BIST 9.627
DOLAR 35,21
EURO 36,64
ALTIN 2.958,61
HABER /  GÜNCEL

SHP'nin istihdam kurultayı

25-26 Şubat 2005 tarihinde Ankara'da düzenlediği Sosyaldemokrat Halk Partisi İstihdam Kurultayı sona erdi. Kurultayın sonuç bildirgesi şöyle oldu:

Abone ol

Sosyaldemokrat Halk Partisi 25-26 Şubat 2005 tarihlerinde Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, işçi ve memur sendikaları, işveren örgütleri ve tarım kooperatiflerinin üst birliklerinin, akademisyenlerin ve sektör temsilcilerinin katılımıyla “İstihdam Kurultayı” düzenlemiştir. İstihdam Kurultayı, konu ile ilgili tüm toplumsal kesimlerin biraraya gelmesi ve çözüm önerilerini tartışması açısından, Türkiye’deki ilk girişim olmuştur. Kurultay katılımcıları siyasal ve sınıfsal farklılıklarına paralel olarak istihdam sorununun değişik yönlerini öne çıkarmakla birlikte; işsizliğin ülkenin en önemli sorunu olduğu ve acil çözümler getirilmesinin zorunluluğu görüşünde birleşmişlerdir. Sosyaldemokrat Halk Partisi İstihdam Kurultayı Düzenleme Komisyonu, İstihdam Kurultayı’ndaki sunuş ve tartışmaların ışığında, ulaştığı sonuçları ve çözüm önerilerini bu bildirge ile kamuoyuna açıklamaktadır. Ülkemizde işsizlik sorunu bir ulusal afete dönüşmüştür. Bu sorunun çözümünün çeşitli iktisadi gerekçelerle ertelenmesinin hiçbir akılcı ve ahlaki açıklaması olamaz. İnsanların onurlu bir yaşam sürme hakkının, iktisadın ilgi alanının dışında görülmesini ve bilim dışı sayılmasını kabul edemeyiz. Tam tersine, işsizlik sorununun eninde sonunda piyasa dengeleri içinde kendiliğinden çözüleceğinin varsayılmasının, bugünkü toplumsal trajedilere yol açtığını düşünüyoruz. İşsizliğin yol açtığı yoksulluk ve açlık sorunlarına kayıtsız kalınarak; sokak çocukları, kapkaç, gasp, hırsızlık, insan ticareti, fuhuş gibi asayiş sorunlarından yakınmayı dürüst bulmuyoruz. İşsizlik sorununun uzun vadeli çözümü sürdürülebilir ve hızlı bir büyümeden geçmektedir. Türkiye işsizlik oranını kabul edilebilir bir düzeye indirebilmek için her yıl yüzde 6-7 dolaylarında bir büyüme hızı yakalamak zorundadır. Bu orana 1960’lı yıllarda, planlı kalkınma döneminde ulaşılmıştır, bundan sonra da ulaşılması olanaklıdır. Ancak geçmiş uygulamalardan farklı olarak, küreselleşme ortamında ülke ekonomisinin uluslararası rekabet gücünün korunması yaşamsal önem taşımaktadır. Bu kısıtlar çerçevesinde, yeni planlama modelinin temel parametresi işsizlik olmalıdır. Teşvik sisteminin istihdam odaklı olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Kalkınmada Öncelikli Yöreler yaklaşımı toplam istihdamın artırılmasında yararlı olmayan, yalnızca istihdamın iller arasında kaydırılmasına yol açan, çağdışı bir modeldir. Bölgesel dengesizlikleri gidermek için, planlama modeline mekan boyutunun katılması, hiyereraşik planlama anlayışına geçilerek, bölge planları hazırlanması gerekmektedir. Teşvik sistemi illere değil, sektörlere dayalı olarak yeniden düzenlenmelidir. Teşvikler ithal ikamesi etkisi yaratacak şekilde sektörlere dağıtılmalıdır. Yeni ithal ikamesi modeli 1960’lı, 70’li yıllardaki gibi dış ticaret kısıtlamalarına değil, teşvik yöntemlerine dayandırılmalıdır. Bu model dış ticaret açığının azaltılmasında da yararlı olacaktır. İşsizlik sorununun uzun vadeli çözümlere terkedilmesi toplumsal çürümeyi hızlandıracaktır. Bu nedenle kısa vadeli önlemlerin alınmasını da zorunlu görüyoruz. Çeşitli ülkelerde uygulandığı gibi, özellikle vasıfsız işgücüne yönelik özel istihdam projelerinin hazırlanması gerekmektedir. Özel istihdam projeleri ile, işgücü piyasalarında iş bulma olanağı olmayan bir milyon kişiye istihdam sağlanabilecektir. Bu projelere kaynak bulmak bir siyasi irade sorunudur. Adeta kutsal kabul edilen “yüzde 6,5 faiz dışı fazla” uluslararası uygulamalara göre aşırı ölçüde yüksektir. SHP daha önce milli gelirin yüzde 2’sinin “yoksulluk için fazla” olarak belirlenmesini önermiştir. Bu tutarın yarısı özel istihdam projelerinde kullanılmalıdır. Bu politika, faiz dışı fazlanın yüzde 4,5’e çekilmesini gerektirecektir. İşsizlik sorununun çözümü için iç talebin desteklenmesi öncelikli bir politika olmalıdır. İç talep desteklenerek tüketimin artırılmasının tek yolu gelir dağılımında adaleti sağlayacak önlemlerin alınmasıdır. Türkiye’de gelir dağılımı adaletinin sağlanması başlı başına bir hedef olduğu gibi, ekonominin sorunlarının çözümünün de ön şartı haline gelmiştir. Bu bağlamda, toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının düşürülmesi, sosyal güvenlik sisteminin toplumun tamamını kapsaması, sendikal haklar üzerinde 12 Eylül döneminin getirdiği kısıtlamaların kaldırılması gündeme gelmelidir. Kayıt dışı istihdam kamu gelirlerinin yetersiz kalmasının, bütçe ve sosyal güvenlik kurumları açıklarının en önemli nedeni olduğu gibi; toplumda yoksulluğu pekiştiren, haksız rekabete yol açan, geri teknoloji kullanımını avantajlı hale getiren bir olgudur. Kayıt dışı istihdamı işsizlik sorununa geçici ve pratik bir çözüm gibi değerlendirmek, 1960’lı yıllarda gecekondu yapımını halkın kendi kendine bulduğu uygun bir çözüm olarak görüp desteklemeye benzemektedir. Zaman içinde gecekonduların bir çözüm olmadığı da görülmüştür, gecekondu sorununa çözüm yolları da geliştirilmiştir. Kayıt dışı istihdamın üzerine taviz verilmeksizin gidilmeli, gerek iktisadi gerekse denetim yöntemleri ile son verilmelidir. Bu konuda emek maliyetlerinin azaltılması önem taşımaktadır. İstihdam vergileri denilen kesintilerin azaltılmasına aşamalı olarak geçilmelidir. Kayıt dışı istihdamın en yaygın olduğu genç nüfusun istihdam vergileri belli bir süre için azaltılarak, sistemin işleyişi denenmelidir. Tarım sektörünün toplam istihdam içindeki payı hızla azalmaktadır ve bundan sonra da azalmaya devam edecektir. Tarım sektöründen dışlananlar kentlerde vasıfsız açık işsizlere dönüşmektedir. Bu durum olağan, sosyolojik bir süreç diye geçiştirilemez. Tarım sektörü yapısal dönüşüm sağlanarak güçlendirilmelidir. Tarımsal üreticilerin yeni bir kooperatifleşme modeliyle örgütlenmesi, vadeli tarımsal ürün borsalarının kurulması, sözleşmeli tarımın desteklenmesi, emek yoğun olmasına karşın yüksek gelir getiren organik tarımın yaygınlaştırılması kırsal yoksulluğun önüne geçebilecektir. Kamu sektöründe genel olarak verimsizlik söz konusu olmakla birlikte, kamu personeli sayısının gereğinden fazla olduğu doğru değildir. Tam tersine, Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde devletin özelikle sosyal işlevlerine ilişkin personelinin sayısını artırmak gerekecektir. Bunun yanısıra kamu yatırımları özel yatırımlar üzerinde uyarıcı etkiye sahiptir. Kamu yatırımlarının artmasının özel yatırımları azaltıcı etki yaptığını düşünmüyoruz. Ulaştırma ve bayındırlık başta olmak üzere, kamu yatırımlarını artırarak toplam üretimin ve istihdamın desteklenmesini gerekli görüyoruz. Yeni (post-fordist) üretim yöntemleri beşeri sermaye kavramını öne çıkarmış, bilgiyi ve teknolojik dönüşümlere intibakı emeğin en önemli unsurları haline getirmiştir. Uluslararası rekabete açık olan sektörlerde işgücü verimliliğinin artırılması zorunludur. Türkiye eğitim konusunda gerek nicelik gerekse nitelik açısından hedef büyütmek zorundadır. Çağ nüfusunun tamamı en az orta eğitimi bitirmeli ve meslek sahibi olmalıdır. Çok amaçlı liselerle tüm gençlere teknolojiye uyum sağlayacak temel bilgileri vermek ve meslek eğitiminde ağırlığı yaygın eğitime kaydırmak gerekmektedir. İstihdam toplumun bütününü ilgilendiren bir konudur. Böyle kapsamlı konulara tutarlı çözümler getirmek, toplumsal uzlaşmayı gerektirir. Hükümetler birçok konuda olduğu gibi, istihdam konusunda da yönetişim mekanizmalarını devreye sokmak zorundadır. Bunun ilk adımı, göstermelik olmaktan öteye geçemeyen Ekonomik ve Sosyal Konsey’i çalıştırmak ve toplumsal kesimlerin onayını alan politikaları hayata geçirmek olabilir. İşsizlik sorununun tüm toplumu sarsacak ölçüde derinleştiği bir ortamda, anlamsız ve isabetsiz kararlarla işyerlerinin kapatılması, sorunun yeterince ciddiye alınmadığını göstermektedir. Gerekli yatırımları yaparak iyileştirme olanağı varken SEKA’nın kapatılması bunun son örneğidir. Oysa benzer durumdaki işletmelerin, KARDEMİR örneğinde olduğu gibi yaşatılması, üretimin ve istihdamın sürdürülmesi mümkündür. İşsizlik, yoksulluk gibi sorunlar tartışılırken, bu konularda “mucizevi formüller” olmadığını söylemek adet halinde gelmiştir. Bizim önerdiğimiz politikaların hiçbiri mucize gerektirmiyor. Yalnızca siyasi irade gerektiriyor. İşsizlik sorununu bu iradeye sahip olan ve bunu açıkladığı projelerle, politikalarla gösteren iktidarlar çözecektir. SHP muhalefette gösterdiği bilimsel ve tutarlı siyasal duruşunu, iktidarda da aynı kararlılıkla sürdürecektir. SOSYALDEMOKRAT HALK PARTİSİ İSTİHDAM KURULTAYI DÜZENLEME KOMİSYONU