Şu hesabı herkesin iyi yapması lazım, savaş öncesi Suriye nüfusu ne kadar idi, şimdi ülkede ne kadar insan var?

Bir milyondan fazla insan ölmüş, bir o kadarı kayıp. Yedi milyonu ülke dışında değişik ülkelerde sığınmacı, dört milyonu İdlib’te sıkışmış kalmış. Bir kısmı ABD kontrolünde…

Askeri nereden bulacak, orduyu kimden kuracak da bizimle savaşacak bu rejim?

Dökme su ile değirmen ancak bu kadar döner. Rus, Fars ve Hizbullahçı Arap, orada kim için ve ne için daha fazla ölecek?

Kaçan kaçana…

Esad bitti, bunu bir tek etki ajanları görmüyor ve görmek istemiyor. Mehmetçik, tüm görmeyen gözleri açtı, daha da açacak...

Tarih bu günleri kaydediyor. Sanılmasın ki, unutuluyor ve hiçbir izi tortusu kalmayacak tüm olup bitenlerin…